| Konu: | 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 2'nci Tur görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 30 |
| Tarih: | 11.12.2019 |
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yine, en sonda söyleyeceğimi en baştan söyleyeyim: Hukuk askıda, insan hakları da ayaklar altında. Evet, insan haklarının bütün kategorilerinde ağır ihlaller var, bu "ihlaller" başlığı altında bugün Adalet Bakanlığı bütçesini konuşuyoruz.
Biraz önce söylendi ama ben de söyleyeyim. 132 bin, kanun hükmünde kararnameyle yapılan işlem var ve bunlardan yaratılan mağduriyet var. Biraz önce ifade edildi, cezaevlerinde 286 bin kişi var, cezaevlerinin kapasitesi 60 bin. Denetimli serbestlik ve adli kontrolü sayarsak, 1 milyon insan şu anda bir vesileyle ceza sistemiyle karşı karşıya.
Yaşam hakkı ihlalleri: Bakın, sadece bu yıl 7 insan Ankara'da ve Antalya'da zorla kaybedildi; 6'sı ortaya çıktı, 1'i hâlen kayıp. En ağır insan hakları ihlalleridir. Diğer yaşam hakkı ihlalleri olan iş cinayetlerinde bu yıl 1.606 kişi, kadın cinayetlerinde 305 kişi öldü. TİHV'in rakamlarına göre, sadece bu yıl, Türkiye İnsan Hakları Vakfına 840 kişi başvurdu işkence gördüğü iddiasıyla; 840 kişi. Bakan, geçen gün cevap vermiş, ben tekrarlıyorum. Kamu görevlisine direnme suçundan 2018 yılında başlatılan soruşturma sayısı 168 bin; 168 bin. Bu rakamın fazla olmasının tek nedeni var, işkence suçu bununla gizleniyor. Yoksa yurttaşlarımız polise, jandarmaya karşı, cesaret hapı içip gördükleri yerde direnmiyorlar. Görüldükleri her yerde ama her yerde baskı görüyorlar.
İfade özgürlüğü rakamları: TMK'nın 6'ncı ve 7'nci maddelerinden 2018 yılında başlatılan soruşturma sayısı 46 bin, açılan dava sayısı 17 bin.
Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı: Hiç kimsenin, Türkiye'de, bu Meclisin önü de dâhil olmak üzere, hiçbir yerde, silaha başvurmadan, şiddete başvurmadan gösteri yapma, toplantı yapma hakkı yok, hiç kimsenin; böyle büyük baskı altında.
Evet, peki, yurttaşlarımız ne düşünüyor? Daha dün Uluslararası Af Örgütünün İnsan Hakları Algısı Araştırması yayımlandı, Metropoll şirketiyle beraber yapmışlar. Yurttaşlarımızın yüzde 82'si temel hak ve özgürlüklerinin ihlal edildiğini düşünüyor; yurttaşlarımızın yüzde 82'si. Yine, yurttaşlarımızın yüzde 54'ü insanların haklarını eşit bir biçimde kullanamadığını düşünüyor. Yine, yurttaşlarımızın yüzde 52'si düşüncelerini ifade etme olanaklarından yoksun olduklarını söylüyorlar.
Tam da bu ortamda, bütün bunlara cevap vermesi gereken, insan hakları algısını en yükseğe çekmesi gereken kurum, Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu var ama kurgulandığından bu yana, majestelerinin İnsan Hakları Kurumu olarak kurgulandı ve o şekilde faaliyet gösteriyor. 2016 yılında kurulmasının tek gerekçesi var; vize muafiyeti ve AB'ye ve diğer ülkelere karşı "Bakın, sizde de bu kurum var, bizde de bu kurum var." dedirtmek. Bu kadar ağır insan hakları ihlallerinin olduğu bir ortamda kuruma yapılan başvuru sayıları bunu çok açık bir biçimde ortaya koyuyor.
Sayın Bakan, iki şey söyleyeceğim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarıyla ilgili olarak. Bakın, insanlar cezaevi yollarında ölüyorlar, yaralanıyorlar. İnsanları bulundukları yerden, yargı çevresinden kilometrelerce öteye götürüyorsunuz, orada tutuyorsunuz; bunun adı, çok açık bir biçimde, düşman ceza hukukudur, düşman ceza hukuku.
Bakın, 17 Eylül 2019 tarihinde, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, bu konuyla ilgili olarak "Avşar ve Tekin/Türkiye kararı"nda Türkiye'yi mahkûm etti, "Yurttaşları bulundukları yerlerden uzak yerde tutamazsınız." dedi ve bunu, özel yaşama saygı hakkının ihlali olarak kabul etti. Geçtiğimiz hafta pazartesi günü Selahattin Demirtaş'ın yakınları Diyarbakır'dan Edirne'ye giderken Çorlu'da kaza geçirdiler. Bunu hangi vicdanla açıklıyorsunuz? Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bu kararına rağmen, bakın, bu şekilde binlerce insan var ve yüzlerce ölüm var bugüne kadar; en ağır insan hakları ihlallerinden bir tanesi.
Diğeri şu: Türkiye 80'li yıllarda, 90'lı yıllarda çok ağır koşullardan geçti. 89'dan bu yana, otuz yıldır, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin yargı yetkisini kabul etmişiz. Her madde çok ağır biçimde ihlal edildi ama ihlal edilmeyen tek bir madde vardı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarında, o da sözleşmenin 18'inci maddesiydi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Tanrıkulu, sözlerinizi tamamlayın.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Demirtaş kararında, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, yargının siyaset amacıyla kullanıldığını söyledi. Mahkemeleriniz bu karara karşı direndi, sekiz ay, dokuz ay bu karara uymadılar. Dün ne oldu? Sayın Bakan, Osman Kavala davasında da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, sözleşmenin 18'inci maddesinin ihlal edildiğine karar verdi.
Bakın, bu cumhuriyetin yurttaşı olarak mahkemenin böyle bir karar vermesinden ben hicap duyuyorum. Siz hicap duyuyor musunuz Türkiye'yi bu duruma getirmekten? (CHP sıralarından alkışlar)
Bu ihlal kararı hangi ülkelere ilişkin verilmiş bugüne kadar, bir bakın sadece. Yargıyı bu noktaya getirdiniz. Dolayısıyla, bu dönemin Bakanı olarak adlandırılmak istemiyorsanız en azından bu kararlara uyun ve insan hakları konusunda doğru adım atın.
Ben hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)