GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 1'inci Tur görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:29
Tarih:10.12.2019

HDP GRUBU ADINA KEMAL BÜLBÜL (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, cismücanım, ruhurevanım, kalbidevranım, aşkım, imanım Türkiye halkları; sizleri sevgiyle saygıyla selamlıyorum.

10 Aralık İnsan Hakları Günü'ndeyiz ve 10 Aralık İnsan Hakları Günü'nde 2 ibretiâlemlik insan hakları ihlali:

Birincisi, biraz önce sevgili Meral Danış'ın söylediği; Batman Vekilimiz sevgili Feleknas Uca'nın bir etkinlik sırasında polis müdahalesi nedeniyle kolunun kırılmasını Batman Cumhuriyet Savcısı normal buluyor. Bu "Bundan sonra etkinliklerde HDP'li vekillerin kolunu bacağını kırın, eline verin." demek. Bu başka bir şey değil, insan hakları ihlalinin ötesinde bir şey; savcı suç işlemiştir.

İki: Dün Dersim'de bir konser veren sevgili sanatçı Yılmaz Çelik bugün tutuklandı. Sebep? Suçu saz çalmak, Dersimli olmak, nefes söylemek, deyiş söylemek.

Buradan şu hakikati İnsan Hakları Günü'nde hatırlatmayı insani, ahlaki, siyasi bir görev biliyorum. Sayın Selahattin Demirtaş, Sayın Figen Yüksekdağ, Sebahat Tuncel, Gülten Kışanak hapiste tutulduğu sürece tutan savcılar, yargı ve buna etki eden siyasi erk suç işliyor, derhâl ve hemen serbest bırakılmalıdırlar.

Bütçeye gelince, sevgili Kültür Bakanı, yüz kırk dört yıllık alacağımızı tahsil etmeye geldim, yüz kırk dört yıllık alacağımızı tahsil etmeye geldim.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Kendi aranızda halledin.

KEMAL BÜLBÜL (Devamla)- Sana aramızda halletmeyi göstereceğim, dur!

Bu ne demek? Bu şu demek: II. Mahmut, 1834 yılında Hacı Bektaş Veli dergâhına kayyum atadı ve bu kayyumlar, Nakşibendiler marifetiyle Aleviliği abluka etti, dönemin postnişi -Hacı Bektaş Mürşidi- Hamdullah Çelebi tutuklanıp Kırşehir'de yargılandı, idam etmeye yürekleri yetmedi, sürgün ettiler, Amasya'da Hakk'a yürüdü.

1876'dan bu yana Türkiye Anayasa'yla yönetiliyor sevgili Erol Hocam ve bu yüz kırk dört yıllık süre içerisinde "bütçe yapma hakkı" denen bir hak var fakat bu bütçe kaleminde Alevilerden toplanan vergi, camiye hizmet olarak götürülüyor, çeşitli illegal, gayrimeşru vakıflara veriliyor, Alevi toplumuna verilmiyor; yüz kırk dört yıllık borcunuz var bize. (HDP sıralarından alkışlar) Bu yüz kırk dört yıllık borcun içerisinde can borcu da var, manevi borç da var.

Hacı Bektaş dergâhı 30 Kasım 1925 yılında kapatıldığında oradaki el yazmaları, araç gereçler nereye götürüldü? 18 Ağustos 1964'ten bu yana Hacı Bektaş dergâhından "müze ziyareti" diye alınan verginin parası nerede? Bize borcunuz var.

Bu bütçe gayrimeşrudur, bu bütçe üzerinde konuşulamaz bile, borçlu bütçe, bakınız, korsan ve hâl böyle olunca bunu dile getirdiğiniz zaman da ne oluyor? Suçlanıyoruz. Bunu dile getirdiğimiz zaman ne oluyor?

Bu işareti gördünüz değil mi arkadaşlar? Bu işareti Maraş'ta, Çorum'da, Malatya'da, Sivas'ta, Madımak'ta, her yerde gördünüz değil mi? İşte, egemen siyasetin aklında Alevilik bu işarettir.

SALİH CORA (Trabzon) - En çok tepkiyi biz gösterdik.

KEMAL BÜLBÜL (Devamla) - Daha geçen hafta bu işaret İzmir'de kapılarımıza konuldu.

METİN YAVUZ (Aydın) - Kendileri koydu.

KEMAL BÜLBÜL (Devamla) - Kendileri koymadı, yalan söylüyorsunuz!

BAŞKAN - Değerli arkadaşlar, hatibi dinleyelim.

KEMAL BÜLBÜL (Devamla) - Mütemadiyen, Adıyaman'da, İskenderun'da, İstanbul'da, Ankara'da, İzmir'de, Türkiye'nin dört bir tarafında kapılarımız işaretlendi ve kasabanın şerifi gibi caka atarak dolaşan İçişleri Bakanı ne hikmetse bir söz sarf eden HDP'liyi buluyor, "tweet" atanı buluyor ama çarpı atanı bulamıyor. Süleyman Soylu, görevlileriniz, güvenlik görevlileriniz, istihbarat görevlileriniz bu kadar yeteneksiz mi, bu kadar beceriksiz mi? Yüzlerce çarpı atan içerisinden bir tane çarpı atan bulamadınız, bulmuyorsunuz; bir tek kişi yargılanmıyor, bir tek kişi hakkında suçlama yoktur. Bu ne demektir? Bu, Alevi toplumunu dışlamak, ötelemek, itelemek, Alevi toplumuna karşı nefret suçu işlemektir.

1834 yılından bu yana bu topraklarda Alevilik yasaktır. Hâlâ Alevilik yasak değil ve konuşuluyorsa Alevi toplumunun kendi yürüttüğü meşru demokratik mücadele nedeniyledir. Bu, aymazlıktır, bizim hakkımızın ihlal edilmesi, gasbedilmesi, hırsızlıktır. Daha fazlasını da söyleyeceğim de Âşık Dertli'nin dediği gibi "Kul olmazdım hiçbir vakit şaha, gedaya/Lakin neylersin ki yıkılası viranede evladüiyal var." Ben de kul olmazdım, daha fazlasını söylerdim ama neylersin ki serde kemalat var, serde hakka hakikate, serde yolda erkâna hizmet var. Bu yolun, erkânın, hakkın hakikatin yüzü suyu hürmetine kemalatla, adaletle, merhametle, letafetle, lezzetle konuşmak zorundayız ve bu lezzetin, bu letafetin, bu adaletin, bu kemalatın dilini hâlâ yasak gören, hâlâ Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararını uygulamayıp cemevlerimize elektrik ve su vermeyen, cemevindeki morgda canlarımızın kokmasına sebep olan zihniyeti buradan kınıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

2014 yılında, Cem Vakfı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurmuş ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, cemevlerinin de tıpkı Türkiye'deki camiler, sinagoglar ve kiliseler gibi ibadethane olduğunu söylemiştir ama bu karar mütemadiyen uygulanmamakta. Cemevlerine, elektriği, suyu bırakınız girmek dahi yasaklanmakta ve cemevlerinin kapısına çarpı konmakta, cemevlerine gidenlerin kapısına çarpı konmaktadır.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) - Kim yasaklıyor?

KEMAL BÜLBÜL (Devamla) - Bu bir hakikattir. Siz yasaklıyorsunuz.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Yalan söyleme.

BAŞKAN - Değerli arkadaşlar, karşılıklı olmasın lütfen. Hatibi dinleyin.

KEMAL BÜLBÜL (Devamla) - Sorunun cevabı sizde. Cevabı sizde olan soruyu bana sorup vaktimi almayın lütfen.

Şimdi, sadece bu olsaydı keşke. Sadece, Kültür Bakanlığına dair söylenecek şeyler bundan ibaret olsaydı keşke. Hepimiz çok iyi biliyoruz sevgili dostlar, Kültür Bakanlığının uhdesinde olan çeşitli kurum ve kuruluşların Ermeni mezarlıkları üzerine yapmış oldukları millet bahçelerini. Yine, Komisyon görüşmelerinde de söyledim, burada da tekrar edeceğim, bakınız, Urfa'da "Şuayip şehri" diye bir mekân var. Şuayp, peygamberlerdendir ve Şuayp, Musa Kelîmullah'a kızını verdiği söylenen bir peygamberdir ve Musa Kelîmullah'ı makamında konuk etmiştir, mihman etmiştir. Mihman ettiği yerin üzerine bir tuvalet yapılmış; kendim gittim, gördüm. Oradaki görevliye dedim ki: Niye buraya tuvalet yapılmış, bu nedir? Görevli bana ne dedi, biliyor musunuz? "Sayın Vekilim, o eskiden beri var." Bakar mısınız verilen cevaba, ciddiyetsizliğe.

Şimdi, Türkiye'de bütün tarihî eserler ve ören yerleri, başta Antalya olmak üzere viraneye dönmüş durumda; bir açıklama yoktur, bir yönlendirme yoktur, toplu taşıma yoktur, rehberlik hizmeti yoktur ve buraların tarihî geçmişine dair herhangi bir yazıt, bir kitabe, bir açıklama çok az yerde mevcuttur. Turizm, bu tarz ören yerlerine gitmek neredeyse bir tür korsan vazife, bir tür korsan çalışma hâline gelmiştir.

Hâl böyleyken Türkiye'nin bütün mirasına; Türk halkının, Kürt halkının, Ermeni, Süryani, Arap, Laz, Çerkez, Türkiye'yi teşkil eden tüm halkların kutsal ve değerli, tarihî ve kültürel inançsal miraslarına sahip çıkma iddiasında olan bizler, HDP, diyoruz ki: Bununla ilgili bir çalışmayı ortak akılla, ortak düşünceyle, ortak emekle yapalım. Bu konuda insanları, bu konuda aklı lütfen dışlamayınız ve ancak bu çalışmalar yapıldığında Kültür Bakanlığının çalışmaları anlamını ve yerini bulabilir.

Sevgili dostlar, buradan sıkça vurgulanıyor, bir polemiğe yol açmak için değil ama bir hakikati vurgulamak için söylüyorum: Biz sadece Cumhuriyet Dönemi'nde hak ihlaline uğramadık. Bakın, bilenler bilirler, Celâli Hareketi'nin öncüsü Bozoklu Şeyh Celâl der ki: "Şalvarı şaltak Osmanlı/Eyeri kaltak Osmanlı/Ekende yok, biçende yok/Yiyende ortak Osmanlı" Biz Osmanlı'da da hak ihlaline uğradık, biz cumhuriyette de hak ihlaline uğradık ama buradaki akıl, halkın iradesiyle seçilmiş bu akıl Alevi toplumuna gidiyor, oy istiyor, haklarının meşru ve geçerli olduğunu söylüyor ama iş icraata, hakların kabulü noktasına geldiği zaman bir ipe un serme, bir öteleme, bir iteleme söz konusu oluyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Bülbül.

KEMAL BÜLBÜL (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Geliniz, bu ülkede, ülkenin bugüne gelmesine hizmet etmiş, bugüne gelmesini sağlamış âşıkların ve sadıkların yüzü suyu hürmetine boşuna laf söylemeyelim. Hüdai Baba'nın dediği gibi:

"Erenler, zehir getirin

Balınan öldürmen beni

Bağrıma diken batırın

Gül ilen öldürmen beni

Yâr diyerek yana yana

Can teslim ettik canana

Asın, kesin, yüzün ama

Dilinen öldürmen beni"

Yeter bu dil, icraata geçelim.

Aşkla sevgi ve saygılar. (HDP sıralarından alkışlar)