| Konu: | HDP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 23 |
| Tarih: | 27.11.2019 |
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet, dört yıldır 4'üncü konuşmamı yapıyorum burada bu suikastla ilgili olarak. İlk duyduğumda yine Parlamentoya gelmek üzereydim, uçaktaydım, cumartesi günüydü. İlk hissiyatımı da uçakta bulunan milletvekilleriyle paylaşmıştım ve şunu söylemiştim: Kendim ölmüş gibiyim. Yani birçok dostumuzu yitirdik ama Tahir Elçi'yle o ölümü ancak böyle içselleştirdim ve kendim ölmüş gibiyim dedim. Aradan dört yıl geçti. Tekrar dosyalara baktık, her gün ilgiliyiz. Ama gerçekten, AK PARTİ sıralarında olan milletvekillerine sesleniyorum: Bu yurttaşlarımıza, insanlarımıza birçok borcumuz var. Davutoğlu'nun "benim borcum" dediği, "namus ve şeref borcu" dediği borçları var. O borçlardan belki en ağırı da Tahir Elçi cinayetidir, suikastıdır. Buna söz verilmişti ama dosya olduğu gibi duruyor yerinde. Kötülüğün kapıları bu cinayetle başladı, bu suikastla başladı ve arkasından da tufan gibi geldi kötülükler, tufan gibi. İlk önce linç edildi sözlerinden dolayı ama daha berbatı, yargı kıskacına alındı.
Bakın, bir savcı, İstanbul'daki savcı -belki şu anda Yargıtay üyesidir, belki başsavcıdır- Diyarbakır Barosunda oturan, başkanlık makamında oturan ve -Diyarbakır'dan İstanbul'a polis gözetiminde götürülmesi için- kendisiyle ilgili tebligatı bekleyen, talimatla ifadesinin alınmasını bekleyen Baro Başkanıyla ilgili olarak, Tahir Elçi'yle ilgili olarak -tamamen yalan, bakın, tamamen yalan ve bu savcı hâlen görevde; ne demiş biliyor musunuz?- şunları yazdı müzekkeresine: "...suçundan hakkında soruşturmanın sonuçsuz kalmasını sağlamak amacıyla yurt içinde saklandığı, tüm aramalara rağmen Elçi'ye ulaşılamadığı ve tebligat yapılamayacağı anlaşıldığından hakkında yakalama kararı çıkarılmıştır." Ya, burada bu kadar hukukçu var, bu kadar milletvekili var... Canlı yayında baroda oturan Baro Başkanıyla ilgili olarak bu müzekkereyi yazan savcı, onu İstanbul'a polis gözetiminde götüren savcı hâlen görevde, bu yalanları yazan savcı. Belki de başsavcı yaptınız, belki de Yargıtay üyesi yaptınız.
Türkiye bu cinayetlere bu noktadan geldi, sizin sessizliğinizden geldi, sizin göz yummanızdan geldi, aynen bu şekilde geldi ve şu anda da failleri koruyan da iktidarınız, bu failleri koruyan.
Bakın, Adli Tıp Enstitüsü araştırma yapmadı, gerçekleri örttü. Daha dört ay önce bir uzman beyanda bulundu, DNA'yla ilgili belgeleri nasıl değiştirdiğini açıkladı. Beyanları alındı ama çıt çıkmadı Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığından. Diyarbakır Barosu, adli tıp konusunda dünyanın en itibarlı kurumu olan Londra Adli Tıp birimlerine inceleme yaptırdı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Tanrıkulu.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - O incelemeyi geçen sene aralık ayında dosyasına koydu, bir adım ileriye gitmedi. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, o raporu, dünyanın en itibarlı kurumunun verdiği raporu Adli Tıpa gönderdi. Adli Tıp, yine sahteliğe dayanarak dedi ki: "Ben 2016'daki beyanımın arkasındayım." Aşağı yukarı failin kim olduğu belli, aşağı yukarı belli ama koruyan da sizin iktidarınız. Eğer bir talimat verilseydi, gerçekten o kararlılık gösterilseydi bugün o failler ortaya çıkacaktı. Ama Tahir Elçi seçilmiş bir hedefti -seçilmiş bir hedef- çünkü 90'lı yılların JİTEM'cilerinin, 90'lı yılların katillerinin, komutanlarının ve güvenlik güçlerinin peşindeydi, teker teker onları adliyenin önüne çıkarıyordu, yargının önüne çıkarıyordu; korkulu rüyası hâline gelmişti bu insanların ve bilinçli hedef gösterildi ve bu şekilde vuruldu.
Bakın -sizler unutabilirsiniz, burada kayıtlara geçiyor- bir gün mutlaka o failleri yargı önüne çıkaracağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Onlara bu izni veren, onlara bu soruşturmayla ilgili olarak bu hoşgörüyü gösterenleri de bir kez daha burada lanetliyorum. Bir kez daha anısı önünde saygıyla eğiliyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)