| Konu: | Bursa ilinde yaşanılan sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 21 |
| Tarih: | 21.11.2019 |
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, her birimiz, tabii, farklı şehirlerden geldik, şehirlerimizi temsil ediyoruz ve ülkenin sorunları yanında kendi ilimizin sorunlarını özellikle dile getiriyoruz. Biz de bu kürsüde dört yıldır Bursa'nın özellikle çevre sorunlarını defalarca dile getirdik. Bunları niye dile getiriyoruz değerli arkadaşlar? Çözüm üretilsin diye, yapılması gereken bir şey varsa hep beraber yapalım diye dile getiriyoruz; sadece muhalefet etmek için değil. Ama bugüne kadar maalesef bu sorunların hiçbiri çözülmediği gibi, artarak devam ediyor.
Unutmayalım ki şehirlerin de ruhu vardır, şehirler de yaşarlar, doğa da yaşar. Örneğin bir gölün etrafını betonla çevirdiğiniz zaman -Uzungöl gibi- nefes alamaz, kirlenir, yok olur. Örneğin ağaçları yok ettiğiniz zaman, kestiğiniz zaman o şehrin havası kirlenir, ölen şehirle birlikte insanların da yaşam kalitesi düşer, hastalanır ve ölürler.
O yüzden, bu kötü yönetimden en çok nasibini alan şehirlerden bir tanesi de maalesef Bursa. Mevcut, yeşil Bursa'dan griye dönmüş olan Bursa'da elimizde kalan ne varsa onlara da sahip çıkmaya çalışıyor doğaseverler, köylüler, hukukçular. Ama yine de bu mücadelede, tabii, elimizde kalan şeyi yeşil tutmaya çalışsak da maalesef Bursa griye döndü.
Bursa hem sanayi hem tarım şehri, bunun zorluklarını yaşıyor. Yani sanayi konusunda, örneğin denetim yapılması konusunda sorun yaşanıyor.
Bursa'da son günlerde çok fazla balık ölümü yaşanıyor. Bu balık ölümleri üzerine hem Büyükşehir Belediyesi hem Tarım İl Müdürlüğü açıklama yapıyor; diyorlar ki: "Biz gittik, araştırdık, herhangi bir bulguya rastlamadık." E, bulguya rastlanmadıysa bu balıklar niye ölüyor? Su temiz olduğu için mi ölüyor? E, tabii ki hayır. Üstelik bu sularla -işte Gürsu'nun Cenup Deresi, Kestel'in Mandıras Deresi- buradan akan kirli sularla koskoca bir ova sulanıyor ve sulanan o topraklarda yetişen ürünleri Bursalılar tüketiyor ve Bursa'da maalesef kanser vakaları, hastalıklar son dönemlerde çok fazla arttı.
Yine, Susurluk tarafından gelip Karacabey'de akan Canbolu Deresi'nde her yıl ama her yıl istisnasız balık ölümleri yaşanıyor. Yani her yıl yaşanan bu balık ölümleriyle ilgili bir sebep bulunamıyor ve bir çözüm de üretilemiyor. Şehri neredeyse boydan boya geçen bir Nilüfer Çayı var, yıllardır lağım kokuyor, yıllardır ama. Her sene "Çözeceğiz." deniyor ama herhangi bir çözüm üretilmiş değil.
Parklarda rekreasyon değişikliği yapılıyor. Zaten zar zor belediyeler kamulaştırmayla vesaireyle bir park alanı, yeşil alan kurmaya çalışıyor, onda da sonradan değişiklik yapıp inşaat alanlarını genişletiyorsunuz. Karacabey'deki Atatürk Parkı buna bir örnek.
Sanayiyle ilgili şunu belirtmek istiyorum: ÇED raporları veriliyor, kimyasallarla yapılan temizlikler göz önünde bulundurulmuyor. Özellikle derelerin kirlenmesiyle ilgili şunu söylemek istiyorum: Bu kimyasal atıklar mesai saatlerinde, hafta içi yapılmıyor. Ne zaman yapılıyor? Bayram tatilinde, mesai saatinden sonra, hafta sonu. Sonra, yetkililer gidip diyorlar ki: "Tertemiz akıyor dere." Ama hizmetin mesaisi olmaz değerli arkadaşlar. Buna bir çözüm bulun, bu denetimleri gerekirse mesai saatleri dışına, hafta sonuna taşırarak çevremizin, insan sağlığının korunmasında çaba harcayın diyorum değerli arkadaşlar.
Yine, Bursa'nın her tarafı biyokütle enerjisi santraliyle çevrilmeye çalışılıyor. Mustafakemalpaşa'nın Kosova'sı, Büyükorhan'ın Karaağız'ı, en son Karacabey'in Karasu köyünde, Allah'tan köylüler büyük bir mücadele veriyorlar, hukuk mücadelesi veriyorlar ve bunu püskürtüyorlar. Başka şehirlerde de benzer çalışmaların olduğunu biliyoruz.
Son olarak, duyduğumuz kadarıyla Uludağ'ın "millî park" statüsünden çıkartılıp Alan Başkanlığına devriyle ilgili çalışma başlatılmış. Bu gerçekten doğaya, toprağa, Allah vergisi oradaki endemik yapıya bir ihanettir. Uludağ'ı bu şekilde yok etmeye kimsenin hakkı yoktur. Yani millî park statüsündeyken dahi Uludağ zarar görürken bu şekilde Alan Başkanlığına devri Uludağ'ı Uludağ olmaktan çıkaracaktır. Çocuklarımıza böyle bir Uludağ bırakmak istemeyiz.
Bursa'nın gerçekten havası kirli, suyu kirli -en kirli havaya sahip şehirlerden bir tanesi Bursa- toprağı kirli; bunu bir an önce düzeltmemiz gerekiyor ama yapılan uygulamalar tam tersine yol açıyor. Örneğin Gemlik'te bir kimya tesisinin kapasitesi büyütülüyor ve derin deniz deşarjıyla hem deniz suyunun ısıtılması hem de kirletilmesinin önü açılıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla) - Özür diliyorum Başkanım, toparlıyorum.
BAŞKAN - Buyurun, toparlayın.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla) - Bursa Ovası'nda adrese teslim plan değişiklikleri ve Bursa Ovası'nın işgali sürekli devam ediyor.
Bugün Mecliste görüşülecek olan 128 sıra sayılı Kanun Teklifi'yle -çokça dile getirildi, evet- Orhaneli'de bulunan termik santralin filtresi olmasına rağmen bunun kullanım zorunluluğunu erteleyecek bir madde geçirilmeye çalışılıyor. İnanıyorum ki buradaki bütün milletvekilleri buna karşı duyarlılık gösterecektir ve bu maddeye "Hayır." diyeceklerdir. İnanın ki Orhaneli'ye gittiğimizde o dumanı görüyoruz zaten. Orhaneli'de bütün köylüler artık sebze yiyemediklerini söylüyorlar, domatesi kopardıklarında üstünün simsiyah olduğunu söylüyorlar. Hem Orhanelililer hem Bursalılar zehir soluyorlar.
Sürem kalmadı, son olarak bir şey daha göstereyim: Bu göl Gemlik'in Fevziye köyünde Karagöl idi. İşte şu nilüfer çiçeklerinin güzelliğini görüyorsunuz, şimdiki hâli artık kuru göl, göl yok yani ortada.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)