GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:16
Tarih:12.11.2019

SAİT DEDE (Hakkâri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 117 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 15'inci maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım.

Madde, Türkiye Ödeme ve Elektronik Para Kuruluşları Birliğinin yasal şeklî şartlarını, görevini, amacını, kapsamını, yetkisini belirlemekte, bu konuya ilişkin yeni düzenlemeler içermektedir.

Gelir ve servet eşitsizliğini ortadan kaldırmak, sosyal adaleti sağlamak, ülke gerçekliğini ve yaşanan sorunları öncelikli olarak tartışmak ve çözüm üretmek bu Meclisin temel görevidir. Bütün bu yaşanan darboğaz ve yoksulluğun görmezden gelinerek finans sektörü ve para piyasalarındaki teknik ayrıntıları düzenlemekteki bu aceleciliği tüm yurttaşlarımıza iktidarın izah etmesini bekliyoruz.

Ekonominin emin ellerde olduğu bu dönemde işsiz sayısı 4,6 milyona çıkmıştır. İnsanlar bırakın eğitim ve sağlık harcamalarını yapmayı, evlerine ekmek götürememektedirler. Toplu intiharlar her gün manşetlerde yer almaktayken, bir baba yoksulluktan kendisinin ve çocuklarının yaşamına son vermekteyken para piyasalarındaki bu teknik ayrıntı ve yapılacak olan yasal düzenleme yurttaşlara daha iyi bir yaşam adına ne kazandıracaktır? Önceliğimiz her geçen gün yoksullaşan, evine ekmek götüremeyen yurttaşlarımızın refah seviyesini artırmak olmalıdır. Tabii, böyle, iktidarın yaptığı şehirlerin ranta açılmasıyla, yaşadığımız doğanın tahrip edilmesiyle, dış borçla, yabancı sermayeye satılan kuruluşlarla, görünüşte sağlanan sanal ve sözde büyümeyle değil, gerçek anlamda bir kalkınmayla olabilir. Gerçek anlamda bir kalkınma da hukuk ve demokrasiyle olur. Eğitim, hukuk ve demokrasi kavramları evrensel değerlere erişmedikçe ne kalkınmadan ne büyümeden ne refahtan söz edebiliriz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün yaşanan bütün krizlerin temelinde Kürtleri inkârdan kaynaklı bir hukuk ve demokrasi çıkmazı yatmaktadır. Bu hukuk tanımazlık ve çürümüşlük had safhaya ulaşmıştır. 31 Mart yerel seçimlerinden sonra gasbedilen belediyelerin tarafımızca tekrar kazanılmasıyla, yaşanan vurgunun korkunç boyutlarını tüm kamuoyuyla paylaştığımız gibi Sayın Genel Kurulla da paylaştık ve gündeme getirdik. Verdiğimiz araştırma önergeleri reddedildi, verdiğimiz soru önergelerinin tamamı cevapsız bırakıldı. Gelinen ileri demokrasi aşamasında atanmış bir bakan, seçilmiş bir milletvekillinin sorduğu soruya cevap verme tenezzülünde dahi bulunmuyor. Yine, atanmış bir bakan halkın iradesini yok sayarak belediye başkanlarını görevden alabiliyor ve bunu utanmadan, sıkılmadan, göğsünü gere gere ifade edebiliyor. Sizlere sormak istiyorum: Seçimle, halkın iradesiyle gelen bir Meclisin üyesi olarak bundan hiç mi rahatsızlık duymuyorsunuz? Yapılan bu hukuksuzluklar Genel Kurulun gündemine gelemeyecek de ne gelecek? Seçmenlerin iradeleri yok sayılırken Genel Kurul bu yapılanları sadece izleyecek mi? Seçmen iradesini yok sayıp onu ortadan kaldırmak darbe değil de nedir? Sabaha karşı aynı anda birçok yerde operasyon düzenlenerek seçilmişlerin gözaltına alınıp yakalanması darbe değil de nedir? Hukuk ve demokrasi olan bir yerde böyle keyfîlik olmaz, olamaz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün anayasal zeminde korunan seçme ve seçilme hakkı ortadan kalkmıştır. Anayasa ve yasalar her gün çiğnenmekte, eşi benzeri olmayan hukuksuzluklar yapılmaktadır. Başta Diyarbakır, Mardin ve Van Büyükşehir Belediyeleri olmak üzere 16 belediyemize halkın iradesi hiçe sayılarak kayyum atanmış, bu da yetmemiş olacak ki seçimi kaybetmenin yarattığı kin ve nefret duygusuyla hareket edilerek öç almak istenircesine belediye eş başkanlarımız tutuklanmış ve âdeta sürgüne gönderilmişlerdir. Yüksekova Belediye Eş Başkanlarımız Remziye Yaşar ve İrfan Sarı'yla Hakkâri Belediye Eş Başkanımız Cihan Karaman'ın hukuksuz bir şekilde tutuklanıp üstelik bu da yetmezmiş gibi Van'dan Elâzığ'a âdeta sürgün edilmeleri; yine, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eş Başkanımız Sayın Selçuk Mızraklı'nın tutuklanıp benzer şekilde Kayseri'ye elleri kelepçeli bir şekilde sürgün edilmesi Türkiye için bir utançtır. Sürekli olarak ülkeyi bir enkaz hâlinden devraldığını belirtip yaptıklarıyla övünen iktidar, bıraktığı belediye enkazlarının konuşulmasına, paylaşılmasına tahammül edememektedir.

Başta Hakkâri ve Yüksekova Belediyeleri olmak üzere kayyum atanan bütün belediyeleri bir hiç karşılığında devasa borçlara mahkûm etmiş, belediyeleri çalışılamaz hâle getirmekten geri durmamışlardır. İçişleri Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Hazine ve Maliye Bakanlığı ve bunlara bağlı kamu kuruluşlarının siyasi saiklerle hukuku askıya alıp kanunları çiğneme konusunda gösterdikleri eş güdüm ve iştirak tam anlamıyla ibretliktir. Tabii, eş güdümlü ve organize bir şekilde halkı yok sayma, onun değerlerini yok sayma, iradesini fesada uğratma Hasankeyf örneğinde yaşandığı üzere bazen daha da hoyratlaşmakta, onun kültürünü, tarihini yok etmeye kadar varmaktadır.

BAŞKAN - Tamamlayın lütfen Sayın Dede.

Buyurun.

SAİT DEDE (Devamla) - Ilısu Barajı Projesi gibi elli yıllık bir proje için on iki bin yıllık tarih yok edilmektedir. Önemli bir biyolojik çeşitliliği de içinde barındıran Dicle Vadisi, tarihî mirasıyla beraber sular altında bırakılıyor. İstilalara, savaşlara, talanlara rağmen binlerce yıllık bir süreçten günümüze kadar ulaşan bu insanlık mirası için buradan bir kez daha söylemek istiyorum: Hasankeyf için henüz geç değil.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)