| Konu: | 25 Ekim İYİ PARTİ'nin kuruluşunun 2'nci yıl dönümüne, Ağrı ili Doğubayazıt ilçesinde PKK'lı teröristlerin askerî araca düzenlediği saldırıda yaralanarak şehit olan Er Zekeriya Altınok'un KHK mağduru olduğuna, mahkeme tarafından suçsuzluğu kararlaştırılan KHK'lilerin görevlerine iadesinin yapılarak mağduriyetin giderilmesi gerektiğine, bizim "terörist" olarak gördüklerimize yabancı devletlerin siyasi figür gibi davranmasını kınadıklarına, ABD Devlet Başkanı Trump'un devlet ciddiyetiyle bağdaşmayan mektubunu içlerine sindiremediklerine ve cevabının verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 10 |
| Tarih: | 24.10.2019 |
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'nin iyi ve cesur evlatları ile aziz milletimizin inancı ve desteğiyle kurduğumuz İYİ PARTİ'mizin yarın 2'nci kuruluş yıl dönümünü kutlayacağız. Kutlu olsun. Cenab-ı Hakk'a hamdolsun ki bu kısa sürede "değişmez" denileni değiştirdik, güçlü ve mutlu bir Türkiye'nin yolunu açtık. Kuruluş yıl dönümümüz ülkemize ve aziz milletimize hayırlı olsun. Unutmayın: Yılmayacağız, yıkılmayacağız, güneşi görene kadar yorulmayacağız.
Ağrı'nın Doğubeyazıt ilçesinde PKK'lı teröristlerin askerî araca düzenlediği saldırıda yaralanan 5 askerden 1'i olan Er Zekeriya Altınok kardeşimiz ne yazık ki tedavi gördüğü hastanede dün şehit oldu. Şehit Altınok'un KHK'yle meslekten atılan eski bir polis memuru olduğu ortaya çıktı. Altınok'un FETÖ üyesi olduğu gerekçesiyle 2017 yılında 701 sayılı KHK'yle mesleğinden ihraç edildiği, on altı ay da cezaevinde tutuklu olarak yargılandığı ve sonunda da beraat ettiği ortaya çıktı. "Terörist" diye peşinen on altı ay hapis yatırdığınız adam vatan, bayrak uğruna şehit oldu. Bu konuyu daha önce de gündeme getirmiştik. "Terör örgütü üyesi" suçlamasıyla görevlerine son verildiği hâlde yargılaması bittikten sonra mahkeme tarafından suçsuzluğu kararlaştırılan KHK'lilerin görevlerine iadesi, OHAL Komisyonu tarafından bir an önce yapılmalıdır. Hem vatandaşlarımız hem de aileleri gerçekten mağdur durumdadır. Bu ailelerden karşımıza her gün başka bir trajik hikâye çıkmaktadır. Bu mağduriyeti gidermek devletin öncelikli vazifesidir. "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın" anlayışıyla üç bin yıldır varlığını devam ettiren Türk devletini bugün yönetenler artık daha fazla vatandaşını mağdur etmemelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Amerika Birleşik Devletleri Devlet Başkanı Trump'un Türkiye Cumhuriyeti'ne hakaret ettiği mektubu önce, sakladığınızı; sonra da çöpe attığınızı ifade ettiniz. Buruşturulup çöpe atıldı mı, atılmadı mı; saklandı mı, saklanmadı mı onları bilmiyoruz ama bu konuda hâlâ net bir açıklama yok. Hiçbir emperyalist ülkenin başkanı Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı o ifadeleri kullanamaz, kullanıyorsa da en sert şekilde cevap verilmelidir.
Yabancı devletlerin bizim bugün "terörist" diye gördüklerimize siyasi bir figür gibi davranmasını, bizler de sizin gibi kınıyoruz ancak size bu konuda birkaç kelamım olacak. Kimseyi kandırmaya kalkmayın, Oslo'da karşınıza alıp görüştüğünüz andan itibaren onları terör örgütü kategorisinden siz kendi ellerinizle çıkardınız. Bugün Trump'a kızıyorsunuz ama aynı adamları Oslo'da karşınıza oturtup pazarlık ettiğiniz, görüştüğünüz gün bu teröristleri terörist kategorisinden çıkaran Trump'tan önce sizdiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Çözüm sürecinde, PYD'ye destek için peşmerge silahlı güçlerine eşlik ederek topraklarımızdan Suriye'ye girişlerine yardımcı oldunuz, sadece ve sadece muhafazakâr Kürt oylarına talip olmak için onları aranıza aldınız.
Trump, küstah ifadeler içeren mektubun mürekkebi henüz kurumadan, kerameti kendisinden menkul bir teröriste önce "general" diye hitap etti, sonra da en kısa sürede görüşme arzusunu ifade etti.
Şimdi, buradan soruyoruz: Türkiye Cumhuriyeti'ne hakaret eden bir adamın bu davranışını siz nasıl içinize sindiriyorsunuz? Biz sindiremedik. Sizden, bu adama gerekli cevabın gerektiği şekliyle verilmesini bekliyoruz, beklemeye de devam edeceğiz; vermezseniz, bunu bütün milletimize anlatmaya devam edeceğiz.
Yüce Parlamentoyu saygıyla selamlıyorum.