| Konu: | Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 7 |
| Tarih: | 16.10.2019 |
DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
105 sıra sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 26'ncı maddesi hakkında İYİ PARTİ'nin görüşlerini paylaşmak üzere söz almış bulunuyorum.
Kanun teklifinin 26'ncı maddesi, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 253'üncü maddesini yeniden düzenleyerek değişiklik yapmaktadır. Söz konusu değişiklikle dünya ceza adalet sistemlerindeki genel yönelim dikkate alınarak adaletin hızla dağıtılması, mahkemelerdeki birikmelerin tasfiyesi için uzlaştırma kapsamındaki suç listesi genişletilmektedir.
Teklif edilen değişikliklerle uzlaşma kapsamına giren konut dokunulmazlığının ihlali, hırsızlık, dolandırıcılık suçları da eklenirken süre yönünden de düzenleme yapılarak uzlaştırmacının faaliyetlerini tamamlayamaması hâlinde bir defaya mahsus olmak üzere yirmi günlük ek süre, yine yirmi günü geçmemek üzere en fazla 2 kez uzatılabilecektir.
Ekonomik faydayı önceleyen, dosya yükünü hafifletmeyi amaçlayan yaklaşımla yapılan düzenlemeler hukuki ve sosyal birtakım çekinceler barındırmaktadır. Bir kere, kadınlara ve çocuklara yönelik suçlar, failleri ne olursa olsun buna bakılmaksızın uzlaştırma kapsamı dışında olmalıdır.
Öte yandan, Türk Ceza Kanunu'nun iş ve çalışma hürriyetini düzenleyen 117'nci maddesi ve eğitim ve öğretim hakkının engellenmesi suçunu düzenleyen 119'uncu maddesi kapsamındaki suçların uzlaşma kapsamına alınması, Anayasa'nın "Sosyal ve Ekonomik Haklar ve Ödevler" kısmında yer alan 48'inci maddesine, din ve vicdan hürriyeti, düşünce ve kanaat hürriyeti, düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetini düzenleyen 24, 25, 26'ncı maddeleri ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin bazı düzenlemelerine aykırılık teşkil etmektedir.
Zira yargının siyasallaşmış olduğu ve tarafsızlığını yitirdiği bir ortamda bu tür suçların uzlaştırmaya tabi tutulması hak ihlallerine neden olacaktır. Hâl böyleyken, önümüze konulan bu torba yasa düzenlemelerine yargı reformu denilebilir mi? Sayın Adalet Bakanı "Yargının bağımsızlığında, tarafsızlığında birtakım sorunlar yaşıyoruz. Ayrıca İnsan Hakları Mahkemesiyle uyumda da birtakım sorunlar yaşanıyor. Bunları çözmek adına bir reform paketi hazırlıyoruz." dedikten sonra böyle bir teklif getirilmesi insan temel hak ve özgürlükleriyle ilgili yeni ne getirmektedir? Evet, ülkemizde adalet sisteminde bir reform yapılması ihtiyacı çok açıktır ancak bu reformun Anayasa'dan başlaması ve torba kanun mahiyetindeki düzenlemelerle gerçekleştirilmemesi gerekmektedir. İfade özgürlüğü, seyahat özgürlüğü, kişi hürriyeti ve güvenliği gibi, bu kanun teklifiyle güçlendirilmesi amaçlanan hak ve özgürlükler hâlihazırda Anayasa ve kanunlarla düzenlenmiş olup pek çok ilgili uluslararası sözleşmelere taraf olunmuştur. Dolayısıyla reform kanun metinlerinin üzerinde değil, uygulamada gerçekleştirilmelidir. Anayasa'mızdaki düzenlemeler içselleştirilmeli, uygulamada yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı temin edilmelidir.
Hukuk düzeninin yerli yerine oturduğu, hukukun üstünlüğünün sağlandığı ülkelerde hukuk ve eğitim sistemi büyük ölçüde siyasal görüşlerden bağımsızdır. Siyasal görüşü ne olursa olsun, politikacılar iyi tasarlanmış bir hukuk veya eğitim sisteminin uzun dönem yaratacağı değerin farkındadır ancak Türkiye'de reform -anlaşılan- hukuku ve eğitimi ele geçirmek için kullanılan bir araç olagelmiştir. Örneğin, 28 Şubat döneminde biz muhafazakâr kesimin çok şikâyetçi olduğu YÖK Yasası'nın hiçbir değişiklik yapılmadan uygulanmaya devam edilmesi bu ele geçirme kültürü nedeniyledir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Milletvekili.
DURMUŞ YILMAZ (Devamla) - Son on beş yılda, 2004-2019 yıllarında ortalama her yıla bir tane hukuk reformuyla ilgili düzenleme getirildi fakat maalesef gelinen noktada gördüğümüz şu ki bu değişiklikler amacına ulaşmamıştır çünkü değişiklikleri reform yapma amaç ve zihniyetiyle yapmak yerine ele geçirme kültürü ve güdüsüyle yaptık. Sonuç olarak bağımsız mahkemelerin verdiği yargı kararlarını yürütmeye denetleten bir düzenlemeye şimdi yapıldığı gibi "reform" denilemez.
Teşekkür ediyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)