GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:6
Tarih:15.10.2019

KEMAL BÜLBÜL (Antalya) - Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, Değerli Genel Kurul; toplumun ağır bir beklentiye sokulması "hukuk reformu" adı altında, sanki yaşamda, yargıda, tutukluluk hâlinde, gereksiz ve uyduruk suçlamalarda bir yenilik, bir değişiklik yapılacakmış gibi beklentiye sokulmuş olmasından kaynaklı olarak bu, bir hukuk reformu değil, hukukun deforme edilmesidir. Türkiye'de bir anayasasızlık, Türkiye'de bir yasasızlık hâli söz konusudur. Türkiye'de siyasetin kilitlenmesi, siyaset kurumunun bir şey üretememesi gibi bir hakikat söz konusudur. Değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri; siyaset her zaman her şeyi çözemez, böylesi durumlarda bazen de hakikati devreye koymak gerekir. Bugün savaş, işgal, fetih, sefer vesaire adı altında tartıştığımız duruma ilişkin de, Kürt sorununa ilişkin de, Türkiye'nin genel sorunlarına ilişkin de size biraz fantastik gelse de savaş fantezisinden daha değerli olan bir iki öneride bulunacağım.

İlk önerim Adalet ve Kalkınma Partisinin Grubuna, sayın vekillerine ve sözcülerine: Hani yetkilileriniz vaktiyle dedi ya "Biz gidip Emevi Camisi'nde namaz kılacağız." Bu "Emevi Camisi'nde namaz kılacağız." sözü toplumun büyük bir bölümünü incitmiştir çünkü Şah-ı Şehidan Hüseyni Hüdavendigâr'ın başını kesenler, başını Emevi Camisi'ne götürdüler. Bir daha bunu söylemeyin, Alevi toplumunu ciddi anlamda rencide ediyorsunuz. Ben size başka bir öneride bulanayım, gelin, Ahmedi Hani makamına gidin, Feqiye Teyran makamına beraber gidelim ve orada Hak için, hakikat için, adalet için, namaz mı kılıyorsunuz, niyaz mı yapıyorsunuz, sorunun çözümünün ne olduğunu orada konuşalım, tartışalım.

Bir önerim Cumhuriyet Halk Partisinin sayın vekillerine, sayın grup başkan vekillerine: "Yurtta sulh, cihanda sulh" ilkesi asla vazgeçilmeyecek, Türkiye'de aklı başında hemen herkesin kabul edeceği bir hakikattir. Bu hakikatten hareketle "72 millete bir nazarla bakmayan kırk yıl müderris olsa hakikatte asidir." diyen Hacı Bektaş makamına gidelim, orada cemolalım, Türkiye'nin sorunlarını, Kürt sorununu, demokrasi sorununu, laiklik sorununu konuşalım.

Bir sözüm Milliyetçi Hareket Partisinin ve İYİ PARTİ'nin sayın vekillerine: Bakınız, Kutadgu Bilig'de Yusuf Has Hacib ne der? Der ki: "İnsanın süsü yüz, yüzün süsü gözdür; aklın süsü dil, dilin süsü sözdür." Bu hakikatten hareketle Bayburt'a Dede Korkut makamına gidelim, Dede Korkut'un insanlığa, Anadolu'ya, herkese olan öğütlerinden, ifadelerinden bir çıkarsama yapalım ve bu çıkarsamadan hareketle soruna bir çözüm bulmaya çalışalım.

Bunun dışında, herkesin kendi çıkarından hareketle hele de Hükûmetin sıkışmışlığından, partinin üçe bölünmesinden, farklı farklı durumlardan hareketle, yeni konsolidasyon hareketleriyle yapabileceği hiçbir şey yoktur. Ciddi bir sıkışma, ciddi bir bunalım, ciddi bir çıkmaz içerisine girilmiştir. Savaşla, istilayla, seferle çözülecek hiçbir sorun yoktur. Bakınız, daha bugün, içinde bulunduğumuz bugün ne yazık ki ne günah ki ne ayıp ki 5 asker canımızı, 20 sivil canımızı kaybetmiş durumdayız ve bunu, bizim, kendilerinin anne babaları, kendilerinin yakınları gibi hissedebilmemiz mümkün değil. Hiç kimsenin, istediği kadar başsağlığı dilesin, istediği kadar acıyı paylaştığını söylesin, onlar kadar acıyı anlayabilmesi mümkün değil. Ama bu hakikatler dikkate alınmıyor, illa da "Siyasetin çıkmazları içerisinde sorunlar çözülecektir. Biz bir başkasını yok edeceğiz, bir başkasını teröristlikle suçlayacağız." diye düşünülüyor ve hâlâ bize "terörist" diye bir muamele yapılıyorsa Şah-ı Merdan, Şir-i Yezdan'ın bir kıssasıyla hatırlatma yapmak isterim. Rivayet edilir ki Şah-ı Merdan yabanıl bir alanda gezmekteydi yarenleriyle beraber, bir ayıya denk geldi, ayıya dedi ki: "Nasılsın dağların gülü?" Yine rivayet edilir ki ayı dile geldi, dedi ki: "İyiyim ayı." Dediler ki "Ya Ali, sana 'ayı' dedi, niye bir şey demiyorsun?" Dedi ki: "Herkes kendi sıfatını söyler." Ve hâlâ bizi "terörist", hâlâ bizi "bölücü" diye ifade eden, suçlayanlara bunu hatırlatarak yol yakınken barış yapmak, sorunları çözmek mümkünken...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayalım Sayın Bülbül.

KEMAL BÜLBÜL (Devamla) - ...hâlâ istilada, hâlâ seferde, hâlâ işgalde, hâlâ savaşta ısrar eden ve bu kavramları ortadan kaldırmak, bu kavramları menetmek, bu kavramları kullanmayı suç saymayı düşünenlere diyorum ki: Yol yakınken dönün, yoksa Suriye'ye sefere giderken evdeki iktidardan olacaksınız.

Teşekkür ediyoruz, saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)