| Konu: | İYİ PARTİ Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 6 |
| Tarih: | 15.10.2019 |
HDP GRUBU ADINA KEMAL BÜLBÜL (Antalya) - Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Genel Kurulu sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce sayın konuşmacının verdiği istatistiki bilgilerden durumun ne olduğu aslında çok bariz bir şekilde ortada ama bu araştırmaya, cesedi sahile vuran bebekler, balıklara yem olan analar, bacılar, kadınlar, çocuklar, dilencilik yapan, sokakta ekmek bulamayan, aç kalan, evsiz kalan ve sürekli "Ey Avrupa, kapıları açıp size gönderirim!" demekle tehdit edilen mülteci sayısı dâhil oluyor mu acaba? Bunun içerisine, şu anda bizim adına "işgal ve savaş" dediğimiz zaman karşı çıktığınız, kendiniz söylediğiniz zaman suç olmadığı, bizim söylediğimiz zaman suç telakki ettiğiniz bir hakikat bağlamında sınırlara dayanacak yüz binlerce yeni mülteci dâhil oluyor mu acaba?
Değerli milletvekilleri, bu hakikatin içerisine, nerede, hangi koşullarda, nasıl barındıkları belli olmayan, sadece onlara sınır kapısı açmakla büyük bir lütufta bulunulmuş gibi davranılan, küçücük bir iyiliğin bile sürekli başına kakıldığı ve psikolojik olarak, sosyolojik olarak, ekonomik olarak, yaşamsal olarak tamamen çökmüş insanlık dâhil ediliyor mu? Ayrıca, kaldı ki Türkiye'nin yarısından çoğu neredeyse mülteci. Siyasi mülteciler buna dâhil ediliyor mu, düşüncelerinden dolayı gitmek zorunda kalanlar buna dâhil ediliyor mu, barış istediği için işlerinden ihraç edilenler buna dâhil ediliyor mu? KHK'lerle ekmeğe muhtaç edilen, adı konmamış bir idama mahkûm edilenler de mülteci pozisyonundadır, yeri yurdu yoktur, ekmeği yoktur, aşı, işi yoktur; bunlar işin içerisine dâhil ediliyor mu? Yoksa, mültecilik, göç sorunu, sadece istatistiki bir sorundan ibaret değildir. İnsanların yerine, yurduna, yaşamına, diline, varlığına, inancına, her şeyine müdahale ederek, her şeyinden edilerek, insanlığından edilerek ortaya çıkmış olan bu hakikat karşısında bir nebze, bir dakika düşünüp de aslında bu soruna köklü çözüm yeri bulmanın burası olduğunu, savaşı, operasyonu, işgali tartışmak yerine, Türkiye Büyük Millet Meclisinin tüm sıralarını doldurarak Kürtleri, Türkleri, Türkiye'de yaşayan tüm halkları, eşit, özgür, adil bir şekilde, laik, demokratik cumhuriyette nasıl yaşatacağımızın tartışması varken bizi "'Savaş' diyorsunuz, 'işgal' diyorsunuz, suç işliyorsunuz." diye ikide bir tehdit etmek, sabah erken operasyonlar yapmak, meydanlarda polislerle bizi darbetmek siyasi zebaniliktir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Bülbül.
KEMAL BÜLBÜL (Devamla) - Buradan açık ve net ilan ediyorum: Geçen hafta, Maltepe Meydanı'nda, polisler bir milletvekili olarak beni darbedip yere düşürdü. Buradan, Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden açık ve net söylüyorum: Bundan sonra hangi devlet görevlisi bana nasıl davranırsa ben de ona öyle davranacağım, açık ve net; bana nasıl davranırsa ben de ona öyle davranacağım. Hiçbir şekilde kaba kuvvet kullanmadım, güç kullanmadım; sadece müzakereyle sorunu çözme çabası içerisindeydim; darbedildim, yere düşürüldüm, hastaneye gitmek zorunda kaldım.
İşte terör budur, işte zebanilik budur, işte insanların düşüncelerini yasaklamak, siyaseti, hakkı, hakkaniyeti yasaklamak budur; kınıyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (HDP sıralarından alkışlar)