GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Cumhurbaşkanlığının, Birleşmiş Milletlerin Mali ve Orta Afrika Cumhuriyeti'nde icra ettiği harekât ve misyonlar kapsamında hudut, şümul, miktar ve zamanı Cumhurbaşkanınca takdir ve tespit edilmek üzere, Türk Silahlı Kuvvetlerinin yurt dışına gönderilmesi ve Cumhurbaşkanınca verilecek izin ve belirlenecek esaslar çerçevesinde bu kuvvetlerin kullanılması için Türkiye Büyük Millet Meclisinin son olarak 2/10/2018 tarihli ve 1198 sayılı Kararı'yla uzatılan izin süresinin Anayasa'nın 92'nci maddesi uyarınca 31/10/2019 tarihinden itibaren bir yıl uzatılmasına ilişkin tezkeresi (3/879) münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:3
Tarih:08.10.2019

ZAFER SIRAKAYA (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Avrupa Birliğinin Orta Afrika Cumhuriyeti ve Mali'de icra ettiği harekât ve misyonlar kapsamında Türk Silahlı Kuvvetlerimizin yurt dışına asker göndermesine ilişkin tezkere vesilesiyle Adalet ve Kalkınma Partisi adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyor, 27'nci Dönem Üçüncü Yasama Yılının ülkemize, milletimize ve demokrasimizin güvencesi Gazi Meclisimize hayırlı olmasını yüce Rabb'imden temenni ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Birleşmiş Milletlerin kurucu üyelerinden olan Avrupa Konseyi ve NATO başta olmak üzere birçok uluslararası kuruluşun üyesi olarak Türkiye güvenlik politikasının temellerini iş birliği ve ortaklık politikası üzerine inşa etmiştir. Türkiye, bir yandan uluslararası barış ve istikrarın korunması adına ülkelerin toprak bütünlüğünün korunması, insani yardım gibi konulara önem verirken diğer taraftan da sömürgeci değil, kuşatıcı bir politika ve kadim devlet anlayışıyla tüm insanlığa ve dünyaya umut olmaya devam etmektedir.

Bildiğiniz üzere, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 25 Nisan 2013 tarihli ve 2100 sayılı Kararı'yla Mali'de icra edilmeye başlanan Mali Çok Boyutlu Entegre İstikrar Misyonu yani MINUSMA'ya destek istemek için her yıl yüce Meclisimizden müsaade istemekteyiz. 19'uncu yüzyılın sonlarından itibaren Afrika'da yaşanan insanlık dramına dili, dini, ırkı, mezhebi ve meşrebine bakmaksızın kadim milletimizi ve medeniyetimizi temsil eden Gazi Meclisimiz hiçbir zaman sessiz ve duyarsız kalmamıştır. Mazlum coğrafyalara ve milletlere yönelik tüm adımlarımıza destek vererek tarihî sorumluluğumuzu yerine getirmişizdir. Söz konusu misyon, Orta Afrika Cumhuriyeti'ndeki şiddet olaylarının, etnik ve dinî çatışmaların 2013 yılında artması bu ülkede güvenlik ve insani durumun kötüye gitmesi sonucu oluşturulmuştur.

Temel hedefi Orta Afrika Cumhuriyeti'nde artan çatışma ve şiddet ortamında sivillerin korunması olan misyonun görevleri arasında sivil halka yönelik tehditleri tespit ve kayıt altına almak, ülkedeki geçiş sürecinde siyasal hayatın işleyişine ve devlet otoritesinin ülkede tesis edilmesine katkı sağlamak, ülkenin toprak bütünlüğünü korumak ve insani yardımların ulaştırılmasını kolaylaştırmak, Birleşmiş Milletler personelini korumak, insan haklarını korumak ve teşvik etmek, silahsızlandırma ve ülkeye geri dönüşe destek vermek ile Orta Afrika Cumhuriyeti'nde güvenliğin yeniden tesisi için reform çalışmalarını desteklemek de bulunmaktadır.

Birleşmiş Milletler tarafından Afrika'da bölgesel istikrar ve barış için tehdit oluşturan insani ve siyasi krizlerin çözümüne ülkemizce askerî katkıda bulunulmasına 2 Ağustos 2016 tarihinden itibaren Türkiye Büyük Millet Meclisi kararıyla başlanmıştır.

Son iki asırdır Afrika'daki zulme, sömürgecilik faaliyetlerine insanlık ve vicdan adına sesini yükselten ve hatta yanında olan bu Gazi ve asil Meclisin bir üyesi olmaktan büyük bir gurur ve mutluluk duyduğumu buradan bir kez daha ifade etmek istiyorum. Bu misyondaki varlığımızı şair Sezai Karakoç ne güzel ifade ediyor:

"Kaç aç varsa hepsi ben,

Kaç hasta varsa hepsi ben,

Kaç liman önlerinde dönen

İşsiz hamal hepsi ben.

Kaç aşktan ters yüz edilmiş

Aşık varsa hepsi ben

Bütün çiçeklerle donanıp

Bütün insanlarla ölen."

Afrika'da bugün bir insanlık dramı yaşanıyorsa, insanlık tüm dünyanın gözleri önünde açlıktan ölüyor, kan ve vahşetin kanlı dişleri arasında öğütülüyorsa bunun karşısında elbette bizler duracağız. Kimse bize "Afrika'da ne işimiz var?" demesin. İnsanlık adına, vicdan adına, mazlum milletlerin ahı adına Afrika'dayız.

AK PARTİ hükûmetleri olarak Afrika'nın yaşadığı acılara politik, stratejik ve çıkar odaklı asla bakmadık ve bakmayacağız. Tüm Afrika Kıtası'na her zaman insani, vicdani ve medeniyetimizin bize öğrettiği şekilde yaklaştık. 2010'da "Afrika Ülkeleriyle Ekonomik İlişkilerin Geliştirilmesi Stratejisi" adı altında bir strateji belgesi hazırladık. Yüz yıllardır sömürülen mazlum Afrika halkının yanında olmak için Hükûmet olarak da elimizi taşın altına soktuk. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan Başbakanlığı döneminde sık sık iş adamları heyetleriyle Afrika gezileri gerçekleştirerek Türk yatırımcıların Afrika'ya yatırım yapmasını teşvik etmiş, bu tutumuyla Afrika'yı sadece elmas ve maden olarak gören dünya liderlerine de örnek bir tutum içerisinde olmuştur. AK PARTİ hükûmetlerinin Afrika açılımı, 2005 yılında Afrika yılının ilan edilmesi ve aynı yıl Afrika Birliği zirvelerine gözlemci sıfatıyla katılmaya başlaması ve sonunda Afrika Birliği tarafından ülkemizin stratejik ortak olarak kabul edilmesiyle başladı. Merkezine merhamet ve insanlığı alan tüm bu açılımların ardından, 2009 yılına kadar sadece 12 Afrika ülkesinde bulunan Türkiye büyükelçiliği sayımız hamdolsun tam 42 Afrika ülkesine ulaşmış durumdadır.

Mali halkı Türkiye'nin isteklerine ve taleplerine müspet yaklaşarak her zaman ülkemizin yanında olmuştur. Bunun en açık örneğini alçak 15 Temmuz darbe girişiminin hemen ardından gördük. Birazdan tezkeresini oylayacağımız Mali, ülkemize FETÖ'yle mücadelede yanınızdayız mesajı vererek 5 ayrı komplekste yer alan 18 FETÖ okulunu Türkiye Maarif Vakfına devretmiştir. Mesafeleri vicdan, merhamet ve insanlıkla kapattığımız zaman tüm ırkların, milletlerin ve coğrafyaların birbiriyle kardeş olduğunu görmek istiyorsak işte, Afrika'ya bakmamız yeterlidir. Ülkemizin kendisine ihtiyaç duyan tüm coğrafyaların hamisi, yardımcısı olmayı bundan sonra da kendine görev edinmeye devam edecektir. Bu manada, iş birliği ve ortaklık politikası kapsamında hâlen Birleşmiş Milletler şemsiyesi altında Lübnan'da, Afganistan'da, Mali'de, Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nde, Liberya'da, Güney Sudan'da, Fildişi Sahili'nde ve Darfur'da; NATO kapsamında ise Kosova'da, Afganistan'da ve Akdeniz'de; Avrupa Birliği şemsiyesi altında da Bosna-Hersek'te ve Kosova'da yürütülen Barışı Destekleme Harekâtlarında dünyanın gıptayla baktığı güvenlik kuvvetlerimizle yer almaktayız. Ülkemiz ayrıca Aden Körfezi ve Somali açıklarında yoğunlaşan deniz haydutluğu ve korsanlık faaliyetlerine karşı yürütülen deniz operasyonlarına da katkı sağlamaya devam etmektedir.

Sayın milletvekilleri, sözlerime son verirken Afrika'da bölgesel istikrar ve barış için tehdit oluşturan insani ve siyasi krizlerin çözümüne ülkemizce askerî katkıda bulunulmasının bölgede ve genel olarak Afrika Kıtası'nda izlemekte olduğumuz faal dış politikamızın doğal bir uzantısını oluşturacağının altını bir defa daha çizmek istiyorum. Bu yaklaşımdan hareketle hudut, şümul, miktar ve zamanı Hükûmetimizce takdir ve tespit edilmek üzere, Birleşmiş Milletlerin Mali ve Orta Afrika Cumhuriyeti'nde icra ettiği harekât ve misyonlar kapsamında Türk Silahlı Kuvvetlerimizin yurt dışına gönderilmesi yüce Meclisimizin onayına sunulacaktır. Bu kapsamda verilecek izin ve belirlenecek esasların kullanılması için Anayasa'nın 92'nci maddesi uyarınca bir yıl süreyle izin verilmesini sağlayan bu tezkerenin ülkemiz ve Türk Silahlı Kuvvetlerimiz adına hayırlı olmasını temenni ediyorum.

Bir kez daha barış pınarlarının önünü açarak mazlumun her daim yanında olan, ülkemizin bekası ve huzuru için gözünü budaktan esirgemeyen tüm Mehmetçiklerimizin Rabb'im yâr ve yardımcısı olsun diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)