GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: On Birinci Kalkınma Planı'nın (2019-2023) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Sunulduğuna Dair Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:105
Tarih:18.07.2019

AK PARTİ GRUBU ADINA CEVDET YILMAZ (Bingöl) - Çok teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, çok kıymetli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

AK PARTİ Grubu adına On Birinci Kalkınma Planı konusunda söz almış bulunmaktayım. Öncelikle, bu planın hazırlanmasında emeği geçen herkese çok çok teşekkür ediyorum. Strateji ve Bütçe Başkanlığımız, ilgili tüm kurumlar, özel ihtisas komisyonlarında görev alan kamu, akademik dünya, sivil toplum kuruluşları, yine internet kanalıyla katkı veren vatandaşlarımız, son iki plandır kalkınma ajansları kanalıyla yerelden katkı sunan bütün ilgili kesimler, hepsine huzurunuzda şükranlarımı sunuyorum.

Planlar, sadece bir kuruluşun yaptığı dokümanlar değil, esas itibarıyla ülkenin birikimini yansıtan dokümanlardır. Bu plan da Türkiye'nin birikimi olarak hazırlanmıştır ve huzurunuza getirilmiştir, Meclisimizin de onayıyla bütün Meclise mal olacaktır.

Planlarla ilgili en önemli hususlardan biri sahiplenmedir. Sahiplenirsek bu planımızı hep birlikte -bütün partiler için söylüyorum- ortak hedefler olarak önümüze koyarsak gelecek nesiller için, gelecek kuşaklar için daha hayırlı hizmetler yapabiliriz diye düşünüyorum. Dolayısıyla bu plana emeği geçen herkese tekrar şükranlarımı sunuyorum, planımızın hayırlı olmasını diliyorum.

Planın bir diğer özelliği, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde hazırlanan ilk plan olması. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle birlikte ekonomi yönetiminde de yeni bir kurumsal yapılanma gerçekleştirildi, bir taraftan da Strateji ve Bütçe Başkanlığı diye yeni bir yapı kuruldu. Bu yapı, aslında eski Planlama Teşkilatı ile Maliyenin bütçe boyutunu birleştiren son derece önemli bir yapı. Orta vadede önemini çok daha iyi göreceğiz diye inanıyorum.

Bu yapılanmayla birlikte yıllardır şikâyet ettiğimiz plan-bütçe ilişkisini veya hedefler ile kaynak tahsisi ilişkisini çok daha güçlü bir şekilde kurma imkânı var, inşallah bu planın uygulama safhalarında bunu hep birlikte göreceğiz. Yine, bu planımız on beş yıllık bir perspektifle, yeni bir perspektifle hazırlandı. 2023 artık bir perspektif olmaktan çıktı, bir plan ufku hâline geldi. Şu anda, artık, yeni bir perspektifimiz var, o da 2033; on beş yıllık bir perspektif. Bu perspektif zemininde 2023'e kadar bu plan hazırlanmış durumda. Önümüzdeki dönemde 2033'ü de daha detaylı bir şekilde, inşallah, çalışıp hep birlikte o hedefleri de netleştiririz, buna da ihtiyacımız var.

Değerli arkadaşlar, yeni bir döneme giriyoruz. Yeni planla birlikte aslında Türkiye yeni bir döneme giriyor. 2014-2018 döneminde, Onuncu Plan döneminde çok önemli güvenlik riskleriyle karşı karşıya kaldık, çok önemli jeopolitik gelişmelerle karşı karşıya kaldık, küresel krizin etkilerinin devam ettiği bir süreç yaşadık. Bütün bunlara rağmen plan hedeflerini belli oranda gerçekleştirme imkânı bulduk. Şimdi, güvenlik risklerimizin daha makul düzeylere indiği, seçimlerin artık olmayacağı -belli bir süre, üç dört yıl en azından, dört yıllık bir perspektifte- bir döneme giriyoruz, jeopolitik risklerimizin de daha yönetilebilir seviyelerde olduğu bir dönemdeyiz. Dolayısıyla bu dönemde, yeni planla birlikte aslında yeni bir kalkınma hikâyesi, yeni bir büyüme hikâyesini de tartışmak durumundayız.

Bu yıl için bir dengelenme döneminden geçiyoruz fakat esas olan, dönüşümü sağlamaktır. Yeni plandaki büyüme rakamları gerçekten önemli rakamlar, gerçekçi rakamlar ama büyümenin ötesinde bu dönem, daha uzun vadeli bir perspektifle ekonomik dönüşümü gerçekleştireceğimiz bir dönem. Bu açıdan ben çok önemsiyorum. Son on beş yılda altyapıya, fiziki altyapıya önemli yatırımlar yaptık. Şimdi sıra bu fiziki altyapıyı iyi değerlendirip üretken alanlarda daha fazla gelişme sağlamamız gereken bir dönem. "Yeni büyüme hikâyesi" veya "yeni kalkınma hikâyesi" derken öncelikle orta gelir tuzağını aşarak yüksek gelirli ülkeler ligine çıkmayı kastediyorum, bir taraftan da yüksek insani gelişmeden en yüksek insani gelişmeye ülkemizi terfi ettirmekten bahsediyoruz.

Burada yıllardır, on yıllardır önümüzde kısıt olarak duran cari açık meselesini çözme durumumuz var. Biz maalesef, 1950'li yıllardan bugüne kadar geldiğinizde, hep cari açıkla, cari açığın kısıt oluşturduğu bir büyüme modeliyle bugünlere geldik. Bu plan, On Birinci Plan bu cari açık meselesini çözme iddiasında olan bir plan. Bence en önemli özelliklerinden biri o. Plan dönemi sonunda cari açığın millî gelire oranını yüzde 1'in altına düşürmeyi hedefleyen bir plan. Uzun vadeli sürdürülebilir büyümemiz açısından, dış finansmana ihtiyacı minimum düzeye indirerek gelişmemiz açısından bu son derece kritik bir hedef.

Diğer taraftan, bu planın yine çok önemli bir vurgusu sanayileşme, üretken sektörler; tarımıyla, turizmiyle, sanayisiyle, döviz kazandırıcı üretken sektörler. Buna yapılan vurguyu da ben çok kıymetli buluyorum. Bu, AR-GE harcamalarındaki artışta kendini gösteriyor; eğitim reformu, diğer birtakım teşvikler, destekler, kaynak tahsisinde bu sektörleri önceliklendirme, seçilmiş sektörler ve kritik teknolojilere odaklanma. Bütün bu unsurlarıyla birlikte plan yeni bir büyüme hikâyesine de zemin oluşturuyor. Katma değeri daha yüksek bir Türkiye vizyonuyla hazırlanmış bir plan. Bu yönüyle de gerçekten çok çok önemli. Bunun da altyapısını oluşturan, esas itibarıyla, yetişmiş, girişimci, yenilikçi insan gücü. 82 milyon nüfusumuz var, 86 milyona çıkacak. Bu nüfusu işte bu vizyona iyi hazırlamak durumundayız. Daha donanımlı, daha girişimci, daha yenilikçi bir nüfusla KOBİ'lerinden büyük işletmelerine kadar Türkiye'nin daha rekabetçi hâle, daha verimli hâle gelmesi gerekiyor.

Üç cümleyle özetlemem gerekirse bu yeni vizyonu: Eğitim, insan gücüne yatırım, teknolojiye yatırım, hukuka ve kurumsallaşmaya yatırım. Bence bütün bu kritik alanlarda temel çerçeveyi bu plan ortaya koyuyor.

Bütün bu çerçeve içinde baktığımız zaman hedeflerimiz de bununla uyumlu. Ortalama büyümemiz yüzde 4,3 olacak plan döneminde; millî gelirimiz 1 trilyon doların üstünde, 1 trilyon 80 milyar dolara ulaşacak; kişi başına gelirimiz 12.484 dolar ama ben bunu ihtiyatlı bir rakam olarak görüyorum doğrusu. Türkiye, içinden geçtiği konjonktürden çıkarak özellikle kur meselesinde daha stabil, daha gerçekçi bir zemine oturduğunda bu rakamlar da revize edilecektir, inşallah. İhracatımız 227 milyar dolar olacak, işsizliğimiz tek haneye inecek, enflasyon düşük tek haneli rakamlara gerileyecek plan hedeflerine göre ve baktığınız zaman, özellikle satın alma gücü paritesine göre önemli bir gelişme var; OECD tanımlı satın alma gücü paritesine göre kişi başına gelirimiz 2013'te 22.205 dolarken 2018'de 28.205 dolara yükselmiş, plan dönemi sonunda 37 bin dolara çıkması öngörülüyor. Şu an itibarıyla zaten satın alma gücü paritesine göre 13'üncü büyük ekonomi konumundayız. Önümüzdeki dönemlerde bu konumumuzu daha da pekiştireceğiz. Yakınsama süreci devam edecek, "gelişmiş" dediğimiz ülkelerle aramızdaki farkı bu çerçevede kapatmaya devam edeceğiz. Türkiye'nin kişi başına gelirinin AB ortalamasına oranı şu anda yüzde 65 civarında, bu plan döneminde bunu da 70'lere doğru çıkarmayı yine hedefliyoruz.

Bütün bunlarla baktığımız zaman, değerli arkadaşlar, politika çerçevemizin sağlam ve sağlıklı kurulduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Dalgalı döviz kuru rejimi ve güçlü para politikaları devam edecek. Mali disipline ehemmiyet verilmeye devam edilecek. Kurallara dayalı serbest piyasa, işleyen bir serbest piyasa yine esas alınıyor. Ekonomi yönetiminde eş güdüm, uyum ve etkin koordinasyon öngörülüyor. Para, maliye ve gelirler politikasının eş güdüm içinde yürütüldüğü, yapısal reformlara da büyük vurgu yapılan bir çerçeve görüyoruz.

Özellikle yapısal reformları hepimizin önemsemesi lazım. Bunların iki yönlü etkisi var; bir tanesi orta ve uzun vadede ortaya çıkan somut etkileri, diğeri ise yapısal reformlar yapan bir ülkeye duyulan güven ve bunun da etkileri hemen ortaya çıkıyor. Dolayısıyla, önümüzdeki süreçte... Başlamış durumdayız aslında. Askerlikle ilgili çok köklü bir reform yaptı bu Meclis. Diğer taraftan, Millî Eğitim Bakanlığımızın çalıştığı eğitim reformu var, Adalet Bakanlığımızın çok ciddi bir emekle hazırladığı Yargı Reformu Strateji Belgesi var. Bakın, çok köklü alanlardaki reform çerçevesinden bahsediyoruz. Yine, ekonomi alanında çok önemli bir reform gündemimiz var. Bütün bunları yeni unsurlarla birleştirip yapısal reformları Meclisimizin de desteğiyle birer birer harekete geçirdiğimiz zaman Türkiye ekonomisine duyulan güven çok daha üst noktalara çıkacaktır ve inanıyorum ki bu planda ortaya konan hedeflerin çok daha ötesinde gerçekleşmeler sağlanacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım Sayın Yılmaz.

CEVDET YILMAZ (Devamla) - Tamamlamadan önce, gelen eleştirilerle ilgili son bir not: Bu sistem tartışmalarını muhalefetten arkadaşlarımız gündeme getirdiler. Yeni sistemle ilgili şunları vurgulamak istiyorum: Yeni sistem geliştirilmeye ve iyileştirilmeye açık bir sistemdir, elbette zaman içinde uygulama sonuçlarıyla birlikte iyileştirilecektir; halkın demokratik oyuyla, meşru bir şekilde uygulanmaya başlanan bu sistem herkesin katkısıyla daha iyi bir noktaya gidecektir inşallah. Yalnız, şöyle bir hata yapılıyor: Nedensellik ve eş zamanlılık karıştırılıyor. Sistemle alakası olmayan başka konular, başka sorunlar, sistemden de önce var olan ve devam eden birtakım sorunlar sistemin sorunuymuş gibi sunuluyor; bu da büyük bir yanlış. Bu yanlışa düşmeden, sistemin uygulamadaki eksikliklerini tespit edip hep birlikte geliştirirsek Türkiye kazanır diye düşünüyorum.

Yeni planımızın hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)