| Konu: | Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 103 |
| Tarih: | 16.07.2019 |
MUSTAFA SAVAŞ (Aydın) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şahsım ve 75 milletvekili arkadaşım tarafından verilen Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi'yle ilgili şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüşeceğimiz kanun teklifimiz, ekonomi, finans, kamu maliyesi, sosyal güvenlik, kamu-özel iş birliği, enerji ve diğer çeşitli alanları ilgilendiren toplam 35 maddeden oluşmakta ve 18 farklı kanunda değişiklik yapılmasını öngörmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bildiğiniz üzere, 2018 yılının ilk çeyreğinde söylem ve değerlendirmeleriyle niyetlerini ortaya koyan ve ikinci çeyrekten sonra da not düşüşleriyle amaçlarını açıkça göstermeye başlayan rating kuruluşları ilk ataklarında başarı elde edemeyince kur üzerinden baskılarını artırmış, bunda da başarılı olamayınca not düşüşleriyle fonlama sıkıntısı yaşatarak Türkiye'yi ekonomik olarak zora sokmayı hedeflemişlerdir. Ancak reel ve finans sektörümüz, Türkiye'ye ilişkin algının oldukça kötü gösterilmeye çalışıldığı 2018 yılının Ağustos ve Eylül ayları arasında yükümlülüklerini zorlanmadan yerine getirmiştir. Son bir yılda cari açıkta 50 milyar dolarlık tasarruf, ülkemizin dış borç stokunda 10 milyar dolarlık azalma, şirketlerin yabancı para cinsinden borcunda ise 30 milyar dolarlık gerileme kaydedilmiştir. Buna rağmen, kredi derecelendirme kuruluşları notumuzu indirmeye devam etmektedir. Bu tutum siyasi değil de nedir? Az önce ifade ettiğim rakamlar açıkça şunu göstermektedir: Türkiye ekonomisinin rasyoları eş değer ülkelere göre daha iyi olmasına rağmen 2018 yaz aylarından itibaren türbülansa sokulmak istenmemiz, yaşadığımız saldırıların büyüklüğünü açıkça gözler önüne sermektedir. Sayın Cumhurbaşkanımızın da açıkça belirttikleri gibi, bu saldırıları gerçekleştirenler başarılı olamamışlardır. Bu da Türkiye ekonomisinin gücünü ve geldiğimiz noktayı açıkça göstermektedir.
Türkiye ekonomisi Yeni Ekonomi Programı'ndaki hedefler doğrultusunda yukarı doğru yeniden ivme kazanmaya başlamış, enflasyon düşüş trendine girmiş, turizm gelirlerimizde ciddi artışlar yaşanmış, Merkez Bankasının rezervleri de yükselişe geçmiştir. Başta Hazine ve Maliye Bakanlığımızın koordinasyonunda ve ilgili kuruluşların da zamanında müdahale etmesiyle etkin bir çalışma ortaya konulmuş ve bu saldırılar bertaraf edilmiştir. Bu kapsamda hazırladığımız kanun teklifimizle de ekonomik saldırılar sonucunda meydana gelen olumsuz etkilerin ortadan kaldırılması, küresel ve bölgesel bütün güçlüklere rağmen sürdürülebilir büyümenin devam etmesi amaçlanmaktadır.
Kanun teklifimizin içeriğinde, bankalardaki sorunlu kredilerde yaşanan artış nedeniyle, sorunlu kredilerin yapılandırılmasıyla ilgili düzenleme yapılmaktadır. Unutulmamalıdır ki, sorunlu kredilerin hızlı ve etkin bir şekilde çözümlendiği bir ülkede kredi arzı yüksek, kredi maliyeti ise düşük olur. Bankalar, bilançolarında taşıdıkları sorunlu kredilerin artışta olduğu dönemlerde, kredi arzını daraltmayı, ellerindeki parayı kısa vadeli ve likit varlıklara yatırmayı ve böylece bankacılık otoritesi tarafından sınırları belirlenmiş olan sermaye yeterlilik ve likidite karşılama oranlarını tutturmayı hedeflerler. Bankacılık sektörünün bilançoları incelendiğinde, Eylül 2018 ile Mayıs 2019 tarihleri arasında banka kredilerinde nominal bir artış yaşanmaması söylediklerimizi teyit etmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hayata geçirilecek finansal yeniden yapılandırmalar yoluyla, bankaların aktif kalitelerinin yükseltilmesi hedeflenmektedir. Finansal yeniden yapılandırmalarla, firmaların yeniden katma değer sağlayacak olması, hem bankaların hem de firmaların bilançolarını düzeltecek, bu sayede üretimin, yatırımın, ihracatın, ticaretin, istihdamın, kısacası, sürdürülebilir büyümenin en önemli unsuru olacaktır. Banka ve sigorta muameleleri vergisi, katma değer vergisi, damga vergisi, Kaynak Kullanımını Destekleme Fonu gibi bazı vergi istisnalarıyla da yeniden yapılandırmalar teşvik edilmektedir.
Bu çerçevede, hazırladığımız kanun teklifinin 16'ncı ve 17'nci maddeleriyle, bankalara iki yıl süreyle finansal yeniden yapılandırma imkânı sağlanmakta; Sayın Cumhurbaşkanımıza, bu süreyi iki yıl daha uzatma yetkisi verilmektedir. Bu uygulama, geçmişte yapılan ve kamuoyunda İstanbul yaklaşımı olarak bilinen yeniden yapılandırma sürecine büyük ölçüde benzerlik göstermektedir.
Bununla birlikte, teklifte yer alan bir diğer önemli husus, munzam karşılıklarla ilgilidir. Bildiğiniz gibi, bankacılık sektöründe yaşanabilecek muhtemel risklerin azaltılmasına katkıda bulunmak amacıyla, munzam karşılıklar, bir para politikası aracı olarak kullanılmaktadır.
Bu çerçevede, teklifimizde sıkça değinilen, değişen piyasa koşullarını da dikkate alarak munzam karşılık oranlarının belirlenmesinde, mali kuruluşların bilanço içi veya dışı uygun görülen kalemlerinde meydana gelen değişikliklerin dikkate alınmasını düzenlemekteyiz.
Teklifimizde öne çıkan bir başka önemli düzenleme de Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasında biriken ihtiyat akçelerinin Hazineye devri konusudur. Kural olarak kâr etmesi beklenmeyen Merkez Bankasının son yıllarda ülkemizin en çok kâr eden anonim şirketi olması nedeniyle çeşitli sorunlar ortaya çıkmaktadır. Merkez Bankasının finansal olarak sıkıntıya düşmesi söz konusu olmayacağından, elde ettiği kârın büyük bir bölümünü ihtiyaç akçesi olarak ayırmasına da gerek bulunmamaktadır.
Hazineye devredilmeyen her türlü kâr, dağıtılmayan kâr tutarı kadar ek borçlanma oluşturduğu için, iç borçlanma faizlerinin aynı oranda yapay şekilde yüksek kalmasına yol açmaktadır. Diğer taraftan, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası kârı, son tahlilde piyasadan çekilen paradır. Kâr ne kadar yüksek ise o kadar yüksek miktarda piyasayı fonlama ihtiyacı ortaya çıkmaktadır.
Dünya örneklerine bakacak olursak, merkez bankalarının kârının tamamını ya da tamamına yakın bölümünü hazineye devrettikleri görülmektedir. Örneğin, Kanada, Meksika ve Çin merkez bankaları kârlarının yüzde 100'ünü hazineye devretmektedirler. Polonya ise kârın yüzde 98 seviyesindeki tutarını hazineye devretmektedir.
Sonuç olarak, dünyada merkez bankaları kârlarının ortalama yüzde 85'ini hazineye aktarırken Türkiye'de bu oran yüzde 67'dir.
Bu açıdan bakıldığında, son günlerde kamuoyunun gündemini sıkça meşgul eden bir konu olarak yedek akçe devrinin, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından para basılması anlamına gelmediğini de ifade etmek gerekmektedir. Bu algı yanlış bir algıdır. Teklifimizde, Merkez Bankası Yasası'nda yapılacak ihtiyat akçesi düzenlemesiyle kâr dağıtımının dünya örnekleriyle ve Türk Ticaret Kanunu'yla uyumlu hâle gelmesi sağlanmaktadır. Diğer taraftan, Merkez Bankasının hızlı ve etkin karar verebilmesi için de ilgili mali kurum ve kuruluşlardan talep ettiği bilgilerin gerçek zamanlı ve anlık karşılanmasının temini sağlanmaktadır.
Tüm bu düzenlemelerle birlikte teklifimizi genel olarak özetleyecek olursak:
Vergi uygulamalarının basitleştirilmesi, mükelleflerin vergiye uyum maliyetlerinin azaltılması amacıyla, şehir içi yolcu taşımacılığı faaliyetinde bulunan ve hasılatlarının tamamını elektronik ücret toplama sistemiyle elde eden mükellefler için "hasılat esaslı kazanç tespiti" yoluyla gayrisafi hasılatın yüzde 10'unun vergiye tabi kazanç olarak esas alınması,
Yurt dışında ve yurt içinde bulunan para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarının kayıt altına alınması süresinin 31 Aralık 2019 tarihine kadar uzatılması ve bütün bunlardan yüzde 1 oranında vergi alınması,
Yurt dışına çıkış harcının 15 TL'den 50 TL'ye çıkarılması,
Yurt dışı borçlanması yapmak suretiyle aylık bağlanan sigortalılara ilişkin mevcut düzenlemelerin, bu kişilerin borçlanma karşılığı ödemiş oldukları tutarı çok kısa sürede emekli aylığı olarak geri alması sonucunda Sosyal Güvenlik Kurumumuzun mali yapısını olumsuz etkilemesi, ayrıca kurum ve kişiler açısından nimet ve külfet dengesinin de hakkaniyete uygun olmaması nedeniyle borçlanma oranının yüzde 32'den yüzde 45'e yükseltilmesi,
Ülkemizde elektrik motorlu otomotiv markası veya markalarının üretilmesinin ve bu araçların yurt içinde tercih edilmesinin vergisel yönden desteklenmesi,
Gümrük mevzuatına aykırı olarak yurt dışından getirilen ve iyi niyetli üçüncü kişilere satışı yapılan araçlarla ilgili olarak mağdur durumdaki iyi niyetli üçüncü şahısların bu mağduriyetlerinin giderilmesi,
Sağlık, enerji yatırımları, elektronik haberleşme ve ayrıca yeni kurulan üniversitelerin kullandıkları taşınmazlara yönelik sorunların giderilmesi için ihtiyaç duyulan kanuni düzenlemelerin hayata geçirilmesi teklifimizde yer alan değişiklikleri oluşturmaktadır.
Bu duygu ve düşüncelerle konuşmama son verirken Genel Kurulumuzdaki kanun teklifi görüşmelerinin ülkemize, milletimize hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)