GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 15 Temmuz Demokrasi ve Millî Birlik Günü'nün anlam ve öneminin belirtilmesi görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:102
Tarih:15.07.2019

BAŞKAN - Sayın Cumhurbaşkanım, partilerimizin kıymetli genel başkanları, değerli milletvekillerimiz, dost ülkelerin sayın meclis başkanları ve diplomatik temsilcileri, aziz milletimiz; Türkiye'ye yönelik en kirli tertiplerden biri olarak tarihe geçen, milletimizin kararlılığı ve Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın dirayetli liderliğiyle mağlup edilen 15 Temmuz hain darbe ve işgal girişiminin 3'üncü yıl dönümünü idrak etmek üzere bir araya gelmiş bulunuyoruz.

Sözlerimin başında, bu hain ve kanlı tertibin mağlup edilmesi için canlarını feda eden şehitlerimize rahmet, o gece yaralanan gazilerimize sıhhat ve hayırlı ömür diliyorum. Milletimiz o geceki fedakârlıkları ve vatanperverlikleri asla unutmayacaktır. 15 Temmuz, Türkiye'ye ve milletimize yönelik en büyük suikastları ihtiva eden menhus darbe geleneğinin son ve en kanlı halkasıdır. Planlayıcılarını, uygulayıcılarını ve gayesini çok iyi bildiğimiz 15 Temmuz darbe girişimi, ait olduğu geleneğin diğer örnekleri gibi doğrudan doğruya milletimizi ve istiklali tam idealimizi hedef almıştır. 15 Temmuz darbe girişiminin yıl dönümünde istiklal azmine ve millî iradeye dayanan bu yüce ve Gazi Mecliste toplanmamız büyük önem taşımaktadır. Zira hepimizin şuurla farkında olması gereken husus, darbelerin ve darbe girişimlerinin sadece iktidarı değil, topyekûn milleti, ülkemizi ve demokrasimizi hedef aldığıdır. Bu yüzden, darbecilere ve darbeciliğe yönelik mücadelede en ufak tavizin büyük bedellere yol açacağını zihinlerimizden çıkarmamalıyız. Darbeci anlayışın bu ülkede yaptıkları ve hususen 15 Temmuz gecesi yaşananlar göz önüne alındığında, darbecilere ve darbelere ilişkin tavrın ne olması gerektiği kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.

15 Temmuz gecesi millete kasteden güruhun ve siyasi macerasının ibretle üzerinde durulması gereken birçok yönü vardır. Fakat "FETÖ" diye adlandırdığımız bu güruhun ve sonraki akıbetinin verdiği en önemli derslerden biri, yabancı güçlere ve onların desteğine dayanarak Türkiye'de iktidar arayışında olmanın neticesiz kalmaya mahkûm olduğudur. Geçmişte de bu yola sapanlar, bu yöntemle hükmünü yürütmek ve başarılar elde etmek isteyenler olmuştur; muhtemeldir ki bundan sonra da böyleleri olacaktır. Ne var ki bu yol, çıkmaz sokaktır ve milletimiz, sırtını Türkiye dışındaki odaklara, güçlere ve yapılara dayayanları er geç tasfiye edecek ve mağlup edecektir.

Türkiye, 15 Temmuz gecesi gerçek yüzünü ve iş birlikçi karakterini, şüpheye yer bırakmayacak şekilde göstermiş olan FETÖ'ye karşı başarılı bir mücadele yürütmüştür. Yeni nesil bir terör örgütü olan ve her kılığa girebildiğini, her olayı tahrif edebildiğini birçok defa göstermiş olan bu örgütün hangi uluslararası amaçlara hizmet ettiği açıktır. Bu terör örgütünü sadece Türkiye için tehdit saymak da kâfi değildir, terörün küreselleştiği bir zamanda FETÖ'nün her ülke için, özellikle de Türkiye'yle yakın bağları olanlara yönelik bir tehdit olduğunu da unutmamak gerekir. Türkiye'nin yaşadığı ve 15 Temmuz gecesi zirveye çıkan tecrübeyi, bu örgütün kendine hayat alanı bulmaya çalıştığı her dost ülkeyle paylaşıyoruz ve paylaşmaya da devam edeceğiz.

15 Temmuz gecesi iradesine sahip çıkan vatandaşlarımıza, sivillere ve görevi başındaki emniyet güçlerine ateş açabilecek kadar cani olduğunu gösteren bu terör örgütüne karşı, darbe gecesi oluşan mutabakatı devam ettirmemiz hayati önem taşımaktadır. Terör örgütü FETÖ, her kılığa girebilen, her kisveyle görülebilen bir istihbarat ve cinayet çetesidir. Bu örgütün girmeyi en çok sevdiği kılık ise masum, mazlum ve sade vatandaş görüntüsüdür. Bu terör örgütüne karşı hukuk içinde kalarak fakat diğer taraftan da bu örgütün her kisveye girebilen yapısını unutmadan mücadele etmeli ve bu mücadeleyi el birliğiyle yürütmeyi sürdürmeliyiz.

Millî Mücadele'nin 100'üncü yıl dönümünü idrak ettiğimiz bu yıl, 15 Temmuz darbe girişimini anıyor olmamız derin anlamları olan bir tevafuktur. Şunu peşinen belirtmeliyiz ki 100 yıl önce vatanımızı işgal, milletimizi esir etmek isteyen düşman, 15 Temmuz darbe girişiminin atasıdır ve her ikisinin de gayesi aynıdır. Bu sebeple, 15 Temmuz darbesini sadece muhteris ve sapkın bir çetenin iktidar arayışı olarak değil, malum güçlerin Türkiye'yi zapt etme teşebbüsü, bunu da iş birlikçiler eliyle yapma çabası saymak gerekir.

Üç hafta önce, Amasya Tamimi'nin 100'üncü yıl dönümünü andık. Samsun'da başlayan istiklal harekâtının milletle buluştuğu ilk durak olan Amasya'da, Gazi Mustafa Kemal, hükûmet konağının balkonundan halka seslenir ve bugüne de ışık tutan şu konuşmayı yapar: "Amasyalılar, düşmanların Samsun'dan yapacağı herhangi bir huruç hareketine karşı ayaklarımıza çarıklarımızı çekecek, dağlara çekilecek, vatanı en son kayasına kadar müdafaa edeceğiz. Allah milletimize mağlubiyeti gösterirse, bütün evlerimizi, mallarımızı ateşe verecek ve vatanı bir harabezara çevirerek boş bir çöl hâlinde düşmana bırakacağız. Amasyalılar, buna hep beraber yemin edelim. Zaferi kazanacağız, vatan kurtulacaktır."

Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün bu sözüne Amasyalıların cevabı: "Bütün Amasyalılar emirlerinizi bekliyor Paşam." olur.

İşte, bugün andığımız ruh, imrendiğimiz cesaret, örnek aldığımız kararlılık ve gençliğimizin kuşanması gereken şuur, kahraman Amasya halkının verdiği bu cevapla aynı imandan beslenen 15 Temmuz direnişinde aranmalı ve bulunmalıdır.

Amasya Tamimi'nden başlayarak bugüne kadar gelen yalnızca işgale direniş ruhu değildir, aynı zamanda bu direnişin ancak milletle ve onun iradesine dayanarak yapılabileceği fikri, Millî Mücadele'den bugüne miras kalan ve milletimizde karşılığı olan bir hususiyettir.

Nitekim, Amasya Tamimi'ndeki "Milletin istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır." kararı, 15 Temmuz darbe girişimine karşı sokağa çıkıp meydanları hainlerden temizleyen aziz milletimizin o geceki direnişiyle bir kez daha tahakkuk etmiştir.

Bu sebeple, İzmir'e doğru suyun çatlağa akışı gibi koşturan yüz yıl önceki süvarilerimizle, 15 Temmuz gecesi selaların gölgesinde tankı durdurmaya çalışan şehit, aynı millet ruhunun farklı zamanlarda ortaya çıkmış mücessem hâlidir. Dostlarımız müsterih, düşmanlarımız haberdar olsunlar ki işgal veya ilhak niyetine bu milletin vereceği karşılık ne zaman olursa olsun yüz yıl öncesinden ve 15 Temmuz gecesinden farklı olmayacaktır. Yüz yıl önce memleketin bir kısmı işgal altındayken milletimizi harekete, ordularımızı taarruza geçiren, "İlk hedefiniz Akdeniz'dir, ileri!" emri hâlâ diridir, etkilidir ve lüzumu hâlinde yerine getirilmesi mecburi bir vazifedir. Yüz yıl önce manda ve himaye peşinde koşanlara rağmen tam bağımsızlık iradesinde olanlar nasıl kazandıysa bugün de aynısı olacaktır.

Türkiye büyük bir devlettir, kendisine dostane uzatılan her eli sıkmaya, adalete dayalı her teklifi müzakere etmeye ve milletinin şerefini hesaba katan her teklifi kabule hazırdır. Aksine tavırların ve dayatmaların bu yüce kapıda alıcısı yoktur, olmayacaktır.

Sözün burasında, 15 Temmuz gecesi yüce Meclis bombaların hedefi hâline gelmişken buradan ayrılmayan, milletiyle birlikte ihanete geçit vermeyen, parti ayrımını bir tarafa bırakıp darbeye karşı duran her bir milletvekili arkadaşıma, darbeye karşı kati bir duruş ortaya koyan bütün siyasetçilerimize, siyasi partilerimizin yöneticilerine şükranlarımı sunuyorum. O gece darbeci çeteye karşı cesaretle ve dirayetle hareket eden, darbecilerin gasbettiği ve milleti bombalayan uçak ve helikopterler için "vur" emri veren dönemin Başbakanı Sayın Binali Yıldırım'ı saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Yine, büyük bir takdirle ifade etmek gerekir ki dönemin TBMM Başkanı Sayın İsmail Kahraman başta olmak üzere hem burada hem de illerinde o darbe girişimine karşı duran milletvekili arkadaşlarımız Gazi Meclisin şanına ve mirasına ne kadar layık olduklarını göstermişlerdir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Bu şuurla ve inançla, 15 Temmuz darbe girişimine karşı basiretli ve cesur liderliğiyle milletimizi ve ülkemizi o karanlıktan çıkaran Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'a şükranlarımızı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) O gece Türkiye'yi, iradesini ve istikbalini korumak için mücadele ederken yaralanan gazilerimizi minnetle ve hayırlı ömür temennimizle selamlıyorum ve hain darbe girişimine karşı vücutlarını siper, canlarını feda eden ve şehadete yükselen bütün vatan evlatlarını gıptayla, şükranla ve rahmetle anıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sözlerimi, üç yıl önce, 15 Temmuz gecesinde şehitlerimizin ve gazilerimizin kuşandığı "Cehennem olsa gelen, göğsümüzde söndürürüz." iman ve kararlılığının ilhamıyla bitiriyorum.

Vatan bölünmez, millet yenilmez, Türkiye mağlup edilemez. (AK PARTİ, MHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.