GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: YARGILAMA SÜRELERİNİN UZUNLUĞU İLE MAHKEME KARARLARININ GEÇ VEYA KISMEN İCRA EDİLMESİ YA DA İCRA EDİLMEMESİ NEDENİYLE TAZMİNAT ÖDENMESİNE DAİR KANUN TASARISI
Yasama Yılı:3
Birleşim:31
Tarih:29.11.2012

MHP GRUBU ADINA OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz tasarı, ülkemizde yargı faaliyetlerinin insanımıza âdeta işkence gibi sunulmasının açık bir ifadesidir. Adalet dağıtmakla görevli yargı erkinin adaletsizliğin simgesi hâline geldiğinin göstergesidir. Tabiidir ki on yıldan beri tek başına iktidar olan beceriksizliklerinin de göstergesidir.

Bilindiği gibi adalet herkese lazımdır ve bir devlet hayatının olmazsa olmazlarındandır. Gerek Anayasa'mızda gerek Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde ifade edilmiş olan adil yargılama hakkı insanlığın temel kazanımlarındadır. Bu nedenle de millî ve milletlerarası metinlerde düzenlenmiştir.

Adil yargılanma hakkının en önemli veçhelerinden biri olarak hakkaniyete uygun yargılanma hakkı da gerek hukuk gerekse ceza muhakemesinde silahların eşitliği, duruşmada hazır bulunma, susma ve kendini suçlamama, avukat ile temsil hakkı ve gerekçeli karar prensiplerini ifade etmektedir.

Aleniyet ilkesi ise taraf devletler için iki yükümlülüğü beraberinde getirmektedir. Bunlardan birincisi davanın aleni duruşma ile görülmesi, ikincisi ise duruşma kararlarının aleni olmasıdır. Taraf devletlere söz konusu yükümlülüklerin getirilmesinin amacı ise halkın yargı sistemine güven duymasıdır.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin en çok önüne giden davalardan birisi ise konusu makul sürede yargılanma hakkı olan davalardır. Bu konuda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde gerek Türkiye gerekse de diğer ülkelerin taraf olduğu çok sayıda davanın neticesinde geniş bir içtihat oluşmuştur. Sözleşmenin 6'ncı maddesinde yer alan "makul süre" kavramı bütün yargılama hukukunu ilgilendirir. Bu bakımdan bu maddedeki "makul süre" Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, madde 5/3'te öngörülen tutukluluk süresinin makul olmasından farklı bir anlam ifade eder. Bu bakımdan, madde 5/3'ün amacı hiç kimsenin bir tutukluluk süresi geçirmemesi iken ceza davalarında makul sürede yargılanma hakkının amacı hiç kimsenin akıbetinin ne olacağına ilişkin belirsiz bir durumda kalmamasıdır.

Görüşülmekte olan tasarının genel gerekçesinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi verilerine göre, 2011 yılı sonu itibarıyla Türkiye aleyhine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi önünde toplam derdest başvuru sayısının 15.940 olduğuna işaret edilmektedir. Bunlardan yaklaşık 2.500 adedi uzun yargılama iddiasını içermektedir. Bu sayının 2012 yılı sonuna kadar 3.500'ü bulabileceği tahmin edilmektedir.

Yine, genel gerekçede, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 16 Temmuz 2009 tarihinde verdiği kararında, Türkiye'de uzun yargılama iddiaları konusunda başvurulabilecek etkin bir iç hukuk yolu bulunmadığını vurguladığı ve böyle bir iç hukuk yolunun kurulmasını önerdiği belirtilmiştir. Nihayet, tasarının amacı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılmış başvuruların tazminat ödenmek suretiyle çözüme kavuşturulması olarak ifade edilmiştir.

Her şeyden önce, kurulacak komisyonun seçim usulünün sadece hükûmet temsilcilerine bırakılmış olması, burada komisyonun bağımsız ve tarafsız olamayacağı endişesini getirmektedir. Komisyonda belirli sayıda da olsa muhalefet temsilcilerine yer verilmeliydi diye düşünüyoruz.

Yine, komisyonun başvuruları dokuz ayda sonuçlandıracağı ve bu kararların da ayrıca yargı denetimine tabi olacağı belirtilmektedir. Yani uzun yargılamalar nedeniyle doğan çözümsüzlüklere tasarıda da yer verilmektedir. Açıkçası, çözüm üretirken yeniden çözümsüzlük teklif edilmektedir. Türkçesi "Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu." misali bir tasarı ile karşı karşıyayız.

Yine, ceza yargılamasıyla ilgili dosyaların kapsam dışında tutulması da önemli eksikliktir. Kaldı ki adil yargılanma hakkının sözleşmede yer alan hakların korunması açısından kilit bir noktada yer alması bu hakkı Türkiye için de oldukça önemli kılmaktadır. Nitekim, 2001 yılından itibaren anayasal bir hak hâline gelen adil yargılanma hakkının tam olarak gerçekleşmesi, yasa koyucu kadar yargıçların ve yasayı uygulayanların da söz konusu hakkın kapsamını Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatları çerçevesinde yorumlaması ile mümkündür.

Anayasa Mahkemesine bireysel başvurudan ilk bahsedildiğinde gerçekten çok sevinmiş, heyecanla beklemiştik. Sonra görüldü ki bu dahi, yasalara karşı Anayasa Mahkemesine bir başvurudan ziyade maalesef Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine müracaat edenlere bir yeni engel maksadı taşıyor. Artık kesinleşmiş bir mahkeme kararına ilaveten bir de Anayasa Mahkemesine başvuru zorunluluğunuzun ardından ancak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gidebileceksiniz, yani zevahiri kurtarma telaşı.

Burada dahi görüldü ki yürütmenin adil olma telaşı yok, adil olma gayesi yok, böyle bir problemi de yok. "Adil yargılama" denilince insanlığın aklına gelen kriterler size uymadı, size göre adil yargılanma hakkı büyüklerinizin buyruklarının uygulanması hakkıdır. İşin en acı yanı bu hakkı doğal bir hak olarak gördüğünüzdür.

Döneminiz, yargı adına pek de iyi hatıralar bırakmamaktadır. Hâkimleri, mahkemeleri kadrolaşma alanı gördünüz; işlemlerinize karşı başvuruları kesmek için yetkili mahkemeye eş, dost, akraba çocuklarını doldurdunuz. Kadrolaşma yetmedi, kadrolaşmada özel geçiş yaptınız.

Adil yargılama hakkı için HSYK'ya başvurular tamamen sonuçsuz bir çırpınma. Dosya numarası ve savcılığa ait bilgileri bende bir davada, avukat HSYK'ya başvurarak "Tüm deliller dosyada ama hâlâ tahkikat bekliyor." diye sızlanıyor. Cevap mı? Elbette cevap verilmiş. "Cevap: Savcı haklı çünkü iş yükü fazla." İyi de iş yükü fazla diye ek kadrolar çıkarılmadı mı? Yargıtayı yeniden yapılandırıp ek heyetler kurulmadı mı? Ama kazın ayağı böyle değil. Siz, muhalifleri yargılamak için ek kadrolar açıp yeni cezaevleri yaptınız, yapmaktasınız. Siz, muhalif sesleri, muhalif renkleri toplayıp iddianamesini iki yılda hazırladınız. "Hazırladınız" diyorum çünkü AKP'nin Sayın Genel Başkanı ve birçok parti yetkilisi, savcı makamında olduğunuzu iddia ettiniz. Toplumların olmazsa olmazı adil yargılamayı bıraktınız, isteğinize karşı gelenler için mahkemelere ekranlardan talimat yağdırdınız; hâlâ da yağdırmaktasınız.

Yürütmenin yetki alanını, ülkenin tamamı, milletin tamamı, hayatın tamamı hâline getirdiniz, getirmeye de devam etmektesiniz.

Yetki alanınızda olmayan şey adalet. Adaletiniz de yok, hiçbir alanda yok; KPSS sınavlarında yok, ÖSYM sınavlarında yok, işe alımda adalet yok, emaneti ehline teslim etmede adalet yok ancak kendinizden olanlara teslim ediyorsunuz. Bana göre adalette yeni kavram yarattınız. Bu ülke çok iktidarlar gördü, çok hizmetler verdiler, barajlarda, köprülerde, yollarda mühürleri var, bir tek şeye karışmadılar: Adalet. Adalete dokunmadılar ama siz "AKP adaleti" diye kavram yarattınız. Adaletin yargısını yargı olmaktan çıkardınız.

Geciken mahkeme kararlarına karşı ha bire Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinden, milletlerarası adalet ailesinden eleştiri almaktasınız. Ülkeye, devlet kasasına tazminat ödetmektesiniz. Avrupa Birliği sürecini adalete sıkıştırdınız ve ha bire patinajdasınız. Milletler ailesinden eleştiri gelince cevabı kabadayılıkta buldunuz, "one minute"lere itibar ettiniz.

Kuvvetler ayrılığını hiç ama hiç unutmayın diyoruz. Bizler, hep beraber yasama erkiyiz. Sizler, iktidar olarak yürütme erkisiniz. Gelin, yargı erkinden elinizi ayağınızı çekin diyoruz. Gelin, bırakın adaletsizlikte adalet aramayı, dokunmayın adalete diyoruz. El uzatmayın adalet sistemine. Kadro açın, okullardaki eğitim seviyesini geliştirmek için eğitimcilere yol açın, maddi imkânları, bütçeleri geliştirin ama adalete dokunmayın.

Adalet diye Türkçe bilenleri bir gecede dil bilmez sanık yapmaktasınız. Ülkeyi, milleti, devleti yıkıma ha bire kazma, kürek saldırmaktasınız. Bırakın kazma, küreği, bırakın yıkımı, bırakın ayrıştırmayı, bırakın kuvvetler ayrılığını tek kaynaktan kuvvetler birliği hâkimiyeti yapmayı.

Sözlerimi şair Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu'nun dizeleriyle bitirmek istiyorum: "Ekmek, su, aş bulmak gecikebilir./ Temele taş bulmak gecikebilir./ Devlete baş bulmak gecikebilir./ Adalet gecikmez tez verilmeli."

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Öztürk.