| Konu: | YARGILAMA SÜRELERİNİN UZUNLUĞU İLE MAHKEME KARARLARININ GEÇ VEYA KISMEN İCRA EDİLMESİ YA DA İCRA EDİLMEMESİ NEDENİYLE TAZMİNAT ÖDENMESİNE DAİR KANUN TASARISI |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 31 |
| Tarih: | 29.11.2012 |
AK PARTİ GRUBU ADINA MURAT GÖKTÜRK (Nevşehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 342 sıra sayılı Yargılama Sürelerinin Uzunluğu ile Mahkeme Kararlarının Geç veya Kısmen İcra Edilmesi ya da İcra Edilmemesi Nedeniyle Tazminat Ödenmesine Dair Kanun Tasarısıyla ilgili grubum adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi ve değerli milletimizi saygılarımla selamlıyorum.
Son yıllarda çok hızlı bir şekilde sürdürülen yargı reformu çalışmalarına rağmen çeşitli sebeplerle yargılama süreleri uzayabilmekte ve uluslararası normlara göre makul sayılan sürelerden daha uzun sürmektedir. Davanın makul süreden daha uzun sürdüğünü düşündüğü kimseler Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin adil yargılamaya ilişkin 6'ncı maddesinin ihlal edildiğini iddia ederek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurmaktadırlar. Bu konuda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından ülkemiz aleyhine verilmiş çok sayıda ihlal kararı bulunmaktadır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından verilen bu ihlal kararları ülkemizi bir yandan her yıl önemli miktarda tazminat ödemek zorunda bırakırken, diğer yandan da ülkemizin insan hakları alanında uluslararası toplumdaki görünümünü olumsuz yönde etkilemektedir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi verilerine göre, 2011 yılı sonu itibarıyla ülkemiz aleyhine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi önünde toplam derdest başvuru sayısı 15.940 olup bunun yaklaşık 2.500 adedi uzun yargılama süresi iddialarını içermektedir. Bu sayının 2012 yılı sonu itibarıyla 3.500 adet olabileceği tahmin edilmektedir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına göre, esas olan, insan haklarının ilgili devletin iç hukuk kurallarınca korunmasıdır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvuru, iç hukuk yollarının tamamı tüketildikten sonra müracaat edilecek bir yoldur. Bu nedenle, 12 Eylül 2010 tarihinde halk oylamasıyla yapılan Anayasa değişikliği ve bu paralelde düzenlenen 30 Mart 2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesi Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'la, iç hukuk yolu olarak Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkı tanınmıştır. Bu Kanun'un bireysel başvuruyu düzenleyen maddesi 23 Eylül 2012 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu tarihten sonra Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru imkânı doğmuştur.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, kendisine yapılan benzer nitelikteki çok sayıda davada aleyhine başvuru yapılan devlette insan hakları ihlaline yol açan sistematik ve yapısal bir sorunun varlığını tespit ettiğinde, pilot karar uygulaması yapabilmektedir. Mahkeme, ihlale yol açan sistematik ve yapısal bir sorunun giderilmesi için iç hukukta bir çözüm üretilmesini beklemekte, ihdas edilen çözüm yolunun etkin ve adil bir yol olup olmadığını inceledikten sonra, yeni oluşturulan yolun etkin olduğuna karar verirse, daha önce beklemeye aldığı başvuruları, söz konusu iç hukuk yoluna müracaat etmeleri için "kabul edilemezlik" kararıyla reddetmektedir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 16 Temmuz 2009 tarihinde verdiği "Daneshpayeh/Türkiye" kararında, başvuruya konu davanın makul sürede sonuçlandırılmadığını belirttikten sonra, ülkemizde uzun yargılama iddiaları konusunda başvurulabilecek etkin bir iç hukuk yolu bulunmadığını vurgulamış ve böyle bir iç hukuk yolunun ihdas edilmesini önermiştir. Daha sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, uzun yargılama iddiasıyla yapılan Ümmühan Kaplan başvurusunu pilot dava seçerek, 20 Mart 2012 tarihinde karara bağlamış ve ülkemizi tazminata mahkûm etmiştir.
Yukarıda belirttiğimiz gibi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bu kararında iç hukuk düzeninde yapısal ve sistematik bir problem oluşturduğunu, bu konuya ilişkin önünde bulunan çok sayıda davanın askıda olduğunu ve bu sebeple pilot karar prosedürü uygulayacağını belirtmiştir. Bu kararda 16 Temmuz 2009 tarihinde verdiği Daneshpayeh/Türkiye kararına atıf yapan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, adı geçen kararda tespit edilen yapısal sorunların çözümü için iç hukuk yoluyla alakalı ilkeleri belirlemiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; belirttiğimiz gibi, insan haklarına saygı ve insan hakları konusunda ortaya çıkan aksaklıkların öncelikle çözüm yeri iç hukuk sistemimizdir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvuru ikincil bir yöntemdir. Tasarının amacı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılmış başvuruların tazminat ödemek suretiyle çözüme kavuşturulmasıdır. Böylelikle, ülkemizde insan haklarına saygı ilkesi uluslararası kriterlere göre uygun olarak tesis edilmiş olacak ve aynı zamanda ülkemizin uluslararası alanda insan haklarına saygı konusunda özensiz olduğu şeklindeki algının önüne geçilmesi sağlanacaktır.
Kanun başlığı, daha sade, anlaşılır ve kapsayıcı olması bakımından "Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun Tasarısı" olarak Komisyonda değiştirilmiştir. Kanun tasarısı, 23 Eylül 2012 tarihine kadar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılmış başvurularla ilgili olarak, tasarıyla oluşturulacak Komisyona yetki vermektedir. Bundan sonra Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkı düzenlendiği için Komisyonun bu tarihten sonraki hadiselerle ilgili görevi bulunmamaktadır. Tasarıda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin pilot kararında benimsenen usuller dikkate alınarak ihtilafların tazminat ödenmek suretiyle çözüme kavuşturulması öngörülmektedir. Eski hâle iade veya yargılamanın yenilenmesine ilişkin ihlallerde, 23 Eylül 2012 tarihi öncesi bakımından Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, bu tarihten sonrası için de Anayasa Mahkemesinin görevi devam etmektedir. Tasarı ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi önünde bulunan yaklaşık 3.500 davanın dostane çözüm yöntemi ile, devletin milletiyle uzlaştığı, barıştığı bir yol seçilmiştir. Tasarı ile öngörülen model Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 39'uncu maddesinin iç hukuktaki iz düşümüdür yani tavsiye edilen dostane çözüm yöntemi benimsenmiştir. Kanun tasarısı, ceza hukuku kapsamındaki soruşturma ve kovuşturmalar ile özel hukuk ve idare hukuku kapsamındaki yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı, mahkeme kararlarının geç veya kısmen icra edildiği ya da icra edilmediği iddiasıyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılmış başvuruları kapsamaktadır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Türkiye'nin taraf olduğu ek protokoller kapsamında korunan haklara ilişkin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi yerleşik içtihatları doğrultusunda ülkemiz aleyhine verilen ihlal kararlarının yoğunluğu dikkate alınmak suretiyle kapsamı Bakanlar Kurulu tarafından genişletilebilecektir. Ancak kapsamı genişletme yetkisi sınırsız değildir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi yerleşik içtihatları Komite yani 3 hâkimle verdiği kararlardır ve ihlal kararlarının yoğunluğu dikkate alınacaktır. Soruşturmalardan kaynaklanan idari nitelikteki başvurular bakımından bu kanun hükümleri uygulanmayacaktır.
Komisyon, Adalet Bakanlığının merkeze bağlı ve ilgili kuruluşlarında çalışan hâkim ve savcılardan atanacak 4 kişi ile Maliye Bakanı tarafından atanacak 1 kişi ve toplam 5 kişiden oluşmaktadır. Komisyonun görevi, kendisine yapılan başvuruları sonuçlandırınca sona ermektedir yani bir nevi geçici bir komisyondur. Tasarıya göre Komisyona müracaat yazılı olarak yapılacak ve Komisyon dokuz ay içerisinde karar vermek zorundadır. Komisyon kararına karar tebliğinden itibaren Ankara Bölge İdare Mahkemesine on beş gün içerisinde itiraz edilebilir. Ödenmesine karar verilen tazminatın kararın kesinleşmesi tarihinden itibaren üç ay içerisinde ödenmesi öngörülmektedir.
Söz konusu tasarıyla işkence ve uzun tutukluluk sürelerine ilişkin ihlaller kapsam dışındadır. Bunlarla ilgili olarak 23 Eylül 2012 tarihinden önce Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine, bu tarihten sonra da Anayasa Mahkemesine müracaat hakkı bulunmaktadır. Bilindiği gibi, Anayasa Mahkemesine bireysel müracaat hakkı 23 Eylül 2012 tarihinde AK PARTİ'nin, partimizin yapmış olduğu girişimler sonucunda insanlarımıza kazandırılmıştır.
Oluşturulan Komisyon, adil ve etkin bir kurul olarak düşünülmüş, Komisyon üyelerinin 4'ü hâkim ve savcılar arasından, 1'i Maliye Bakanı tarafından Bakanlık personeli içerisinden atanacaktır. Bu Komisyon yargıya ilişkin bir karar vermeyecektir ve bu Komisyon kararına, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine ve bireysel başvuru açısından Anayasa Mahkemesine müracaat hakkı bulunmaktadır.
İç hukuk yollarının tüketilmesinin istisnaları bulunmaktadır bilindiği gibi. Bunlardan birincisi, makul süre içerisinde yargılamanın tamamlanamamasıdır. Yani Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine müracaat etmek ya da Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmak için iç hukuk yollarının tüketilmesi öngörülmüştür. Ancak, bunun istisnası olarak, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6'ncı maddesinde belirtilen "makul süre" istisna tutulmuştur. Dolayısıyla, bu süre yani iç hukuk yolları tüketilmeden de, o sürecin tamamlanması beklenmeden de müracaat etme hakkı vardır, istisna teşkil etmektedir. Komisyonun yaptığı iş, idari bir faaliyettir; yargılama işi yapmamaktadır.
"Bu görevin mahkemelere verilmesi çözüm olabilir mi?" hususu burada daha önce tartışıldı daha önceki hatipler tarafından fakat burada İtalya örneği olumsuz bir örnek olarak uygulandı ve olumsuz sonuçlandı. Dolayısıyla, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bu yolu etkin ve adil yöntem olarak kabul etmemiştir.
Yargılamanın hızlandırılmasına ilişkin olarak partimiz, AK PARTİ, teknolojinin gerektirdiği bütün imkânlardan faydalanmış, bilindiği gibi "UYAP sistemi" dediğimiz, yargılamanın elektronik ortamda yapılması, dava açılması, müzekkerelerin yazılması, gönderilmesi vesaire gibi, yargılamada gerçekten süreleri uzatan, işte, replik düplik gibi, yani dava dilekçesi ve cevap verilmesi gibi hususların elektronik ortamda yapılmasına imkân sağlamak suretiyle yargılamayı hızlandırmıştır. Yine, adliye binaları yenilenerek insanımızın hak ettiği fiziki ortamlar oluşturulmuş ve insanlarımız daha iyi ortamlarda çalışma ve iş yapma imkânına sahip olmuşlardır.
Esas olan, insan haklarına saygı ve insan haklarının korunduğu bir iç hukuk sistemi oluşturulmasıdır. Bu hususta partimiz, AK PARTİ gerekli adımları atmış ve atmaya devam etmektedir. Tasarıyla yapılan düzenleme bu anlamda çok önemlidir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 39'uncu maddesinde belirtilen dostane çözüm yolunun iç hukuktaki tezahürüdür.
Adalet ve Kalkınma Partisinin girişimleriyle yani partimizin girişimleriyle 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan anayasa değişikliği, yargı reformu paketleri ve yapılan düzenlemeler, söz konusu kanun tasarısıyla getirilen düzenleme partimizin insan haklarına saygı ve insan haklarının korunmasına ilişkin bakış açısını göstermektedir. Yapılan düzenlemeler ülkemizin iyi yolda ilerlediğini göstermektedir.
Bu duygu ve düşüncelerle tasarıyı desteklediğimizi grubum adına bildirir, tasarının vatanımıza, milletimize hayırlı olmasını diler, yüce heyetinizi ve aziz milletimizi saygılarımla selamlarım.(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Göktürk.