| Konu: | Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 99'uncu yıl dönümünün ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nın kutlanması, günün anlam ve öneminin belirtilmesi görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 69 |
| Tarih: | 23.04.2019 |
İYİ PARTİ GRUP BAŞKAN VEKİLİ LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 99'uncu yıl dönümünde İYİ PARTİ Grubu adına söz aldım, yüce Parlamentoyu saygıyla selamlıyorum.
Yüce Meclisimizin ilk Başkanı olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün bu anlamlı günü armağan ettiği başta çocuklarımız olmak üzere, milletimizin 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nı kutluyorum. Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Kurtuluş Savaşı'mızı idare eden ilk Meclisin saygıdeğer üyelerini, aziz şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçtiğimiz günlerde Çubuk'ta linç girişiminde bulunulan Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'na yapılan bu alçak girişimi kınıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar) Görünen ve henüz arkası tespit edilemeyen bu girişimin tüm faillerinin bir an önce yakalanarak adalete teslim edilmelerini tüm Türk milletiyle beraber bizler de bekliyoruz. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; doksan dokuz yıl önce bugün açılan Meclisimizin açılışı, kurtuluş mücadelemizin en önemli safhalarından biri olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu'nun Birinci Dünya Savaşı'ndan yenik çıkmasının ardından Mondros Mütarekesi'ne rağmen ülkenin işgal edilmesi üzerine, Mustafa Kemal Paşa 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıkmış, Amasya Tamimi ile Erzurum ve Sivas Kongrelerinde alınan kararlar ulusun egemenliğini yine ulusun sağlayacağını ortaya koymuştur. Bu amacı yerine getirmek için, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün 19 Mart 1920'de yayımladığı genelgeyle Ankara'da olağanüstü yetkili bir Meclisin toplanacağı duyurulmuştur. Genelgede, ulusun bağımsızlığını ve devletin kurtarılmasını sağlayacak önlemleri düşünüp uygulamak üzere, ulusça olağanüstü yetki verilecek bir Meclisin Ankara'da toplantıya çağrılması ve dağıtılmış olan mebuslardan Ankara'ya gelebileceklerin de bu Meclise katılmaları istenmiştir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 22 Nisan 1920'de, Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılışını duyurduğu genelgesinde ise bundan böyle bütün sivil ve askerî makamların ve bütün ulusun emir alacağı en yüksek katın bu Meclis olduğunu kaydetmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 23 Nisan 1920'de Meclisimiz, tam bağımsızlık konusundaki azim ve kararlılığımızı tüm dünyaya ilan etti. O günün koşullarında, daha cumhuriyet ilan edilmeden Meclis, en üst makam ve merci olarak ilan edildi. Doksan dokuz yıllık süreçte, Türkiye Büyük Millet Meclisi, her türlü memleket meselesinin çözümü için en üst çatı oldu. Milletimiz, kendisinin temsil edildiği yüce Meclise her zaman güvendi ve saygı duydu. Millî egemenlik, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında vücut buldu.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün Meclis Genel Kurulunda Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün güzel sözlerinden biri yazıyor: "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir." Yüce Meclis bu sözün anlam kazandığı yerdir. Ancak üzülerek ifade etmek gerekirse Kurtuluş Savaşı'mızı yöneten bu Meclis, bugünkü yetkileri büyük ölçüde elinden alınmış bir Meclistir.
Ülkemiz 16 Nisan 2017 tarihinde Anayasa değişikliği halk oylaması için sandık başına gitmiş, "Parlamenter sisteme devam mı edelim, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine mi geçelim?" sorusunun cevabını bulmak için oy kullanmıştır; sonuç olarak ülkemizde artık Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçilmiştir. Bu sistem birçok yeniliği de beraberinde getirmiş, yeni sistemle yürütmenin başı başbakan değil, Cumhurbaşkanı olmuştur; Meclisin son Başbakanı da Sayın Binali Yıldırım olmuştur. Meclisin bütçe yapma yetkisi büyük oranda elinden alınmış, artık Cumhurbaşkanlığı tarafından hazırlanan bütçenin müzakere edildiği bir yer hâline getirilmiştir bu Meclis. Bunun yanında, bakanları denetleme için gensoru verme hakkı da tarihe karışmış, âdeta Meclisin denetim yetkisi tırpanlanmıştır; denetimden bu kadar kaçmak istemenin altındaki sebep de soruya matuf bir meseledir. Ayrıca, yeni sistemde hükûmetlerin Meclisten güvenoyu olmasına da gerek duyulmamıştır. Her şeyden önemlisi, bugün ülkeyi yönetenler, sayın bakanlarımız, bırakın millete hesap vermeyi yasama organının asil unsuru olan milletvekillerinin soru önergelerine dahi cevap vermekten imtina etmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün "torba yasa" denen, içinde zaman zaman sorunların çözümüne yönelik maddelerin de olduğu ama kaşla göz arasında bazı maddeler de eklenerek torbadan çorbaya çevrilen yasa teklifleri çıkıyor artık Meclisten; tüm itirazlarımıza, uyarılarımıza rağmen böyle çalışmaya da devam ediliyor. Hiçbir güç, kaynağını nereden aldığını iddia ederse etsin milletin üzerinde vesayet kuramaz, kurmaya çalıştığı vesayetin kaynağı olarak da bizzat milletin kendisini gösteremez. Milletin efendisi yine millettir. "Sandıktan çıktım, ne istersem yaparım" anlayışı "ulusal egemenlik" kavramıyla da bağdaşmaz. Milletin önüne geçebilecek hiçbir kuvvet yoktur. Bunun en yakın örneğini, 15 Temmuz gecesi yüce milletimiz göstermiş ve kanıtlamıştır. İnsanlarımız, elinde her türlü savaş yani ölüm makinesi olan tanklı, tüfekli, ağır silahlı hava ve kara araçları olan asker kılığına girmiş FETÖ'cü hainlere karşı kendi bedenlerini siper etmişler, vatan uğruna şehit olmuşlardır. Dünyada eşi benzeri olmayan bir cesaret örneği sergileyen milletimizin egemenlik hakkını elinden almaya kalkmak tam bir aptallık ve cahillik örneğidir. Türkiye Cumhuriyeti Türk milletinin egemenliğini kendi eliyle kullanmasından doğup gelişmiştir. Egemenliği milletin elinden almak artık düşünülemez. Bugün yargının bağımsızlığı, Meclisin yasama ve denetim işlevini yerine getirmesi, erkler ayrılığı gibi konularda büyük sorunlar olduğu görülmektedir.
Önemli hususlardan bir tanesi de adaletin ve hukukun üstünlüğü ilkesinden taviz verilmemesi, bunun millî egemenliğin perçinleşmesi için oldukça ehemmiyet taşımasıdır.
Bu değerlendirmemize ek olarak Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle birlikte tecrübe ediyoruz ki her konuda Cumhurbaşkanının karar vermesi, her sorunun Cumhurbaşkanı tarafından çözülmesi gerekiyor. Devletin işleyişiyle ilgili en küçük sorumluluk bile Cumhurbaşkanının omuzlarında. Bir kişi devletin başı da olsa bu kadar sorumluluğun altından nasıl kalkabilir? Cumhurbaşkanı her kim olursa olsun, bütün kararları vererek, bütün işleri tek başına yaparak ülkeyi başarılı bir şekilde yönetebilir mi? Hatta daha önemlisi, bu kadar sorumluluğun bir kişide toplanması o kişinin sağlığını bile tehdit eder hâle gelebilir. Bu konular yeniden gözden geçirilmeli, sorumlulukların ve yetkilerin önemli bir kısmı dağıtılmalı, dikkat çektiğimiz bu noktaları Parlamento çatısı altında tekrar müzakere etmeliyiz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ PARTİ Grubu olarak milletvekillerinin etkin yasama faaliyetleri yapabildiği, kanun tekliflerini müzakere edebildiği, milletin vermiş olduğu denetleme yetkisini tam anlamıyla kullanabildiği bir Meclisin millî iradeyi tam olarak temsil edeceğine inanıyoruz.
Bunlara ek olarak, Parlamento milleti ayrıştıran, ötekileştiren sözlerin söylendiği bir mabet olma hâlinden çıkarılmalı, millî birlik ve beraberliğin her zaman dillendirildiği bir zemin olma özelliğini muhafaza etmelidir görüşündeyiz, çünkü ayrıştırıcı söylemler ülkemizde hiçbir siyasetçinin işine yaramaz. Bu kötü siyaset dili, içinde bulunduğumuz dönemde sadece ve sadece birlik ve beraberliğimizi bozmak isteyenlerin ekmeğine yağ sürer. Bütün siyasetçilerin, devlet adamlarının bu kaygımıza ortak olduğunu düşünüyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 23 Nisan, aynı zamanda dünya çocuklarına armağan edilmiş ilk ve tek bayramdır. Bu anlamlı günde şu soruyu sormamız gerekiyor: Bugün biz siyasiler birbirimize kin ve öfke duymadan siyaset yapılan, kutuplaşmanın olmadığı bir Türkiye bırakabiliyor muyuz çocuklarımıza? Bunun cevabını vermek için, lütfen, herkesin bir kez daha kendileriyle yüzleşmesi gerekiyor. Çocuklarımızın ufkunu kin ve nefretle değil sevgi ve dürüstlükle şekillendirirsek iyi yetişirler; onlar kazanır, ülkemiz kazanır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Türkkan, buyurun.
İYİ PARTİ GRUP BAŞKAN VEKİLİ LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Onları adaletli yaşamayı öğrendikleri, dünyayı sorguladıkları bireyler olarak yetiştirmeliyiz. Çocuklarımıza barış ve sevginin egemen olduğu bir Türkiye, bir dünya bırakmalıyız. İşte, bu yüzdendir ki çetin günlerden geçtiğimiz bu zaman diliminde Sayın Cumhurbaşkanının bizlerce toplumsal mutabakat anlamına gelen "Türkiye ittifakı" sözlerine önem atfediyoruz. Bunun bir söylemden fiile geçmesi için gerekli adımların bizzat Cumhurbaşkanı tarafından da atılmasını bekliyoruz.
Ulusal egemenliğimiz, geçmişimizden emanetimiz, geleceğimize mirasımızdır. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlu olsun.
Yüce Parlamentoyu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Türkkan.