| Konu: | Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 56 |
| Tarih: | 21.02.2019 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sosyal Hizmetler Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi hakkında söz aldım. Yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Yine her zaman olduğu gibi bu sefer de torba -çorba- kanunla karşı karşıyayız. Her zaman yaptığınız gibi birbiriyle ilgisi olmayan düzenlemeleri aynı kanunda toplayıp önümüze getirdiniz. Kanun insanlar için yapılıyor, toplumda yaşayan fertler için yapılıyor. Kanun insanlar için uygulanıyor, toplumda yaşayan fertler için uygulanır. Bunun için de bu yapılan kanunu insanların anlaması, bilmesi gerekir ama ne yazık ki bu kanunlarda hangi maddelerin olduğundan insanımızın çoğunun haberi yok, bilmiyor. Hatta eminim iktidar partisindeki arkadaşlarımın birçoğu bile, bu konuda hangi düzenlemelerin getirildiğinden habersiz.
Torba kanunun sakıncalarını, yanlışlarını söyleye söyleye artık bizim dilimizde tüy bitti ama siz dinlememeye devam ediyorsunuz, üstüne üstlük bunu alışkanlık hâline getirdiniz. Meclisin kanun yapma tekniğini değiştirdiniz. Bir ay önce burada, kürsüde söylemiştim, aslında torba kanunun yapım tekniği şu: Sayın Cumhurbaşkanının aklına bir şey geliyor, yanındakilere emrediyor "Şunu bu şekilde düzeltin." Bu konu bazen telefonların ÖTV artışıyla alakalı oluyor. "Tamam, bunu yazalım." diyorlar. Ondan sonra, efendim "Bu işçilerin sigorta giderlerine katkı yapmak üzere devlet bir sübvanse uygulasın, seçime gidiyoruz, onu da koyalım." diyor. "Tamam, onu da koyalım." Ertesi gün kalkıyor başka bir şey söylüyor. Yani Cumhurbaşkanının sizlere emrettiklerini, bir hükümdar gibi emrettiklerini biz burada kanun yaparak hukuka uygun hâle getiriyoruz. Bu, kanun yapma tekniği değil, Cumhurbaşkanının emirlerini kanun hâline getiriyoruz. Niye? Bürokratlar biliyorlar ki bu kanunların uygulanmasından, daha sonra kendileri mesuller. O yüzden kanun çıkartmadan bir genelgeyle dahi yapılacak hiçbir işi bürokrat yapmıyor. "Kanunu yapın, getirin." diyor. Saçma sapan kanunlarla da uğraşmak zorunda kalıyoruz.
Torba kanunda, özellikle teklifi getiren milletvekilinin uzmanlığının olmadığı konuların torbada yer alması, o konuların detaylı ele alınmaması gibi olumsuzlukları da gündeme getiriyor, bu kanun teklifinde olduğu gibi. Her zaman yaptığınız ve burada da tekrarladığınız gibi, birbiriyle ilgisi olmayan konuların aynı torba içine konularak acele şekilde geçirilmek istenmesi kanunun da kalitesini düşürüyor arkadaşlar, Meclisin de itibarını yok ediyor yavaş yavaş. Artık gerçekten, kanun çıkarma konusunda inandırıcılıktan uzak olduğunuzu ve amacınızın aslında 31 Mart öncesinde tamamen seçime yönelik bir çalışma olduğu düşüncesinin bizde hâkim olduğunu söylemek istiyorum.
Bu kanunla ilgili düzenlemelere geçmeden önce bazı bilgiler vermek istiyorum size. Türkiye Cumhuriyeti bütçesi referandum yapılan 2017 yılında 47,8 milyar Türk lirası açık vermiş. Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimi yapılan 2018 yılında ise bütçe açığı 72,6 milyar lira gibi rekor bir seviyeye ulaşmış. 2019 yılının, harcamaların seçim nedeniyle hızla yükseldiği ancak vergi gelirlerinin bu hıza yetişemediği bir yıl olacağı ve dolayısıyla 2018 yılında verilen bütçe açığından daha fazla bir bütçe açığı verileceği artık ekonomi çevreleri tarafından gizlenemiyor.
AK PARTİ ve Milliyetçi Hareket Partisi oylarıyla geçen 2019 bütçesinde dikkat çeken bazı noktaları hatırlatmak istiyorum. Yıl 2002, Türkiye'nin toplam servetinin yüzde 40'ı nüfusun yüzde 1'ine aitken, 2018'de bu, yüzde 60'a çıkıyor. Yani toplam servetin yüzde 60'ı nüfusun yüzde 1'ine ait. "Artık, zengin daha zengin, fakir daha fakir olsun; derdine yansın fakir." denmiş bu bütçede. Türkiye, kişi başına gelir sıralamasında dünyada 78'inci sırada bulunmasına rağmen, dolar milyarderleri sıralamasında dünya 14'üncüsü olmuştur. Fakir fukara bu duruma mutlaka gururlanıyordur, öyle düşünüyorum. Bankalardaki toplam 2,2 trilyon liralık mevduatın yüzde 54'ü sadece 190 bin hesap sahibine, geri kalan yüzde 46'sı ise 35 milyon hesap sahibine ait. Siz bunu sağlayarak gelir dağılımı nasıl düzeltilirmiş dosta düşmana hep birlikte göstermişsiniz. Yandaş inşaat firmalarına imar değişikliğiyle milyar dolarlık kaynak aktarmayı başararak yeni kaynak yaratmada eşsiz bir model ortaya koymuşsunuz. On altı yılda sadece 55 milyar liralık AVM inşa ederek ve burada satılan ürünlerin yüzde 70'i yabancı olan markalarla millete sahte cennet yaşatmışsınız. 2002'de 130 milyar dolar olan dış borcu 485 milyar dolara çıkararak ve sadece bu borçlara karşılık 160 milyar dolar faiz ödeyerek faiz lobisinin de belini kırmışsınız. Sadece iç borç faizi olarak merkezî Hükûmet bütçesine 2019 yılında 117 milyar lira kaynak ayırmış, toplam yatırımlara ise 63 milyar lira kaynak ayırarak 2023'te dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına girme hedefinde önemli bir adım atmışsınız.
Son on altı yılda 2,2 trilyon doları vergi olmak üzere, toplam 3,5 trilyon dolarlık kaynak kullandık. Ama sadece 100 milyar dolar harcadığımız yollar, köprüler, tüneller, hastaneler, havalimanlarıyla övünmeye devam ediyorsunuz. Tekrar ediyorum: On altı yılda 3,5 trilyon liralık kaynak kullanılmış, sadece 100 milyar dolarlık havalimanı, köprü, tüneller, hastaneler yapmışsınız ve onlarla övünüyorsunuz; geri kalan 3,4 trilyon lirayla ilgili de akılda dolaşan sorular herkesin aklında dolaşmaya devam ediyor. On altı yılda dünyada yaşanan bol ve ucuz para döneminden faydalanarak kurları düşük tutup 1 milyon dolarlık dış ticaret açığı ve 625 milyar dolar da cari açık vererek ve milleti de hane halkı olarak 585 milyon lira bankalara borçlandırarak hep birlikte çılgınlar gibi tüketmişiz, hiç üretmeden; acı ama gerçek bunlar.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son on altı yılda 4,5 trilyon lira vergi toplanmış ama milletin parası har vurup harman savrulmuş. Bu iş sadece kaynak değil, aynı zamanda akıl ve ahlak meselesi arkadaşlar. 2002 sonundan bu yana AK PARTİ hükûmetleri cumhuriyetin birikimi tüm kamu varlıklarını "özelleştirme" adı altında satarken; bütçeyi ise gelir, kâr, rant elde eden kesimlerden alınan doğrudan vergiler yerine, halkın yaşamı için zorunlu olarak tükettiği mal ve hizmetlerin fiyatlarının içine gizlediği KDV, ÖTV ve onlarca başka isim altındaki dolaylı vergilere yükleyerek finanse etti. Kazanandan, zenginden alınmayan, yandaştan silinen; işçisi, memuru, emeklisi, işsizi ile garibanın ekmeğinden, suyundan, iğneden ipliğe tüm tüketim maddelerinden alınan dolaylı vergiler halkın belini büktü. Her alanda olduğu gibi, vergi yükünde, ekonomik yaşamda da eşitsizlik ve adaletsizlik zirveye çıktı. Her zaman yandaşlarınızı zengin ettiniz. Ekonomik yaşamda da eşitsizlik ve adaletsizlik zirveye çıktı ama garip gurebanın sırtına ağır yükler yüklediniz şimdiye kadar. Şimdi bu torba kanun içine koyduğunuz yeni vergi düzenlemeleriyle karşı karşıyayız. Cep telefonlarında hem artan oranlı vergileme hem de zam getiriliyor örneğin. Cep telefonlarından alınan ÖTV'yi yüzde 50'ye kadar artırma yetkisini Sayın Cumhurbaşkanına veren bir yasa teklifi var. Anayasa Mahkemesi kararında diyor ki: "Bir mali yüküm yasayla yeterince çerçevelenmemişse, kişilerin sosyal ve ekonomik durumlarını, hatta temel haklarını etkileyecek keyfî uygulamalara yol açabilmesi mümkündür. Bu bakımdan, mali yükümler belli başlı öğeleri de açıklanarak ve çerçeveleri kesin çizgilerle belirlenerek yasalarla düzenlenmelidir." Anayasa Mahkemesinin 19 Mart 1987 tarihli kararı bu. Anayasa Mahkemesinin kararında vurgulanan bu saptamasından da görüldüğü gibi, bir verginin yasama organınca konulmuş sayılabilmesi için onun konusunun yalnızca kanunla belirlenmesi yeterli değil; verginin konusundan başka, oranı veya miktarı, indirimleri, istisna ve muafiyetleri, tarh, tahakkuk ve tahsil usulleri, matrahı, yaptırımları, zaman aşımı gibi konuların da kanunla düzenlenmesi zorunlu olmalı. Zaten Anayasa Mahkemesi bunu öneriyor ama siz, Sayın Cumhurbaşkanının yetkisiyle şu anda ithal cep telefonunda yüzde 25 olan ÖTV oranını yüzde 50'ye kadar çıkarma yetkisi veriyorsunuz. Bakın, yüzde 50'ye kadar, orada bile bir çerçeveleme yok, Sayın Cumhurbaşkanı nasıl emrederse öyle; ağam ne derse olur, maraba hepsine uyar. Biz hepimiz maraba.
Fiyatı 3.262 lira olan bir ithal telefonu örnek almak istiyorum. Bu fiyata TRT bandrol bedeli 326 lira, yüzde 50 oranında alınacak TRT bandrol ÖTV'si 163 lira, yine yüzde 50 oranında alınacak ÖTV bedeli 1.631 lira, yüzde 18 KDV bedeli 968 lira, bunlarla birlikte eklenen vergiler toplamı 3.089 lira. Ürünün maliyeti kaç liraya gelecek biliyor musunuz? 6.352 liraya. 3 bin liralık telefon, 6.352 liraya geliyor bu kanunla. Yani bunu yaparak iki tane mesaj veriyor Hükûmet, diyor ki: Yeni telefon almayı düşünüyorsanız bu teklif kanunlaşmadan önce acele edin, gidin, bir an önce istediğiniz telefonu alın ya da eskiden kullandığınız Motorola telefonlara geri dönün. Yani git gide -geçen günkü yaptığım konuşmada da söylemiştim- 1990 öncesi demir perde ülkelerine doğru gidiyoruz hızla.
"Tercih sizin." diyor Hükûmet, "Ben vergi yükünü size yüklerim, siz ne yaparsanız yapın çünkü benim harcamalarım fazla, şatafatlı yaşıyorum, sarayda yaşıyorum, itibardan tasarruf edemiyorum." diyor. 17'nci yüzyılda yaşayan Fransız siyaset adamı iktisatçı Colbert var. Colbert diyor ki: "Vergileme sanatı, mümkün olduğunca fazla tüyü mümkün olan en az bağırtıyla toplayabilmektir." Bunu mu yapmaya çalışıyoruz, gerçekten merak ediyorum yani en az şekilde bağırtalım ama o tüyü de oradan koparalım. Bu söze uyarak mı hareket ediyorsunuz, bilmiyorum. Belki de bu sözü sizler yanlış anladınız. Devlet malı kutsaldır. Bizim kültürümüzde "Tüyü bitmemiş yetimin hakkı vardır." denilir. Aslında bütün vatandaşların hakkı vardır, vergi veren herkesin hakkı. Ama siz tüyü bitmemiş yetimin hakkını yer hâle geldiniz. "Halk vergi versin, sıkıntı çeksin ama bizim saltanatımız bir türlü devam etsin." böyle diyorsunuz.
Adaletsiz dolaylı vergiler üzerine kurulan sistem, tüketicilerin, insanlarımızın omuzlarında yük, sırtında kambur. Sizin politikanıza göre, bütçenin vergi geliri hedefini tutturabilmesi tamamen tüketicilere bağlı hâle gelmiş durumda. "Tüketiciler daha fazla araç alsın, daha fazla akaryakıt tüketsin, daha fazla içki içsin, daha fazla tütün kullansın, daha fazla cep telefonu satın alsın, cep telefonuyla daha fazla konuşsun ve daha fazla ithal ürün kullansın." diyorsunuz; bir taraftan da bunlardan topladığınız vergilerle maaşını verdiğiniz Diyanet İşleri Başkanı da yeni bir fetvayla sigaranın haram olduğunu ilan etti. Biz bugüne kadar, ben 60 yaşındayım, sigarayı hep mekruh diye bilirdik sadece harem etrafında içilmezdi sigara öyle hatırlarım ama haram hâline geldi. Sizin vergi gelirleriniz aslında buna bağlı. Bu gelirlerden de bu Diyanet İşleri Başkanı maaşını alıyor. Ama size bir şey söyleyeceğim: İnsanımızın bu ağır vergi yükünü taşıyacak hâli kalmadı. Memlekette yoksulluk var, fukaralık var, temel gıda maddelerine bile ulaşmakta zorluk çekiyor insanlar. Hatta büyük bir kesim var ki artık temel gıda maddelerine bile ulaşamıyor. Mevcut durumu, ekonomiden öte sosyal bir mesele olarak değerlendirmek lazım. Yokluk ve fukaralık beraberinde umutsuzluğu getiriyor. Çaresiz insanların yaşadığı bir ülke olma yolunda çok hızla ilerliyoruz. Her 4 gençten birisi işsiz. İşin daha da vahimi bu gençlerin iş bulma umudu da yok. Yarısından fazlası da ülkeyi terk edecek imkânları araştırıyor. Daha önce de söylemiştim, esas beka meselesi bu. Yalandan gündem yaratıp koltuklarınızın bekasını düşünmekten vazgeçin bence.
AK PARTİ iktidarı, getirdiği bu torba yasalarla, daha önce bazı düzenlemelerde yaptığı yanlışları da düzeltmeye çalışıyor. 17 Ocakta çıkarılan ve 1 Şubatta yürürlüğe giren 7161 sayılı Kanun'a göre, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yayıncılık sertifikası almış yayıncıların dağıtımcılara ve kitabevlerine yaptıkları ilk satışlarda KDV kaldırılmıştı ancak kitapların üretim ve dağıtım sürecinde rol oynayan diğer unsurlardan KDV kaldırılmadığı için kitapların raf fiyatında herhangi bir KDV indirimi doğal olarak yapılamadı çünkü yasa sadece yayıncılık yapan şirketlere dönüktü, kitabın üretim ve dağıtım sürecinde yayıncı hariç herkes yüzde 8 KDV ödemeye devam edecekti. Bu yasayla basılı kitap ve süreli yayınlarda da KDV kalkıyor, okuyucular kitapları yüzde 8 daha ucuza alabilecek. Basılı kitap ve süreli yayınlarda KDV oranları kaldırılıyorken 1 Ocak 2019'dan itibaren e-gazete, e-dergi ve e-kitapta KDV oranı yüzde 18 olarak uygulanıyor. Bunun çok büyük bir çelişki olduğu görüşündeyiz. Teknolojinin sürekli geliştiği ve hayatımızın her noktasına ulaştığı bir dönemde elektronik ortamda yapılan yayınların da bu kapsama dâhil edilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu şekilde, elektronik kitap, elektronik gazete ve elektronik dergi yayınlarının da kapsam dâhiline alınması doğru bir adım olacaktır.
Konuşmamın başında da söylediğim gibi, yasa torba yasa olduğu için, kanun teklifinde birbiriyle alakasız maddeler var. Kanundaki maddelerin birbiriyle alakasız olması bir yana, yaptığınız düzenlemelerde de anlaşılması güç noktalar var. 6'ncı madde örneğin -gerçekten bu maddeyi nasıl açıklayacağım bilemiyorum- düşünün ki iki bakanlık arasında yaşanan iletişim kopukluğu bu maddeyle kanun hâline getirilmek istenmiş ve gerekli olduğu düşünülen bilgi akışının kanunlaşması hedeflenmiş. İki bakanlık arasındaki iletişim kopukluğunu kanunla düzeltecek hâle gelmişiz. İçişleri Bakanlığı "Hakkında soruşturma ya da kovuşturma olan bir pilot varsa bize bildirin." diye Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığından talepte bulunmuş, onlar da göndermemiş. Meclisimiz de işi gücü bırakmış, "Bu arkadaşların aralarındaki iletişimsizliğe bir çare bulmak lazım." diye kanun maddesi çıkarmaya karar vermiş. Bu nedir arkadaşlar ya? Hayatımda ilk defa böyle bir kanun maddesi görüyorum ben. Her kurumun diğer bir kurumla yaşadığı iletişim sorununu kanun yoluyla çözmeye kalkacaksak işin içinden nasıl çıkacağız merak ediyorum gerçekten.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; maddelerle ilgili çok fazla detaya girmek istemiyorum. O maddelerde konuşma yapacak arkadaşlarımız gerekli noktalara dikkat çekerler ama ben de genel itibarıyla bazı eleştirilerde bulunmak istiyorum. Teklifteki 1'inci maddeyle evde bakım hizmetinden faydalanan vatandaşların Ramazan ve Kurban Bayramı'nda aldıkları destek ödemelerinin hane gelir testi üst sınırını aşması sebebiyle bazı vatandaşların aldıkları desteklerin kesildiği ifade edilerek desteğin kapsamı genişletilmek isteniyor. Evde bakım hizmetinden yararlanan vatandaşlarımızın bu yardımları almaları sosyal devlet ilkesinin gereğidir ve uygulanmalıdır. Ancak kaç vatandaşımızın bu hizmetten faydalandığı, faydalanacağı ve bu hizmetlerin kamuya ne kadar yük getireceği net değildir. Maalesef bu konuda bir paylaşım komisyon üyeleriyle de yapılmamıştır. Bu anlayış şeffaflıktan son derece uzaktır. Ayrıca, bu maddenin seçim öncesi aceleyle çıkarılmak istenmesinin amacının seçimlere etki etmek olduğu da açıktır. İhtiyaç sahibi vatandaşlarımızın bu şekilde seçimlere alet edilmek istenmesi partimiz adına asla ve kata kabul edilebilir bir şey değildir.
17'nci maddede, Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatiflerinden tarımsal kredi alan ve hâlen tarımsal üretime devam eden çiftçilerin kredilerinin yapılandırılması öngörülüyor. Bu noktada, daha önce yapılan borç yapılandırması ve ertelemelerinin sorunun çözümü için yeterli olmadığını ve çözüme katkı sunmaktan uzak olduğunu söylesek yanlış olmaz. Bu nedenle, borçları bulunan vatandaşlarımızın bu borçlarını rahatça ödeyebilmeleri için daha yapısal çözümlere ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz.
Konuşmamın sonunda söylemek istediğim birkaç nokta daha var. Benzine bir ayda 2 kez zam geldi; döviz artmadı, sebebini de anlayamadık, petrolün varil fiyatları da artmadı. Sebebi belli, dün de söyledim, pahalı yönetiliyoruz. Sayın Cumhurbaşkanının harcamalarına, bu çürümüş sistemin finansmanına para yetmiyor; bunu karşılamak için de devamlı zam yapılıyor.
Hep söylüyorum, "Avrupa Birliğine giriyoruz." diye yola çıkan iktidarınız, en son cuma pazarında domates, biber satarken görüldü. Manavı devletleştirdiğimiz bir dönemi yaşıyoruz arkadaşlar, Allah sonumuzu hayır etsin.
Hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)