GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:49
Tarih:06.02.2019

CHP GRUBU ADINA KAZIM ARSLAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 41 sıra sayılı Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin geneli üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, tarihimizin en derin üretim ve dış borç krizinin yaşandığı bir dönemde maliyet ve cezaları artıran bir teklifle karşı karşıya bulunuyoruz. Bu önemli düzenlemeden sektör temsilcileri son anda haberdar olmuş, onların görüşleri filan dikkate alınmadan Komisyondan geçmiştir. Bu teklif, enerji alanında, maden, petrol, LPG başta olmak üzere, girdi maliyetlerini azaltmayacak ve sektörün asıl taleplerini karşılamayacak bir düzenleme olacaktır. Kanun teklifi, Komisyonumuzda sektörel talepler yeterince alınmadan, son derece hatalı hesaplamalarla Komisyonumuza getirilmiş ve Meclise de öyle gelmiştir. Böylesine önemli alanları etkileyen bir teklifin etki değerlendirme analizi yapılmamıştır. Bu nedenle, sorunları çözen değil yeni sorunlar yaratan bir düzenleme olacaktır. Teklifin sektöre, tüketiciye, üreticilere, dağıtıcılara maliyetinin, kazanç ve kayıplarının açıkça rakamlara dökülmesi gerekirken, bu hesaplamalar Komisyonumuza sunulmadan, aceleci bir şekilde Komisyonumuzdan geçirilmiştir.

Değerli milletvekilleri, bugün Genel Kurulda görüşmekte olduğumuz kanun teklifiyle ilgili olarak, dört yıl önce hazırlanan Soma Komisyonu raporundan da, CHP olarak yayımladığımız Haziran 2018'deki seçim bildirgemizden de -madenciliğe aynı doğrultuda baktığımız düzenlemeden de- bizim eleştirilerimizden de hiç faydalanılmamıştır. Bu konularda bir çözümün getirilmediğini görüyoruz. Bazı konular teklife konulmuşsa da birçok sorunun çözümüne çare olmadığını da söylemek istiyoruz.

İki kitap hâlinde hazırlanan rapordan gerçekten hiç esinlenilmediğini de belirtmek istiyorum. Özellikle maddeler hâlinde, belirtilen bu Soma Komisyonu raporunun bazı ana başlıklarını da sizlere arz etmek istiyorum:

"Kamunun işlettiği madenlerde redevans uygulaması kaldırılmalıdır." denilmiştir ama burada özellikle, yine redevansı öne çıkaran ve özellikle madencilik sektörünü gerçekten zora sokacak yeni düzenlemelerin ortaya konulduğunu görmekteyiz.

Yine, raporda "Madencilikte maden rezervlerinin yok yere heba edilmemesi için sahalar irili ufaklı parçalara ayrılmamalı. Sahadaki rezervi en iyi biçimde çıkarmak ve işlemek için havza madenciliği uygulanmalıdır." denildiği hâlde yine bu düzenlemede hiç dikkate alınmadığını görmekteyiz. Oysa bu teklif, açıkça havza madenciliğinden uzaklaşmakta, madenciliğin kilit terimi olan "üretimin zorlanması"na yenik düşmekte, maden sahalarını daha fazla parçalayıp ruhsatları bölmenin altyapısını hazırlamaktadır. Oysa Soma Araştırma Komisyonu raporunda madencilikte havza madenciliğine geçilmeyişin kazaların bir nedeni olduğu belirtilmişse de düzenlemede buna yine yer verilmemiştir.

Yine Soma Komisyonu raporunda ulusal madencilik politikasının oluşturulması, eksiklik ve yanlışlıkların tespiti, iş cinayetlerinin önüne geçilmesi amacıyla tüm sektör bileşenlerinin, odaların, üniversitelerin, sendikaların ve işçilerin de katıldığı madencilik zirvesinin yapılması önerilmiş; bu konuda herhangi bir zirve yapılmadan da bu taslak, bu teklif önümüze getirilmiştir.

Yine, raporda madende taşeron sistemine derhâl son verilmesi belirtildiği hâlde, taşeronlaşmanın madencilik sektöründe giderek arttığını ve teşvik edildiğini görmekteyiz.

Yine, "Genel havza planlamaları en başından yeniden yapılmalı." denildiği hâlde, "Kamuya en yüksek yararı sağlayacak şekilde gerek iş güvenliği gerekse mühendislik ve teknoloji bakımından en yüksek standartlarda projelendirilmeli ve madencilik bu çerçevede yapılmalıdır." denildiği hâlde yine bundan da faydalanılmamıştır.

Yine, ilkel koşullarda çalışan çok sayıda madenin faaliyette olduğu bilinen bir gerçek olduğu hâlde bunlarla ilgili ne tür tedbirler alınacağı noktasına da düzenlemede yer verilmediğini görmekteyiz.

"Yalnızca bölgede değil, yurt genelinde ruhsatsız çalışan madenler ivedilikle, öncelikle tespit edilmeli." noktasında bir çalışmanın olmadığını ve bunların koşulsuz olarak mutlaka önlenmesi ve derhâl kapatılması noktasında da bir çalışmanın olmadığını görmekteyiz.

"Çalışma yaşamını iş sağlığı ve güvenliği açısından düzenlemek ve denetlemek üzere, idari ve mali özerkliğe sahip, işçi, işveren, devlet ve meslek odaları temsilcilerinden oluşan bağımsız bir ulusal iş sağlığı ve güvenliği kurumu kurulmalıdır." diye belirtilmiş. Bu noktada herhangi bir düzenlemenin olmadığını görmekteyiz.

Yine "Madencilikte denetim zafiyetinin önüne geçilmelidir." deniliyor ama denetimle ilgili, bu konularda cezalardan başka bir yaptırımın gelmediğini de görmekteyiz.

Ayrıca, yine, okul sıralarında, ortaöğretim ve üniversitelerde iş kazalarına yönelik iş güvenliği derslerinin mutlaka okutulması ve müfredata konulması ve gençlerimizin ve çocuklarımızın bu alanda bilinçlendirilmesi noktasında bir ibare olduğu hâlde, bu noktada da bir düzenleme yoktur.

Sektörün özelliği de dikkate alınarak yepyeni bir maden iş kanunu çıkartılmasına işaret edilmiştir. Madencilik sektörüne yönelik ihtisas mahkemelerinin kurulması ve bunun için de hukukçulardan oluşan temsilcilerle ve yine sektör temsilcileriyle geniş çapta bir düzenlemenin yapılması ve bu alanda oluşan iş kazalarının önlenmesine yönelik olarak ihtisas mahkemelerinin mutlaka görevlendirilmesi noktasında bir çalışmanın da yapılması gerekmektedir.

Madenlerdeki tüm çalışma alanlarında çalışma ve üretim koşullarının kamerayla görüntülenmesi yapılmalı, izlenmeli, altyapısı buna göre hazırlanmalıdır. Bununla, maden işletmelerinde neler oluyor, ne bitiyor, yakinen takip edilmelidir.

Tehlike anında çalışanlar için kaçış yönlerini belirlemek amacıyla her maden işletmesinde kaçış planlarının hazır olması gerekmektedir. Bu bilgiler çalışan işçilere uygulanarak aktarılmalı ve bu konuda bilinçlendirilmelidir.

Yine, yanıklı kazazedelerin sevk edilebileceği ve içinde işlevine uygun olarak yanık tedavi merkezlerinin bulunduğu hastanelerin yapılmasının zorunlu olduğu belirtilmiş, bu tedavilerin özellik arz etmesi sebebiyle buna ihtiyaç duyulduğu arz edilmiş, bu konuda da düzenlemeye bir madde, bir ilave getirilmemiştir.

AFAD'ın madencilik alanında meydana gelen iş kazalarında yetersizliği göz önünde bulundurulduğunda, bu alanda AFAD'a ya da başka bir kuruma bağlı müstakil bir maden arama kurtarma biriminin derhâl oluşturulması noktasında bir çalışma da bu düzenlemede yoktur.

"Kapalı maden ocaklarında çalışanların en az otuz gün geçirebilecekleri yaşam odaları kurulması zorunlu olmalıdır." deniliyor. Bu konuya da bu düzenlemede herhangi bir yer verilmemiştir. Bu da bana göre bir eksikliktir.

Yaşamını iş kazasında kaybedenlerin mirasçılarına bedelsiz sosyal konut verilmesi ve bu alanda zarar görenlerin zararlarının tazmin edilmesi noktasında birçok söz verilmesine rağmen, bu konuda da yine madenden zarar görmüş olan ailelerin bu ihtiyaçlarının da hâlâ giderilmediğini görmekteyiz. Bu yasada bu konuda da bir düzenleme yoktur.

Biz bu teklifin öncelikle geri çekilmesi ve yeniden, geniş anlamda bir düzenleme yapılması noktasında çok ısrarcı olduk ama bu talebimiz kabul edilmedi. Yine de bu talebimizi burada yineliyoruz. Bu teklifin geri çekilerek daha geniş anlamda, detaylı, teferruatlı, gerçekten madencilikte oluşan sorunların cevabını verebilecek çözüm noktaları ortaya konularak bir düzenleme yapılmasının ihtiyaç olduğunu belirtmek istiyoruz.

Özellikle maliyetleri artıran, cezai hükümleri çoğaltan, sektörde var olmak isteyenleri yatırımdan soğutabilecek, madenleri ve petrol rafinelerini yok yere kapatabilecek bir düzenlemeyle karşı karşıya kaldığımızı da belirtmek istiyorum.

Bugün, madencilerimiz zor durumda olduğu gibi, özellikle Denizli ilimizde mermer üretimi yapan mermer üreticilerimizin de zor günler geçirdiğini belirtmek isterim. Yine, Bilecik'te, Burdur'da ve Afyon'da üretim yapan mermercilerin sorunlarına da eğilmenin, üretimin devam edebilmesi ve bu işletmelerin yaşayabilmesi için yeni teşviklerin verilmesi gerektiğini de belirtmek istiyorum.

Bu, plansız, öngörüsüz, hukuken sorunla dolu, maliyeti yüksek olan teklif, zaten krizle boğuşan maden işletmecisini, Anadolu'daki petrol işletmecisini, LPG sektörünü derinden etkileyecektir. Bu alanda faaliyet gösteren işletmelerin sorunlarını azaltmak yerine çoğaltmaktadır. Teklif sahibi 6 milletvekilimize bu teklifin mali, finansal yönünü sorduğumuzda, rakam istediğimizde yüzeysel bir çalışmanın ürünü olduğu açıklıkla ortaya çıkmıştır, bize de cevabı verilememiştir. Neye göre bu hesaplamayı yaptığınızı sorduğumuzda cevap alamadığımızı söylemek istiyorum. Demek ki madencilikteki sorunları çözmek yerine artırmaya yönelik bir düzenleme olduğunu tekrar belirtmek istiyorum.

Yer altı kaynaklarımızın değerlendirilmesi ve ekonomimize kazandırılması yönünde bir teklif olmadığını da belirtmek isterim çünkü burada, madenciliği teşvik etmenin ötesinde, madenciliği yok etmeye yönelik bir düzenleme olduğunu söylemek istiyorum.

Ayrıca, sektör temsilcileri, Komisyondaki görüşmeler sırasında, mali hesabı belirsiz olan kritik maddelerin geri çekilmesini, bunların olgunlaştırılmasını istediler ama maalesef, bu da geri çekilmemiş ve aynı şekilde Meclisimizin Genel Kuruluna gelmiştir.

Değerli milletvekilleri, bu teklif Komisyonda birtakım değişiklikler geçirmiş olsa bile, bu değişiklikler aslında işin özüne çok uygun olan değişiklikler değil ve genel anlamda, bir düzenleme, bir iyileştirme yapamamıştır, getirememiştir. Görüştüğümüz bu düzenlemenin, mevcut işletmeleri kapatmaya ya da minimum kârla iş yapmaya mecbur bırakacağı bir gerçektir. Madencilikte büyüme olmayacaktır, istihdam artmayacaktır, ekonomimiz de bu konuda zarar görecektir. Bunu da bilmenizi isterim. Devletin iş yapanın önünü açması gerekirken bu yasa teklifi üretim iştahını kesecektir, heyecanı kıracaktır, bazı işletmelerin de kapanmasına neden olacaktır. Bu yasa teklifi, üretenin, istihdam yaratanın, enerjide bağımlılığı kırmak isteyenlerin önüne duvar örmektedir; bu alanda yatırım yapacakların hevesini de kıracak, yok edecek ve yatırım da duracaktır. Bu teklif, daha nitelikli madencilik için kanun yapmak varken daha çok para cezasına, daha çok faaliyet durdurma cezasına mahkûm bırakmaktadır. Çalışma şartlarını ve ortamını düzenlemeden yapılan bu düzenlemelerdeki cezalar sonuç vermeyecektir.

Sorunu, madenciliğimizi topyekûn bilimsel bir anlayışla ele almakla çözüme kavuşturabileceğimizi düşünüyorum. Dünyada madencilik nasıl yapılıyor, verim nasıl artırılıyor, burada madenler nasıl ekonomiye kazandırılıyor, bu alanda iyi bir çalışmanın yapılmasına ihtiyaç olduğunu belirtmek istiyorum. Sorunu, ayrıntılı yönetmelikler düzenleyerek değil, ayrı bir maden iş kanunu çıkararak yani yeni bir maden bakanlığı kurarak, siyasi kayırmacılığa son vererek, dünya ölçeğinde bir madencilik anlayışını getirerek çözebileceğimizi belirtmek istiyorum. Yer altı kaynaklarımızı iyi bir şekilde değerlendirmek istiyorsak sektör temsilcileri ve maden mühendisleri odalarıyla geniş kapsamlı bir araştırma yapmak ve ona göre madenciliğimize yön vermek gerektiğini söylemek istiyorum. Sorunu, maden sahalarını daha fazla parçalayarak ve redevansa havale ederek değil, havza madenciliğini teşvik ederek çözebileceğimizi düşünüyorum. Ayrıca, bu teklif tamamen bunun tersinden hareket etmektedir.

Sayıştayın, son Türkiye Taşkömürü Kurumu denetim raporu da göstermiştir ki maden sahalarında redevans artışı kaçak usulde madenciliği büyütmekte, işçi sağlığını ve güvenliğini daha riskli hâle getirmektedir. Bu nedenle, sık sık maden kazaları olmakta, birçok işçimiz kurban edilmekte, ölümler giderek çoğalmaktadır. Sorun, sadece mühendisi cezalandırmakla, işletmeciyi ağır cezaya boğmakla çözülmeyecektir. Geniş kapsamlı bir düzenlemeye, sorunları çözmeye yönelik bir teklife de ihtiyaç olduğunu belirtmek istiyorum. Bunun üzerinde çalışma yapmak için, kanunun tümü geri çekilmek suretiyle, köklü ve kalıcı, üretime dönük ve üretimi artıran, yatırımı artıran yeni bir düzenlemeye ihtiyaç olduğunu söylemek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, bu teklif, madencilikte birikmiş temel sorunlarımızı çözmeye değil, maden denetimlerinde maden mühendislerini baştan günah keçisi ilan etmeye yöneliktir. Alt komisyondaki kısmi iyileştirmeler gerçekten yeterli değildir. Madenciliğe daha topyekûn yaklaşmak gerektiğini belirtmek istiyorum.

Teklifte, kriz şartlarında maden işletmelerinin ödeyeceği cezaların insafsızca katlandığını görmekteyiz. Teklif sanki madenciliğin gerçeklerine ve sorunlarına gözünü kapatmış, soyut bazı tespitlerle bir hazırlığın yapıldığını göstermektedir. Ruhsat alanlarındaki muhtemel rezervlerin çok kısıtlı zaman içinde görünür rezerve dönüştürülmesi şartı teknik ve mali yönden imkânsızdır. Sektördeki aktörleri iş yapmaktan, yatırımdan soğutacağını söylemek istiyorum. İştah kabartan bir düzenlemeye ihtiyaç olduğunu, yeni yatırımlara ve yer altı kaynaklarımızı değerlendirmeye, ekonomiye kazandırmaya yönelik bir düzenlemeye, teşvike ihtiyaç olduğunu da söylemek istiyorum.

Bu teklif, hesapsız, plansız, öngörüsüz bir madenciliğin, daha pahalı petrol arama ve işletme anlayışının önünü açmaya dayalıdır. Bu anlayışın hiçbirimize faydası olmayacağı gerçektir. Hele hele millete faydası olmayan bu teklifin, bu düzenlemenin devlete de faydası olmayacağı bir gerçektir. TÜPRAŞ'ın ve petrol sektöründeki diğer firmaların da ortaya koyduğu üzere, daha maliyetli petrol teslimatı konusundaki açık uyarılar gösteriyor ki bu teklif yerli petrole ve petrol ürünlerine daha çok zarar verecektir; maliyetleri katlayacaktır, hatalı bir hesaplamayla piyasayı olumsuz etkileyecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu teklifin 4'üncü maddesiyle madenciliğe millî menfaat üzerinden yaklaştığını iddia edenlerin, aynı teklifin 31'inci maddesiyle Batman Petrol Rafinerisini kapatabilecek bir hesaplama hatasının içine girdiklerini de söylemek isterim. Eğer böyle bir tehlike yoksa, teklif sahiplerinin getirdikleri teklifin her bir maddesinin mali etki analizini yaparak önümüze koymaları gerekmektedir, bu da maalesef yoktur.

Teklif sahipleri "millî menfaat" diyedursun, aynı maddede yerli ham petrolün hem rafineri alım fiyatını yükseltip hem de rafineri ile üretici arasında eşit paylaştırılan boru hattı taşıma maliyetinin tamamını bu kriz şartlarında rafineriye yüklemektedir. Bunun yıllık ek maliyeti 43 milyon doları bulacaktır. Bu teklif, petrolde, sektör oyuncuları arasında, dere geçerken at değiştirmekle eş değerdir; bize faydası olmayacaktır, ülkeye de zararı olacaktır.

Yatırımın kaçtığı, ertelendiği yerlerde bankalar tarafından elde edilen faiz kazancı artacak, böylece en yüksek kurumlar vergisi ödeyenler, sanayi ve enerji kuruluşları değil, bugünkü gibi yine bankalar olacaktır.

Değerli milletvekilleri, yine, teklifin 8'inci maddesiyle, maden faaliyeti ile bir köprü, yol, baraj ya da yandaş bir şirketin özel yatırımı aynı arazide çakışırsa bu maden faaliyetinden vazgeçilmesi ya da tam tersine, madenler için şahısların yatırımlarının ertelenmesi için Bakanlığa yetki devredilmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayalım Sayın Milletvekili.

KAZIM ARSLAN (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Teklif, MTA'nın şirket kurması, piyasaya açılması hususunda ek düzenlemeye gitmek isterken biz de sormak isteriz: Peki, Türkiye'deki madenleri kim araştıracaktır, kim bulacaktır, kim ekonomiye kazandıracaktır? Bu sorunun cevabı da maalesef bu düzenlemenin içinde yoktur. MTA'nın gerçek anlamda, ülkenin madenciliğe ilişkin sorunlarını çözmesinin ve ülke içi sorunları, madencilikle ilgili problemleri çözdükten sonra yurt dışıyla ilgili çalışmalar yapmasının daha doğru olacağını belirtmek istiyorum.

Sözlerimi bitiriyorum. Hepinize çok teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)