GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:48
Tarih:05.02.2019

İYİ PARTİ GRUBU ADINA LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi Hakkında söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Her defasında konuşuyoruz, bu torba-çuval işinden vazgeçin ama vazgeçmeyi bir türlü hiç beceremediniz, devam ediyor torba-çuval işi. Madenin içerisine madenle ilgili olmayan bir sürü de kanun konulmuş.

Ben bugüne kadar ülkemizde meydana gelen maden kazalarında hayatını kaybeden işçi kardeşlerimize Allah'tan rahmet diliyorum; ailelerine, milletimize başsağlığı dileyerek konuşmama başlamak istiyorum.

Ülkemizde yaşanan maden kazaları hepimizi çok derinden sarsmış ve yasa boğmuştur. Şu bir gerçek ki bu kazalar işçi sağlığı ve iş güvenliğinin ne kadar önem arz ettiğinin de en acı ve en çarpıcı kanıtı oldu. Bundan sonra maden ocaklarında elim hadiselerin yaşanmaması için kazalara neden olan eksiklikler, hatalar ve ihmallerin tespit edilerek yapılması gereken yasal düzenlemelerin bir an önce yapılması, işverenlerin de dünyada gelişen ve değişen teknoloji imkânlarından faydalanarak maden ocaklarındaki çalışma şartlarını iyileştirmeleri yönünde sorumluluk almaları artık kaçınılmazdır.

Maden ocaklarında yitirilen onlarca, yüzlerce canı unutmadığımız gibi, Soma'da yerlerde tekmelenenleri de unutmadık. Hatırlayın, Soma'da madenciler bir taraftan can kaybederken hayatta kalan madenciler de yerlerde tekmelendiler. 2014 yılındaki bu acı olaydan dört yıl sonra o zatı muhterem özür dilese de o üzücü fotoğraf milletin hafızasından hiç gitmedi, gitmeyecek de.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yasama faaliyetlerimiz ve çıkardığınız yasalar, birileri madenlerimizden ve tüm yer altı zenginliklerimizden rant elde etsin diye milletin yüce makamından, Gazi Meclisten geçmemeli. Karanlık odalardaki pazarlıkların hesap yeri burası değil. Yağmalanmasına izin verdiğiniz madenlerimiz için maden sahası içindeki ve dışındaki çevrenin, doğanın, orada yaşayan vatandaşlarımızın canına okunduğunu; sağlığının, toprağının, anılarının ellerinden alındığını biliyoruz. Yüzlerce yıl yaşayan zeytin ağaçlarını yandaşlarınızın bir gecede nasıl söküp attığını, şehirlerin nasıl zehir soluduğunu, meyve ağaçlarının kuruduğunu biliyoruz. AK PARTİ hükûmetleri olarak cumhuriyetin ilk dönemleri ile 2002'den sonrasını kıyaslama yoluna gittiniz hep. O dönemin şartlarını düşünmeden, o dönemin imkân ve teknolojilerini göz ardı ederek konuştunuz ama işinize gelince maden kazalarında 1800'lü yılların Avrupası ile Türkiye'yi kıyasladınız.

Gerçek milliyetçilerin, ülkesini sevenlerin 1930'larda alın teriyle, bilek gücüyle, vatan sevgisiyle yarattığı mucizeye kulak vermenizi istiyorum. Sene 1933, genç cumhuriyetin onuncu yılında Petrol Arama İşletme Dairesi kuruldu. Devletimizin kurucusu, sahip olduğu vizyonuyla eşsiz lider Mustafa Kemal Atatürk masasına oturdu, mektup yazmaya başladı ve dört kelime ekledi: "Vatanın size ihtiyacı var." Bu sözler Cevat Eyüp Taşman'aydı. Taşman, Kolombiya Üniversitesinde burslu okumuş, petrol jeoloğu olmuştu. Amerika'da bir petrol şirketinde bir eli yağda, bir eli balda, servete denk gelen maaşıyla çalışıyordu ama konu vatansa gerisi teferruattı. Cevat Eyüp Taşman hiç tereddüt etmeden vatanına döndü ve Petrol Arama İşletmesinin başına geçti. Şartlar şimdiki gibi de değildi üstelik. Ekonomik ve teknik yetersizliklere rağmen 1934'te Raman Dağı'nda kuyular kazılmaya başlandı. Atamızın ömrü maalesef o günü görmeye yetmedi. 1940 yılında 1.048 metre derinlikte petrol bulundu ve bölgenin kaderi değişti. İluh mezrası büyüdü, zamanla "Batı Raman" ismini aldı, Batman'ın hikâyesi de işte böyle başladı. Yani petrol meselesi iktidarınızın yandaş ekranlarında her seçim öncesi su ararken bulduğu petrol kuyularına benzemiyor yani termal su ararken petrol buluyorsunuz ya her seçim öncesi; termal suyunu 300 metrede buluyorsunuz, petrolü bin metrede. Yani "Atarken biraz ufak at." derler ya, biraz öyle oluyor sizinki.

Dilinizden düşmeyen bir kelime var "beka meselesi" ancak ben size söyleyeyim, sizin bir beka meseleniz var, o da oturduğunuz koltukların bekası.

Hazırladığınız yasa teklifinin bazı maddeleri var ki bin bir fedakârlıkla ve ülke sevgisiyle kurulan, gelişen, kendini var eden bir şehrin bekasını ortadan kaldırıyor. Maden Yasası'nın 31'inci maddesindeki düzenlemeyle Batman'ın bekasını siz hiç düşünmemişsiniz yani Batman gelecekte ne olur, hiç hesap etmemişsiniz. Örneğin, Batman Rafinerisi getirilen ek maliyet ve yükümlülükler sonrası küçülmeye ve kapanmaya gittiğinde buradan ekmek yiyen bir şehri hiç hesaba katmamışsınız. Kanundaki maddeye getirdiğiniz değişiklikle, Türkiye'de üretilen ham petrolün serbest rekabet fiyatlarıyla ilgili düzenleme yapılıyor. Ayrıca, petrol fiyatlarının belirlenmesinde taşıma maliyetinin yarısı yerine, tamamının eklenmesiyle ilgili düzenleme getiriliyor. Bu madde, Batman Rafinerisinde işlenen yerli ham petrolün hem rafineri alım fiyatının yükselmesini hem de rafineri ile üretici arasında eşit paylaştırılan boru hattı taşıma maliyetinin tamamının rafineriye yüklenmesini amaçlıyor. Rafinerinin kâr edilemez bir hâle dönüşme riski, rafinerinin aynı zamanda faaliyetine son vermesi riskini de beraberinde getiriyor. Bu maddenin teklif metninden çıkarılarak kanun teklifinin yeniden düzenlenmesi doğru olacaktır, yoksa bir şehrin bekası da bu kanunla beraber son bulacaktır. Böylece, üzerinde kul hakkı olan bir şehri de kurtarmış olursunuz.

Ak trollerin yarattığı bilgi kirliliğini temizlemelisiniz ki bu trollerinizin bazıları her gün gazete ve televizyonlarda boy gösteriyorlar. İnsanları bir yalana inandırmışsınız, 2023 yılından sonra yani Lozan'ın 100'üncü yılında kendi petrolümüzü çıkaracağımız yalanına da bir an önce son verin. Böyle bir yalan var, dolaşıyor trolleriniz arasında. Herkesin bilmediği, kimsenin haberdar olmadığı ama sizin bildiğiniz, iddia ettiğiniz gizli Lozan Anlaşması maddeleri var ya, bence kamuoyuyla bir an önce paylaşın. Kimse bilmiyor bunu, sadece sizler biliyorsunuz; aslında siz de bilmiyorsunuz, bunun bir yalan olduğunu biliyorsunuz sadece, o kadar. Fakat "O Lozan Anlaşması'nın gizli maddelerine göre biz artık petrollerimize kavuşacağız." diyorsunuz. Böyle bir hayale inanmak güzel de gerçekle yüz yüze kaldığınızda sıkıntı doğuyor, şimdi olduğu gibi.

Ben esas, Meclise getirdiğiniz bu yasa teklifinizin taşıdığı gizli niyet ve emellerini paylaşayım burada. Yani bu yalanları bir kenara bırakıp gizli niyet ve emelleriniz varsa onları paylaşın. Siz paylaşmasanız da, başlamasanız da biz doğruları konuşmaya başladık.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 24 Mart 1926 yılında kabul edilen 792 sayılı Kanun'la bütün madenlerin çıkarılması ve işletilmesi Türkiye Cumhuriyeti'nin elindedir. 20 Mayıs 1933 yılında Altın ve Petrol İşletmeleri Kurumu, 22 Haziran 1935'te de Maden Arama Kurumu kuruldu. 14 Haziran 1935'te Etibank, Atatürk'ün direktifleriyle kuruldu.

Madenlerimizi çıkaramadığımız yalanlarını da artık bir kenara bırakın. Gerçekleri konuştuğumuza göre şunları da açıklayın lütfen: Cumhuriyetin kuruluşundan 2004 yılına kadar 1.500 adet, 2004 yılından 2010 yılına kadar ise 45 bin adet maden arama ruhsatı verilmiş. Enteresan değil mi? Cumhuriyetin kuruluşundan 2004 yılına kadar 1.500 adet, 2004 yılından sonra 45 bin adet maden arama ruhsatı verilmiş. Bu ruhsatlar ülkemizdeki tüm madenleri kapsıyor. Ne oldu da 2004 yılından sonra 45 bin ruhsat verdiniz? Bu ruhsatları alanların kaç tanesi yabancı? Hangi ülkeler yer altı zenginliklerimizi sömürmeye devam ediyor? Bunları açıklayın, gelin.

Ben biraz size bilgi vereyim de hafızanız canlansın. 2004 yılından sonra yasalarla yer altı zenginliklerimizin işletme hakları yüzde 2 vergi karşılığında küresel çetelerin şirketlerine yirmi dokuz, kırk dokuz ve doksan dokuz yıllığına kiralandı. Verilen ruhsat miktarı 150 bin kilometrekare yani vatan topraklarının yüzde 17'si kadar. Küresel çetelerin 2004 yılından sonra ülkemizdeki ele geçirdiği madenlerden birkaçını açıklamak istiyorum size. Kuzey Amerika'da bulunan Cayman Adalarından ta ülkemize kadar gelen şirket Fronteer Eurasia. Bu şirket Kuzeydoğu Anadolu'da yaptığı altın arama çalışmalarında 3,5 milyon onsluk altın rezervimizi ülkemizden alıp götürdü.

Bir diğeri, küresel çetelerden Rothschild ailesine ait Rio Tinto şirketi. Bu şirketlerin ismini, sizler, hepiniz iyi biliyorsunuz. Ülkemizde bor, boraks, bor tuzu yatakları işleten şirketin... Balıkesir Susurluk; Ankara Eryaman, Sincan, Güdül, Kazan, Beypazarı ve Eskişehir Sivrihisar yöresindeki doğal soda ve bor madenleri âdeta bu şirketlerin avuçlarında, ellerinde.

İngiliz şirketi Ariana, Artvin'de arama yapmak için 19 arama ruhsatı aldı. Mardin Kızıltepe, Balıkesir Sındırgı'da toplam 1.820 kilometrekare alanda çalışma yapıyor bu şirket.

ABD'li Stratex şirketi Uşak-Kütahya arasında bulunan Murat Dağı'nda altın buldu. Şirket ayrıca Çanakkale Dikmen-Belen-Ergene üçgeni ile Eskişehir Muratdere'de altın arama çalışmalarına devam ediyor.

Kanadalı maden şirketi Teck Cominco, Kaz Dağlarında başta Balıkesir İvrindi, Havran, Balya; Çanakkale Ezine olmak üzere 7 mevkide çalışmalarına devam ediyor. Buraya dikkat: Şirketin Artvin Cerattepe'de de işletmesi bulunuyordu. 2009 yılında hukuki girişimler sonucu ruhsatları iptal ediliyor ve şirket Artvin'i terk ediyor. Onların yerine şimdi kim var? Hiç sürpriz bir isim değil.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Cengiz, Cengiz!

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Türkiye'nin ortağı, Cengiz İnşaat, Cengiz Holding.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Evet, bildik, bravo!

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Birilerinin ortağı!

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Türkiye'nin ortağı yani birilerinin ortağı falan değil, Türkiye'nin ortağı Cengiz Holdinge devrediyor.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Türkiye'nin sahibi!

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Evet, ihale direkt şahsa teslim.

Yirmi dakikalık konuşma süresine yetmeyecek kadar yüzlerce yabancı menşeli şirket var burada. Bu şirketler, yerli iş birlikçileriyle, 45 bin arama ruhsatıyla ülkemizi sömürüyor. Âdeta solucan gibiler, ülkenin bir ucundan bir ucuna yer altındalar.

Petrolde durum daha vahim. Enerji ve Tabii Kaynaklar verilerine göre Türkiye'de 2017 yılındaki petrol üretimi 25,8 milyon ton yani 162 bin varile ulaşmış durumda. Bu petrolün büyük bölümünü de ne yazık ki yabancı menşeli firmalar üretiyor. Türkiye'de kaç petrol kuyusu olduğu, tespit edilen petrol yataklarının hacminin ne olduğu, kaç tane yabancı firmanın Türkiye'de petrol kuyusu açmak için ruhsat aldığı, hangi firmaların petrol aramak için başvurduğu, hangi firmalara ruhsat izni verildiği, hangilerine verilmediği de net değil. İYİ PARTİ olarak bu konudaki araştırma önergemizi de Meclis Başkanlığımıza sunduk, önümüzdeki haftalarda gündeme getireceğiz. Bu konunun tüm yönleriyle araştırılması ve aydınlığa kavuşturulması için bir araştırma komisyonu kurulmasını istiyoruz ivedilikle.

Değerli arkadaşlar, dünya ekonomisi olarak, bor madeninin yüzde 75'i ülkemizde. Bu çok önemli bir zenginlik, Türkiye'nin henüz faydalanamadığı ama Türkiye'nin belki de gelecekteki en büyük zenginliği. Önümüzdeki yıllardaysa bor madenlerinin en büyük üreticisi olacağız Türkiye olarak. Bor tuzları, nükleer enerji ham maddeleri, uranyum, özellikle toryum madenleri ülkemiz tekelinde. Stratejik olarak elimizdeki gücün farkında mısınız? Eti Maden İşletmelerinin dünyadaki tek rakibi sadece Rothschild'ler. Bu aile, dünya ekonomisine yön verdiği de söylenen ailelerden bir tanesi. Böyle bir gücü elinde bulunduran Eti Madeni Varlık Fonu'na devretmenizin amacını merak ediyorum. Yarın Eti Madeni satmayacağınızın, onu birilerine güvence göstermeyeceğinizin bir garantisi var mı? Yani Eti Madeni birisine sattığınızda Türkiye'nin bor madeninin tüm yataklarını satıyorsunuz, Türkiye'nin geleceğini satıyorsunuz. Birilerine, şu anda, rehin verilip verilmediği konusu da bizce henüz şaibeli. Petrolün önemini kaybettiği her dönemde, geleceğin enerjisini -Türk Silahlı Kuvvetlerine dolaylı olarak yaptığınız- Katarlılara satmayacağınızı da kimse bilmiyor. Eti Maden gibi stratejik bir kurumu halka arz ettiğinizde kimlerin Eti Madenin hisselerini topladığını takip bile edemediniz. Gelecekte hisseleri toplayanlarla satış masasına oturacağınızı tahmin etmek de hiç zor değil. Eti Maden medeniyet kurmanın gücüdür. Eti Madenin elindeki bor madenleri geleceğin medeniyetidir. Eti Maden herhangi bir şirket gibi yönetilemez; geleceği belli olmayan, kimler tarafından yönetildiği tarafımızca malum Varlık Fonu'nda ipotek altında kalamaz. Bu güzide millî şirketimizin Türkiye Cumhuriyeti'mizin, vatanımızın topraklarından hiçbir farkı yoktur. Gelecek nesillere bırakacağımız en büyük hazinemiz istisnasız bor rezervlerimiz, madenlerimiz ve Eti Madendir. Madenlerin ve yer altı zenginliklerin nasıl bir miras olduğunu hazır yiyen Katarlılara bir sorun isterseniz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye, suni yaratılan gündemle dikkat dağınıklığı yaşarken, ülkemizde kutuplaşma tırmandırılmışken, ekonomik krizin pençesindeyken, millet fakirleşmişken, kişi başı borç miktarımız kamu ve özel borçlarla beraber 28 bin liraya çıkmışken bu küresel çeteler, kaba bir hesapla, kişi başı 50 bin dolarımızı çalıyor. Esas beka meselesi budur arkadaşlar. Farkına varmadan, biz burada fukaralıkla baş edemezken bu küresel şirketler kişi başı 50 bin dolarımızı çalıyorlar. Beka mı istiyorsunuz, buyurun beka meselesi! Gelin, tartışalım.

Geçenlerde Sayın ismet Yılmaz, Sivas'ta katıldığı bir toplantıda -kendisi burada mı Sayın Bakanın bilmiyorum ama yokmuş- belediye başkan adayları için "Hilmi Bilgin'e vereceğiniz destek ruz-i mahşerde berat belgeniz olacak." dedi. Ben size bir şey sormak istiyorum. Buradaki arkadaşların önemli bir kısmı millî görüş geleneğinden gelme, Erbakan Hoca'nın rahle-i tedrisinden geçmiş insanlar.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Ama haylaz çocuklar.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Erbakan Hoca'ya inanır mısınız inanmaz mısınız, onu merak ediyorum. İnanır mısınız Erbakan Hoca'ya?

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Ne ilgisi var şimdi?

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Merak ediyorum, sordum.

RECEP ÖZEL (Isparta) - Maden Kanunu'yla ne ilgisi var?

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Soruyorum ya. Yani, ruz-i mahşerle seçmenin oyu arasındaki ilgi kadar ilgisi var, ruz-i mahşerdeki berat kadar ilgisi var.

Rahmetli Hoca ne demişti biliyor musunuz? "Bu sizin verdiğiniz oylar ruz-i mahşerde beratınız olacaktır." dediniz ya, Hoca da 2007 yılında demiş ki: "AK PARTİ'ye oy vermek cehenneme bilet almak gibidir." Şimdi, biz kararsız kaldık. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) "AK PARTİ'ye vermek cehenneme bilet almak gibidir." Şimdi, AK PARTİ'li seçmen kararsız "Ya, biz cennete gidip berat mı alacağız, cehenneme giden bilet mi alacağız? Hangisini yapacağız?" (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Yani AK PARTİ'li seçmeni kararsız bıraktınız.

RECEP ÖZEL (Isparta) - AK PARTİ seçmeni ne yapacağını biliyor, merak etme sen.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Bir tarafta cennet beratı, İsmet Yılmaz söylüyor, diğer tarafta bu hareketin banisi, cennet mekân rahmetli Erbakan "Cehenneme bilet alıyorsunuz." diyor. Millet ikilem içerisinde bu seçimde, berat mı alalım, cehenneme bilet mi alalım?

RECEP ÖZEL (Isparta) - Millet bilir, bilir, merak etme.

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Yok, cehennemi yaşıyoruz zaten, bilete gerek yok.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Bakın, ben size bir şey söyleyeyim: Ülkemizin yüz ölçümünün on yedide 1'i yabancı şirketlerin elinde. Üstelik bu şirketler yer altındaki çalışmalarıyla yer üstünde de cehennemi yaşatıyorlar.

Şimdi, sormak istiyorum, biraz evvel söyledim, ben de merak ediyorum: İsmet Yılmaz'a mı inanalım, rahmetli Erbakan'a mı inanalım, yoksa yaptıklarınıza bakıp da mı kararı verelim; bu üçü arasında bir karar vermek lazım.

Borçla, krediyle yollar, köprüler yaptınız, parasını da bu millete ödetiyorsunuz. Taş üstüne taş koymanıza bir şey demiyorum ama yer altından gidenlerin hesabını, bu sömürünün hesabını kim verecek? Getirdiğiniz bu kanun teklifinin genel itibarıyla yaptırımları ve para cezalarını artırmaya, yeniden düzenlemeye yönelik olduğu açık. Ancak ekonomimizin içler acısı durumu dikkate alındığında bu durum işletmeler açısından işçi ve işveren krizine yol açabilir, şirketlerin kapanmasına ve işsiz sayısının daha da artmasına sebep olabilir düşüncesini taşıyorum ve hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)