| Konu: | Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 47 |
| Tarih: | 17.01.2019 |
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 39 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin tümü üzerine görüşlerimizi açıklamak üzere Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle hepinizi hürmetle selamlıyorum.
Kanun teklifinde bazı vergi muafiyet ve istisnaları ile destekler konusunda milyonlarca vatandaşımızı ilgilendiren düzenlemeler yapılmaktadır. Bu çerçevede, asgari ücret artışı dolayısıyla işverenlere gelen yükün hafifletilmesine yönelik asgari ücret desteği uygulamasının 2019 yılında da devam ettirilmesi düzenlenmektedir. Buna göre, SGK'ye bildirilen sigortalılarla ilgili olarak ortalama sigortalı sayısı 500'ün altında olan iş yerleri için aylık 150 liralık, 500 ve üzerinde olan iş yerleri için aylık 101 liralık asgari ücret desteği tutarı hazinece karşılanacaktır.
Ekonomimizin rekabet gücünün olumsuz etkilenmemesi, kayıt dışı istihdama ve işçi çıkarmalarına neden olunmaması bakımından asgari ücret artışından gelen maliyetin hafifletilmesi yaklaşımını Milliyetçi Hareket Partisi olarak önemsiyor ve destekliyoruz. Asgari ücretin işverene toplam maliyetinde yüzde 26,1 oranında, 621 lira 50 kuruş artış söz konusudur. Asgari ücretin net tutarı 2.020 lira olmasına karşın işverene maliyeti 3.006 liradır. Asgari ücret üzerinden yapılan vergi ve prim kesintileri çalışanların net ücretini azaltırken işverenlerin de maliyetini artırmakta ve kayıt dışı istihdama zemin hazırlamaktadır. Asgari ücret ile kayıt dışı istihdam ilişkisinin niteliği, asgari ücretin yüksek olmasından değil kesintilerin fazlalığı nedeniyledir. Yalnızca çalışanların ihtiyaçları dikkate alınarak belirlenmiş asgari ücretin vergilendirilmesi, sosyal devlet anlayışıyla bağdaşmamaktadır. Bu nedenle, asgari ücretin vergi yükünün kaldırılması, ekonomik ve sosyal bir mecburiyettir.
İşverenlere gelen yükün yanı sıra, BAĞ-KUR primleri ve genel sağlık sigortası primleri ile idari para cezaları başta olmak üzere asgari ücrete endeksli birçok konuda da önemli artışlar olmuştur. En düşük esnaf BAĞ-KUR primi yüzde 26,1 oranında artarak aylık 883 liraya çıkmıştır. Eğer esnafın prim borcu yoksa 5 puanlık prim indirimiyle aylık 755 lira olmaktadır. Esnafımızın, özellikle de küçük esnafımızın bunu ödeyebilmesi çok güç olacaktır. Zaten birçok esnaf, primlerini ödeyemediğinden prim indiriminden yararlanamamakta, iki aydan fazla borcu varsa sağlık hizmeti de alamamaktadır.
Çiftçimiz için de aynı durum söz konusudur. En düşük tarım BAĞ-KUR primi yüzde 31,1 oranında artarak aylık 765 liraya çıkmıştır. Eğer çiftçinin prim borcu yoksa 5 puanlık prim indirimiyle aylık 654 lira olmaktadır. Çiftçimizin bu yükün altından kalkabilmesi çok zordur. Ekonomik sıkıntılardan dolayı esnafımız ve çiftçimiz ciddi sorunlarla karşı karşıyadır. İşverenlere sağlanan destekte olduğu gibi, esnafımıza ve çiftçimize de destek sağlanmalı, prim oranlarında indirim yapılmalıdır. Ayrıca, gelir vergisindeki asgari geçim indirimi esnaf için de uygulamaya konulmalıdır.
Esnafın ve KOBİ'lerin gerek finansman gerek borç sıkıntısı had safhadadır. Esnafın ve KOBİ'lerin yatırım yapması, tezgâhını ve işletmesini büyütebilmesi için uygun şartlarda krediye rahat ulaşabilmesi önemlidir. Bu kapsamda, Hazine ve Maliye Bakanı tarafından açıklanan toplam 20 milyar liralık KOBİ değer kredisi destek paketini Milliyetçi Hareket Partisi olarak olumlu buluyoruz. Altı ay geri ödemesiz ve aylık yüzde 1,54 faiz oranıyla verilecek kredi KOBİ'lerin faaliyetlerini artıracak, başta imalatçı ve ihracatçılar olmak üzere, işletmelerimiz rahat nefes alıp faaliyetlerini sürdürecek, bu da bir anlamda ekonomiye can suyu olacaktır.
KOBİ destek paketinden asgari ücret desteğine, imalat sanayisinde vergi istisnalarının devam ettirilmesinden otomotiv, beyaz eşya ve mobilya gibi sektörlerde vergi indirimlerine, imar barışından vergi ve prim borçları yapılandırmasını ihlal edenlere hak verilmesine, kredi kartı borçlarının yapılandırılmasından dar gelirlilerin elektrik faturasının karşılanmasına kadar birçok alanda atılan adımlar piyasaları hareketlendirirken iş dünyasını ve vatandaşı da rahatlatmaktadır.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak diyoruz ki sanayi ve ticaret erbabı ile esnaf ve çiftçilerimizin maliyetlerini düşürecek ve rekabet gücünü artıracak, vatandaşımızın sıkıntılarına çözüm getirecek tedbirler alınmaya devam edilmelidir. Bu çerçevede, piyasalarda canlanmaya katkı sunacağı da dikkate alınarak özel sektörün başta KDV olmak üzere devletten alacakları hızla ödenmeli, geçmişte olduğu gibi, devlet tahviliyle ödenebilmesi de bir seçenek olarak dikkate alınmalıdır. Bu alacakların ödenmesi, devletten alacağını alamadığı için zor duruma düşen insanımızın mağduriyetini de giderecektir.
Değerli milletvekilleri, Türkiye sosyal yaşamda ve ekonomik yapıda kritik bir dönemden geçmektedir. Böylesine önemli bir noktada esnaf ve sanatkârların sorunlarının giderilmesi ve gerekli tedbirlerin alınması çok önemlidir. Küçük esnaf ve sanatkârlar ile çiftçilerimize yönelik beklenti ve taleplerin de zaman kaybedilmeden yapılması gerekmektedir.
Bu kanun teklifinde yer alan başta kadın girişimciler ve ev hanımları olmak üzere, evlerinde ürettikleri bazı ürünleri yıllık asgari ücretin brüt tutarını aşmayacak şekilde internet ortamında satanların esnaf muaflığından faydalanmalarının sağlanmasını da destekliyoruz.
Diğer taraftan, esnaf ve sanatkârımızı yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bırakan AVM ve büyük market zincirlerinin, küçük esnaf aleyhine gelişen haksız rekabetin mutlaka önüne geçilmeli, gerekli tedbirler alınmalıdır.
Yine, borçlarından bunalan esnaf ve çiftçimizi borç ve faiz sarmalından kurtaracak politikalar bir an önce uygulamaya konulmalıdır. Çiftçimizin bütçesi açık vermektedir ve bu açık bankalara borçlanılarak kapatılmaktadır. Bu durum sürdürülebilir değildir çünkü böyle sürdürülmesi her geçen yıl daha yüksek miktarda borçlanmak demektir, olan da zaten budur.
Milliyetçi Hareket Partisi çiftçilerimizin zor durumda olduğunu, çiftçilerimiz için acilen bir tedbir paketi açıklanmasını ve bu kapsamda, tarımsal kredi borçlarının uygun şartlarda yapılandırılması gerektiğini sürekli dile getirmektedir. Çiftçimizin bankalara olan kredi borçları 104 milyar lirayı aşmış olup tarlası, bahçesi, neyi varsa ipoteklidir. Çiftçimiz borç ekip faiz biçmektedir. Ürünlerinden elde ettiği gelir faizle kabaran borçlarını karşılamamaktadır. Tüketiciye nefes aldırmak üzere kredi kartı borçlarının Ziraat Bankası şemsiyesi altında toplanması uygulamasının bir benzerinin tarımsal kredilerde de yapılması faydalı olacaktır. Ziraat Bankasından kredi alamayan çiftçiler özel bankalara yönelmiş ve yüksek faiz ödemektedir. Ziraat Bankası çiftçiyi daha fazla desteklemeli, yüksek faiz ödemekten kurtarmalıdır. Ayrıca banka kredisi kullanımında talep edilen ücret, komisyon, ipotek, sigorta ve diğer masraflar düşürülmelidir.
Diğer taraftan, tarımsal desteklemeler mutlaka artırılmalı ve zamanında ödenmelidir. Tarımsal destekler üretici refahını artıran, girdi maliyetlerini azaltan, üretim maliyeti ve ürün fiyatı dengesini gözeten, üretimde verimliliği artıran bir anlayışla belirlenmeli ve uygulanmalıdır.
İthalat politikası hem çiftçimize ve üreticimize darbe vurmakta hem de sorunları çözmemektedir. Bilinmektedir ki Toprak Mahsulleri Ofisi ithal ettiği buğdayı daha düşük fiyata satarak görev zararı almaktadır. Toprak Mahsulleri Ofisine verilen görev zararının doğrudan çiftçimize destek olarak verilmesi hâlinde hem üretim artacak hem de çiftçimiz rahatlayacaktır. Çiftçimiz binbir sıkıntı içindeyken ithalata sarılarak bir anlamda başka ülkelerin çiftçilerini desteklemek doğru bir politika değildir. Çiftçimize ve üreticimize sahip çıkılmalı, ithalata dayalı politikalar terk edilmelidir.
Ayrıca, çiftçimizin maliyetlerinin düşürülmesi amacıyla tarımsal sulamada kullanılan elektrik için daha düşük tarife belirlenmelidir. Bununla birlikte, TEDAŞ'a olan ve on yıl öncesinden gelen tarımsal sulamaya dair elektrik borçları, tahsil kabiliyetinin kalmadığı da dikkate alınarak tümüyle silinmelidir. Çiftçimizin ve üreticimizin sorunları dikkate alınarak tarımın yapısal sorunlarını çözecek, tarımsal girdi yükünü azaltacak ve tarım sektörünü yeniden ayağa kaldıracak tedbirler mutlaka alınmalıdır. Tarıma dört elle sarılmış, tarımda sanayileşmiş ve tarım ürünleri ihraç eden ülkelerin gelecekte söz sahibi olacağı asla unutulmamalıdır.
Değerli milletvekilleri, kanun teklifinde, KOSGEB tarafından desteklenen araştırma geliştirme, tasarım, yenilik, girişimcilik, iş geliştirme, üretim ve yatırım faaliyetleri kapsamında yer alan kurul proje değerlendirme, izleme gibi süreçlerde görev alan öğretim elemanları ile alanında uzman kişilerin verdikleri hizmetlerin karşılığının ödenebilmesi düzenlenmektedir. Böylelikle KOSGEB desteklerine ilişkin her türlü süreçte öğretim elemanları ve uzmanların görev almalarının teşvik edilmesi ve proje değerlendirme ve yürütme süreçlerinin daha etkin şekilde gerçekleştirebilmesi amaçlanmaktadır.
Yine, teklifte, Sınai Mülkiyet Kanunu kapsamında patent veya faydalı model belgesi verilerek koruma altına alınan buluşların da kurumlar vergisi istisnasından yararlanabileceği hususu açıklığa kavuşturulmaktadır. Teknolojik gelişmeler, yenilikler bilgi ekonomisini, o da bilgi toplumunu, sanayi ötesi toplumu meydana getirmektedir. Bilgi üretmenin en önemli faktörleri, AR-GE yatırımları, yenilikler, alınan patentler ve bu sektörde çalışacak elemanları yetiştirmektir. Bilgi ekonomisi sanayi ekonomisinin bütünüyle yapısını değiştirmektedir ancak sanayimiz bir türlü AR-GE yoğun üretim yapısına geçememiştir. 2002 yılında gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 0,53'ü olan AR-GE harcamalarımız 2017 yılında yüzde 0,96'ya yükselmiştir. Bu oran, Onuncu Kalkınma Planı'nın 2018 yılı hedefi olan yüzde 1,8 ve 2023 yılı hedefi olan yüzde 3'ün çok uzağında olup yüzde 2 düzeyinde olan Avrupa Birliği ortalamasının da yarısı bile değildir. 2018 yılı Küresel İnovasyon Endeksi Raporu'nda Türkiye geçen yıla göre yedi basamak gerileyerek 126 ülke arasında 50'nci sırada yer almıştır. Türkiye, kalkınmışlık düzeyine göre beklenen seviyenin altında performans sergileyen ülkeler kategorisinde bulunmaktadır.
Yüksek teknoloji ürünlerinin sanayi ihracatındaki payı birçok ülkede yüksek hanelere ulaşmışken Türkiye'de tam tersine düşmüştür. Ülkemizde 2003 yılında yüzde 6,5 olan yüksek teknoloji ürünlerinin ihracat içindeki payı 2017 yılı itibarıyla yüzde 3,6'ya, 2018 yılı Ocak-Kasım dönemindeyse yüzde 3,4'e kadar gerilemiştir. Türkiye, dünya ortalamasının çok gerisinde bulunmaktadır.
Bugün toplumların üstünlükleri bilim ve teknoloji alanında vardıkları düzeylerle ölçülmektedir. Bilim, bilimsel zihniyet ve yeteri kadar bilgi üretimi olmadan teknolojide ve uygulama alanlarında ilerleme olmaz. Bilim üretilmeden, yeterli bilgi birikimi olmadan sadece teknoloji ithali yoluyla milletlerarasında devam eden baş döndürücü siyasi, sosyal, kültürel, ekonomik yarışı sürdürmek ve medeniyetler yarışını kazanmak şöyle dursun, mevcut durumumuzu ve yerimizi korumak bile mümkün değildir.
Türk sanayisini geliştirebilmemiz ve ülkelerarası rekabette avantajlı duruma geçebilmemiz AR-GE çalışmalarına gereken önemin verilmesine, bilgi ve teknoloji yoğun yüksek katma değerli ürünleri ihraç edebilmemize bağlıdır. Bu da ancak ve ancak iyi bir ekonomik yol haritası kapsamında gerçekleştirilecek yapısal değişiklikler, beşerî sermaye yatırımları ve öngörülebilir bir ekonomik faaliyet alanıyla gerçekleştirilebilecektir.
Ülkemizde yüksek katma değerli yatırım döngüsünü başlatmak ve gelişmiş ülkelerle aramızdaki teknoloji farkını kapatmak için büyük fırsatlar sunabilecek yeni sanayi devrimine yönelik çalışmalar büyük önem arz etmektedir. Dijital çağa uyum sağlayan ve sanayi 4.0 için gereken dönüşümü sağlıklı bir şekilde gerçekleştiren uluslararası rekabet gücüne sahip bir sanayi hızla oluşturulmalıdır. Ülkemizde AR-GE, yenilik ve teknoloji alanında büyük bir atılım yapılması gerekmektedir. İmalat sanayisinde üretim kapasitesini, verimliliği yükseltmek amacıyla teknoloji ve bilgi yoğun sektörlerde yatırımlar daha da özendirilmelidir. Bilim ve teknoloji üretme yeteneği ve kapasitesi artırılmalı, bunun kalkınmaya ve sosyal refaha dönüşmesi sağlanmalıdır. Bilimsel düşüncenin hayat bulacağı ve itibar göreceği bir iklim oluşturulmalı, temel eğitimden başlamak üzere eğitim ve öğretimde aklın ve bilimin hâkimiyeti sağlanarak öğrenci ve öğreticilere sorgulayıcı ve araştırmacı bir kimlik kazandırılmalı, araştırmacı insan gücü kapasitesi artırılmalıdır.
Değerli milletvekilleri, kanun teklifinde, Rize ilinde ve Bitlis'in Ahlat ilçesinde özellikle yükseköğretim ve resmî kurumların yerleşimleri ile İzmir Çandarlı ve Rize İyidere Limanlarında ulaştırma faaliyetlerinin ve lojistik hizmetlerin uluslararası düzeye çıkarılması için krokileriyle gösterilen alanlarda Kıyı Kanunu'nun yapı ve yapılaşmaya dair sınırlayıcı hükümlerinden muaf tutulmasına yönelik düzenleme yapılmaktadır.
Tarihî süreçte ve kültür hayatında özel bir yeri ve anlamı bulunan Ahlat ilçemizde Cumhurbaşkanlığı ikametgâhı için bir köşk yapılması, çevresinde kültür merkezi kurulması, buranın, en azından, Türkçe konuşan ülkelerin devlet ve hükûmet başkanları zirvesinin toplantı yeri olarak kullanılması, böylece Türk dünyasına uzanan ve asırlık ülkülerin buluştuğu bir kültür kenti olarak değerlendirilmesi Milliyetçi Hareket Partisi olarak arzumuz ve düşüncemizdir. Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı, liderimiz, Sayın Devlet Bahçeli, 18 Nisan 2012 tarihinde sosyal medyadan yaptığı açıklamayla bu düşüncesini kamuoyuyla paylaşmıştır. 26 Ağustos 2018 günü de Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, Sultan Alparslan'ın Malazgirt seferi için otağ kurduğu ve aynı zamanda Malazgirt zaferinin 947'nci yıl dönümü etkinliklerine de ev sahipliği yapan Bitlis'in Ahlat ilçesine Cumhurbaşkanlığı köşkü kurulacağının müjdesini vermiştir. Sayın Cumhurbaşkanımız konuşmasında "Sağ olsun, Sayın Bahçeli, bir ziyaretinde 26 Ağustosu konuşurken, Ahlat'ı şöyle değerlendirirken güzel bir hatırlatmada bulundu, dediler ki: 'Ahlat'a bir Cumhurbaşkanlığı köşkü yakışır çünkü Sultan Alparslan otağı oraya kurdu, biz de vârisleri olarak oraya böyle bir inşallah otağ kuralım.' Bugün Vali ve Belediye Başkanımızla da görüştük, onlar 1071 metrekare bir yer düşünmüşler. Dedik ki: 'Olmaz. 1071 metrekare oturma alanı olur, bir de bunun çevre düzenlemesini yapacağız, en azından 5 dönüm'. Belediye Başkanımız da coştu, 'Tamam, biz bunu 10 dönüm yaparız.' dedi. Şimdi, orada inşallah böyle bir otağ merkezini yapacağız. Selçuklu mimarisiyle inşallah çok kısa zamanda onu da bitirip geldiğimizde hem oraya uğrayacak, ondan sonra da Malazgirt'e geleceğiz. Bu bir işaret fişeğidir, inşallah sonu da hayırlı olur." demişlerdir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak Sayın Cumhurbaşkanımıza teşekkürlerimizi sunuyoruz. Ahlat ilçesinde Cumhurbaşkanlığı köşkü yapılmasını gönülden destekliyoruz.
Konuşmama son verirken, kanun teklifinin ülkemiz ve milletimiz için hayırlı sonuçlar getirmesini diliyorum. Bu teklife Milliyetçi Hareket Partisi olarak kabul oyu vereceğimizi belirtiyor, hepinize tekrar saygılar sunuyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Kalaycı.