GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:43
Tarih:09.01.2019

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; tanıştırayım, bu Emine Arık. Milyonlarca emekçiden biri. Bursa'da yaşıyor. Emine Arık 59 yaşında. Bursa'da belediyenin bir kurumunun taşeron şirketinde çalışıyordu. On altı yıl boyunca bir temizlik görevlisi olarak sabah işine gitti, akşam evine döndü. Hiçbir sorun yaşamadı; ne bir ihtar aldı ne bir disipline sevk edilme olayı yaşandı, evine ekmek götürdü. Eşi hasta ve gördüğünüz gibi sobalı bir evde yaşıyor. Emine Arık'ın tek derdi ekmeğini kazanmak, geçimini sağlamak ve bu şekilde hayatını idame ettirmek. Avrupa'da yaşayan işçiler gibi emekli olayım, gezeyim, turist olayım yurt dışını gezeyim gibi bir hayali yok; bizim ülkemizdeki milyonlarca işçi gibi.

Emine Arık bir gün temizlik yaparken çöplerin bulunduğu bir depoda boş bir çikolata kutusu görüyor, o çikolata kutusu oradaki bir müdüre hediye olarak gelmiş ve o çikolata kutusuna bakıyor, içi boş, alıyor eve götürüyor. Niye götürüyor? Dikiş kutusu olarak kullanırım diye. Emine Arık sizin, bizim gibi her gün kendisine, ailesine kıyafetler alan bir ablamız değil, malum, dikiş yapıyor, eskilerini onarıyor ve boş çikolata kutusunu da dikiş kutusu olarak kullanmak üzere evine götürüyor ve hukuk tarihine, iş hukuku literatürüne, içtihat tarihine de "boş çikolata kutusu davası"yla adını yazdırıyor. Tazminatsız olarak, iş yerinin güvenini sarstığı gerekçesiyle işten çıkarılıyor. Emine Arık dava açıyor. Emekli değil, bu davası sekiz yıl sürüyor, 2010 yılında açtığı dava sekiz yıl sonra neticeleniyor. Önce, yerel mahkeme Emine Arık'ın tazminata hak kazandığına karar veriyor. Yargıtaya gidiyor, Yargıtay bunu bozuyor. Sonra tekrar geliyor, yerel mahkeme gidip yerinde keşif yapıyor "Ya, burası çöplük zaten, çöplükten alınmış boş bir kutu güveni sarsma olarak nitelendirilemez ve on altı yıllık emek boşa harcanamaz." diyor, Yargıtayın kararına direniyor yerel mahkeme ve tekrar Emine Arık'ın tazminata hak kazandığına hükmediyor. Tekrar Yargıtaya gidiyor, Yargıtay tekrar bozuyor, Emine Arık hiçbir şekilde tazminatını alamadan bu dava sonuçlanıyor ve Emine Arık hâlâ adalet arıyor, hâlâ on altı yıllık emeğinin karşılığını istediğini söylüyor. Bu şekilde Emine Arık ortada kalıyor. Bu, neden böyle oluyor değerli arkadaşlar? Özellikle son dönemde -evet, dünyada bir müesses nizam var- yoksulun sırtından geçinen, emekçinin hakkını vermemek için, zengin daha çok zengin olsun, bu düzen böyle sürsün diye süren bir düzen var ama bir de bunun adalet boyutu var. İşte, son yıllarda siz -özellikle olduğunu düşünüyoruz ki iş davalarıyla ilgilenen avukat arkadaşlar da böyle düşünüyor- bir yargı kurdunuz. Nedir bu yargı? Özellikle iş davalarıyla ilgili, hukuk daireleri son dönemlerde işçiler aleyhine kararlar veriyor yani hukuka göre, kanuna göre, hele hele vicdanlarına göre karar vermeyip gelen dosyaları sermayenin lehine, işçinin aleyhine neticelendiriyorlar ve işçiler, emekçiler maalesef haklarını alamadan böyle basit şeylerle yüzüstü kalıyorlar.

İş Kanunu niye getirildi? İşçi zayıf olduğu için, korunması gerektiği için getirildi. Sosyal devlet Anayasa'mızda niye var? Zayıfları korumak için var. Peki, biz bunu somut olaylarda verilen Yargıtay kararlarıyla, içtihatlarla tersine çevirirsek ne anlamı var bu çıkarılan kanunların, Anayasa'daki bu konulan ilkelerin ne anlamı kalıyor? Maalesef, kalmıyor. O yüzden, son dönemlerdeki gelişmeler, işçilerin alacaklarını almasını engelleyen, uzatan, erteleyen zorunlu ara buluculuk, getirilen bölge adliye mahkemesi...

Bakın, değerli arkadaşlar, bölge adliye mahkemelerinde 3 hâkim var, tetkik hâkimleri yok, binlerce dosya gidiyor ve bu 3 hâkim dosyalara yetişemiyor. Ortalama bir buçuk yıl bölge adliye mahkemesinde ve Yargıtayda da ortalama üç yıl bu dosyalar bekliyor. Hani geciken adalet zaten adalet değil, bir de bunun yanında işçilerin aleyhine kararlar veriliyor yoğun bir şekilde. Bunu tekrar gözden geçirmesini talep ediyorum hem yüce Meclisimizin vekillerinin hem Hükûmetin yargıyla ilgili Bakanlığının hem de bütün vicdan sahibi hukukçuların.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kayışoğlu, toparlayın, bir dakika vereyim.

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla) - Adalete herkesin ihtiyacı var ama emeğinin karşılığını almak için yıllarca mahkemelere gidip gelen işçilerin, emekçilerin çok çok daha fazla ihtiyacı var diyorum.

Bu maddeyle ilgili olarak da kazanılmış hakların bir şekilde ellerinden alınmasıyla ilgili Türk Hava Kurumu çalışanlarının ve sivil havacılıkta çalışan emekçilerin haklarının alınmasını da hukuken doğru bulmuyoruz diyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)