| Konu: | Cumhurbaşkanlığının, hudut, şümul, miktar ve zamanı Cumhurbaşkanınca takdir ve tespit olunacak şekilde, Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarının NATO'nun Afganistan'da icra etmekte olduğu kararlı destek misyonu ve devamı kapsamında yurt dışına gönderilmesi, aynı amaçlara yönelik olmak üzere yabancı silahlı kuvvetlerin anılan misyona katılmak amacıyla ülkemiz üzerinden Afganistan'a intikali ile geri intikali kapsamında Türkiye'de bulunması ve bunlara imkân sağlayacak düzenlemelerin Cumhurbaşkanı tarafından belirlenecek esaslara göre yapılması için Türkiye Büyük Millet Meclisinin 6/1/2015 tarihli ve 1079 sayılı Kararı'yla verilen ve 3/1/2017 tarihli ve 1133 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Kararı'yla uzatılan izin süresinin Anayasa'nın 92'nci maddesi uyarınca 6/1/2019 tarihinden itibaren iki yıl uzatılmasına ilişkin tezkeresi (3/452) münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 40 |
| Tarih: | 25.12.2018 |
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; TSK unsurlarının NATO tarafından Afganistan'da icra edilen Kararlı Destek Misyonu'na sağladığı katkının iki yıl süreyle yeniden uzatılması hususunda Meclisimize gelen Cumhurbaşkanlığı tezkeresi hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, yüce heyetinizi ve milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün, gazi şehrimiz Gaziantep'in aynı zamanda 97'nci kurtuluş yıl dönümü. Gazi kentin bir evladı olarak gazi şehrimizi, tüm şehitlerimizi ve gazi halkımızı saygıyla selamlıyorum.
Yine, konumuz Afganistan. Dün akşam saatlerinde Afganistan'da Hükûmet binası önünde düzenlenen bir intihar saldırısı sonucu, maalesef, 43 Afgan kardeşimizi kaybettik. Hayatını kaybeden 43 Afgan kardeşimize Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum.
Değerli milletvekilleri, coğrafya erbabı Afganistan'ı tanımlarken "Asya'nın kalbi" şeklinde tanımlar; gerçekten de haritayı açıp Afganistan'a baktığımızda, bütün bir Asya'nın tam ortasında, kalp şeklinde bir harita buluruz karşımızda. Stratejistler veya tarihçiler ise Afganistan'ı Asya'nın gözetleme kulesi, Asya'nın kontrol kulesi olarak değerlendirirler ve derler ki: "Afganistan'ı kontrol eden Asya'yı kontrol eder." Afganistan, bir yandan Hindistan'a olan komşuluğu, diğer yandan Çin'e olan komşuluğu, bir yandan eski Sovyetler Birliği'ne, yeni Rusya'ya olan komşuluğuyla gerçekten de Asya'nın bir gözetleme kulesi niteliğindedir. Bu anlamda Türkiye açısından da çok önemli, stratejik bir hüviyete sahiptir. Tarihî misyonlarımızı, tarihî bağlarımızı da göz önünde bulundurduğumuzda Afganistan Türkiye için nüfuz ve kültür coğrafyamızın bir sınır karakolu niteliğindedir. Aslına bakarsanız bugün Ankara demek Kâbil demek, bugün Gaziantep demek Mezar-ı Şerif demek, bugün Toroslar demek, Toros Dağları demek Hindukuş Dağları demek kadar yakın ve değerlidir bu anlamda.
Değerli arkadaşlar, bu açıdan baktığımızda, zaman zaman sınırlarımızın nereden müteşekkil olduğunu düşündüğümde şöyle bir sonuca varırım: Türkiye ve bu milletin, bu milletin atalarının yeryüzünde tam 34 ülkede 78 noktada şehitliği var. Bu bize şu mesajı veriyor: Bu coğrafyada yaşayan insanların, aziz milletimizin sınırlarını doğu ile batı, kuzey ile güney arasında atalarımızın kanının son damlasının damladığı ve son nefesini verdiği bütün coğrafyalar teşkil eder; bizim nüfuz, kültür ve medeniyet coğrafyalarımızın sınırlarını bu coğrafyalar teşkil eder.
Türkiye olarak bizim 3 tane önemli coğrafyamız var, 3 tane önemli sınırımız var. Bunlardan ilki, bugün yaşam sürdüğümüz 780 bin kilometrekarelik Türkiye sınırları yani millet sınırlarımız. İkinci sınırlarımızı ise ümmet sınırları yani medeniyet sınırlarımız oluşturur. Üçüncü sınırlarımızı ise insanlık sınırı. Bu açıdan da bakıldığında bugün bu Parlamento, sadece bu coğrafyada yaşayan, 780 bin kilometrekare içerisinde yaşayan insanların değil, bütün bir ümmet coğrafyasının, bütün bir kendini mazlum bulup kendini bu coğrafyaya ait hisseden bütün insanlık coğrafyasının da Parlamentosudur.
Değerli arkadaşlar, tezkeremizin konusu, Türk Silahlı Kuvvetleri dünyanın birçok noktasında olduğu gibi kardeş ülke Afganistan'da da misyon üstleniyor. Ancak Türk Silahlı Kuvvetlerinin Afganistan'daki varlığını orada görev üstlenmiş diğer ülkelerin silahlı kuvvetlerinden ayrı tutmak gerekiyor. Afgan halkı nezdinde Türk Silahlı Kuvvetleri asla Afganistan'da yabancı ve işgalci bir unsur olarak algılanmamaktadır. Bu nedenledir ki aradan geçen on dört yıla rağmen Afganistan'da saldırıya uğramamış, yabancı ve işgalci unsur olarak görülmeyen tek askerî birlik Türk Silahlı Kuvvetleridir. Bu nedenledir ki diğer ülkelerin askerî birlikleri zaman zaman devriye araçlarına, zaman zaman da kamuflajlarına Türkiye bayrağı, Türk Bayrağı, bu aziz milletin bayrağını takarak güvenli bir şekilde devriye görevlerini yapma yolunu seçmektedirler.
Aynı zamanda Türk Silahlı Kuvvetleri orada insani anlamda birçok misyon üstlenmiş durumda. Eğitim, sağlık, Afganistan Hükûmetinin yeniden yapılandırılması, Afgan güvenlik teşkilatlarının yeniden yapılandırılması hususunda da çok önemli misyonlar üstlenmiş durumda. Yani bu ülkenin evlatlarının üniforması sadece Afganistan'da askerî bir görev, askerî bir misyondan öte misyonlar üstlenmiştir. Bu noktaya geldiğimizde Türk askerinin bir üniformasının dahi yeryüzünde ne kadar caydırıcı olabileceğini, istikrarın temini noktasında nasıl rol oynayabileceğini size göstermek adına tarihî bir anekdotu, bir vakıayı sizlerle paylaşmak istiyorum.
18'inci yüzyılda Almanya'nın Mülheim şehrindeki Ren Nehri'nin bir yakasında Almanlar, öbür yakasında da Fransızlar oturuyordu. Fransızlar her sene nehrin Almanlardaki kısmını geçip mahsulün tümünü toplayıp götürüyorlar. O sıralar birliğini temin edemeyen güçsüz Almanlar ise buna karşı koyabilme kabiliyetine sahip değillerdi. Her sene böyle olunca Almanlar çareyi Osmanlı Sultanına yazıp yardım istemekte bulurlar. Mektupta şöyle denmektedir: "Yüce Sultan, Fransızlar her sene bize zulmediyor, mahsulümüzü elimizden alıyorlar: Siz ki dünyaya adalet dağıtan bir imparatorluğun Sultanı, İslamiyet'in de halifesisiniz. Bizi şu zulümden kurtarın, asker gönderin, ürünlerimizi bu sene olsun toplama imkânı sağlayın." Gerileme dönemine girildiği bu zamana denk gelen yardım isteğini inceleyen Sultan, asker göndermeyi mümkün ve gerekli görmez. Yalnızca asker elbisesi göndermeyi kâfi bulur ve cevabi bir mektupla beraber içi asker elbisesi dolu 3 çuval yollanır. Şaşkına dönen Almanlar çuvalı alıp mektubu okurlar. "Fransızlar korkak âdemlerdir. Onlara yeniçeri göndermemize gerek yoktur, yeniçerimizin kıyafetini görmeleri kâfidir. Çuval içindeki Osmanlı askerlerinin elbiselerini adamlarınıza giydirin, mahsul zamanı nehrin görülecek yerlerinde dolaştırın. Karşıdan gören Fransızlar için bu kâfidir." Bağ bahçe sahipleri hemen Osmanlı askerlerinin kıyafetlerini kapışırlar. Hasat vakti büyük bir heyecanla yeniçeri kıyafetiyle nehir kıyısında dolaşmaya başlarlar. Ertesi gün karşıdan gelen haber Almanların sevinç çığlıkları atmalarına sebep olur. Osmanlılardan imdat geldiğini düşünen Fransızlar köylerini de terk ederek iç kısımlara doğru kaçarlar. Bu olay Mülheimlilerin gönüllerinde taht kurar, giydikleri yeniçeri kıyafetlerini daha sonra Mülheim'a bağlı Karlsruhe Müzesi'ne koyup ziyarete açarlar.
Bundan yüzyıllarca önce Osmanlı askerinin oynadığı o caydırıcı rolü bugün Türk askerinin kıyafeti, üniforması ve bayrağı Asya'nın steplerinde oynuyor. Atalarımızla ve askerlerimizle ne kadar onur duysak yerindedir.
Değerli arkadaşlar, fazla zaman kalmadı, son olarak şu noktaya değinmek istiyorum: Görülüyor ki Müslüman mahallenin sorunlarını Müslüman mahalle çözümleri üreterek, çözmemiz gerekiyor. Müslüman mahalle sorunlarına Müslüman mahalle çocuklarının ürettikleri Müslüman mahalle mekanizmalarıyla çözüm üretmek zorundayız. Bu şekilde bir çözüm mekanizmasıyla eminim ki sadece Afganistan'ın değil, sadece Irak'ın değil, bütün bir Orta Doğu'nun, bütün bir Afrika'nın sorunlarına da ciddi bir çözüm mekanizması geliştirmiş olacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Bir dakika daha Sayın Şahin.
ALİ ŞAHİN (Devamla) - Ben bu vesileyle Türk Silahlı Kuvvetlerinin Afganistan'daki varlığının hayırlara vesile olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)