GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının Tümü münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:39
Tarih:21.12.2018

AK PARTİ GRUBU ADINA CEVDET YILMAZ (Bingöl) - Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün itibarıyla 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu ve 2017 Yılı Kesin Hesap Kanunu'nu tamamlamış olacağız. Öncelikle ülkemize, milletimize hayırlı olmasını temenni ediyorum.

Bu bütçe uzun bir süreçten geçerek bugünlere geldi. Bu süreçte emek harcayan, bütçeye Meclis öncesi ve Meclis sürecinde katkısı olan Hazine ve Maliye Bakanlığımıza, Kabinemizin tüm üyelerine, Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığına, Meclis Plan ve Bütçe Komisyonunun Değerli Başkan ve üyelerine, tüm milletvekillerimize, emeği geçen herkese teşekkürü borç biliyorum.

Değerli arkadaşlar, AK PARTİ olarak on altı yıllık dönemde 17'nci bütçemizi görmüş olduk. Bunun için gerçekten çok mutluyuz ve onur duyuyoruz. Aynı anlayışla, aynı perspektifle hazırlanan 17'nci bütçemizi bugün müzakere ediyoruz ve sonuçlandıracağız. Bu, istikrarın somut bir göstergesidir. Şunu da çok rahatlıkla söyleyebiliriz: Siyasi istikrar varsa ekonomik istikrar var. Siyasi ve ekonomik istikrarın en önemli göstergelerinden bir tanesi de aynı zihniyetle, aynı perspektifle hazırlanan 17'nci bütçeyi konuşuyor olmamız.

Değerli milletvekilleri, bütçelerimiz bu on altı yıllık süreçte çok daha farklı bir nitelik kazandı. AK PARTİ yönetimlerinden önce, anlayışından önce bütçe açıkları Türkiye'de uzun yıllar gündemde kalmış hususlar. Bizim dönemimizde ise geçmişte yüzde 10'ları aşan bütçe açıkları tarih oldu. Mali disipline ve gerçekçi bütçelemeye verdiğimiz önemin bir sonucu olarak bütçe açıklarımız oldukça makul düzeylere geriledi. Bu da ekonomimizde güven unsurunu artırdı ve çeşitli ekonomik başarılarımızın zeminini oluşturdu. Yaptığımız reformlar ve yönetim anlayışımız sayesinde bütçe açıklarımızı oldukça düşük seviyelere indirdik.

2002 yılında yüzde 10,7 olan genel devlet açığının millî gelire oranı 2017 yılında yüzde 1,8'lere kadar geriledi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Değerli arkadaşlar, son dokuz yıla mukayeseli baktığımızda aynı oranın OECD'de yüzde 4,4; avro bölgesinde yüzde 2,7; gelişmekte olan ülkelerde yüzde 2,9 olduğunu görüyoruz. Türkiye'de ise son dokuz yılın ortalama performansına baktığımızda açık itibarıyla sadece bunun yüzde 1,2 olduğunu tespit ediyoruz. Bu oran 2018'de yüzde 2,4 olacak, 2019'da ise yine yüzde 2'lerin altına, yüzde 1,6'lara gerilemiş olacak. Değerli arkadaşlar, bunun adı mali disiplindir, bunun adı vatandaştan aldığınız vergileri çok büyük bir sorumluluk içinde öncelikleri iyi tespit ederek kullanma alışkanlığıdır, bunun adı ülkemizin temel önceliklerine dönük son derece disiplinli, planlı, programlı çalışma anlayışıdır. Bu şekilde, çeşitli badirelere rağmen, çok sayıda seçime rağmen bu disiplini bozmamış olmamız Türkiye'nin büyük bir kazancı olmuştur. Mali disiplin sayesinde borçlanma gereksinimimiz azalmış, borcun maliyeti düşmüş ve borçlanmanın vadesi uzamıştır. Borçlanma vadesi bu on altı yıl önceki döneme baktığımız zaman dokuz ay civarındayken bu yılın ekim ayı itibarıyla altmış üç aya kadar yükselmiştir vade anlamında.

Bütçe disiplini ve güven veren yönetimin en önemli sonuçlarından biri de faiz harcamalarının dramatik bir şekilde düşmesi olmuştur. 2002 yılında faiz harcamaları bütçemizin toplam harcamalarının yüzde 43'ünün üzerindeydi. Millî gelire oranla yüzde 14,4; vergi gelirlerimize oranla yüzde 86 faize giden kaynaklar vardı yani topladığımız 100 liralık verginin 86 lirası sadece faiz ödemelerine gidiyordu. Bu süreçte, 2017 kesin rakamları itibarıyla baktığımız zaman bu oranın yani vergilerden faize giden oranın yüzde 10,6'ya kadar düştüğünü görüyoruz. Vergi gelirlerimizin artık yüzde 90'ına yakını başka harcamalara tahsis edilecek durumda. Çok küçük bir hesap yaptığımızda, bakın, bu yıl geçmiş oranlarla faiz ödemiş olsaydık ne olurdu? Geçmiş oranlarla faiz ödüyor olsaydık 2019 yılı bütçesinden 413 milyar lira civarında bir kaynağı faize ödemiş olacaktık, oysaki bütçemizdeki rakam bunun çok çok gerisinde. Yaklaşık 300 milyar liralık bir tasarrufun söz konusu olduğunu söyleyebiliriz. Bu tasarruf, AK PARTİ hizmetlerinin de zeminini oluşturmuştur. Bu 300 milyar Türk liralık faizden elde ettiğimiz tasarruf, güvenin ve istikrarın sonucudur ve bu tasarrufla AK PARTİ geçtiğimiz on altı yıllık dönemde hızlı tren yolları inşa etti, 26 bin kilometreden fazla duble yol yaptı, her ilimize üniversiteler kazandırdı, 300 binin üzerinde derslik kazandırdı, kırsal alana KÖYDES gibi hizmetler götürdü, kentsel altyapıyı SUKAP gibi programlarla destekledi ve sosyal projelerin, engelliler başta olmak üzere, dar gelirli öğrenciler başta olmak üzere birçok kesime sağladığımız sosyal desteklerin de zeminini, bu güven ve istikrar çerçevesinde oluşturduğumuz tasarruflarla izah etmemiz mümkün.

Değerli arkadaşlar, içinden geçtiğimiz süreçte faiz harcamaları bir miktar artmış olsa da geçmişle mukayese edilemeyecek düzeydedir. Orta vadeli programda öngördüğümüz dengelenme, disiplin ve dönüşüm aşamalarında yeniden daha düşük düzeylere ulaşmak da temel amaçlarımızdan bir tanesidir. Son on altı yılda sadece ekonomiyi büyütmedik, yapısını da sağlamlaştırdık; sadece nicel göstergeler itibarıyla bir ilerleme sağlamadık, bünyemizi de kuvvetlendirdik. Bunun en güzel örneği, aslında son yıllarda yaşadığımız saldırılar karşısında ekonomimizin gösterdiği direnç ve dayanıklılıktır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Önceki dönemlerde çok küçük müdahalelerle sarsılan ekonomik yapı, geçtiğimiz süreçte küresel krize, finansal krize rağmen, 17-25 Aralıktan 15 Temmuza, Gezi'den diğer birtakım ekonomik saldırılara kadar, içeride yaşadığımız birçok hadiseyi bu güçlü temellerimizle, güçlü bünyemizle atlatmayı başardık.

Bu süreçte, küresel finans krizi sonrasında birçok ülkede çok ciddi anlamda kamu borç yükünün arttığını görüyoruz. Bu da yine Türkiye'nin yaşamadığı bir hadise, bunun da altını ben çizmek istiyorum.

Son dokuz yılla ilgili bir veri vermek istiyorum: Kamu borç stokunun gayrisafi yurt içi hasılaya oranı -kamunun borcunun millî gelire oranı- OECD ülkelerinde yüzde 108 -son dokuz yılın ortalaması bu- avro bölgesinde yüzde 88, gelişmekte olan ülkelerde yüzde 42, aynı dönemde ülkemizde ise sadece yüzde 31,6. Gelişmekte olan ülkelerin dahi 11 puan gerisinde olan bir kamu borç yükünden bahsediyoruz. AK PARTİ'nin iktidara geldiği dönemlerde bu oranın yüzde 72'ler düzeyinde olduğunu düşünürseniz kamunun ne kadar disiplinli ve tasarrufu ön plana alan bir anlayışla hareket ettiğini görmüş olursunuz.

Esas itibarıyla, son on altı, on yedi yıllık dönemde kamu tasarrufları artmış, kamu, kendisine ciddi anlamda bir çekidüzen vermiştir ama bir taraftan da özel sektörde borçluluğun arttığını görüyoruz ve son dönemlerde bazı sorunların kamudan değil, özel sektör borçluluğundan kaynaklanan sorunlar olduğunu da ifade etmek isterim.

Bu tarihî performans, aslında bizim zihniyetimizin bir göstergesidir, kamu kaynaklarına yaklaşımımızın bir göstergesidir. Büyük borç yükü altında olan ülkeler, er veya geç bunun bedelini vatandaşa ödetmek zorundadırlar. Borç yükünüz varsa er veya geç vatandaştan aldığınız kaynaklarla bunu karşılamak durumundasınız. Türkiye, çok şükür, vatandaşına küresel krize rağmen bir bedel ödetmedi. Önümüzdeki yıllara, perspektife ilişkin olarak da çok daha güçlü bir bünyeyi koruyoruz, devam ettiriyoruz.

Burada, son dönemlerde, biliyorsunuz yeni bir yönetim sistemine geçtik. Bu bütçe, aynı zamanda yeni yönetim sistemimizin de ilk bütçesi olacaktır ve Cumhur İttifakı tarafından desteklenen ilk bütçe özelliğine sahiptir. Bu yönüyle de yeni bütçe, gerçekten çok çok önemli.

Buralarda baktığınız zaman, yeni yönetim sisteminin sağladığı sürekli istikrarın bütçemiz için ve ekonomimiz için çok kıymetli olduğunu belirtmek isterim. Geçmiş on altı yılda AK PARTİ'nin gücünden ve liderimiz, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın halktaki teveccühünden kaynaklanan istikrar, yeni dönemde artık sistemden kaynaklanan bir istikrarla pekiştirilmiş olacaktır. Bunun da ekonomimize uzun vadeli çok önemli, olumlu yansımaları olduğunu söyleyebiliriz.

Yeni yönetim sistemimizin yine ekonomiye ilişkin en önemli unsurlarından bir tanesi, koordinasyonu güçlendirmesi olacaktır. Yeni yönetim sisteminde bakanlık sayılarının azalmasıyla, özellikle ekonomi yönetiminin konsolide edilmesiyle birlikte, geçmişteki dağınıklık, koordinasyon ihtiyacı ortadan kalkmış, çok daha koordineli bir yapı ortaya çıkmıştır. Son dönemlerdeki ekonomik saldırıları göğüslememizde de bu yapının önemli bir avantaj oluşturduğunu ifade etmek isterim.

Değerli arkadaşlar, bu anlayış içinde, yeni yönetim sistemimizin sağladığı istikrarla, ekonomi yönetimimizin çok daha etkili bir koordinasyon içinde çalışmasıyla, güven veren mali disiplinimizle ve orta vadeli perspektifimizle yolumuza devam edeceğiz. Toplam tasarrufların artmasına katkı sunan mali disiplin, yatırımların ve diğer ekonomik faaliyetlerin çok daha sağlam temeller üzerinde de büyümesini sağlayacaktır.

Yaşanan her sorun, karşılaşılan her saldırı aynı zamanda bir fırsattır. Bu dönemde de ekonomimize dönük saldırıyı bir fırsata dönüştürme gayreti içindeyiz ve üretimi ve ihracatı önceleyen politikalarla yolumuza devam ediyoruz. Türkiye daha fazla üreterek, mal ve hizmet ihraç ederek yoluna devam edecektir. Bu yıl ihracat ve turizmde gördüğümüz canlılığı, orta vadede katma değeri çok daha yüksek bir ekonomiyle tahkim edeceğiz.

Bir büyüme hikâyesi veya büyüme stratejisinden bahsediliyor. Aslında, önümüzdeki dönemin en önemli büyüme stratejisi, cari açığın artık bir kısıt oluşturmadığı bir büyüme olacaktır diye düşünüyorum. Burada cari açık, geçmişten bugüne -ta 1950'li yıllardan gelebilirsiniz- Türkiye'de büyümenin önünde her zaman bir kısıt oluşturmuştur. Katma değeri daha yüksek, daha fazla ihraç eden bir ekonomiyle cari açığı çok daha düşük düzeylere çekmemiz, yeni büyüme stratejimizin de aslında özünü oluşturmaktadır. Bu çerçevede baktığınız zaman ekonomik büyümemizi AR-GE'yle, yenilikle tahkim ederek bu yaşadığımız süreçlerden çok daha güçlü çıkacağız. Bir parça belki daha ılımlı büyüyeceğiz, bu sene ve gelecek sene ama daha sonra çok daha sağlıklı bir zeminde, daha sürdürülebilir, daha uzun vadeli bir büyüme sürecine girmiş olacağız. 2023 ve ötesine geçen hedeflerimizi de emin adımlarla gerçekleştireceğiz.

Değerli arkadaşlar, 2003-2017 döneminde yıllık ortalama yüzde 5,7 büyüyen ekonomimiz, nominal olarak geçen yıl itibarıyla 17'nci olmuş dünyada, satın alma gücü paritesiyle ise 13'üncü büyük ekonomi konumuna yükselmiştir. Nominal rakamlar kurdan etkilense bile satın alma gücü etkilenmiyor biliyorsunuz, fiziki mal paketleri üzerinden hesaplandığı için. Nominal olarak baktığımızda 230 milyar dolarlık bir ekonomiden 850 milyar dolarlık bir ekonomiye yükselmişiz. 3.500 dolardan 10 bin dolarlara ulaşan kişi başına gelir oluşmuş. Uluslararası standartlarla bakıldığında ise Türkiye, alt orta gelir grubundan üst orta gelir grubuna terfi etmiş bu süreçte. Şimdi önümüzde yeni hedef, yüksek gelirli ülkeler ligine çıkmak. Bunun da uluslararası göstergesi 12.000-12.500 dolarlık kişi başına aşmayla mümkün. Önümüzdeki süreçlerde Türkiye bunu da başaracak ve yüksek gelirli ülkeler ligine geçecektir.

Diğer taraftan, satın alma gücüyle baktığımızda 2002 yılında 9.200 dolar civarında olan kişi başına gelirimiz, geçen yıl itibarıyla, 2017 yılı itibarıyla 27 bin dolara yükselmiştir. 2019 yılında bunun 29 bin dolarlara yaklaşması bekleniyor. Bu şekilde de bakıldığında Türkiye, satın alma gücü paritesiyle dünyanın en büyük 12'nci ekonomisi hâline gelecektir. Bu seneki 13'üncü noktadan 12'nciliğe terfi edeceğiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Büyüme performansımızın en önemli göstergelerinden biri de dünyayla mukayesedir. Başarıyı nasıl ölçersiniz? Geçmişle mukayese edebilirsiniz, dünyayla mukayese edebilirsiniz. Bu şekilde baktığımızda, 2002 yılında satın alma gücüyle kişi başına gelirimizin ABD kişi başına gelirine oranı sadece yüzde 24,2 iken 2017 yılında bu oran yüzde 45,5'e yükselmiş. Avrupa Birliğiyle aynı mukayeseyi yaptığımızda, 2002 yılında kişi başına gelirimizin AB ortalamasına oranı yüzde 35'ken geçtiğimiz yıl yüzde 67'ye kadar bu oranın yükseldiğini görüyoruz. Kalkınma literatüründe bunun adı "yakınsama"dır, gelişmekte olan bir ülke olarak gelişmiş ülkelerle aramızdaki farkı kapatıyoruz demektir; Türkiye, dünyadan daha fazla pay alıyor demektir, refahı artıyor demektir. (CHP ve HDP sıralarından gürültüler)

HÜDA KAYA (İstanbul) - Firmalar iflas ediyor, hangi Türkiye'den bahsediyorsunuz?

CEVDET YILMAZ (Devamla) - Bu sürecin de devam etmesini bekliyoruz, Türkiye, aradaki farkı kapatmaya devam edecektir. Son yıllarda karşılaştığımız ekonomik ve siyasi birtakım saldırıların temelinde de aslında, gelişmekte olan bir ülke olarak, yükselen bir ekonomi olarak gösterdiğimiz performansın olduğunu da rahatlıkla söyleyebiliriz.

TUMA ÇELİK (Mardin) - Bu kadar güzel bir ülkeden insanlar niye kaçıyor peki ya?

CEVDET YILMAZ (Devamla) - Özellikle bu süreçte sadece Türkiye'nin değil, gelişmekte olan birçok ülkenin de benzer saldırılarla karşılaştığını görüyoruz. Bunun altında, ekonomik ve ekonomik olmayan araçlarla dünyadaki sermayeyi merkez ülkelere çekme çabasının da olduğunu görüyoruz. Buna karşı da Türkiye ve diğer gelişmekte olan dünya, direnecektir. 2018 yılında bütün bu dengelenme süreçlerine rağmen yüzde 3,9 büyüme bekliyoruz. Bu büyüme, dünya ortalaması civarında olan bir büyümedir ve hiç de küçümsenecek bir büyüme değildir ama orta vadede çok daha iyi noktalara gideceğiz.

Şimdi, bir hatip konuşurken "2017'ye kadar AK PARTİ çok başarılıydı." dedi; sağ olsun, başarılarımızı çok övdü ama hepsini kendisine kişisel olarak mal etti. 2017'den sonra ise büyümede...

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Sayın Bakan, "2007" dedi.

CEVDET YILMAZ (Devamla) - 2007, affedersiniz, yanlış söylemişim.

TUMA ÇELİK (Mardin) - Hepsini yanlış söylüyorsun zaten.

CEVDET YILMAZ (Devamla) - "2007'ye kadar çok başarılıydı Türkiye, 2007'den sonra hiçbir başarısı kalmadı, ben gittim her şey çöktü." dedi. Şimdi, bakın, OECD ülkelerinde 2007-2017 arasındaki ekonomik büyüme performansı... OECD dünyanın en önemli örgütlerinden. Türkiye 2007'nin son çeyreği ile 2017'nin son çeyreği arasında yüzde 60'a yakın reel büyüme kaydetmiş, OECD ülkeleri arasında 1 numara olmuştur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Demek ki sayın hatibin olmadığı dönemlerde de Türkiye büyümeye devam etmiş. Konuşmasında da -bir arkadaşımız saymış- 66 defa "ben" kelimesi geçiyor. "Ben" kelimelerini çıkardığınız zaman konuşmadan geriye fazla da bir şey kalmıyor doğrusu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, bu büyüme performansımızı devam ettireceğiz ama aynı zamanda kapsayıcı bir büyüme çabasını da devam ettireceğiz. "Kapsayıcı büyüme" derken kastettiğimiz, büyümenin nimetlerini topluma yaymak, daha fazla istihdam üretmek, KOBİ'leri güçlendirmek, bölgesel gelişme farklılıklarını azaltmak. Bütün bunlarla ilgili politikalarımız devam edecek ama zamanımız buna yeterli değil.

TUMA ÇELİK (Mardin) - Her şey iyi de 300 milyar dolar ne?

CEVDET YILMAZ (Devamla) - Önümüzdeki dönem enflasyonu düşürmek temel önceliklerimizden biri olacaktır. Bunu ekonomik istikrar kadar sosyal dengeleri iyileştirme perspektifiyle de önemsiyoruz. Tek haneli enflasyon, iktidarlarımızın, yönetimlerimizin en önemli kazanımlarından biridir, bunu da kaybetmeye hiç niyetimiz yok. Son dönemlerde geçici bir yükseliş söz konusu ancak topyekûn bir mücadele stratejisiyle para politikası, maliye politikası, yapısal reformlar ve diğer tedbirlerimizle bunu dönem sonunda yüzde 6'lara kadar düşürmeyi hedefliyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, bu noktada da sadece bir rakam paylaşmak isterim. AK PARTİ öncesi dönem 1990-2002 dönemine baktığınızda enflasyonun yıllık ortalama yüzde 70'lerin üzerinde olduğunu görüyorsunuz. AK PARTİ'nin dönemlerinde, 2003-2017 döneminde ise bunun yüzde 9,2 olduğunu görüyoruz. İnşallah kısa sürede yine bu tek haneli rakamları göreceğiz. Bütçemizin sürdürülebilir kalkınmaya destek veren insan odaklı bir bütçe olmasını da çok önemsiyoruz. İnsan odaklı politikalar, bütün politikalarımızı tarif ediyor aslında, bütün politikalarımızın odağında. İnsandan bağımsız, sadece rakamlarla, sadece fiziki göstergelerle ifade edilen bir ekonominin çok anlamlı olmadığını söylemek istiyorum. Bu çerçevede, gençler ve kadınlar başta olmak üzere istihdam dostu politikalarımızı hayata geçirmeye devam edeceğiz.

On altı yıllık sürece baktığınızda, Türkiye nüfusu 66 milyondan 81 milyona gelmiş yani nüfusumuz 15 milyon civarında artmış. İş gücümüz bu süreçte 14,5 milyon civarında artmış. Biz bunun 10 milyonuna yakınına yeni iş imkânı oluşturmuşuz. Yani bu süreçte çalışma çağına gelen nüfusun aşağı yukarı yüzde 67'sine iş imkânı oluşturmuşuz. Bu, büyük bir başarıdır.

TUMA ÇELİK (Mardin) - Borçları niye alıyorsunuz o zaman?

CEVDET YILMAZ (Devamla) - Bununla birlikte, Türkiye'nin toplam istihdam oranının da yükseldiğini, yüzde 41-42'lerden yüzde 47'lere çıktığını görüyoruz.

Eğitime ve sağlığa bu çerçevede çok önemli yatırımlar yapıyoruz.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Kadınlarda yüzde 24 işsizlik oranı.

CEVDET YILMAZ (Devamla) - Eğitimle ilgili çok yanlış ifadeler oldu, okullaşma oranımızın düştüğü şeklinde. Hiçbir şekilde alakası yok. Burada rakamlarımız var.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - 6 milyon işsiz var, 6 milyon işsiz. Sizin rakamlarınız biraz yanlış.

CEVDET YILMAZ (Devamla) - Rakamlarla bunu göstermemiz mümkün ama vaktimiz çok olmadığı için bir şey söylemek istiyorum.

SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla) - FATİH Projesi ne oldu, FATİH Projesi?

CEVDET YILMAZ (Devamla) - Derslik sayımız 300 binden fazla arttı eski bazı derslikleri tasfiye ettiğimiz hâlde. Öğretmen sayımız 500 binden fazla yükseldi.

SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla) - Paralar çöpe gitti, çöpe!

CEVDET YILMAZ (Devamla) - Bedava kitaptan şartlı nakit desteğine, burslardan yurt imkânlarına, eğitimde erişim problemini aşmış durumdayız büyük oranda. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HABİP EKSİK (Iğdır) - Ataması yapılmayan 400 bin öğretmen...

CEVDET YILMAZ (Devamla) - Bizim eğitimle ilgili tartıştığımız konu, eleştirdiğimiz konu, erişim meselesi değil. Artık derinleşme zamanı diyoruz.

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) - Başarı, başarı!

TUMA ÇELİK (Mardin) - Sistem kaç kere değişti?

CEVDET YILMAZ (Devamla) - Eğitimde daha kaliteli bir eğitim, müfredatı geliştirme, daha fazla beceri kazandırma, iş gücü piyasaları ile eğitim sistemimizin entegrasyonunu güçlendirme, değerler eğitimiyle eğitimimizin niteliğini artırma, bunları tartışıyoruz.

Diğer şekilde, fiziki altyapı anlamında eğitimde tam bir devrim yaşanmıştır, çok önemli yatırımlar ve ilerlemeler kaydedilmiştir.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) - Hangi devrim?

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Okullarda hizmetli yok, hizmetli. Okul aile birliği, para toplayıp hizmetliye para ödüyor.

HABİP EKSİK (Iğdır) - Aladağ'daki yurdun hesabını verin.

CEVDET YILMAZ (Devamla) - Aynı şey, sağlık için de geçerli. Sağlık ve sosyal güvenlik sistemimizde de çok önemli destekler sağladık.

HABİP EKSİK (Iğdır) - Önce ataması yapılmayan öğretmen...

CEVDET YILMAZ (Devamla) - Bölgesel kalkınmaya gelince, bölgesel kalkınmada da baktığınız zaman, bakın 4 bölge, ortalamanın altında. GAP dediğimiz Güneydoğu Anadolu, DAP dediğimiz Doğu Anadolu, DOKAP dediğimiz Doğu Karadeniz, KOP dediğimiz Orta Anadolu'nun belli kesimleri.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Ne kaldı geriye?

CEVDET YILMAZ (Devamla) - Bu 4 bölgenin toplam yatırımlardaki payı 2002'ye gittiğinizde yüzde 20 civarında sadece, bugüne geldiğimiz zaman yüzde 34'lere yükselmiş. AK PARTİ'nin bölgesel dengesizlikleri giderme iradesini rakamsal olarak gösteren çok önemli bir değer.

Diğer taraftan bu bütçemizde reel kesimi desteklemek için 32,8 milyar düzeyinde bir kaynak ayırıyoruz. Fiziki bütçe dışında özellikle üretken alanlara dönük bu kaynaklarımızı kullanacağız. Toplam yatırımlar olarak baktığınızda da bu yıl itibarıyla söylüyorum 1,1 trilyon Türk lirasının üzerinde toplam yatırımlardan bahsediyoruz. Bunun da büyük bir kısmı, özel sektör yatırımları. Güven ortamı içinde, istikrar ortamı içinde kamu yatırımlarının yanı sıra daha hızlı artan özel sektör yatırımları olmuştur, önümüzdeki dönemde bu, devam edecektir.

Bütün bunlarla İnsani Kalkınma Endeksi dediğimiz bir endekste Türkiye'nin çok önemli bir yere geldiğini görüyoruz. Bakın, rakamsal olarak söyleyeyim. 2002 yılında İnsani Kalkınma Endeksi'nde 173 ülke arasında 85'inci sıradayken 2017 yılında 189 ülke arasında 64'üncü sıraya yükselmişiz. Ülke sayısı artmış, bizim sıralamamız yükselmiş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Burada endeks değerimizin 0,791'e kadar çıktığını görüyoruz. Bu değerle, yüksek insani gelişmişliğe sahip ülkeler arasındayız ama bir üst lig var, o da en yüksek insani gelişmişlik seviyesi, bunun da eşiğindeyiz. 0,800 endeksini geçtiğimizde en yüksek insani gelişmişliğe ulaşan ülkelerden biri Türkiye olacaktır. Bir taraftan yüksek gelirli ülkeler ligine çıkmayı hedefliyoruz, diğer taraftan en yüksek insani kalkınmışlığa sahip ülkelerden biri olma iddiamız var.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Meclisin kapısında işsizler kendisini yakıyor. Bu rakamlar ne rakamı, biz de inanacağız sanki?

CEVDET YILMAZ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bütçe, insan içindir; bütçe, insanın refahı içindir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Evet, buyurun Sayın Yılmaz.

CEVDET YILMAZ (Devamla) - Sonuç olarak şunu söylemek istiyorum. Bizim iktidarıyla muhalefetiyle değişik kesimleriyle, sivil toplumuyla, bütün toplumsal kesimlerle daha az polemiğe, daha çok politikaya ihtiyacımız var. Polemik de olabilir, siyasetin yapısında bu da var ama tartışmalarımızın omurgasını daha nitelikli politikalar oluşturmalıdır. Bugün ben muhalefeti dinlemeye çalıştım, inanın, geleceğe dönük aklımda kalan bir tane öneri yok.

TUMA ÇELİK (Mardin) - Dinlemiyorsunuz ki!

CEVDET YILMAZ (Devamla) - Geçmişe dönük eleştirilerin bir kısmı belki tartışılabilir, bir kısmını kabul ederiz, bir kısmını etmeyiz, eleştiriye de her zaman açığız ama lütfen, geleceğe dönük vizyonumuzu da paylaşalım, politikaları da paylaşalım. Politikalar sadece hayaller değildir, nereye ulaşacağınızı ve bunu nasıl yapacağınızı da ortaya koymak durumundasınız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Asgari ücreti 2.200 TL yapıyoruz CHP'li belediyelerde.

MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) - Sizin de teklifinizi okudum, tek kelime değişmedi.

CEVDET YILMAZ (Devamla) - Diğer taraftan, yapısal reformlara da odaklanacağız. Geçmiş tecrübemize ve başarılarımıza yeni ve etkili ilaveler yaparak yolumuza devam edeceğiz. Dünya ve ülke standartlarında en iyiyi arayacağız. İnsan odaklı, sürdürülebilir kalkınma yolunda kararlılıkla yürüyeceğiz. Kalkınma ve demokrasiyi eş zamanlı bir şekilde ve birbiriyle ilişkili süreçler olarak göreceğiz. Ülkemizin dünyadaki konumunu, insanımızın refahını artırmak, temel amacımız olacak. Saldırılar karşısında da güçlü liderlikle, demokratik siyasetle, güven veren politikalarla, omuz omuza yolumuza devam edeceğiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Vesayet odaklarına prim vermeyeceğiz. FETÖ yapılanmalarından da kurtulmuş, daha demokratik, daha etkili kurumsal yapılarla geleceğe yürüyeceğiz. Gerçekçi ama iddialı, kaynakları doğru önceliklere yönlendiren bir anlayışla devam edeceğiz. Gelecek odaklı ve vizyon odaklı bir şekilde reform ve değişim sürecimizi devam ettireceğiz.

Bu düşüncelerle, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin ilk bütçesine AK PARTİ Grubu olarak güçlü bir destek vereceğimizi ifade etmek istiyorum.

Bütçemiz hayırlı olsun diyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

BAŞKAN - Evet, teşekkür ederim Sayın Yılmaz.