| Konu: | AK PARTİ'nin "çözüm" diye ortaya koyduğu iradeden terörü kuvvetlendirerek bugüne gelindiğine, iktidar grubunun söylemeye niyet edeceği her cümleyi bin misliyle söyleyeceklerine ilişkin açıklaması |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 34 |
| Tarih: | 16.12.2018 |
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) - Şimdi, memleketin en netameli konusunu bu işe müdahale sorumluluğunu en ağır bedellerle ödemiş Bakanlığın bütçesini konuşurken tartışmayla yapmak normal. Bu işi daha problemli hâle getiren şey şu: Demokrasilerde aslında bu işle alakalı mücadele yapılırken mücadeleyi siyasi sicilimize "hata" olarak geçirebilecek bütün bu birikimden sonra iktidarda devir değişikliği olur. Yani, bugün çok tasvip ettiğimiz, arkasında durduğumuz terörle mücadelede sonuna kadar, son zerremize, son adamlarımıza kadar desteklediğimiz bu siyasi, askerî operasyonlar sürecinin içerisinde bir şey eksik olduğu için bu kadar tartışıyoruz. AK PARTİ -beğenelim, beğenmeyelim; bunu tartışabiliriz- "çözüm" diye ortaya koyduğu iradeden terörü kuvvetlendirerek bizi bugüne taşıdı. Şimdi ödediğimiz o ağır bedelin devlete, millete daha fazla bedele mal olmaması için o günkü siyasi koordinatlarından başka bir yere geldi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) - Aslında şöyle olması lazımdı: AK PARTİ iyi niyetle yaptığı bu siyasi teşebbüsün bedelini iktidarın yönetim emanetini tercihen MHP'ye teslim ederek sürece devam etmiş olsaydı bugün bu işleri... Misalen şöyle dememiz lazımdı: "O gün yaptıklarınızı yanlış bulduk. Millet bize yönetim salahiyeti verdi, bugün mukabele ediyoruz." denecekti. Şimdi, bu işte "çatışma stratejisi" falan diye sitem edilen konu aslında devletin varlık alanının ifadesidir. Mevzu şudur, arkadaşlarımızdan süreçle ilgili özel ihtimam göstermelerini istediğimiz şey şudur: Bugün söylediği lafın tersini söyleyen arkadaşlarımızı biraz geriye alırsanız en azından; yani, bugün söylediklerinizin tam tersini söyleyen arkadaşlarımızı geriye, bugün söylediklerinizi daha önce söylememiş olanları öne alabilirsek bu mevzuyu daha rahat konuşabiliriz. Çünkü lafın bu türlüsünü söyleyenin üç sene önce öbür türlüsünü söylediğini HDP'liler hatırlatıyor size.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) - Tamamlıyorum.
Dolayısıyla şimdi "Diyarbakır'da 'megri megri', burada mehter" sitemlerine muhatap olduğunuz için bu tartışmayı bitiremiyoruz çünkü bu avansın, terörü bitirmek için stratejik olarak tenezzül ettiğiniz işin teröre avans şeklinde geldiği yılların bedelini kapatmaya çalışıyor İçişleri Bakanlığı. Şimdi, biz destekliyoruz falan ama...
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Ne avansı ya?
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) - Bu, avansa döndü.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Ne avansı ya?
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) - "Silahı bırakalım." falan diye başlanmış "müzakere" dediğiniz süreç şuna döndü, terör propagandasının şöyle imkân bulmasına döndü: "Biz silahlı mücadele yapmasaydık bu masaya oturamayacaktık." kuvvetine döndü sahada bu, o yüzden sıkıntı var. Dolayısıyla hiç değilse ricamız şu: İşte, Kobani'ye "ikinci Stalingrad" diyen arkadaşlarımız konuşuyor bugün buralarda, konuşuyorlar kürsüde, bakıyorum. Hüseyin Bey söyledi mesela: "İkinci Stalingrad." Televizyonlarda, biz bugün Mecliste "Sayın Öcalan" denmesin diye ihtimam gösteriyoruz, "Sayın Öcalan" sözü devletin en üst kademesinden dillendirildi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Ne yapmaya çalışıyorsun sen ya?
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) - Tamamlıyorum Başkanım.
BAŞKAN - Buyurun.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) - "Kandil" diyor Mehmet Bey, haklı, bugünkü Kandil sitemlerinde haklı ama Kandil'e devlet protokolü gönderildi neredeyse, devletin resmî kanalları gönderildi. Gazetelerimiz, bizim gazetelerimiz, 28 Şubatta mağduriyet yazarken kalemlerinden şeref damlayan arkadaşlarımız yazdı bunları.
Türkiye'nin adının Türkiye olmaması cümlelerini kulaklarımızla duyduk biz. T.C. tabelalarını Bayburt'ta -bak Bayburt'ta diyorum- üniversitenin T.C. tabelasını hassasiyet izhar ettiğiniz için benim orada çalışan arkadaşlarımın personeli söktüler. Dolayısıyla oralardan buraya gelince insan biraz yadırgıyor gerçekten cümleleri. Bunu şunun için söylemiyorum: Bugün yaptığımız iş doğru, bugün yaptığımızı her zaman yapma irademiz olması lazımdı, doğru ama hiç değilse müzakere usulüne ihtimam göstermek için arkadaşlar bu mevzuda sizin söyleyecek ne kadar cümle varsa, ant olsun şart olsun, hepsini hem millî olarak hem dinî olarak hem vatani olarak söylemeye hem kastımız var hem kulluk mesuliyetimiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) - Dolayısıyla inanın sizi boşta bırakmayız.
BAŞKAN - Buyurun.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) - Bitiriyorum Başkanım.
Sizin demeye niyet ettiğiniz cümleleri yani iktidar grubumuzun söylemeye niyet edeceği her cümleyi bin misliyle vallahi söyleyeceğiz. Ama hiç değilse şöyle yapalım: Görev bölüşümü yapalım yani sizin isteğinizde birazcık mahcubiyet, bizim isteğimizde de siz mahcup olmayın diye daha büyük celadet düşsün. Yani özellikle sizden rol alırız bu mevzuda, kardeşlik de yaparız, yükünüzü de çekeriz. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)