| Konu: | 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının 4'üncü Tur görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 32 |
| Tarih: | 14.12.2018 |
HDP GRUBU ADINA KEMAL BÜLBÜL (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu RTÜK... Nedense RTÜK deyince bir gülme tutuyor beni. RTÜK, YÖK ve DİB, dibe vurmuş olan DİB, 3'ü de fetva kurumuna dönüşmüş durumda ne yazık ki.
Ben yine "Mecnunum Leylamı gördüm/ Bir kerece baktı geçti/ Ne sordum ne de söyledi/ Yıldız gibi aktı geçti." Sevgili Leyla Güven 36'ncı günde seni sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar) Özgürlük aşkına meftun olmak, özgürlük aşkının leylası olmak böyle bir şey.
Dün Sevgili Demirtaş'ın duruşmasındaydım, duruşmada şu geldi aklıma sevgili dostlar: Sevgili Demirtaş, aziz dostum Tahir Elçi katledildiğinde demişti ki "Tahir Elçi'yi katleden devlet değil, devletsizliktir." Sevgili Demirtaş, İnsan Hakları Mahkemesinin kararına rağmen sana ceza veren adalet değil, adaletsizliktir, hukuk değil, hukuksuzluktur ve hatta ceberutluktur.
Sevgili Sırrı Süreyya'yı anmak istiyorum buradan: Ula gardaş, kurban olduğum, vallahi sen ucuz kurtuldun. Hasan Hayri'yi de "Gel, görüşelim de şu sorunu çözelim." diye çağırmışlardı, Seyit Rıza'yı da, onlar ipe gitti, sen gene hiç değilse bir buçuk, iki seneyle kurtardın kurban. Bakar mısınız şuna. Türk olan, öz be öz Türk olan Sırrı Süreyya Kürt sorununu çözmek üzere sorumluluk -bilinç, kültür, espri, entelektüelizm, hepsi vardı- aldı, geldi buraya çok şey kattı, çok şey öğretti, çok şey de öğrendi ama Sırrı Süreyya'nın karşı karşıya olduğu duruma bakar mısınız. Bu, hukuk değil, ceberutluktur değerli arkadaşlar.
Sevgili Adalet Bakanı dün burada şöyle bir şey söyledi: "Benim kulağıma ezan okundu." Çok güzel. Sevgili Adalet Bakanı, senin kulağına Ezan-ı Muhammedi'nin terennüm edilmesi ne kadar mukaddes bir vaka ise, bir Alevi olarak benim Pir Sultan'ın deyişleriyle büyümem o kadar demokratik hak, tartışmasız ve hiç kuşkusuz olacak bir şeydir. Dolayısıyla hepimizi aynı kefeye koymayın kurban olduklarım. Birinin kulağına Ezan-ı Muhammedi terennüm edilir, birinin kulağına nefes, birine İncil'den, birine Tevrat'tan, hadisler, deyişler, ayetler okunur.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - O kendisini tanıtıyor, siz de kendinizi tanıtıyorsunuz.
KEMAL BÜLBÜL (Devamla) - Kendini tanıtmadı Sevgili Vekilim.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Kendisini tanıttı.
KEMAL BÜLBÜL (Devamla) - Lütfen konuşmamın insicamını bozmayın, lütfen. Teşekkür ediyorum.
FATMA KURTULAN (Mersin) - Bir dinleyin ya!
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) - Dinleyelim arkadaşlar.
ERDAL AYDEMİR (Bingöl) - Bir sus! (AK PARTİ sıralarından "Ezan niye bu kadar zorunuza gidiyor?" sesi)
KEMAL BÜLBÜL (Devamla) - Azizim, ben bir şey demedim ki ne kadar doğal dedim, bu kadar basit.
Bu konu her söz konusu olduğunda âdeta karikatürize eder gibi "Ali'yi sevmek Alevilikse ben de seviyorum." diyenlere Şah-ı Merdan, Şir-i Yezdan, Haydar-ı Kerrar, Sahib-i Zülfikar Ali'nin tabiriyle bir şeyimiz var arkadaşlar. Evet, Ali'yi sevmek Aleviliktir; siz de sevin, bütün insanlar sevsinler. Ali'yi sevmek merhamettir. Ali'yi sevmek keramettir. Ali'yi sevmek adalettir, letafettir, lezzettir, hakikattir; çok güzel fakat Ali'nin beytülhikme olan makamına kapıdan değil, bacadan girmek isteyenlere şunu diyorum: Ocakta Ali'nin nârı var, dikkat edin.
Değerli arkadaşlar, ben bugün özellikle çok yakın bir tarihte Hakk'a yürümüş olan Feyzullah Çınar'ı, Âşık İbreti'yi anmak istiyorum, Kürt dengbej Ayşe Şan'ı -destansı bir kadın- anmak istiyorum ve buradan yine Sayın Kültür Bakanına...
ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) - Mahzuni'yi unutma, Mahzuniyi.
KEMAL BÜLBÜL (Devamla) - Mahzuni babanın yıl dönümü değil kurbanım.
Sayın Kültür Bakanım, ben bugün çok ibretiâlemlik bir vakayla karşı karşıya geldim. Önceki dönem vekillerimizden Sevgili Gültan Kışanak -Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanıyken haksız, hukuksuz, ceberutça bir şekilde tutuklanarak hapse atılan- bana bir mektup yazdı, benden Alevilikle ilgili kitap istedi, kendisi de bir ocakzadedir. Ben de ona Rıza Yıldırım'ın "Aleviliğin Doğuşu", Mehmet Fuat Köprülü'nün "Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar", Profesör Orhan Türkdoğan'ın "Alevi-Bektaşi Kimliği" ve Profesör Doktor Yusuf Ziya Yörükan'ın "Anadolu'da Alevîler ve Tahtacılar" kitabını gönderdim. Almamışlar, bana geri gönderdiler, bakar mısınız şuna!
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Hâlbuki çok iyi kitaplardır onlar.
KEMAL BÜLBÜL (Devamla) - Özellikle bunları gönderdim, özellikle. Şu aymazlığa bakar mısınız Allah aşkına!
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Ayıp etmişler.
KEMAL BÜLBÜL (Devamla) - Şimdi ben bunun neresini savunayım arkadaşlar? Eleştirince niye böyle iğne batırılmış gibi hoplanıyor? Diyanet İşleri Başkanından fetva mı alacaktım ben? (HDP sıralarından alkışlar)
Diyanet İşleri Başkanına bir sözüm var buradan... Sevgili Bakanım, bunu size vereceğim, siz göndereceksiniz, rica ediyorum. Şimdi, Diyanet İşleri Başkanı diyor ki: "Biz cami hocalarından bir kurul oluşturup Alevilere irşat çalışması yapacağız." Ya Sevgili Diyanet İşleri Başkanı, ilahiyat fakültesi bitirmekle mürşit olunmaz, ilahiyat fakültesi bitirmekle müderris olunur. Bakınız, Şems ile Mevlâna tanışmadan önce Mevlâna da bir müderristi, Şems onu irşat edince mürşit oldu, eyvallah. Şimdi, sen müderrislik hâlinle Hacı Bektaş'ın, Pir Sultan Abdal'ın "İki cihan sığar mende, men cihana sığmazam/Gevheri lamekân benim, kevnü mekâna sığmazam." diyen Seyyid Nesimi'nin torunlarını sen kimsin irşat edeceksin kurban olduğum? Biraz beri dur, biraz serin gel.
Dolayısıyla değerli arkadaşlar, aslında "bütçe" denilen şeyi, 1273'ün 18 Aralığında Hakk ile hak olan, vuslata eren, hakikatin mürşitlerinden Mevlâna Celâlettin Rûmi'nin bir kıssasıyla bu bütçeyi açıklayacağım, tanımlayacağım fakat Sevgili Kültür Bakanım, bir şey daha var. Kültür Bakanlığı inanç turizmi listesinde 15 inanç kurumu olmasına rağmen neden Hacı Bektaşı Veli Dergâhı yoktur? Bakınız, burada çok haklı olarak Mevlâna Dergâhı vardır, kimi kiliseler vardır, çok güzel, eyvallah, Hacı Bektaşı Veli Dergâhı niye bunun içerisinde yoktur?
Arkadaşlar, gelin birbirimizi yanıltmayalım, birbirimizi avutmayalım. Alevilik bu ülkede yasaklı bir inançtır. Nasıl yasaklı bir inançtır, onu da söyleyeyim. Şimdi "tek... tek..." diye sayılıyor ya "tek devlet, tek millet" tamam, ben bunların içerisinde tek din olduğunu ama bunun söylenmediğini ispatlayacağım şimdi size. Hani çok tartışılan, kiminin "Külliye" kiminin "saray" dediği yer var ya, bütün tartışmaları kaldırdım buraya koydum; efendim, ruhsatı yoktu, bilmem, işte şöyleydi böyleydi bütün tartışmaları buraya bıraktım. Soruyorum: Türkiye Cumhuriyeti devletinin Anayasası'nda "laik, demokratik bir ülke" yazıyor mu? Yazıyor. Peki, laik, demokratik bir ülkenin Cumhurbaşkanı cami yapar mı? Aslında, yapmaz. Peki, kendi inancı gereği yaptı, eyvallah, güzel. Peki, değerli arkadaşlar, bu Külliye de madem ki Türkiye Cumhuriyeti'nin halkının, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının Külliyesi;
1) Niye cemevi yok bu Külliye'de?
2) Niye kilise yok bu Külliye'de?
3) Niye havra yok bu Külliye'de?
4) Niye inanmayanlar reddediliyor, inkâr ediliyor?
Değerli arkadaşlar, şimdi, biz kimseyi ayırmadık, Hak'tan özge bildik. Halkı Hak için sevdik. Hiçbir inancı, hiçbir kimliği ötelemedik, itelemedik.
Bakınız, Hak ve hakikatin âşığı Daimi Baba insanı nasıl tanımlıyor:
"Kâinatın aynasıyım,
Madem ki ben bir insanım.
Hakk'ın varlık deryasıyım,
Madem ki ben bir insanım.
İnsan Hak'ta, Hak insanda
Arıyorsan bak insanda,
Çok marifet var insanda,
Madem ki ben bir insanım.
Tevrat'ı yazabilirim,
İncil'i dizebilirim,
Kuran'ı sezebilirim,
Madem ki ben bir insanım.
İlim bende, kelam bende,
On sekiz bin âlem bende,
Yazar levh-i kalem bende,
Madem ki ben bir insanım.
Bunca temenni, dilekler,
Vız gelir çarkıfelekler,
Bana eğilsin melekler,
Madem ki ben bir insanım.
Daimi'yim, harap benim,
Ayaklarda türap benim,
Âşk ehline şarap benim,
Madem ki ben bir insanım."
Biz insana böyle bakıyoruz.
Yunus'tan söz ediyorsunuz ya, eyvallah âşkın kutbu, hakikatin kutbu, âşkın çağlayan seli Yunus ne diyor?
"Hak bir gönül verdi, bana, ha demeden hayran olur.
Gâhi gider giryân olur, gâhi gider şâdân olur.
Gâhi girer mescitlere, yüz sürer anda yerlere.
Gâhi gider deyre girer, İsa ile ruhban olur."
Yunus böyle diyor. Ne İsa'yı ne Musa'yı ne Muhammed'i, hiçbirini birbirinden ayırmıyor arkadaşlar. Bizim hakikatimiz böyledir.
Ama bizim inancımız inkâr ediliyor. Ama bizim üzerimizde asimilasyon politikası yürütülüyor ve sistematik olarak yapılıyor bu. Cemevlerimiz inkâr ediliyor, ibadetimiz inkâr ediliyor.
Değerli arkadaşlar, bu ülkede Aleviler vardır, Aleviler Türkmen'dir, Türk'tür, Kürt'tür, Arap'tır, Roman'dır ve Balkan halkları içerisinde de Aleviler vardır, eyvallah.
Şununla bitirelim değerli arkadaşlar: Aşkın kutbu Mevlâna Celâlettin Rûmi'den söz ettik. Mevlâna Celâlettin Rûmi Mesnevi'de bir kıssasında günümüzün bütçesini şöyle anlatıyor: Aslan, kurt ve tilki -hikâye bu ya- dost olmuşlar. Ormanda, bir gün "Kendimize bir bütçe yapalım." demişler. O gün toplanmışlar, bir yaban öküzü -haşa huzurdan- bir dağ keçisi, bir tavşan avlamışlar ve bunu kendi aralarında pay edecekler. Aslan, dönmüş kurda demiş ki: "Ey kurt, şunları pay et de yiyelim." Kurt demiş: "Olur efendimiz. Efendimiz, yaban öküzü sizin olsun, keçi benim olsun, tavşan da tilkinin olsun." Tabii, aslan bir kükremiş, pençeyi geçirdiği kurt hâk ile yeksan yerde. Tilkiye dönmüş, tilki tir tir titriyor. "Ulan, bu ne hal!" Tilkiye demiş ki: "Sen taksim et bakayım." "Olur efendimiz." demiş tilki.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayalım Sayın Vekil.
KEMAL BÜLBÜL (Devamla) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
"Efendimiz, sizin sabahleyin iyi yemeniz lazım güçlü olmanız için, yaban öküzünü sabah kahvaltısında yiyin, öğleyin hazmı kolay olsun diye dağ keçisini, akşam da rahat uyuyasınız diye tavşanı yiyin." demiş. Aslan dönmüş, demiş ki: "Aferin, sen bu adil taksimatı nereden öğrendin?" "Efendim, şurada yatan kurttan öğrendim." demiş. (HDP sıralarından alkışlar)
Şimdi, orada yatan kurdu ben size söyleyeyim değerli arkadaşlar, kurdu ben söyleyeyim, tilkiyi siz bulun. (AK PARTİ sıralarından "Tilki de sensin!" sesi)
Edep yahu! Edep yahu!
Hepinize sevgi ve saygılar.
Aşk ile... (HDP sıralarından alkışlar)