| Konu: | Bu topraklarda yaşama iradesini ve bu bayrağın altında var olma iradesini gösteren herkesin Türk olduğuna ilişkin açıklaması |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 32 |
| Tarih: | 14.12.2018 |
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu birkaç dakikada söyleyebileceğim şeyler sınırlı. Yanlış anlaşılmaya sebep olabilir diye tereddüt ediyorum, o yüzden anlayışınıza sığınacağım. Süre konusu da talebimdir.
Şimdi, arkadaşlarımızın sitemleri arasında itibar edilmesi gereken bazı hususlar var. Sadece biz hassasiyet izhar ediyoruz yüzyılın başında büyük acılar yaşandığı için bin yıllık beraberliğin içerisinde. İmparatorluk dönemlerimizin en sadık unsurları Ermeniler ve sosyolojik olarak da komşuluklarımızın en rahat olabildiği unsurlar bunlar. Yani ailelerin birbirlerine rahatlıkla çoluğunu çocuğunu gönderebilecekleri, beraber yaşayabilecekleri, beraber bir aidiyet duygusu etrafında bir vatan tasavvurunun bir araya getirdiği milletleşme sürecinde en yakın olan unsurlar. Ama derin acı, toplumsal hafızamızdaki derin acı da -ben bunu grup başkan vekilleriyle geçen gün devam eden tartışma içinde de söyledim- millet hafızasında başka bir şeye dönüşür.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) - Başkanım...
BAŞKAN - Toparlayın.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) - Toparlayacağım Başkanım. Bu çok kısa zamanda bu ne kadar mümkün olacak, bilmiyorum.
Şimdi sadece şunu teslim etmek lazım: Emanetin ehline teslim edilmesinde Allah, kullarını, kendi evinin hizmetini gören ve henüz Müslüman olmayan biri üzerinden uyarmıştır; yani, "Benim evimi bana inanmayan birine teslim edin." emrini Allah Peygamberi vasıtasıyla göndermiştir. Bu dinin şerefli mensuplarıyız. Dolayısıyla, buradan kinaye, biraz popüler hâle getireyim, beni bağışlayın. "Ekonomimizin yönetimini Daron Acemoğlu'na vereceğiz." diye bir sohbet mevzubahis edilmeye başlayınca benim içimde şöyle bir ümit kıvılcımı parladı, dedim ki: Bizim yönetimimizde mukaddesatçılığımıza yakışır bir şey yapıyor bizimkiler şu anda. Çok heves ettim. Dünyaya demiş olacağız ki: "Müktesebatı, kariyeri, birikimi, bilgisi var, dini, dili, mezhebi, meşrebi bizden olmasa bile, biz, memleketimizin işini görsün diye böyle bir adama ekonomimizi teslim ediyoruz." diye bir şey geliyor, çok heves ettim, çıka çıka damat bey çıktı işin içinden. Dolayısıyla, inanın buna, bunu bütün kalbimle...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayalım Sayın Ağıralioğlu.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) - Damattan muzdarip olduğum için söylemiyorum, sadece bunu böyle takdim etmek, dünyaya böyle bir mesaj vermek de bizim için zenginlikti. Bunu şunun için arz ettim: Bu topraklar bir asabiyenin, bu topraklar bir kavganın kinini, hıncını taşıyan insanların toprakları değildir. Biz yüzyılın başında derin acılar yaşadık. Ben Hrant Dink üzerinden -son cümlem Başkanım- bölücülüğe nasihat kabilinden birkaç cümle kurduğu zamanların röportajından sonra, bu Türklük üzerinden geliştirdiğimiz birtakım sohbetlerin içerisine bir muhteva katmaya çalışıyorum. Yüzyılın başında, bölünme hayali, hesabı olan bir topluluğa Hrant Dink şöyle cümle kurdu: "Biz, yüzyılın başında, kendi yaşadığımız, bin yıldır ait olduğumuz topraklardan ayrı vatan kurma hesabına, hevesine kapıldık; kendi topraklarımıza pasaportla girmek zorunda kaldık. Dolayısıyla, böyle heveslere kapılırsanız sizin de başınıza gelir." cümlesini kurduğu günden beri ben Hrant Dink'e "Türk" diyorum.
Birleştiriyorum Başkanım: Bu topraklarda yaşama iradesini, bu bayrağın altında var olma iradesini, derdini bu topraklarda, buranın hukukuyla çözme şerefini, izzetini taşıyan herkes Türk'tür. Kimisi dinden, dilden, Peygamber'den Türk'tür, ırktan Türk'tür; kimisi halaydan, bardan Türk'tür; kimisi Cemo'dan, Elâzığ'da çayda çıradan Türk'tür; kimisi sazın telinden Türk'tür, kimisi ortak acıdan Türk'tür. Ama bu ortak mutabakat alanı içerisinde aidiyet duygumuzu örseleyecek bir tek şey vardır: Bu topraklarda yaşama iradesini başka ülkelere kendi devletini, milletini şikâyet ederek itibar kazanmaya döndüren herkes Oğuz Kağan'ın çocuğu olsa bile Türk değildir. Dolayısıyla, mesuliyet çerçevesini buraya oturtmamız lazım. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) - O yüzden, bu meseleyi bu kadar kısa zamanda konuşma imkânına sahip değiliz ama arkadaşların kafasındaki istifham, her şeyin Türk üzerinden, Türk'e göre, Türk tarafından derken, biz sanki, güya bir kafatasçılık parantezi içerisinde ayrıştırıyormuşuz algısına itiyor; asla öyle değil. Bu meseleyi konuşacağız sonra, konuşacağız ve inanın dediğiniz gibi değil; kalbi böyle bir millet değil bu topraklarda yaşayan.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Biliyorlar, biliyorlar.
FATMA KURTULAN (Mersin) - Millet değil, onu yönetenler böyle. Millet yok zaten.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Biz yaşıyoruz, yaşıyoruz.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) - Değil değil, öyle değil.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Yerinizden söz vereyim, oturun.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Başkanım, sataşma var.
BAŞKAN - Oturun hadi. Size sataşan yok, bir şey yapan yok. Oturun.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Hayır, "ırkçı bakış" dedi... Efendim, bir anlatayım.
FATMA KURTULAN (Mersin) - Sayın Başkan...
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - "Irkçı" dedi, "provokatör" dedi ya.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - "Provokatör" "ırkçı bakış" dedi, daha ne diyecek efendim sataşma için?
BAŞKAN - Vallahi, ben de şahsen...
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) - Rahat olun, öyle değildir. Medeni bir tabirdir ve yüz yıl önce yapılmıştır "vatandaşlık" tabiri.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Efendim, biz yerimizden konuştuk, beyefendi de yerinden konuşsun.
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisi...
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Yani "Kavramlara şaşı bakıyor." dedi, "provokatif, ırkçı bakış" dedi yani daha ne diyecek efendim sataşma için?
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Biz yerimizden konuştuk, sen de yerinden konuş.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) - "Türk ıtlak olunur." diyor. "Türkiye Cumhuriyeti devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk ıtlak olunur." diyor.
BAŞKAN - Size herhangi bir saldırı olmadı.
FATMA KURTULAN (Mersin) - Bize değil, bize değil.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Efendim, "kavramlara şaşı bakıyor" "ırkçı bakış" dedi efendim.
YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) - Bundan daha medeni bir tabir olamaz.