| Konu: | 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının 4'üncü Tur görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 32 |
| Tarih: | 14.12.2018 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA DURSUN ATAŞ (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi'nde yer alan Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı ile Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı bütçeleri hakkında İYİ PARTİ adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulumuzu ve ekranları başında bizi seyreden Türk milletini saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu kurumlarımız daha önce Başbakanlığa bağlıyken Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle 2018 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlanmıştır. Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı, yurt dışındaki vatandaşlarımız, kardeş topluluklarımız ile Türkiye'de öğrenim gören uluslararası burslu öğrencilerimize yönelik çalışmaları koordine etmek, bu alanda verilen hizmetleri ve yapılan faaliyetleri geliştirmek üzere 6 Nisan 2010 tarihinde kurulmuştur.
Kurumun 2019 yılı bütçesi önceki yıla göre yaklaşık yüzde 13 artırılarak 321 milyon 46 bin TL olarak hazırlanmıştır.
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı çok ciddi ve önemli çalışmalar yapması gerekirken mezun gecesi, gezi düzenlemek ve burs vermenin ötesine geçememiştir. Çin Seddi'nden Avrupa'ya kadar Türklerin binbir türlü problemi varken bu kurumun bu kadar sessiz ve pasif kalması düşündürücüdür. Dışişleri Bakanlığının görev alanına giren böylesi önemli bir konu başkanlık seviyesinde düşünülmüş olup kurum Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlanmıştır. Dışişleri Bakanlığının on altı yıllık başarısızlığı dikkate alındığında iktidarın böyle bir yola gitmesini anlıyoruz. Ancak, görülmektedir ki Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı da en az Dışişleri Bakanlığı kadar kötü yönetilmektedir.
Değerli milletvekilleri, milyonlarca Suriyeliye milyarlarca dolar harcanmıştır. Filistin ve Arap ülkeleri mevzubahis olduğunda yüksek tonda konuşan iktidar, Çin'in zulmü altında yaşayan Doğu Türkistan'daki soydaşlarımızla alakalı tek bir cesur açıklama yapamamıştır. Musul ve Kerkük'te, Suriye'deki iç savaşta en ağır bedeller ödeyen Türklere maalesef ki kayıtsız kalmıştır. Yoksa Türkmenler, Türk diye ümmetten sayılmamakta mıdır? Putin'in Kırım'ı işgal etmesi sineye çekilmiştir. Çin zulmünden kaçan Uygur Türkleri günlerce havaalanında bekletilmiştir. Türk vatandaşı Uygurların Doğu Türkistan'la ilgili faaliyetlerine yasak getirilmiştir. Irak'tan, Suriye'den gelen Türkmenler binbir sıkıntı içerisindeyken milyonlarca mülteci ellerini kollarını sallaya sallaya Türkiye'de dolaşıp her türlü hizmetten parasız yararlanmaktadır. Suriyeliler her ay başı hiçbir emek sarf etmeden ATM'lere gidip parasını çekiyor, yardımlaşma fonlarından kömürünü ve gıdasını alıyor. Kısacası, yardımlar ve hoşgörü Rabia işareti yapana var, bozkurt işareti yapana maalesef ki yok.
Öncelikle, Türk kimdir, bunu kavramanız gerekmektedir. Türk, çağ açan Fatih'tir, hesap kapatan Mustafa Kemal'dir. Biz büyük Türk milletiyiz. "Bismillah." der, yola çıkarız "Ya istiklal ya ölüm." diye noktayı koyarız.
Kıymetli milletvekilleri, Amerika papazı için ayağa kalkıyor, bizse Türk düşünür ve yazar Rahim Cavadbeyli'yle ilgili kılımızı kıpırdatmıyoruz. Cavadbeyli, dört yıldır Türkiye'de güven içinde yaşıyordu, üstelik Birleşmiş Milletler mültecilik statüsü taşıyordu. 2 Ağustos 2018 Perşembe günü sorgusuz sualsiz gözaltına alındı, İran'a iade edilmek üzere Van ilinde bekleme kampına konuldu. İktidar, ilkel ve zor şartlar altında Cavadbeyli'yi tutuyor. İran'a gönderildiği takdirde ne olacağı belli ve şimdi, oraya gönderilme tehlikesiyle karşı karşıya kalıyor. Yani Cavadbeyli "Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya." Rahim Cavadbeyli bir Azerbaycan Türkü'dür, Türk'ün şefkatini görmeye hakkı vardır.
Değerli milletvekilleri, 1991'de Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği dağıldıktan sonra birçok Türk devleti bağımsızlığını kazanmıştır. Türkiye Cumhuriyeti'nin bu Türk devletlerine sosyal, ekonomik, kültürel alanda sağlayacağı destekleri uygulayacak ve koordine edecek bir organizasyona ihtiyaç duyulmuştur. Bu doğrultuda, Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığını yani TİKA'yı 1992 yılında kurmuştur. İlk başta yapılan yerinde yardımlar, sonradan kimlere gittiği belli olmayan uzun soluklu projelere dönüşmüştür. 2019 yılı bütçesi 2018 yılına oranla yaklaşık yüzde 50 artırılmıştır. Diğer kurumlarda artış oranı bu seviyede değilken buradaki artış merak konusudur. Ülkemizde ağır bir ekonomik kriz yaşanırken harcamaların nereye ve ne şekilde gittiği daha da önem kazanmaktadır. Çiftçimiz darboğazdayken, geçim sıkıntısı yüzünden her gün birçok işçimizin intiharın eşiğine geldiği bu günlerde bütçe artırmak yerine bütçenin tasarruf yapılarak azaltılması gerekmekteydi.
Sizlere kurumun birkaç faaliyetini aktarmak istiyorum değerli milletvekilleri. Filistin'de 3 bin metrekarelik alan üzerine seraların oluşturulduğu fidan üretim tesisi kurulmuştur. Libya'ya gıda kolileri dağıtılmıştır. Kolombiya'da 12 kadına kendi işlerini kurmaları için tekstil ekipmanları verilmiştir. Latin Amerika'da on yılda eğitimden sağlığa, tarımdan altyapıya toplam 172 proje yaptırılmıştır. Etiyopya'nın Somali Eyaletine yardım malzemeleri gönderilmiştir. Etiyopya'da üniversiteye giriş sınavlarında başarı gösteren öğrencilere dizüstü bilgisayar ve kırtasiye malzemeleri dağıtılmıştır. Bizler bu yardımlar yapılmasın demiyoruz ve bu yardımlara karşı da değiliz; aynı yardımların Türk balalarına da ulaştırılmasını bekliyoruz. Türk cumhuriyetlerini organizasyon adına kurulan bir kurum daha "Milliyetçiliği ayaklar altına aldık." zihniyeti yüzünden Türklere ulaştırılamamıştır. Korkmayın, dünyanın saygı duyduğu, beklenen Türk olun. Yurt dışındaki soydaşlarımıza ayrılan bu bütçeyi biraz da gerçek sahiplerine harcayın.
Değerli milletvekilleri, yurt dışında faaliyet gösteren bu kurumlarımız bilerek ve isteyerek etkin kılınmamıştır ya da FETÖ tarafından etkin kullanılması sağlanmıştır. Bu kurumların harcamaları kim tarafından yapılmaktadır? Harcamaların nereye yapıldığı belli değildir; faaliyetlerini takip eden yok, hesap sorabilecek hiçbir delikanlı da yok.
FETÖ'nün dünyada etkili olduğu üç bölgeye dikkat edin; Orta Asya, Balkanlar ve Afrika'dır. Bu üç bölgede de TİKA kritik görevler üstlendi. Adalet, emniyet, ordu; devletin bütün kurumları gibi bu kurumlarımız da Pensilvanya'ya, FETÖ'ye teslim edildi. Bu kurumlar sayesinde FETÖ her yere ulaştı, "Türkçe olimpiyatları" adı altında Türk'ün adını batırdı. Her kurumda, her yerde FETÖ çıktı, ne hikmetse FETÖ'nün kurumlara sızmasına göz yuman siyasi iktidardan hiçbir FETÖ'cü çıkmadı.
Değerli milletvekilleri, milliyetçiliği seçimden seçime iç siyaset malzemesi hâline getiren iktidarın dışarıda ise Türklerin yüzüne bakmadığı ortadadır. Ne zaman seçim olsa "tek millet" söylemleri meydanlarda yerini almaktadır. "Tek millet" dedikleri hangi millettir? Türk'e düşmanlıkları nedendir? Türk milleti köklü bir maziye sahip büyük bir millettir. Bu nedenle Türkiye Cumhuriyeti devleti dünyadaki soydaşlarına karşı tarihî bir sorumluluk içerisindedir, bu tarihî sorumluluğu iktidar kumpasçılarla ve Oslo'daki ihanet şebekeleriyle yok saymıştır.
Nerede olursanız olun "Bismillah" diye başlayın, "Ne mutlu Türk'üm diyene!" diye bitirin. Turan eller var olsun, Tanrı Türk'e yâr olsun.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)