| Konu: | 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının 3'üncü Tur görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 31 |
| Tarih: | 13.12.2018 |
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
İnsan haklarının korunmasında ve insan hakları ihlallerinin önlenmesinde demokrasilerde mekanizmalar var. O mekanizmaları 6 başlık altında toplayabiliriz:
1) Yasama organı
2) Yargı
3) Sivil Toplum
4) Medya
5) Uluslararası mekanizmalar ve kurumlar
6) Akademi
Bunlar insan haklarının korunmasında ve insan hakları ihlallerinin önlenmesinde demokrasilerde önemli mekanizmalardır.
Ben, 1990'lı yıllar ile bu yılları karşılaştırdığımda -sizin de çok mağdur olduğunuz 1990'lı yılları kastediyorum- bu mekanizmaları on altı yılda çürüttüğünüz, etkisiz hâle getirdiğiniz ve tamamen işlevsiz hâle getirdiğiniz ortaya çıkıyor. Türkiye'yi sistematik bir biçimde, insan haklarını ihlal eden bir ortama dönüştürdünüz.
1) İçinde bulunduğumuz Parlamento çoğulcu değil yani milletvekilleri ve partiler olabilir ama çoğulcu değil çünkü muhalefetin sesine kulak vermiyorsunuz ve muhalefeti cezaeviyle test ediyorsunuz. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığını bütün Parlamentoya vasi olarak atamışsınız. Buradaki ve dışarıdaki her konuşmamız o vasilik makamının denetimi altında, her konuşmamız. Birçok örnek verebilirim Sayın Bakan.
2) 1990'lı yıllardan farklı olarak burada komisyonlar kuruluyordu, o komisyonlar çok etkiliydi. Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma Komisyonunun, Boşaltılan Köyleri Araştırma Komisyonunun raporları bugün bile referanstır. Ama bugün "işkence" yazdığımız soru önergeleri dahi geri çevriliyor. Yani Parlamento yok.
3) Yargı: Yargı, şu anda yürütme organının bir şubesi gibi, tarafsız ve bağımsız değil, tamamen ama tamamen yürütme organının ve sarayın denetimi altında. Birçok örneği var bunun, birçok örneği var. Ben geçen gün de söyledim Sayın Bakan. Çağlayan Adliyesine gidin, bakın. Bu davalar nasıl 37. Ağır Ceza Mahkemesine düşüyor, nasıl düşüyor? Daha dün açılan davaya baktım, Sözcü gazetesiyle ilgili açılan dava, o da 37. Ağır Ceza Mahkemesine düşmüş. 37. Ağır Ceza Mahkemesi, 26. Ağır Ceza Mahkemesiydi. 26. Ağır Ceza Mahkemesi, Selahattin Demirtaş ve Sırrı Süreyya Önder'e hızla ama hızla ceza verdi, hızla, dört ayda, beş ayda ceza verdi, savunmayı dikkate almadı, kasetleri göndermedi dinlemeye, ceza verdi eylül ayının başında. Bakın ve sonra ne oldu? Çağdaş Avukatlar Derneği Başkanı ve üyelerini tahliye eden 37. Ağır Ceza Mahkemesi üyeleri tahliyeyi geri almasına rağmen dağıtıldı, 26. Ağır Ceza Mahkemesi 37'nci Ağır Ceza Mahkemesi oldu. Birçok örnek verebilirim mahkeme heyetinin değiştirildiği. Adliye binası içerisinde yargı yeri nasıl değiştirilir, nasıl değiştirilir? Yıl içerisinde bir mahkemeye alırsınız, sanıkların ve davaların türüne göre oraya yargı olarak atarsınız. Bir mahkeme içinde 5 heyet var, sanığa ve suç türüne göre heyetler oluşturuluyor mahkemelerde. Yargıyı da çürüttünüz Sayın Bakan.
4) Medya: 150'den fazla basın mensubu şu anda hapiste. Bütün medyaya el koydunuz. 1990'lı yıllarda dışkı yedirmeyi haber yapabilen medya vardı, 1980'li yıllarda, 1990'lı yıllarda ama şimdi hak ihlallerini yazabilen tek bir medya organı yok, sosyal medya var, onun da fişeği elinizde.
Sivil toplum; tamamen etkisiz hâle getirdiniz, tümü hapislerde veya kapatıldı. Ama 1990'lı yıllardaki sivil toplum örgütleri hiç olmazsa insan hakları ihlalleri konusunda bir duyarlılık yaratıyorlardı ama şimdi sivil topluma da el koydunuz, tümüne el koydunuz ve insan hakları ihlallerinin önlenmesinde tamamen etkisiz hâle getirdiniz.
Uluslararası mekanizmalar, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, diğer kurumlar... Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarından utanan bir hükûmet ortamı vardı. Ama şimdi, "Ben bu kararın gereğini yerine getirmem ve tanımıyorum." diyen bir hükûmet ortamı var ve buna uyan bir yargı ortamı var.
Ben size sadece bir ev ödevi veriyorum Sayın Bakan, ev ödevi: Gidin 2. Bölge Adliye Mahkemesine bakın, üç hafta içerisinde onaylanan Selahattin Demirtaş'ın dosyası dışında, üç haftada onaylanan başka dosya var mı yok mu, gidin araştırın.
Başka bir ev ödevi veriyorum size.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL - Bize kimse ev ödevi veremez.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Onu da söylüyorum size bakın: Selahattin Demirtaş'tan başta 7/2'den dört yıl sekiz ay ceza alan başka bir tutuklu var mı, başka bir yurttaş var mı bu maddeden, var mı? Hesaplamışlar, kitaplamışlar, ne kadar yatmış, ne kadar ceza versek tahliye olmaz; ona göre ceza. Dolayısıyla böyle bir uluslararası mekanizma ve onlardan utanan, çekinen bir yasama organı da yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Tanrıkulu.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Akademi, 1990'lı yıllarda akademik ortamlarda insan hakları ihlallerinin önlenmesi konusunda, duyarlılığı konusunda çalışma yapılırdı ama şimdi, bunu isteyen barış akademisyenleri hapiste. Onları mahkemede ayakta bekleten hâkimler var, oturtmayan. Bakın yasak, sorgu yöntemlerinin başında kollukta yormama gelir. Kendi tanıklığımı söylüyorum: Akademisyene "Hayır, oturamaz, ayakta dinleyecek." diyen ağır ceza mahkemesi başkanlarınız var. Onları aşağılayan, onurlarıyla oynayan ağır ceza mahkemesi başkanlarınız var ve bu ortam içerisinde insan haklarıyla ilgili olarak çalışma yapamaz hâle gelen bir akademi ortamı var. E o zaman ne yapacaksınız? Size gelen raporlara bakacaksınız, insan hakları ihlalleri yok, Türkiye güllük gülistanlık. İnsan hakları ihlallerinin sizin döneminizde, Adalet Bakanlığı döneminizde sistematik olarak ihlal edildiği -Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti döneminde- başka bir bakanlık da yok Sayın Bakan; bu da size nasip oldu. Dolayısıyla geleceksiniz, geleceğinize bakacaksınız ama bu size miras olarak kalacak Sayın Bakan.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Bağlayalım Sayın Tanrıkulu.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Şunları son olarak ifade edeyim.
BAŞKAN - Buyurun, bağlayın, tamam.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Son olarak ifade ediyorum: Bakın, bunlar, bütün bunlar geçer ama hiç olmazsa 1990'lı yıllarda bu Parlamento çatısı altında "sözde insan hakları" diyen milletvekilleri yoktu. (HDP sıralarından alkışlar) Hatırlar mısınız öğrenciliğinizden veya mesleğinizin ilk yıllarından?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SÜRAYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Sayın Tanrıkulu, Genel Kurula hitap edin. Sizin muhatabınız Genel Kurul.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - "Sözde insan hakları" kimlere deniyordu, kimlere söyleniyordu? Ama şimdi burada Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekilleri insan haklarını savunan insanlara "sözde insan hakları" diyor. Ya, ne kadar çok benzemişsiniz? Ne kadar çok benzemişsiniz?
RECEP ÖZEL (Isparta) - Sen ne kadar çok benzedin ya.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Bakın, gerçekten bunları yapıcı bir eleştiri olarak kabul edin. Ağır eleştiri bile değil, yapıcı bir eleştiri olarak kabul edin. Kendinize gelin, önümüzde yol var.
Çok teşekkür ederim, saygılar sunarım. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Tanrıkulu.