| Konu: | Çevre Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 24 |
| Tarih: | 29.11.2018 |
TAMER AKKAL (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çevre Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 25'inci maddesi üzerine İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Çevre Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin ikinci bölümünün üzerine dün yapmış olduğum konuşmada, özellikle 15 ve 16'ncı maddelerin kamu kurum ve kuruluşlarınca yapılan denetimlerin danışman firmalara bırakılması yönündeki maddenin değiştirilmesi gerektiğini ifade etmiştim. Çünkü, 3194 sayılı İmar Kanunu'yla ilgili bu maddelerin yasalaşması, yetkinin kötüye kullanılmasına, keyfiliğe ve denetimsizliğe sebep olacak.
Çevreyle ilgili, üzerinde konuştuğumuz yasal düzenlemeler, maalesef İmar Kanunu ya da Devlet İhale Kanunu üzerinde rant elde etmeye yönelik kanunlardan ibaret. Yandaş sermayenin değil kırsal kesimde yaşayan vatandaşlarımızın büyük faydalar elde edeceği yasal düzenlemeler gündeme dahi alınmıyor. Dünyanın uzun zamandır keşfettiği, fakat ülkemizde henüz gündeme gelmemiş bir sektör olan ekoturizmin yasal altyapısını sağlamak, kırsal kesimde yaşayan vatandaşlarımıza çok ciddi bir gelir kapısı ve refah sağlayacaktır. Çevreye zarar vermeden ondan yararlanma yöntemlerinin geliştirilmesi ve kırsal kesimlerde yaşayan vatandaşlarımızın kültürlerini muhafaza ederek onların turizm faaliyetlerinden yararlanmalarını sağlamak mümkündür.
Ekoturizm, çevreyi koruyan ve yerel halkın refahını gözeten, doğal alanlara karşı duyarlı bir tatil şeklinin teşvik edilmesidir. Turizm pazarında doğaya dayalı turizm olarak tarif edilen ekoturizm, aynı zamanda bir kalkınma aracı olarak görülmektedir. Bunun yasal çerçevesini çizmek ve ekoturizmi teşvik etmek hem memleketimizin doğal güzelliklerinin tahrip edilmeden yerli ve yabancı turistler tarafından keşfedilmesini sağlayacaktır hem de yerel ekonomiye can suyu olacaktır.
Çevre kanunları hususunda değişiklik yapılmasına dair teklifin içerisinde ihale var, rant var, iskân var fakat bu kanun teklifi doğayı korumak adına getirilmiş bir kanun teklifi değildir. Doğayı korumakta samimiyseniz 300 odalı yazlık saray inşaatı için 50 bin ağaç kesmeyerek işe başlayabilirsiniz. İstanbul'un kuzey ormanlarını, göletlerini, kıyı kesimdeki ekosistemi yok etmeyerek işe başlayabilirsiniz. UNESCO'nun dahi korumaya aldığı ve en az 10 bin yıllık tarihe sahip Hasankeyf'i koruyarak işe başlayabilirsiniz.
Değerli milletvekilleri, Menemen Karagöl'de kalker ocağı açma girişiminde bulunan Bakanlık destekli, valilik destekli rantçılar taş ocağı için İzmir Valiliğinden "ÇED Gerekmez" raporu aldılar. İzmir Valisi Erol Ayyıldız'ın marifetiyle verilmiş olan bu rapor Karagöl ormanlarında büyük bir ağaç kıyımına sebep oldu. Geldiğimiz noktada, Karagöl ormanlarını katlederek yapılmak istenen taş ocağı mahkeme tarafından da usulsüz bulundu, yürütmeyi durdurma kararı verildi.
İzmir Büyükşehir Belediyesinin bu bölgede hayata geçirmeyi planladığı, bölge için büyük öneme sahip olan sulama barajı projesi yıllardır ÇED raporuna takılıyorken yandaş bir şirket tarafından yapılacak bir işletme için yüzlerce çam ağacının kesilmesine izin veren İzmir Valiliğindeki sorumluluk "ÇED Gerekmez" raporunu hazırlayan yetkililer bunun hesabını mutlaka bir gün verecekler.
Bu doğa katliamının hesabını şimdi sorarak işe başlayabilirsiniz Değerli AK PARTİ. Sayın Erdoğan'ın "gerçek çevreci" olarak ilan ettiği AK PARTİ'den bizim de beklentimiz budur.
AK PARTİ döneminde çevre politikaları ekonominin emrine amade yapılanmalara, kamu yönetiminin küçülmesi telkinlerini uygulamaya yönelmiştir. Bu yasa teklifleri çevre yönetiminin rantçı şehirleşme politikalarının yoğun baskısı altında olduğunu göstermektedir. Anayasa Mahkemesi doğa kirliliğine yol açan çok sayıda mega proje tipine "ÇED Olumlu" raporundan muafiyet kararını Anayasa'ya aykırı bulmasına karşın, Bakanlık bir yönetmelik düzenlemesiyle bu muafiyeti korumuştur.
Ekonomik kararlarda ve kalkınma çabalarında çevrenin dikkate alınarak geliştirilmesi, bütün kamu organlarının ortak çabasıyla güçlü ve bağımsız bir çevre yönetimi örgütlenmesiyle mümkün olabilir. Hükûmetin çevre politikasındaki yanlış anlayış çevre ve ekonomiyi birbirinin karşıtı görmekte ve ikisi arasında seçim yapmaya çalışmaktadır. Böyle bir yaklaşım bizi ekonomi için çevreyi yok edebileceğimiz ya da çevreyi korumak için kalkınmadan vazgeçebileceğimiz gibi yanlış bir sonuca götürür. Oysa ne kalkınma ya da gelişme tümüyle durdurulabilir ne de çevrenin korunmasından vazgeçilebilir.
Birçok ülke çevre-ekonomi dengesini benimseyen politikaları uygulamaya koymaya başladı. Bu çağdaş kalkınma anlayışı ortaya atıldı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TAMER AKKAL (Devamla) - Toparlıyorum.
BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.
TAMER AKKAL (Devamla) - Türkiye bu anlayışın özellikle yasama ve yürütme boyutunda benimsediği bir düzeye gelememiştir. Dolayısıyla 2872 numaralı Çevre Kanunu'nda değişiklikler yapmak zorundayız. Bu doğrultuda, Türk çevre mevzuatındaki dağınıklığı ve uyumsuzluğu gidermek, çevre yasasında aksayan hükümleri değiştirmek zorundayız ancak maalesef, bugün tüm bunları yapmak yerine, çok üzülerek söylüyorum ki "Yandaşlara nasıl daha fazla rant dağıtırız?" üzerine yazılmış bir çevre kanunu teklifi tartışıyoruz.
Saygılarımı sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)