GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Sağlıkla İlgili Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:17
Tarih:14.11.2018

CHP GRUBU ADINA MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi şahsım ve grubum adına saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, hukuktan vicdanı çıkarırsanız hukuk diye bir şey kalmaz, hukukun özü vicdandır. Ben bu yasa teklifini hazırlayan arkadaşlarımızın ve buraya getiren grubun gerçekten vicdandan yoksun hâle geldiğini düşünüyorum. Yani hangi saikle... Yani hangi durum sizi, bu kadar, insanları kötülükle karşı karşıya bırakma durumuna itti; hangi kötülük, hangi kötü düşünce? Yani yurttaşlarımızı mesleksiz bırakacak, mesleğinden yoksun bırakacak, öğrencilerin öğrenciliğinden itibaren Demokles'in kılıcı gibi güvenlik soruşturmasını kafalarında sallayacak bir düşünce, bir saik nasıl sizin grubunuza hâkim oldu? Bunu anlamakta zorluk çekiyorum gerçekten.

Bakın, yasada üç konu var; bir: Yargı kararıyla mesleklerini yapamayanlar. Öyle izah edildi Komisyonda; evet, yargı kararı nedeniyle mesleklerini yapamayanlar. Şimdi, yargı kararına bile güvenmiyorsunuz bu yargı ortamında, yargının tamamen yürütme organının bir parçası hâline geldiği bu ortamda bile yargı kararlarına güvenmiyorsunuz, bu yargıya bile güvenmiyorsunuz. Bana göre yargı tarafsız ve bağımsız değil; "yargı" diye bir kurum yok Türkiye'de, yürütme organının bir parçası ama eğer yargı kararına güvenseniz güvenlik soruşturması gibi bir belgeyi buraya koymazsınız; birincisi bu.

İkincisi: Kanun hükmünde kararnamenin bu Parlamentoda yasalaşmış olmasının arkasına sığınıyorsunuz. Değerli arkadaşlar, kanun hükmünde kararnamenin Parlamentoda yasalaşması, kanun hükmünde kararnamedeki hükümlerin, düzenlemelerin ve ihraçların hukuka uygun olduğu anlamına gelmez. Bu, Parlamento çoğunluğundan geçmiş olabilir ama hukuka uygun olduğu anlamına gelmez. Anayasa Mahkemesinin denetiminden geçer, geçmez, ayrı mesele.

Dolayısıyla, sığındığınız ikinci gerekçe de "Yasalaştı ve Parlamentodan geçti." gerekçesi de hukuktan ve vicdandan uzak bir gerekçedir, mesleklerini yapamayacak hekimler bakımından ve öğrenciler, hekim adayları bakımından.

Üçüncü gerekçeniz ise facia gerçekten, bu grup adına facia. Güvenlik soruşturması nedeniyle mesleğe başlamayanlardan söz ediyorsunuz. Yani Komisyonda da söyledim, bu güvenlik soruşturmasını en iyi sizler bilirsiniz, en iyi bizler biliriz. En büyük mağdurları sizler değil miydiniz güvenlik soruşturmasının? Şimdi, nasıl, güvenlik soruşturması gibi bir belgenin ya da bir soruşturmanın arkasına sığınarak girmesi en zor olan, eğitimi en uzun ve en güç olan ve en zor bir mesleğin mensuplarını mesleklerinden yoksun hâle getiriyorsunuz? Ve bunu siz yapıyorsunuz ve bunu savunuyorsunuz. Tıp eğitimi almış öğrenciler güvenlik soruşturması nedeniyle mesleklerini yapamayacaklar. Yani bu şekilde, nasıl bu kadar vicdan yoksunu bir düzenleme olabilir? Nasıl düşünebilirsiniz bunu? Bir yargı kararı olmadan -bakın, bu yargıya güvenmediğim hâlde söylüyorum- bu eğitimi almış olan öğrencilerin mesleklerine başlamasını nasıl engellersiniz? Kim bu kararı verecek güvenlik soruşturmasıyla ilgili olarak?

Bakın, güvenlik soruşturması ne zaman devreye girdi? 12 Eylül askerî darbesinden sonra.

Değerli arkadaşlar, büyük mücadeleler yapıldı, hatırlayın. 1994'te, SHP, Doğru Yol Partisi, sonuçta bunu bir yasal çerçeveye soktu ve güvenlik soruşturmasının gerekli olduğu meslekleri saydı. Ne onlar? Hâkimlik mesleği. Ne onlar? MİT'te çalışanlar, Dışişlerinde çalışanlar. Bazı meslek grupları için bunu isteyebilirsiniz ama hekimlik gibi bir meslekte nasıl bunu ararsınız, güvenlik soruşturmasını nasıl ararsınız?

Bakın, ben çok iyi tahmin ediyorum, bununla amacınız şu: Öğrencilikten başlayarak muhalefeti engellemek, öğrencilikten başlayarak.

Şimdi, tıp fakültesindeki bir öğrenci bu yasadan sonra herhangi bir itirazını üniversitede, üniversite ortamında nasıl dile getirecek, herhangi bir biçimde, fişlenme korkusuyla nasıl dile getirecek? Arzuladığınız düzen bu mu? Tamamen muhalefetin yok olduğu, itirazın yok olduğu bir düzen mi?

Daha da ötesini tasarlıyorsunuz, bakın, niyet okumuyorum, daha da ötesini tasarlıyorsunuz. Bugün hekimlere getirilecek düzenlemeyi yarın avukatlara getireceksiniz. Diyeceksiniz ki: "Avukatlık mesleği bir kamu hizmetidir, güvenlik soruşturmasından geçmeyen avukatlığa başlayamaz." Nitekim yapıyorsunuz şu anda. Kanun hükmünde kararnameyle ihraç edilmiş bu mesleğin mensuplarını avukatlık stajına başlatmıyorsunuz.

Daha da ileri gideceksiniz, mali müşavirlere yapacaksınız. Diyeceksiniz ki: "Bizim kanun hükmünde kararnameyle ihraç ettiğimiz veya güvenlik soruşturması sakat çıkmış mali müşavirler, yeminli mali müşavirler mesleklerini yapamazlar veya onların düzenledikleri raporlar kamuda dikkate alınmaz."

Daha da ötesine gideceksiniz, mühendislere yapacaksınız. Diyeceksiniz ki: "Projelere imza atamazlar. Benim kanun hükmünde kararnameyle ihraç ettiğim bir mühendis veya güvenlik soruşturmasıyla ilgili, kamuda çalıştırmadığım bir mühendis bir projenin altına imza atamaz. Ben projenin altında onun imzasının bulunduğu bir binaya yurttaşlarımı emanet etmem." Giderek bu noktaya doğru taşınacak değerli arkadaşlar.

Dolayısıyla, bakın, bu yasa tamamen ama tamamen vicdandan yoksundur, sağduyudan yoksundur, etik değerlerden yoksundur. Komisyonda da söyledik, dikkate almadınız ama Parlamentoda dikkate almak durumundasınız.

Yine açıkça söylüyorum, bakın, bugünden geçmişe baktığımız zaman, bazı yasalar bakımından, bazı kararlar bakımından, sizler de söylüyorsunuz... Sizin milletvekilinizin şu kararda imzası yok muydu? Sizin milletvekilinizin şu yasada imzası yok muydu? Bu yasaya ilk imzasını koymuş milletvekillerine söylüyorum: Kendi geleceğinizle, kendinizle ilgili bir endişeniz yoksa çocuklarınıza, torunlarınıza, akrabalarınıza böyle bir kötülük bırakmayın; böyle bir kötülük bırakmayın; böyle bir sabıka kaydı bırakmayın. Yarın öbür gün torunlarınız, akrabalarınız, çocuklarınız "Siz nasıl böyle bir vicdansızlığa ve zalimliğe imza atmışsınız?" diye sizlere soracak, yakınlarına soracak; tıpkı geçmişte vicdansızlıklara imza atanlardan sorulduğu gibi. Dolayısıyla önünüze gelmiş olabilir, imzalamış olabilirsiniz ama yol yakınken bu yasayı düzeltme imkânlarımız elimizde ve düzeltebiliriz.

Bakın, ilk bölümü hakkında konuşuyorum. Birçok öneride bulunduk Komisyonda ama Komisyon Başkanının maalesef Meclis teamüllerine uygun olmayan, nezaketine uygun olmayan sözleriyle karşılaştık. Kendisi tutumundan dolayı bir özür de dilemedi ama burada hesap vereceğimiz halk var, bizi dinleyen yurttaşlar var. Dolayısıyla yasanın 5'inci maddesinde düzeltme falan olmaz getirdiğiniz biçimiyle, yasanın 5'inci maddesinin bu metinden çıkması lazım. Getirdiğiniz düzeltmede ne diyorsunuz? Diyorsunuz ki: "Çalışmasın ama 75 bin lira ile 125 bin lira arasında bir para ödesin." Ya ne demek? Güvenlik soruşturması nedeniyle çalışmama, doktorların tercihi mi? Hem "Çalıştırmayacağım." diyorsunuz hem de "Gel, 75 bin lira para öde." diyorsunuz. Bunu hangi vicdan kabul eder, hangi akıl bunu kabul eder?

Değerli milletvekilleri, yargısız infaz sadece sokakta insanların bedenine karşı olmaz, yargısız infaz aynı zamanda insanların medeni bir şekilde öldürülmesidir. Bu yasa hekimlerin medeni bir şekilde infazıdır, bir yargısız infaz yasasıdır. Dolayısıyla Parlamentonun bu yargısız infaz yasasına imza atmaması lazım. Yoksa bu Parlamento ve bunu getiren grup bunun altında kalır.

Hepinize saygılar sunuyorum. Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Tanrıkulu.