| Konu: | Sağlıkla İlgili Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 16 |
| Tarih: | 13.11.2018 |
ABDULLAH AĞRALI (Konya) - Sayın Başkanım, kıymetli milletvekilleri; tasarının geneli hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği üzere, 2003 yılından itibaren AK PARTİ hükûmetleriyle uygulamaya konulan Sağlıkta Dönüşüm Programı'nın 1'inci fazında yeni hizmet modelleri geliştirilmiş, sağlık hizmetlerine erişimin önündeki engeller kaldırılmış, hakkaniyet temelli, evrensel kapsayıcılığı hedefleyen uygulamalar hayata geçirilmiştir. Dünyayla kıyasladığımızda bugün en geniş sağlık güvencesini sağlayan ülkeler arasındayız.
Dünyada toplumun tüm sağlık sorunlarını tam olarak çözmüş, sağlık çalışanlarının, hasta ve hasta yakınlarının beklentilerini tam olarak karşılayan bir sağlık sistemine rastlamak mümkün değildir. Sağlık alanında yapılan her sorunun çözümü, başka sorunların habercisi olmaktadır. Artan nitelikli sağlık hizmetleri ve diğer etkenlerin varlığıyla artan ortalama yaşam süreleri, beraberinde yeni kronik hastalıkların ortaya çıkmasını, yeni terapi ve rehabilitasyon araçları ihtiyacını doğurmuştur. Belki de bu manada, dün yarasına merhem olması beklenilen hasta profili bugün çok başka bir profil olarak karşımıza çıkmaktadır. Günümüzde hastaların kısa sürede tedavi olduğu, evinde nitelikli sağlık hizmetini ücretsiz olarak aldığı bir durumu ortaya çıkarmıştır. Sağlık alanındaki bu değişimin ve dönüşümün toplum hayatına belirgin bir etki yaptığını görmekteyiz. Sağlığın toplumu mobilize etme pozisyonunu ve siyasete etkisini hep beraber müşahede etmekteyiz.
Yakın zamanda, sıra kapmak için gece yarısı hastaneye giden hasta ve hasta yakınlarını, hastane kuyruklarında sıra beklerken düşüp hayatını kaybeden emeklilerimizi, yine ilaç alabilmek için yapılan mücadeleleri, sosyal güvenlik hastanelerinde gazete kâğıtlarına sarılı sayılı ilaçların verildiğini, doktorsuz sağlık kuruluşlarını, yeterli sayıda poliklinik, muayene odası olmamasından kaynaklanan, haftada bir gün de olsa hastasını muayene etmek için yer arayan doktorların, yine parası ve sosyal güvencesi olmayan hastalara hastane acillerinde bakılmadığı, ödeme gücü olmadığından rehin alınan hasta, rehin alınan cenazelerin olduğu bir dönemden geldiğimize inandırmak bile bu dönemde zor hâle gelmiştir. Hangi model ve sistemi geliştirirsek geliştirelim sağlıkta "Hastalık yoktur, hasta vardır." ilkesi her zaman belirleyici olmuştur ve sistem geliştirmeyi zorlaştırmıştır. Daha iyi bir gelecek için sağlığın geliştirilmesi ve daha sağlıklı bir hayat için uluslararası alanda ülkemizin gücünü ve potansiyelini harekete geçirecek sınır ötesi sağlık hizmetlerini ve sağlık turizmi konusunu konuşur hâle gelmek sağlıkta dönüşümün bir neticesidir. Bütün bu zorlu sağlık hizmetlerinin sunumunda aynı organizasyon içerisinde insan odaklı sağlık çalışanları, hasta ve hasta yakınlarının memnuniyetini optimize etmeye çalışmak takdir edersiniz ki kolay olmamaktadır. Sağlık çalışanlarının özverisiyle bugün bu nitelikli sağlık hizmetlerini sunmaktayız.
Üzülerek söylemek gerekirse sağlık kurumlarımızda neredeyse her hafta vicdanları yaralayıcı şiddet olaylarının yaşandığını görmekteyiz. Bu olaylar bir anda ülke gündemine oturmakta ve anında televizyon, gazete ve sosyal medyada yoğun bir şekilde tartışılmakta ve çözüme yönelik öneriler beyan edilmektedir. Tüm sektörlerde olduğu gibi, sağlık çalışanlarına şiddet, verilen sağlık hizmetlerini aksatmakta ve sağlık çalışanlarını derinden etkilemektedir.
Sağlıkta şiddet yalnızca ülkemize özgü bir durum olmayıp dünyanın hemen her tarafında benzer olaylarla maalesef karşılaşmaktayız. Tüm dünyada sağlık hizmetlerinde yaşanan şiddet sorunu genel olarak; bir, sağlık sisteminden kaynaklanan sebepler; iki, sağlık personelinden kaynaklanan sebepler; üç, hasta ve hasta yakınlarından kaynaklanan sebepler şeklinde kategorize edilmektedir. Bu kapsamda tüm dünyada sağlık kuruluşlarındaki kapasitenin artması, teknik altyapı eksiklikleri, uzun randevu ve bekleme süreleri, olumsuz çalışma mekânlarının hasta ve hasta yakınlarının stres düzeyini arttırdığı, performans uygulamalarının getirdiği iş yükü, sağlık personeli sayısının yetersizliği nedeniyle yaşanan aksaklıklar, kurumlarda şiddet konusunda erken uyarı sistemlerinin olmaması, yine bazı sağlık çalışanlarının hasta ve hasta yakınlarıyla sağlıklı bir iletişim dilini kullanamaması, güvenlik personelinin şiddet konusunda yeterince eğitime alınmaması, yine panik hâlinde acil servislere müracaat eden hasta ve hasta yakınlarına ayrıntılı izahın yeterince yapılamaması, hasta ve hasta yakınlarının sağlık çalışanlarına karşı bazen anlayışsız davranışları, yine, işlerini bir an önce bitirip gitme kaygısıyla sağlık çalışanlarına kötü davranılması ve bazen de maalesef, hasta ve hasta yakınlarının hekimden yasal olmayan taleplerde bulunmaları gibi sebepler ve bu uygulamalar sağlıkta şiddetin başlıca sebepleri olarak görülmektedir.
Ülkemizde sağlıkta şiddetin azaltılması konusunda, şiddete konu olan bu sebepler AK PARTİ hükûmetleri döneminde telafi edilmeye çalışılmıştır.
Bu kapsamda, beyaz kod uygulamasına geçilmiş, hastanelerde güvenlik tedbirleri artırılmış, sağlık hizmeti sunumunun yapıldığı mekânların fiziki ve teknik eksikleri giderilmiş, nitelikli sağlık tesislerine kavuşturulmuştur.
Sağlık çalışanlarına karşı şiddetin önlenmesi açısından bir başlangıç olması adına bu teklifi önemsiyoruz.
Yine, bu teklifle, tüp bebek uygulamalarının kapsamı genişletilmiş, nesebin korunmasına yönelik aykırı davranışlara yaptırımlar getirilmiştir.
Yine, bu teklifle, terör örgütü üyeliği sebebiyle kamu görevine alınamayan tabip ve diş tabiplerinin özel mesleki faaliyetlerine ilişkin düzenlemeler getirilmiştir.
Bu teklifle, tütün ürünlerinde markanın ve ambalajın cezbedici özelliği ortadan kaldırılmış, kapalı dolaplarda, kişilerin doğrudan ulaşamayacağı, göremeyecekleri şekilde satışa sunulmalarıyla tütün kullanımının önüne geçilmesi amaçlanmaktadır.
Bu çerçevede, kanuni düzenlemeyi gerektiren alanlar Komisyonumuzda görüşülmüş, yaklaşık altmış saate yakın tartışmalar neticesinde, kanun teklifi Genel Kurulda görüşülmek üzere gönderilmiştir.
Şimdi, bazı değerli konuşmacı arkadaşlarımızın belirttiği gibi, sanki AK PARTİ hükûmetleri döneminde hekimlerin elleri kelepçeleniyor ve açlığa mahkûm edildiği düşünülüyor.
Sağlık Bakanlığının toplam verilerine baktığımızda, ülkemizde 183.847 hekim çalışmakta, bunların yaklaşık 27 bini özel sağlık kuruluşlarında çalışmaktadır.
İlgili kanunun 12'nci maddesi, yine, hekimlerin mesleklerini nerelerde icra edeceğini tanımlamaktadır.
Şimdi, bu yasa teklifiyle ilgili konuştuğumuzda, 15 Temmuz ihanetini ve 15 Temmuz ihanetinin sonuçlarını unutmamak lazım. Evet, sağlık çalışanlarını korumak hepimizin görevi ama görevlerini suistimal eden, sahte raporlarla, sahte sorularla bu sağlık hakkını suistimal eden hekimlere karşı da bu düzenlemenin yapılması kaçınılmazdır.
Yine, kendi şahsi kanaatimi belirtmek istiyorum. Değerli konuşmacılar hastanelerin verimliliğini, borç yükü altında olduğunu ifade ederken aslında birtakım çelişkili konuşmalar da beyan etmişler. Tabii ki hasta-hekim ilişkisi bir müşteri ilişkisi değildir, hastaneler kâr zarar eksenli organizasyonlar değildir ama gelir gider dengesinin kurulduğu modern işletmeler şeklinde yönetilmelidir.
Yine, ifade edilen düzenlemelerde yapboz tahtası hâline getirilmiş sağlık sisteminden bahsedildi. Sağlık işletmeleri, sağlık organizasyonları yaşayan bir canlı organizma gibi; her gün değişik ihtiyaçlara cevap verecek şekilde çalışma yapmamız gerektiği kanaatindeyim.
Bu duygu ve düşüncelerle Genel Kurulda görüşülecek konuların ülkemiz ve sağlık çalışanları için hayırlara vesile olmasını temenni ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)