GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 701 sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/4) ile İçtüzük'ün 128'inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:11
Tarih:30.10.2018

MHP GRUBU ADINA HALİL ÖZTÜRK (Kırıkkale) - Sayın Başkan, çok saygıdeğer milletvekilleri; görüşülmekte olan 6 sıra sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi'nin tümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Türkiye 15 Temmuz 2016 hain darbe teşebbüsü sonrasında olağanüstü hâl kapsamı içerisinde yaklaşık iki yıl geçirmiştir ve haklı sebeplerle 21 Temmuz 2016 tarihinde ilan edilen olağanüstü hâlle birlikte bu duruma özgü hukuki bir enstrüman olan olağanüstü hâl kanun hükmünde kararnameleri çıkarılmaya başlanmıştır. Bugüne kadar 30'un üzerinde kanun hükmünde kararname çıkarılmıştır. OHAL 19 Temmuz 2018 tarihinde, hepimizin bildiği üzere, sona ermiştir. Sayın Genel Başkanımız ve Milliyetçi Hareket Partisi 15 Temmuz sonrasında ülkesinin, devletinin ve milletinin yanında yer alarak gerek FETÖ gerekse PKK vesair terör örgütleriyle mücadelede yol gösterici olmuş, bu yönde atılan adımlara geçmişte olduğu gibi destek olmaya devam etmiştir, bugün görüştüğümüz teklife de yine destek olacağımızın bilinmesini isteriz. Bu bakımdan, her alanda terörle mücadele konusunda hassasiyetimiz ve duyarlılığımız en üst seviyededir.

Saygıdeğer milletvekilleri, Sayın Genel Başkanımızın ve Sayın Cumhurbaşkanının FETÖ ve diğer terör örgütleriyle mücadele etme noktasındaki azim ve karalılıkları tüm kurumlarda da zafiyet vermeden sürmelidir. Bakıldığında hâlâ "kripto damar" olarak tabir edilen FETÖ'cü yapıların bulundukları mesleki kisveleri altında devlet ve milletimizin bekasına yönelik zarar verici her türlü faaliyeti sürdürdükleri kamuoyunda apaçık bir dille ifade edilmektedir. Ancak, öte yandan hâlâ haksız yere FETÖ'cülükle suçlanan birçok insanımız haklı olduklarını da ispatlamaya çalışmaktadır. FETÖ'yle mücadelede haklılıkları ortaya çıkan insanlarımıza âdeta kaplumbağa hızıyla iadeiitibar yapılmaktadır.

Tam bu noktada, Olağanüstü Hâl İşlemleri İnceleme Komisyonu çalışmalarına baktığımızda, 80'i raportör, bunların içerisinde hâkim, uzman ve müfettiş olmak üzere toplam 250 personelle bu görevi yürüttüklerini görmekteyiz, ki Olağanüstü Hâl Komisyonu, yine her şeye rağmen, daha da süratli çalışması gerekirken biraz daha personel ilavesiyle sanırım bu hızını daha da artıracaktır.

22 Aralık 2017 tarihinden itibaren karar verme sürecine başlamış olan komisyon tarafından 5 Ekim 2018 tarihi itibarıyla verilen karar sayısı 2.300'ü kabul, 33.700'ü ret olmak üzere toplam 36 bindir. 5 Ekim 2018 tarihi itibarıyla komisyona yapılan başvuru sayısı 125 bin civarındadır. Komisyon tarafından verilen karar sayısı dikkate alındığında, incelemesi devam eden başvuru sayısı hâlâ 89 bin civarındadır. Bu rakamlardan da görüleceği üzere, komisyon haftada 1.200 tane karar verebilmekte, diğer yandan da haklarında olumlu karar verilen kamu görevlileriyse iadeyi beklemektedir. FETÖ'yle mücadele edilirken suçsuz insanların hayatlarını zindana çevirmek yanlıştır ve adalet anlayışını da sarsmaktadır.

Saygıdeğer milletvekilleri, vatandaşlarımızdaki korkuyu ortadan kaldırmak gerekmektedir. FETÖ'yle mücadelede mevcut strateji, personel sayısı, altyapı ve istihbari bilgilerin amaca göre yetersiz kaldığı değerlendirmesine son verecek önlemler derhâl, seri şekilde alınmalıdır. Artık, bugünümüzden yarına daha kapsamlı ve kalıcı, daha hakkaniyetli ve somut planlamalarla etkin bir mücadele sürdürülebilmelidir. Bu bakımdan, OHAL'in ardından, FETÖ başta olmak üzere tüm terör örgütleriyle mücadelenin sekteye uğramaması için yasal çalışmaların hız kazanması hayati derecede önemlidir ve bunlar yapılırken de Milliyetçi Hareket Partisinin terörle mücadele konusunda defalarca dile getirdiği şu önerileri tekrardan ifade ediyorum ve dikkate alınmasını arzu ediyorum.

1) Terörle mücadele yalnızca teröristle mücadele anlamına gelmemektedir; bu gözden kaçmamalıdır.

2) Terörle mücadele, terörün ön aldığı süreçte gösterilen günlük tedbirler değildir. Terörle mücadele konsepti mutlaka oluşturulmalıdır.

3) Bu konseptten çıkacak terörle mücadele stratejisi ortaya koyulabilmelidir.

4) Bu stratejinin, başta Hükûmet olmak üzere ülkemizdeki bütün unsurlara görev yükleyen terörle mücadele siyaseti de oluşturulmalıdır.

5) Toplumsal ittifak oluşturulmalı, bu çerçevede kitle kazanma araçları programı devreye sokulmalıdır.

6) Terörün içten ve dıştan alabileceği bütün destekler kesilmeli ve bu eylem planı hayata geçirilmelidir.

7) Terörle mücadelede mutlak tedbirlerle birlikte güvenlik güçlerini yeniden eğitecek eğitim ve icra programları desteklenmelidir.

Tüm bunların yanı sıra belki de Terörle Mücadele Yasası, Türk Ceza Yasası ve İç Güvenlik Yasası gibi yasalarda da gerekli bazı düzenlemelerin bir kez daha gözden geçirilmesi gerektiği kanaatindeyiz. Çünkü hâlen, az önce de ifade ettiğim gibi, FETÖ'yle mücadelede devlet aklının topyekûn, ortak hareket ettiğini söylemek mümkün değildir. Sınırlı sayıda, kısıtlı sayıda devlet ve siyaset adamının gayret ve çabalarıyla bu süreçte başarı ve hakkaniyet gerçekleşemeyecektir. Biriken sosyal maliyet, devlete karşı yükselen ön yargılar, toplumsal tabana yayılan mağduriyetler hâlâ devam etmektedir. Bu bakımdan, FETÖ'nün kökünün kazınması için suçluların hesap vermesi kadar fikir, kanaat ve eylem liderlerinin yakalanıp mahkeme önüne çıkarılması önemlidir. Mağdurların hakkı korunmakla birlikte, suç ve suçlulara kesinlikle, kati surette hoşgörü gösterilmemelidir. FETÖ'cü hâkim ve savcıların adalet ve hukuka vermiş oldukları tahribatları gidermek adına adımlar atılmalıdır. Önüne gelene "FETÖ'cü" denilerek asıl FETÖ'cülerin unutturulması, kripto damarın muhtemel tuzak ve tahrikleri artık engellenebilmelidir. Sürekli dile getirdiğimiz üzere, FETÖ terör örgütünün, malumunuz olduğu üzere, birden fazla ayağı var. Sırasıyla, Türk Silahlı Kuvvetleri, Emniyet teşkilatı, iş dünyası, siyaset kurumu, siyasi partiler olmak üzere FETÖ terör örgütü sızma yapmış her yere. O bakımdan, bunların gün yüzüne çıkarılması hayati bir zorunluluktur. "Yurtta Sulh" isimli darbe konseyinin, asker ve sivil kimlerden oluştuğu ve darbe girişimi öncesi kimlerle irtibatlı olduğu ortaya çıkarılmalıdır. Bu gerçekleştiğinde en somut delil de ortaya çıkmış olacaktır.

Kıymetli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz Olağanüstü Hâl Kanunu kapsamında çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerle ilgili zaman zaman Batılı ülkelerden -mesela, Fransa gibi- örnekler verilerek kıyaslamalar yapılmaktadır. Oysa Fransa, Türkiye değildir. Türkiye'nin ciddi sınır güvenliği sorunu, otuz yıldır devam eden terör sorunu, ülkemizin içinde bulunduğu coğrafya o örnek verilen ülkelerde yoktur. Dolayısıyla, yapılan karşılaştırmalar bu açıdan bakıldığında anlamını yitirmektedir. Öte yandan, ülkemizde yaşanan terör saldırılarında canını kaybedenler için bu Batılı ülkeler kılını kıpırdatmazken kendi ülkelerinde yaşanan en küçük olaylarda dahi bütün dünyayı ayağa kaldırmaktadırlar. Ülkemize karşı uygulanan bu çifte standart, hepimizin gözlerini açıp millet olarak birbirimize kenetlenmemizi ve güçlü geleceğimizi birlikte inşa etmemizi gerektirmektedir. 15 Temmuzda ülkemiz çok ciddi bir eşikten dönmüştür. Otuz yıldır mücadele ettiğimiz PKK terörünün yanına bir de kurumlarımızın kılcal damarlarına kadar sızan hain FETÖ terör örgütü eklenmiştir.

Saygıdeğer milletvekilleri, bakınız, bu FETÖ terör örgütüne benzer bir terör örgütü Irak'ta "Kesnizani tarikatı" adıyla örgütlenmiş ve devletin bütün birimleri bu örgüt sayesinde hareketsiz kılınmış ve Amerika'nın Irak'ı işgalinde bu terör örgütü, bugün FETÖ'nün Türkiye'ye yapmak istediğinin aynısını yaparak, devletin ayaktaki birimlerini, dinamik birimlerini ortadan kaldırarak işgalin gerçekleşmesine sebebiyet vermiştir. Bugün, FETÖ terör örgütünün kripto damarları hâlâ capcanlı ve mevcudiyetini korumaktadır. Şayet bugün bizler, Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türkiye'de yönetim mekanizması içerisinde yer alan kamu görevlileri ciddi manada bu işe eğilmezse bu terör örgütü her geçen gün kendisini yeniden toparlayacak ve bundan sonra belki "FETÖ" adıyla değil ama bir başka ad ve nam altında Türkiye Cumhuriyeti devletini ele geçirmek için, Türkiye'yi Amerika'nın 52'nci eyaleti yapmak için mücadelesini sürdürmeye devam edecektir.

Bugün konuşulan nedir? Bugün konuşulan şudur: Bugün, 15 Temmuzun ne anlama geldiği, hangi anlamı ihtiva ettiği konuşulmamakta; aksine, 15 Temmuzdan sonraki uygulamaların siyasi sonuçları üzerinde birtakım tartışmalar yürütülmektedir. 15 Temmuzda önemli bir darbe girişimi Türk milletinin feraseti, yerli ve millî asker ve polis sayesinde atlatılmıştır. Bunu görmezden gelmemiz hayatın olağan akışına aykırıdır. Bunu hepimiz göreceğiz, bunu hepimiz bileceğiz. Günlük siyasi çekişmelerle, günlük siyasi polemiklerle devletin bekasını akamete uğratacak tavır, davranış, hâl, söz ve eylem içerisinde bulunmayacağız. Devlet bizim. Bizim gidecek başka bir yerimiz yok, bizim gidecek başka bir coğrafyamız yok.

Terörün şakası yoktur değerli milletvekilleri. Ülkemizin bu konuda çok acı hatıraları var, bunu hepiniz çok iyi biliyorsunuz. Ülkemiz bu jeopolitik, jeostratejik konumu itibarıyla geçmişte olduğu gibi bugün de yarın da bu saldırıların hedefi olmaya devam edecektir ama -affedersiniz, bir söz var, düşman düşmanlığını yapacaktır- Türk milletinin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin mensupları olarak bizler de buna karşı her zaman duyarlı, her zaman uyanık, her zaman hazırlıklı olmaya devam edeceğiz ve etmek zorundayız çünkü bizim gidecek başka bir vatanımız, başka bir ülkemiz yok.

Değerli milletvekilleri, şimdi, önemli bir konu da şu: Terörle mücadelenin her alanda etkin ve zafiyet tanımayacak bir şekilde sürdürülebilmesi adına -bakın, bu çok önemli, özellikle AK PARTİ milletvekili arkadaşların dinlemesini arzu ediyoruz- terörle mücadelenin sürdürülebilmesi açısından belki de tek çatı kabul edilebilecek yeni bir kurumsal yapının ortaya konması lazım. Bugün baktığınızda bir bakanlığın terörle mücadelede, FETÖ'yle mücadelede, açığa almada veya ihraç etmede farklı kriterleri, bir başka bakanlığın ise çok daha farklı kriterleri uyguladığını görüyoruz. Diğer kurumdan ihraç olan ama aynı koşulları taşıyan, aynı özelliklere sahip bir başka bakanlıktaki bu kişilerin açığa dahi alınmadığını gördüğümüz zaman bu konuda kamu vicdanı ciddi manada yara alıyor. İşte bunun için bir başkanlık mı kurulur yoksa bir bakanlığın içerisinde bir genel müdürlük mü kurulur, bu bütünüyle o birime devredilmeli ve o birim üzerinden FETÖ'yle mücadele etkin bir şekilde yürütülmeye devam edilmelidir. FETÖ'nün siyasi partisi yoktur, FETÖ'nün din anlayışı yoktur, FETÖ'nün siyaset anlayışı yoktur. FETÖ her yere sızmıştır, siyaset kurumuna da sızmıştır. O yüzden siyaset kurumu içindeki FETÖ temizliğinin siyasi partilerle beraber topyekûn yapılması lazımdır. Bu konuda Sayın Cumhurbaşkanının özellikle ciddi manada... Bizim tabii ki Milliyetçi Hareket Partisini bir kenara koyuyoruz çünkü Milliyetçi Hareket Partisi kurulduğu günden beri, öteden beri FETÖ'yle her zaman düşman olmuştur, her zaman mesafeli olmuştur, FETÖ terör örgütünün ne lideri Fetullah Gülen'le ne herhangi bir örgüt mensuplarıyla bir an olsun karşı karşıya, yan yana, göz göze gelmemiştir. Bu, önemli bir gerçektir. (MHP sıralarından alkışlar)

Ben Hükûmet kanadında Sayın Cumhurbaşkanının ortaya koyduğu azim, kararlılık ve duruşun bütün kamu kurumlarına sirayet etmesini, yayılmasını ve aynı şekilde, aynı dirayetle, aynı kararlılıkla ve süreklilik içerisinde bu mücadelenin devam etmesini arzu ediyorum. Bu mücadelenin bir akamete uğratılması hâlinde, uğraması hâlinde, inanın, yapılacak çok şey var ama geç kalmış olabiliriz.

15 Temmuzu unutmayalım. 15 Temmuzda ne olduğunu anlatmaya gerek yok. Bu yüce Meclis çatısı altında bizim ne yaptığımıza, buradaki her siyasi partiden arkadaşların gelip burada "Bu ülkeyi Amerika'nın 52'nci eyaleti yapmayacağız." diye direndiklerine bu millet, bu Türkiye Büyük Millet Meclisi mensupları şahit oldular. Bundan sonra da bizim yapacağımız odur.

FETÖ'cü generalin rütbesi sökülmüş. Ne yapılacaktı? Rütbe üstüne rütbe mi takılacaktı? Elbette ki rütbe sökülecekti, sökülmeye de devam edilecektir. Kim olursa olsun, devlete, millete, onun bekasına kastedemez. Bu, ister general olur ister emniyet amiri olur ister siyasetçi olur ister öğretmen olur ister sağlık memuru olur, kim olursa olsun. Herkes hukuk çerçevesi içerisinde bu ülkenin kurallarına, kanunlarına riayet etmek zorunda ve mecburdur. Hiç kimse ama hiç kimse anayasal düzeni değiştirmeye kalkışmamalı. Eğer kalkışırsa rütbesi de sökülecektir, sökülmelidir, kamudan ihraç da olacaktır. Ayrıca, eğer işlemiş olduğu eylem, fiil Türk Ceza Kanunu bakımından suç teşkil ediyorsa cezasını da görecektir. Hiç kimsenin ama hiç kimsenin suç işleme hürriyeti yoktur. Herkes kanuna, nizama, Anayasa'ya uygun davranmakla yükümlüdür.

Saygıdeğer milletvekilleri, bizlerin millet olarak sahip olduğu yaşama ve gelişme azmi, tarihî tecrübe ve istiklalimize olan düşkünlüğümüz bizim en büyük sermayemizdir. Sıkıntılı günlerimizin geride kalması da bu sosyal sermayemizin gücüyle olacaktır. Genel Kurulumuz bugüne kadar yayınlanan kanun hükmünde kararnameleri siyasi denetime tabi tutmakta, Milliyetçi Hareket Partisi de bu anlamda yapıcı desteğini sürdürmeye devam etmektedir. Ülkemizin ve milletimizin bekası, güçlü yarınları için el birliğiyle hareket etmenin olumlu sonuçlarını yine birlikte göreceğiz ve yine FETÖ'yle mücadele etmeye devam edeceğiz. FETÖ'yle mücadelenin akamete uğramaması için; sadece FETÖ değil, her türlü terör örgütüyle mücadele noktasında Milliyetçi Hareket Partisi misyonu gereği dün olduğu gibi bugün de yarın da devletine, hükûmetine destek olmaya devam edecektir diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sağ olun, var olun. Allah'a emanet olun. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.