| Konu: | HDP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 11 |
| Tarih: | 30.10.2018 |
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bir devletin hukuk devleti olmasının veya bu bağlamda, insan haklarına saygı gösterildiğinin ölçülerinden bir tanesi ve başında, cezaevlerindeki insan hakları ihlalleri gelir. Zira cezaevinde bulunan tutuklu ve hükümlüler bir vesileyle ceza sisteminin karşısında durmuşlardır, tutuklanmışlardır ve cezaevindedirler. Yine, bizim mevzuatımıza göre de onların ruh ve beden sağlıklarını korumak sonuçta bu sistemin temel görevi. Yani, evet, içeride kalacaklar, tutuklu kalacaklar ama beden ve ruh sağlıklarına da biz özen göstereceğiz.
Şimdi, uzun zamandır cezaevlerinde sistematik bir biçimde insan haklarının ihlal edildiği konusunda bu kürsüde konuşmalar yapılıyor, ben de yaptım, geçtiğimiz dönemde de yaptım bu konuşmaları fakat maalesef bunların bir karşılığı olmadı.
Şimdi, siyasi iradeden çekinmeyen, siyasi iradenin eğilimi konusunda bir ışık almayan gerek yargı gerekse idari makamlar bu kurumlarda insan haklarını ihlal etmeye devam ederler. Maalesef, şu anda, bütün uluslararası raporlarda Türkiye'deki cezaevleri yaygın ve sistematik insan haklarının ihlal edildiği mekânlara dönüştü. Cezaevleri bir intikam aracı değil, bir öç alma mekanizması değil. Orada düşmanlarımız kalmıyor, orada yurttaşlarımız kalıyor, bu cumhuriyetin yurttaşları kalıyor. Dolayısıyla cezaevlerinden yükselen bu sese bu Parlamentonun bir kulak vermesi lazım.
Evet, çok ağır hastalar var, sayıları 800'den fazla, binden fazla hasta var. Bunların 400'den fazlası ağır hasta, tedavisi mümkün değil, Kalıcı ve sürekli hastalıkları var. Ancak Adli Tıp Kurumu maalesef, yasanın 16'ncı maddesinden kaynaklı nedenle görevini kötüye kullanıyor, çok açık bir biçimde kötüye kullanıyor. Bu 16'ncı madde bu şekilde durduğu müddetçe insanlar cezaevlerinde, tedavi olmadan ölmeye devam edecekler. Bir vesileyle üniversite hastanesinden rapor alan hasta yeniden adli tıbba gitmesi lazım, bizzat gitmesi lazım, o hasta hâliyle gitmesi lazım. Bunun yıllar aldığını biliyoruz, İstanbul'a gittikten sonra da aylarca cezaevinde veya hastane koğuşlarında beklediklerini biliyoruz. E, buna ne hakkımız var bizim?
Bakın, Sise Bingöl -yakınlarıyla ben de konuştum- 80 yaşında bir kadın, çocuklarının ismini hatırlamıyor ama adli tıp bu kadına, Bingöl'deki hastane raporuna rağmen, "Tek başına kalabilir." raporu verdi çünkü onu düşman görüyor, o kadını, Muşlu bu kadını düşman görüyor, bu anlayış var, yurttaş değil, madem suç işlemiş içeride ölsün.
Koçer Özdal, kanser hastası, daha geçtiğimiz haftalarda Ankara'daki hastanede öldü. Ağır hasta, kanser, bilinmesine rağmen, raporu olmasına rağmen tahliye edilmedi. Bakın, bütün insan hakları belgelerinde onurlu ölme hakkı vardır, onurlu ölme hakkı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Bu Parlamentonun buna saygı göstermesi lazım.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)