GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:5
Tarih:09.10.2018

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Tekrar, yeni görevinizde başarılar diliyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü değişikliğiyle ilgili 3'üncü madde üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum.

Evet, bu İç Tüzük teknik değişiklikler içeriyor. Zorunlu olarak yapılması gereken değişiklikler var çünkü mühürsüz bir şekilde geçirilen Anayasa ve bizim yürürlükte olsa dahi tıpkı 12 Eylül Anayasası gibi meşru olarak kabul etmediğimiz bu Anayasa gereği, ortada bir hükûmet, Bakanlar Kurulu, tasarı, kanun tasarısı, başbakan olmadığı için İç Tüzük'te geçen bu ifadelerin değiştirilmesi gerekiyordu, bununla ilgili değişiklikleri yapıyoruz. Bu İç Tüzük değişikliği de gösteriyor ki -aslında bu süreç içerisinde yaşadığımız pratikler- adına, literatürde olmayan, "Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi" dediğiniz, sizin bile adını zaman zaman farklı söylediğiniz bu ucube sistem sürdürülebilir değil. Ki biz, özellikle yaşadığımız ekonomik krizde, 12 liraya marketlerde, pazarlarda domates gördüğümüzde, her gün gelen şehit haberleriyle bunların sebebinin bu rejim olduğunu biliyoruz. İç Tüzük değişikliği de aslında bize bu rejimin sürdürülebilir olmadığını gösteriyor. Neden gösteriyor? Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi dediğiniz sistemin 3 şeyi eksik arkadaşlar. Onlar ne? Bir, cumhurbaşkanı yok. Neden yok? Çünkü Cumhurbaşkanı dediğiniz kişi bir partinin başkanı, cumhurun başkanı değil. Eskiden olduğu gibi, Cumhurbaşkanı diye tarif ettiğimiz, tarafsız, bütün cumhuru kucaklayan bir kişi yok maalesef ortada. İkincisi, hükûmet yok. Neden yok? Yürütme sadece bir kişiden oluşuyor ve yürütme işlemini onun atadığı teknokratlar, bürokratlar, kurullar, ofisler vesaire yürütüyorlar, ortada bir hükûmet yok bizim hükûmet diye adlandırabileceğimiz. Bir diğer şey de sistem yok. Neden yok? İşte, bu İç Tüzüğü tartışırken bakıyoruz, uluslararası anlaşmaları kim teklif edecek, nasıl teklif edecek? Efendim, sözlü soru sorulmayacak ama bakanlar gelecek.

Özgür Grup Başkan Vekilimizin de söylediği gibi, biz bu Anayasa'yı konuşurken hep diyorduk ki: "Ya, niye bu denetim yollarını azaltıyorsunuz, yok ediyorsunuz?" "Ya, bakan gelmeyecek ki, kuvvetler ayrılığı olacak. Olmayan bakana nasıl soru soracaksınız?" diyordunuz. Hâlbuki önceki dönemde, işte, bizim Ömer Fethi Vekilimiz bölgesiyle ilgili sorular soruyordu. Örneğin, geliyordu işte Sayın Kurtulmuş burada, Niğde'nin ne sorunu var, sokak sokak öğreniyordu, cevaplıyordu ve milletin Meclisi gerçek anlamda görevini yerine getirebiliyordu ama bunu ortadan kaldırdınız. Şimdi diyorsunuz ki "Bakan gelsin." E, tabii, gelsin, bizim burada çıkaracağımız yasayı onlar uygulayacaklar. Uygulamadan kopuk bir yasal düzenleme yapılması çok da mümkün değil, ki bu zaten öngörülerek zamanında bu parlamenter demokratik sistem en uygun sistem olarak getirilmiş, bu ülkede yerleşmiş. Belli bir deneyimden, süzgeçten geçirilmiş, en uygun sistem olarak gelmiş. Fakat siz bugün bunu kaldırarak 16 Nisan referandumunu OHAL baskısı altında valilerin çoğu zaman köy köy dolaşıp tehdit ettikleri ve bütün devlet imkânlarını kullandığınız bir ortamda, üstelik kanuna aykırı bir şekilde mühürsüz pusulaları da kabul ederek geçirdiniz ve şimdi de bu çıkmazı hep birlikte maalesef yaşıyoruz.

Burada birçok, daha doğrusu şöyle söyleyeyim, Meclisin birinci grup ve dördüncü grubundan konuşan hatipler dediler ki: "Bu sistemle Cumhurbaşkanına cezai sorumluluk getirdik. Şöyle oldu, böyle oldu." Allah aşkına yani "Cumhurbaşkanına cezai sorumluluk getirdik." diyorsunuz, bunun uygulanabilir olduğunu düşünüyor musunuz? Yani uygulanmasını imkânsız hâle getirdiğiniz ve 400 vekilin oyu olmadan suçlandıramadığımız bir Cumhurbaşkanı varken nasıl "Cumhurbaşkanına cezai sorumluluk getirdik." diyebiliyorsunuz, hakikaten aklımız almıyor bunu.

Bu sistem daha yürürlüğe girmeden, aslında tam anlamıyla uygulanamadan iflas etmiştir, bu bunun göstergesidir. Bu İç Tüzük değişikliği de bunun göstergesidir, yaşadığımız bütün sıkıntılar da bunun göstergesidir. Biz diliyoruz ki aynı uzlaşmayla bu ülkeyi yeniden her anlamda, ekonomik olarak, sosyal olarak, adalet bakımından, hukuk bakımından, yargı bağımsızlığı bakımından, demokrasi bakımından, eğitim bakımından -ne sorun varsa- refaha ulaştırmak ve iyi seviyeye getirmek için hep birlikte Anayasa'yı bütün darbe mahsullerinden arındırarak yeniden parlamenter demokratik rejime çevirelim ve ona göre demokratik bir İç Tüzük de yapalım diyorum.

Bütün Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kayışoğlu.