| Konu: | Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 5 |
| Tarih: | 09.10.2018 |
AK PARTİ GRUBU ADINA CENGİZ AYDOĞDU (Aksaray) - Sayın Başkan, yeni dönemdeki görevinizde başarılar diliyorum, hayırlı uğurlu olsun.
Kıymetli arkadaşlar, İç Tüzük'ü değiştiriyoruz. Hemen hemen bütün hususlara değindi arkadaşlar. Esasen, ülkemizin girdiği süreçte yaşadığımız Anayasa değişikliğinin ve yüce Meclisin son yıllarda uyguladığı teamüllerin İç Tüzük'e işlenmesini ihtiva eden teknik bir değişiklik yaptık. Bu itibarla, İç Tüzük'ten ziyade Parlamentoyla ilgili, Parlamentonun dayandığı ruhla ilgili ve "İç Tüzük'le esasen ne yapıyoruz?"la ilgili birkaç hususu arkadaşlarımla paylaşmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, şimdiyi, şu anı, yaşadığımız anı himaye edip değerlendiren, kıymetlendiren, bizim bu anın farkında olmamızı sağlayan şey ebediyet duygusudur, sonsuzluk hissidir ki fikirler ve mefkûreler de o sahada işlenir, orada fikir üretiriz. Oraya da çoğunlukla günlük siyaset sirayet edemez. İnsanın yaradılışı gereği orası ebediyetin bize bir hediyesidir, orada uzun vadeyi düşünürüz; ülkemizin, milletimizin, şahsımızın, ailemizin geleceğini düşünürüz, geçmişini düşünürüz. Bu çerçevede baktığımızda, parlamento, başlangıcından beri -ki İngiltere'de başlamıştır bu- milletlerin, halkların, kalabalıkların parlamentoda temsil edildikleri an kendilerini ulus olarak, millet olarak hissettikleri yerdir; kalabalıkların devlet katında devletin sorumluluğunu paylaştıkları yerdir; devletin, yönetimin, egemenin yönetim tekelinin kırıldığı yerdir; halkın talepleri ile egemenin buyruğunun çakışıp uygulama sahasının, rızanın imal edildiği yerdir. Bu itibarla parlamentonun iki önemli vasfı vardır: Birisi, açıklık, aleniyet; ikincisi, müzakere. Böylece devletin kudretini halkın acziyetiyle dengeleriz. Halkın acziyeti burada o kadar güçlü bir şeydir ki devletin kudretini hizaya sokar. Bu itibarla müzakere, devletin yönetim kabininin halka açılmasıdır, devletin yönetim mahremiyetinin, yönetim sırrının çözülmesidir, o sırrın ifşa edilmesidir. Parlamentolarda uzlaşma şart değildir ancak müzakere şarttır. Çok zaman uzlaşma olmaz, uzlaşmayı çok yüceltiriz. Uzlaşma her zaman kazan-kazan şeklinde olmaz, çoğunlukla, hatta ekseriyetle kaybet-kaybet şeklinde olur. Karşılıklı eşit memnuniyetsizliklerle uzlaşırız, parlamentonun özü budur yani halkın gerçeğinin, ürettiği gerçeğin devlet katında güncellenmesidir. Alman filozofu Immanuel Kant buna "hakikatin güncellenmesi" diyor; müthiş bir tabir, müthiş bir deyiş. Bizim dünyamızda da Cüneyd-i Bağdadî mesela "Bizim işimiz ezelî olanı zamana bağlı olandan ayırmaktır." diyor, "Gelip geçici olanı, aktüel olanı kalıcı olandan ayırmaktır." diyor. Rahmetli Tanpınar, hocası Yahya Kemal'den ilhamla "Millet dediğimiz şey, medeniyet dediğimiz şey devam ederek değişir, değişerek devam eder." der ve aslolan devamdır. Parlamento milletin bu devam eden tercihinin bir şekilde müzakere tekniğiyle kanun hâline gelmesidir, yasa hâline gelmesidir. Montesquieu'nun "yasaların ruhu" dediği şey de budur; milletlerin teamülleri, gelenekleri, görenekleri, örfleri, âdetleri esasen hukukun kaynağıdır ve o kaynak halkın seçilmiş temsilcileriyle buraya gelir, burada egemenin ihtiyacı olan teknikle birleşir.
Rahmetli Ali Fuat Başgil demişti ki: "Parlamentoda iki şey önemlidir. Bir, Parlamento bir murakabe organıdır, denetim organıdır; iki, itimat organıdır, güven organıdır." Belki duymuşsunuzdur, Duguit diye bir hukukçumuz var, bu anlamda diyor ki: "Parlamento tekniğin, yönetim tekniğinin sağduyuyla denetlenmesidir." Sağduyuyu nasıl inşa edeceğiz? Müzakereyle inşa edeceğiz.
Bu itibarla kıymetli kardeşlerim, İstiklal Harbi'ni yapan bir Meclis Türkiye'deki bütün güçlerin kaynağıdır. Türkiye'de devlete ait hangi kurum hangi gücü kullanırsa kullansın bu Parlamento açık olduğu sürece onun kaynağı burasıdır çünkü bizim Parlamentomuz İstiklal Harbi'ni yaparken bir şekilde bu meşruiyeti Cenab-ı Hak bize bahşetti.
Evet, Parlamentomuzun açılışı padişah buyruğuyladır ancak yaşadığımız tarihî macera Türk milletine öyle büyük bir kader lütfetti ki çektiğimiz acılardan, çektiğimiz sıkıntılardan... O koskoca devletimizi kaybettik, burada ocağımızı su bastı, bir oturumluk yeri zor kurtardık, cumhuriyeti ilan ettik, istiklalimizi kazandık ve bunu Parlamentoyla yaptık ve çok az millete nasip olacak bir şekilde bizim Parlamentomuz cumhuriyetin başından itibaren çok mukaddes, çok haklı, çok özlü ve şanlı bir şekilde... Bu anlattığımız yasaların ruhu, millî iradenin tecelligâhı, bütün bunlar, bir şekilde milletin ölümden kurtarılması; Türk milletinin var olma, yok olma mücadelesinin verildiği yer olarak çok talihli bir Parlamentoya sahip olduk.
İç Tüzük'ü konuşurken Parlamentonun bu kıymetli hususuyla beraber bir konuyu da arz etmek istiyorum. Bizim Anayasa'mızda bir milletvekili tarifi yoktur. Bunun siyaset biliminde en bilineni, en çok kabul göreni Almanların 1921 Weimar Anayasası'nda yaptığı tanımdır, aynen şöyledir: "Milletvekili, bütün halkın temsilcisidir, yalnızca kendi vicdanına karşı sorumludur ve hiçbir direktifle bağlı değildir." Bizim siyasi geleneğimizin, bizim siyasi uygulamamızın pek aşina olmadığı, uygulamada da zaman zaman uzak durduğumuz bir husustur bu.
Kürsü dokunulmazlığının -İç Tüzük'ü konuşurken bunu söylemeden geçmek olmaz- esası milletin iradesinin Parlamentoya yansımasının ve bunun tasarruf tarzının konuşulmasıdır, milletin dokunulmazlığının konuşulmasıdır. Bu itibarla bizim İç Tüzük'ümüz, kanun değildir, anayasa da değildir, ikisinin arasındadır, "Sessiz anayasadır." demişler; milletvekili dokunulmazlığının, kürsü dokunulmazlığının, milletvekilinin ifade özgürlüğünün garantisidir.
Kıymetli milletvekilleri, iç tüzük netice itibarıyla bütün parlamentoların, dünyadaki bütün demokrasilerin kabul ettiği şekliyle parlamentoların kendi iradeleriyle yaptıkları bir kanuni düzenlemedir ve Meclis, İç Tüzük'ünü yapmakla bir nevi usuli özerkliğini, usuli muhtariyetini, usuli bağımsızlığını korur. İç Tüzük'ü Meclis kendisi yapar ve Cumhurbaşkanlığı onayına tabi değildir, Parlamento kararı şeklindedir.
Yeni İç Tüzük'ümüzün milletimize, Meclisimize hayırlı olmasını diliyorum, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Aydoğdu.