| Konu: | CUMHURİYET HALK PARTİSİ GRUBU ADINA GRUP BAŞKANVEKİLİ YALOVA MİLLETVEKİLİ MUHARREM İNCE?NİN; CUMHURİYET BAYRAMI KUTLAMALARINDA TOPLANTI, GÖSTERİ VE SEYAHAT ÖZGÜRLÜKLERİNİN KULLANILMASINI ENGELLEDİĞİ, HALKA ŞİDDET UYGULAYAN KAMU GÖREVLİLERİNİ HİMAYE ETTİĞİ VE KAMU GÜCÜNÜ KULLANARAK VATANDAŞLAR ÜZERİNDE BASKI UYGULADIĞI İDDİASIYLA İÇİŞLERİ BAKANI İDRİS NAİM ŞAHİN HAKKINDA GENSORU AÇILMASINA İLİŞKİN ÖNERGENİN ÖN GÖRÜŞMELERİ |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 26 |
| Tarih: | 20.11.2012 |
MHP GRUBU ADINA ALİM IŞIK (Kütahya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu tarafından 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'nın halk tarafından gerçekleştirilen kutlamalarında toplantı ve gösteri özgürlüğüyle seyahat özgürlüğü gibi en temel özgürlüklerin kullanılmasını engellemeye çalışan, halka şiddet uygulayan kamu görevlilerini yönlendiren ve himaye eden, cumhuriyetin temel ilkelerini benimseyen yurttaşlar üzerinde kamu gücü kullanarak baskı oluşturacak girişimlerde bulunarak görevini kötüye kullanan Sayın İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin hakkında verilen gensoru önergesi üzerinde grubum adına söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin başında, Türkiye genelinde yaklaşık yetmiş gün önce başlatılan açlık grevlerinin İmralı'dan gelen bir mesajla sona erdirildiği iki gün önce, aynı gün PKK terör örgütü tarafından şehit edilen Jandarma Üsteğmen Gökhan Korkut, Jandarma Üstçavuş Mehmet Bostancı, Jandarma Üstçavuş Bekir Çavuş, Jandarma Çavuş Nihat Gün, Jandarma Uzman Çavuş Bilal Akgün ile bir hafta önce meydana gelen helikopter kazasında hayatlarını kaybeden 17 şehidimize Allah'tan rahmet, kederli ailelerine ve aziz Türk milletine başsağlığı diliyorum, "Ruhları şad olsun." diyorum. Açlık grevinin bitirildiği aynı gün yeni şehitlerimizin verilmesinin ardında yatan gerçeklerin aziz Türk milletine açıklanma zorunluluğunu bu vesileyle hatırlatmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, Sayın Genel Başkanımızın ifadeleriyle, cumhuriyetin ne anlama geldiğini ve bu amaçla yapılan kutlamaların bir şekilde, sebebi ne olursa olsun, engellenmesinin Türk milletine yapılmış çok büyük bir haksızlık olduğunu ifade etmek istiyorum. Cumhuriyet ateşle girdiğimiz imtihandan zaferle çıktığımız İstiklal Harbi'mizin tacı, unvanı ve ilelebet yaşayacak son kararıdır. Cumhuriyet, kutsiyetimize ve her türlü hayat hakkımıza göz koyan bedbahtlara karşı şehit kanlarıyla harcı karılmış, hayranlık verici bir değerdir. Cumhuriyet, kimliğinden, tarihinden ve kültüründen aldığı güç ve ilhamla millî devlette karar kılan Türk milletinin ilelebet var olacak soylu iradesidir. Hâkimiyetin sonsuza kadar milletimizin tertemiz varlığında somutlaştığının ve temerküz ettiğinin garanti ve kayıt altına alınması cumhuriyetin ilanıyla gerçekleşmiştir. Bu tarihî mutabakat kesin bir hükümdür, bunun asla tartışmaya açık bir tarafı yoktur. Türk milletinin akan kanları, semada yankılanan "Allah! Allah!" nidaları ve topraklarımızın her karışında bulunan aziz şehitlerimizin ruhları varlığımızın güvencesi, cumhuriyetimizin ebedî muhafızlarıdır. Türk milleti ateşin karşısına inancıyla dikilmiş ve kesinlikle geri adım atmamıştır. 29 Ekimde ilanı yapılan millî hâkimiyet, boyunduruk altında tutmak için hazırlanmış esaret zincirlerini eritmiş, varlığımıza geçirilmeye çalışılan prangaları parçalamıştır. Şurası bir gerçektir ki, milletimize ait olan bir bayramın nasıl ve ne şekilde kutlanacağının çatışma ve gerginliklere konu olması hiç doğru olmamıştır. Özellikle AKP zihniyeti, bugüne kadar 23 Nisanı hırpalamıştır, 19 Mayısın ruhunu zedelemiştir, 30 Ağustosun emanetini aşındırmıştır. Şimdi, 29 Ekimi alınan istihbaratlar gereğ sabote etmiştir ve maalesef bu amaçla yaşanan olaylar, aziz milletimize ve Türkiye Cumhuriyeti devletine yakışmamıştır. AKP tarafından hazırlanıp çıkarılan Ulusal ve Resmî Bayramlar ile Mahallî Kurtuluş Günleri, Atatürk Günleri ve Tarihî Günlerde Yapılacak Tören ve Kutlamalar Yönetmeliği bayramların manasına gölge düşürmüştür. Bu kapsamda Türk Bayrağı çekme töreni bile yasaklanmıştır.
Milletimiz, BOP'un kuruluşunu değil, egemenliğini doğrudan sinesine almasının yıl dönümünü kutlamıştır 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'nda. Ama ne acıdır ki, sebebi ne olursa olsun, bunu yürekten kutlamak için meydanlara dökülmüş insanlarımızın önüne barikatların kurulması bu aziz millete yapılmış en büyük haksızlık olarak değerlendirilmelidir.
Değerli milletvekilleri, hepinizin yakından bildiği gibi, bu tartışmalar medyaya yansımış ve Sayın Başbakan, barikatların kaldırılması için kendisinin talimat vermediğini ifade etmiştir. Diğer taraftan Sayın Cumhurbaşkanı, bu konuyla ilgili bazı telkinlerde bulunduğunu dolaylı olarak medyaya yansıtmıştır. Sayın Bakan ise -burada hakkını teslim etmek gerekir- barikatları vatandaşların kaldırdığı yönündeki beyanlarını yine kamuoyuyla paylaşmıştır. Buradan da görülmektedir ki son kutlamalarda bir bilgi kirliliği ve bu millete yakışmayan olaylar yaşanmıştır.
Gensoru önergesinin gerekçesinde, yapılan uygulamaların Anayasa'ya aykırılığından bahsedilmiş ve Cumhuriyet Bayramı'nın bir şenlik olmasından yola çıkılarak bu uygulamaların doğru olmadığı ifade edilmiştir ve maalesef, bu millete yaşatılan bu kargaşa, barikat olayları yakışmamıştır.
Sayın Bakanın emrinde çalışan bir Vali, bu milletin seksen dokuz yıldır kutladığı Cumhuriyet Bayramı kutlamalarına engel olmaya kalkmış ama aziz milletimiz bu engelleri tanımamış ve barikatları yıkmıştır.
Değerli milletvekilleri, bilindiği gibi İçişleri Bakanlığı, 75 milyon vatandaşımızın ülkemiz sınırları içerisindeki can ve mal güvenliğinden sorumlu bir Bakanlıktır, dolayısıyla çok önemli bakanlıklardan birisidir. Sayın Bakanın, açılım koordinatörü Sayın Atalay'ın ardından bu Bakanlık koltuğuna oturmasıyla ne tür sıkıntılar yaşadığını yakından bilmekteyiz. Dolayısıyla, bu görevlerini yerine getirirken zor anlar yaşadığına da zaman zaman hepimiz şahit olmuşuzdur. Birkaç konuda, görevinin ne kadar zor olduğunu sizlerle paylaşmak istiyorum, kendisinin imzalı cevabi yazılarından bunları paylaşmak istiyorum.
18 Haziran 2012 tarihli bir soru önergemize verilen cevabında "Yapılan operasyonel çalışmalar ve yakalanan terörist ifadelerinde, PKK/KCK terör örgütünün, uyuşturucu ticaretinin her aşamasında rol aldığı değerlendirilmektedir." demiştir. Terör örgütünün 8 üst düzey yöneticisi hakkında, ABD Hazine Bakanlığı ve Uyuşturucuyla Mücadele Teşkilatı tarafından, Yabancı Narkotik Çeteleri Belirleme Yasası kapsamında mal varlıklarına el konulacaklar listesine eklendiğini kendisi vadetmiştir. Dolayısıyla, Sayın Bakan, bir taraftan bu olaylarla mücadele ederken diğer taraftan da terörle mücadele konusunda sıkıntılı günler geçirmektedir.
Benzer şekilde, 4 Haziran 2012 tarihli bir cevabi yazısında da yine, 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten bugüne kadar, zarar tespit komisyonlarınca toplam 360.539 dosyayla başvuru yapıldığını ve bu başvuruların 132.169 adedinin reddedildiğini ifade etmiştir. Dolayısıyla, başvuruların birçoğunda PKK terör örgütüyle bağlantıların olması, kendisinin ne kadar zor bir görevde olduğunu bizlere göstermektedir.
Değerli milletvekilleri, tabii, Sayın Bakanın Cumhuriyet Bayramı kutlamalarındaki müdahilliği ya da uygulamaları elbette ki bu önergenin kapsamı içerisindedir. Ancak İçişleri Bakanlığı -biraz önce de ifade ettiğim gibi- bu olaylarla sınırlı kalmayan, toplumun asayişinin sağlanmasında çok önemli görevler üstlenmiş bir Bakanlık olması nedeniyle, Sayın Bakanın bazı konulardaki bugüne kadar uygulamalarının doğru olmadığını ve bazı konularda aziz Türk milletinin sesi olamadığını ifade etmek istiyorum. Bunlardan birisi, İçişleri Bakanlığının en önemli konularından olan terörle mücadele konusunda, terörün en önemli finansman kaynağını oluşturan hayalî ihracat ve kaçakçılıkla mücadele konularında gerekli çalışmaları zamanında yapamadığı ve tedbirleri zamanında alamadığıdır.
Yine, kendisine cevaplamak üzere verdiğimiz ve 2 Mayıs 2012 tarihinde "Dev vurgunda PKK izi" manşetiyle medyaya konu olmuş, Hakkâri Yüksekova'daki Esendere Sınır Kapısı'nda hayalî ihracatı araştırmak ve olayları tespit etmek amacıyla gönderilen müfettişlerin PKK tarafından takip edildiği, Hakkâri ve Yüksekova mükellefi bazı firmaların milyonlarca dolar parayı PKK'ya aktardıkları yönündeki iddialar üzerine İçişleri Bakanlığının çalışmaları sorulduğunda, maalesef, üzülerek ifade ediyorum ki, böyle çok ciddi bir konuya Sayın Bakan kendi yazısıyla değil, Gümrük ve Ticaret Bakanlığının 27 Eylül 2012 tarihli yazısıyla cevap vermiş ve bu cevapta, sorduğumuz soruların hiçbirisine cevap verilmemiştir. Sadece, Gümrük ve Ticaret Bakanlığının bu konuda İçişleri Bakanlığıyla irtibata geçildiği ve buralarda görevli olan kamu görevlilerinin güvenliklerinin sağlanması konusunda gerekli tedbirlerin alınmaya çalışıldığı konusunda ifadelerde bulunmuştur.
Değerli milletvekilleri, bu ülkenin en büyük sorunlarından birisi, terörle mücadeledir. Üzülerek ifade ediyorum, aynı cevap? Sayın Başbakana yine Gümrük ve Ticaret Bakanlığı tarafından gönderilen matbu cevabın aynısıdır.
Şimdi, bu ciddiyet, böyle bir Bakanlık koltuğunda oturan Sayın Bakana yakışmamıştır. En azından, milletin adına görev yapan milletvekillerinin soru önergelerine doğru cevapları, zamanında vermesini biz arzu ediyoruz. Dolayısıyla, bu konu, Sayın Bakanın en azından bundan sonraki çalışmalarında üzerinde dikkatle durması gereken önemli konulardan birisidir.
Değerli milletvekilleri, son on beş gün önce bu Mecliste çok büyük tartışmaların ardından çıkarılan Büyükşehir Yasası'yla ilgili milletin taleplerine de Sayın Bakan dik duramamıştır ve cevap verememiştir. O tartışmalara geri dönmek istemiyorum ama yine kendisine sorduğumuz sorulara verdiği cevapta düştüğü çelişkiyi hatırlatmak istiyorum. Bu Kanun kapsamında kapatılan 2 bin nüfusun altındaki belde belediyelerinin durumunun ne olacağı konusunda vermiş olduğumuz önergelere kendisinin 1 Haziran 2012 tarihli cevabını aynen aktarıyorum: "Daha önce çıkartılan 5747 sayılı Kanun'un geçici 1'inci maddesi hükmüyle köye dönüştürülen belediyelerden, Anayasa Mahkemesinin 31/10/2008 tarih ve (?) sayılı Kararı, Danıştay 8. Dairesinin 19/12/2008 tarihli kararı kapsamındaki Yüksek Seçim Kurulunun 12/02/2009 tarih ve 153 sayılı Kararı uyarınca mahallî idareler seçimlerine katılan belediyeler faaliyetlerine devam etmekte olup, konuyla ilgili Bakanlığımızca yürütülen bir çalışma bulunmamaktadır." demiştir haziran ayında. Yine aynı mahiyetteki ve başka soruların da yer aldığı önergeye ağustos ayında verdiği cevapta "Bahsettiğim kanunun geçici 1'inci maddesinde belirtilen 44 sayılı listede adları yazılı 869 belde belediyesi bulunmakta olup, bunun 863 adedi çeşitli yargı kararlarıyla tüzel kişiliklerini devam ettirmiş, 6 belediyenin ise tüzel kişiliği sona erdirilmiştir." demektedir. Yine benzer cevaplar, söz konusu belediyelerin akıbetinin ne olacağı konusunda kesin bir bilgi içermemektedir. Daha sonra bunları hatırlattığımızda, kendisinin bu şekilde ifadelerinin olmadığını Komisyon çalışmalarında da tarafımıza bildirmiştir. Ama maalesef, bu Anayasa Mahkemesi kararları dâhil olmak üzere, milletin isteği doğrultusunda gerçekleşmeyen kanun çalışmaları sırasında, Hükûmet adına sorumlu Bakan olarak milletin hislerine tercüman olamamış ve gerekli mücadeleyi millet adına yapamamıştır.
Değerli milletvekilleri, bu konu, özellikle bundan sonra yapılacak millî bayramlara ilişkin kutlamalarda bir kez daha bu milletin yaşamamasını talep ettiğimiz ve temenni ettiğimiz çok önemli bir konudur. Sayın Bakanın bu konuda, kutlamaya gelen vatandaşlarımızın engellenmesine yol açan talimatlarla ilgili direkt bağlantısının olup olmadığını bilemiyoruz, kendisi mutlaka açıklayacaktır ama bir Sayın Valinin kararıyla böyle bir ortama aziz milletimizin sürüklenmiş olması milleti ve bizleri yaralamıştır. Dolayısıyla, bu konuda verilen gensoru yerinde bir gensorudur.
Yüce Meclise tekrar değerlendirmek üzere saygılar sunuyor, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu konuda gensorunun lehinde olduğumuzu ifade ederek, bir kez daha hepinize saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Işık.