GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:9
Tarih:24.07.2018

Buyurun Sayın Bülbül. (HDP sıralarından alkışlar)

KEMAL BÜLBÜL (Antalya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görülen tablo, hani halkımızda bir laf vardır "Söylersin, bir kulağından girer, öbür kulağından çıkar." derler ya, burada kulaklar kapalı olduğu için bir kulaktan girmiyor, dolayısıyla karşılığı da olmuyor.

Memleketin birinde bir hükümdar varmış, hükümdar memleketi beklenen, istenen, özlenen şekilde yönetmezmiş, birkaç münevver, birkaç aydın demişler ki: "Yahu, bir anayasa yap, yasalar olsun." "Olur." demiş, 2 maddelik bir anayasa yapmış, 1'inci maddede "Hükümdar her zaman haklıdır.", 2'nci maddede de "Hükümdarın haksız olduğu durumlarda 1'inci madde uygulanır." demiş. Benzeri bir durumla karşı karşıyayız ve aynı zamanda burada dün benim, bugün İstanbul Milletvekili Zeynel Özen arkadaşımın ifade ettiği, hakkın ve hakikatin makamı olan cemevine yapılan saldırıya dair, hakarete, kirletmeye dair, hakkın ve hakikatin yolu olan Alevi inancına yapılan zulme dair bir tık yok, bir gelişme yok, bir söz yok ve akabinde, bu olmadığı gibi, bugün sabah saatlerinde Pir Sultan Abdal Kültür Derneği -ki Türkiye genelinde 95 şubesi vardır, Genel Başkanlığını da yaptım bu kurumun- Sarıyer Şube Başkanı Zeynep Yıldırım, evine baskın yapılarak tutuklanmış, kendisi yaşlı ve hasta bir kadın arkadaşımız olmasına rağmen bu zulüm uygulanmıştır.

Değerli dostlar, kevnümekânın hikmetihakikati, âlimi Hak'tır, yeryüzünde de halktan büyük âlim ve hakikat yoktur.

Halkın kıssasıyla anlatacak olursak, ifade etmekten hicap duyarız ancak bu örneği söylemek gerekiyor.

Sevgili Başkan, bizim köylük yerlerden birinde fukara bir ailenin bir çocuğu varmış. Çocuk, akşam -haşa huzurdan- altını ıslatırmış. Babası eşine demiş ki: "Canım, şunu yarın götür de bir hoca görsün, okusun üflesin, bari şuna bir çare bulsun." Kadıncağız sabahleyin çocuğu alıp götürmüş hocaya. Hoca bir okumuş üflemiş, getirmiş, gönül rahatlığı içerisinde akşam yatmışlar, ilerleyen saatlerde çocuğun bağırtısıyla uyanmışlar ki -haşa huzurdan- çocuk büyüğünü de yapmış. Demiş ki baba: "Al canım, bunu götür, eski hâline çevir, eskisi daha iyiydi."

Şimdi, bakar mısınız, olağanüstü hâlden güya olağan hâle geçiyoruz, böylesi bir durumla karşı karşıyayız şu anda; eskisini arar bir nitelik ve buradan, güya demokrasiye, insan haklarına, uluslararası sözleşmelere, her türlü hukuka uygun olduğu ballandıra ballandıra anlatılan bir durumla karşı karşıyayız değerli arkadaşlar. Bu uygulanmaya çalışılan durumun hukukçular tarafından tarifi, çok çeşitli örnekleri verildi, çok çeşitli şekilde anlatıldı.

Sevgili dostlar, elbet birçok kimliğimiz var. "Kimlik siyaseti yapıyor." diye bizi suçlayıp, kimliklerimizi tahakküm altına alıp, bizi kişiliksizleştirmeye çalışanlara şunu söylüyoruz: Kimliklerimizden asla vazgeçmeyeceğiz, kimliklerimiz kişiliğimizdir.

Ben bir Kürt, bir Alevi ve bir devrimci olarak diyorum ki: Aleviler Kerbelâ'dan bu yana olağanüstü hâlle yönetiliyor. Kürtler Kasrışirin Antlaşması'ndan bu yana olağanüstü hâlle, devrimci demokratlar Mustafa Suphi cinayetinden bu yana olağanüstü hâlle yönetiliyor.

Sevgili dostlar, Pir Sultan Abdal'ın bir deyişiyle bitirmek istiyorum:

"Ben de bu dünyaya geldim sakinim,

Kalsın benim davam, divana kalsın.

Muhammed Ali'dir benim vekilim,

Kalsın benim davam, divana kalsın.

Yorulan yorulsun ben yorulmazam,

Hakikat makamından ben ayrılmazam,

Dünya kadısından ben sorulmazam,

Kalsın benim davam, divana kalsın.

Pir Sultan Abdal'ım, dünya kovandır ,

Giden adil beyler, gelen ihvandır.

Kırkların divanı ulu divandır,

Kalsın benim davam, divana kalsın."

Bu divanı kuracağız; hakkı, hakikati, özgürlüğü, adaleti, eşitliği tesis edeceğiz. Bu dava uhrevi âleme kalmayacak; insani âlemde, özgürlük, eşitlik, adalet yolunda bunu çözeceğiz.

Aşk ile... (HDP sıralarından alkışlar)