GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:8
Tarih:23.07.2018

KEMAL BÜLBÜL (Antalya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; öncelikle, bugün Antalya'da meydana gelen birkaç acı durumu paylaşmak istiyorum.

Merkezi Burdur olan depremden dolayı Antalya halkına geçmiş olsun diyorum.

Aksu ilçesi Yurtpınar Mahallesi'nde bir orman yangını meydana gelmiş, kontrol altına alınmış.

Finike'de sabah saatlerinde bir plastik fabrikasında işçi Nurettin Aksungur plastik doğrama makinesini temizlemek için makinenin içine girdiği zaman bir başka işçi çalıştırmış ve ne yazık ki Nurettin Aksungur arkadaşımız Hakk'a yürümüştür. Ailesi iş güvenliği olmadığı konusunda haklı olarak şikâyette bulunmuştur.

Yine, Antalya Organize Sanayi Bölgesinde bir strafor fabrikasında bir yangın çıkmış, birkaç saat öncesine kadar büyük bir yangın olarak devam ediyordu, umarım söndürülmüştür.

Üzerinde konuşulan, görüşme yapılan, düşünce beyan edilen şeyin ne yazık ki tarifi bile mümkün değil. Hükûmet var mı yok mu, Meclis var mı yok mu, devlet var mı yok mu, kurum var mı yok mu; Meclisin özelliği, niteliği, amacı, varlığı, varlık sebebi, vesaire... Ne yazık ki her şeyin tartışma konusu olduğu, her şeyin tarifinin namümkün hâle geldiği bir ortamda hâlâ, güya Türkiye halkı için, güya Türkiye'nin esenliği, Türkiye'nin toplumsal barışı için birtakım çabalar yürütüldüğü, yasalar yapıldığı söyleniyor.

Değerli milletvekilleri, şimdi sarf edeceğim sözler bu Meclis kürsüsünde ilk defa sarf edilmiş sözler olacak ve tarihî bir vakadan, bir fecaatten söz edeceğim, dikkatle dinlemenizi istirham ediyorum. Ben, bir Alevi yol erkân yürütücüsüyüm. Ağuçan Ocağı'ndan el almış, Hakk'a ve hakikate hizmet eden bir yol hizmetkârıyım. Birkaç gün önce Abdal Musa Dergâhı'na gittim. Bakınız, olağanüstü hâlin Alevi toplumuna yansımasıyla ilgili örnekler vereyim: Abdal Musa Dergâhı, güvenlik adı altında âdeta kuşatılmış, dergâha giriş çıkış neredeyse imkânsız hâle gelmiş. Sebebini sorduğumuzda "Güvenlik için." deniliyor. Abdal Musa'ya gelen canların, Abdal Musa'ya niyaz için gelen insanların güvenlik diye bir sorunu yok aslında. Evet, güvenlik önlemi alınabilir; gerekli koşullar, gerekli düzen çerçevesinde elbette bir güvenlik önlemi alınabilir; ancak taciz edecek derecede, engelleyecek, korkutacak, bastıracak derecede bir güvenlik önlemi bir güvenlik önlemi değil bir tacizdir.

İkincisi, Adalet Bakanlığı ile Diyanet İşleri Başkanlığı arasında yapılan bir protokol gereği, din insanları, din adamları, din görevlileri cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlülerin talebine binaen onlarla görüşme yapıyorlar. "Alevi tutuklular talep ediyor, biz dede olarak gidip görüşemiyoruz." Sebep? Diyanet diyor ki: "Alevilik diye bir şey yoktur." Diyanet diyor ki: "Dedelik diye bir kurum yoktur." Ey Diyanet, sen bu yetkiyi nereden aldın? Hakk'ın ve hakikatin temsilcileri Haydar-ı Kerrâr, Sahib-i Zülfikar, Şah-ı Merdan, Şir-i Yezdan, Şah-ı Şehidan Hüseyin'i, Kerbelâ'nın temsilcilerini yok sayma yetkisini kim verdi sana? Bu ne hadsizlik!

Ve en fecisi, bakınız, birkaç gün önce perşembe günü Sarıyer Cemevinde Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Cemevinde ne oluyor? Benim de genel başkanlığını yaptığım cemevine polis baskın yapıyor, 20 kişiyi yere yatırıp ters kelepçe takıyor, sprey boyalarla duvara yazı yazıyor ve bu da yetmiyor, Hakk'ın ve hakikatin makamına hayâsızca, terbiyesizce, ahlaksızca birisi idrarını yapıyor. Kim soracak bunun hesabını? Orası Hak Muhammed Ali'nin makamıdır, orası Hünkâr Hacı Bektaş-ı Veli'nin makamıdır, orası Pir Sultan'ın, Seyyid Nesimi'nin, Hallac-ı Mansur'un, Ebu Müslim'in makamıdır. Bre kerberos, sen bu yetkiyi nereden aldın? Bu nasıl bir yaklaşım biçimidir? Biz bunu nasıl açıklayacağız? Soruyoruz İstanbul Valisine, güvenlik görevlilerine; sonra amir geliyor diyor ki: "Bu yazıları kapatın."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KEMAL BÜLBÜL (Devamla) - Yazıları sprey boyayla silemiyorlar, yağlı boya atıyorlar üzerine ve yağlı boyanın bir kısmı da yere dökülüyor.

BAŞKAN - Süre uzatmıyoruz, ek süre vermiyoruz Sayın Bülbül.

Tamamlayalım lütfen.

KEMAL BÜLBÜL (Devamla) - Peki.

Şimdi özellikle şunu soruyorum Sayın Başkan: Sözünü ettiğimiz konu süreye tabi bir konu değil, sözünü ettiğimiz konu siyasetten de büyük bir konu. Hakk'ın ve hakikatin davasını söylüyoruz. Bu araştırılmalıdır, bu bulunmalıdır. Biz Sarıyer Emniyet Müdürlüğüne gidip görüşeceğiz, cemevi yetkililerimizle tekrar görüşeceğiz. Affedersiniz, maksadı ifade etmek için bu terimi kullanıyorum yoksa bizim dilimizde böyle bir terim yoktur, bu rezalet ve bu rezaleti yapan kişi ortaya çıkarılmalıdır.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)