| Konu: | Yurtdışına Kaçırılan Kültür Varlıklarımızın Belirlenerek İadelerinin Sağlanması ve Mevcut Kültür Varlıklarımızın Korunması İçin Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Maksadıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporunun Görüşmesi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 99 |
| Tarih: | 15.05.2018 |
AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA İSEN (Sakarya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; arkadaşlarım çeşitli boyutlarıyla ele aldılar, anlattılar bu yurt dışına kaçırılan eserler ve yurt içinde kültür varlıklarının korunmasıyla ilgili çalışmalar noktasında. Gerçekten, yaklaşık dört ay boyunca keyifli bir çalışma gerçekleştirdik ve bu çalışmanın sonucunda da eskilerin tabiriyle müfit ve muhtasar bir rapor hazırladık yani lafı çok dolandırmadan, yararlı bilgiler içeren ve daha çok somut, güncel bilgiler içeren bir tablo ortaya çıkardık. Ben, bu çerçevede, Komisyon üyesi arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum; gerçekten bütün partilerle uyumlu bir çalışma gerçekleştirdiğimizi düşünüyorum. Ama bu vesileyle Nihat Bey'in söylediklerini de biraz esefle karşıladığımı ifade etmek istiyorum; kusura bakmasın, bunu belirteceğim: Hem bu çalışmalara çok az düzeyde katıldı hem de bu kadar subjektif bir eleştiri anlayışıyla meseleye yaklaşmış olmasından rahatsız olduğumu ifade etmek istiyorum. Tarih elbette kralların çöplüğü değil, çiftliği değil ama tarih milletvekillerinin de çiftliği değil; tarihin kendine göre bir realitesi var. Bunu özellikle ifade etmek istiyorum.
Önce, Komisyon olarak neler yaptık, oradan başlamak istiyorum. Değerli Komisyon üyesi arkadaşlarımızla Mecliste toplantılar gerçekleştirdik; daha sonra yurt dışında ve yurt içinde incelemeler yaptık; ayrıca kamu kurumlarından sağlanan bilgi ve belgelerin de değerlendirilmesiyle, uzmanların da katkılarıyla bu rapor ortaya çıktı. İnanıyoruz ki Komisyonumuzun önerileri hayata geçirilirse kültürel varlıklarımızın daha etkin korunması ve yurt dışına kaçırılmasının önlenmesi sağlanabilecektir. Bu çerçevede, Komisyon öncelikle Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Vakıflar Genel Müdürlüğü temsilcilerini, Dışişleri Bakanlığı üst düzey elemanlarını, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığının ilgili birimlerini, müze ve kazı heyeti yöneticilerini, müzayedecileri, kısaca yurt içinde konuyla ilgili bütün muhatapları dinledi; daha sonra İstanbul'a gidilerek müze mekânları ziyaret edildi ve buradaki önemli muhataplarla görüşüldü; ardından da özellikle önemli kaynak ülkeler konumunda olan Almanya, Danimarka, Fransa ve İngiltere'deki hem müze yöneticileri hem de kamu görevlileriyle, bu çerçevede UNESCO temsilcileriyle de faydalı görüşmeler gerçekleştirildi.
Ben burada raporun daha çok sonuç bölümündeki önerileri sizinle paylaşmak istiyorum ama öncelikle Türkiye'nin bu alanda ne kadar büyük bir potansiyele sahip olduğunu belirtmek istiyorum. Serdal Bey de ifade etti. Bu bir UNESCO üst düzey temsilcisinin ifadesidir; "Türkiye kültürel potansiyel bakımından bir süper güçtür." tabiri. Buna samimiyetle inanıyorum.
Değerli arkadaşlar, bir örnek vermek istiyorum: Kaman'da Japonların yürüttüğü bir kazı var. Bu kazı, Anadolu'da 12 bin civarında olan, bakın üzerine basarak söylüyorum, 12 bin civarında olan höyüklerden sadece bir tanesidir. Bu höyükle bir müze meydana getirilmiştir, bir arkeoloji enstitüsü meydana getirilmiştir ve uluslararası düzeyde bir mekân oluşturulmuştur burada. Yani mevcut örnekler de değerlendirilmeye çalışıldığı takdirde bu kadar çok sayıda potansiyel, imkân mevcuttur bu coğrafyada. Çok farklı uygarlıklara ait çok önemli eserler var. Bu farklı uygarlıkların eserlerini aynı şekilde korumak, kollamak ve yarınlara bırakmak gibi bir yaklaşım içindeyiz. Bu raporun da bu sonuçları doğurmasına katkıda bulunmasını istiyoruz.
Bu çerçevede de öncelikle Komisyonun en önemli işlevlerinden bir tanesi: Zaman zaman toplantılar yaptık ve bu toplantılarda ne kadar önemli bir hazine üzerinde bulunduğumuzu iç kamuoyuna da anlatmaya çalıştık ki böylece kapısının önünden çıkan ve üzerine basarak geçtiği birtakım nesnelerin ne kadar değerli olduğunu öncelikle kendi vatandaşlarımız fark etsin istiyoruz. Aynı şekilde, dış kamuoyuna da benzer bir mesaj vermek istiyoruz. Eğer bu eserleri satın almak, Türkiye'den kaçırmak gibi bir niyetiniz varsa Türkiye bunları en üst düzeyde, Türkiye Büyük Millet Meclisi aracılığıyla takip etmektedir ve yarın, para verip bu eserleri satın alırsanız bunları elinizden geri almak mümkün olacaktır. Dolayısıyla bir caydırıcılık etkisi olsun istiyoruz.
Bu çerçevede, elde ettiğimiz raporu -ben geçtiğimiz hafta içinde Türkiye'deki UNESCO Millî Komisyonuyla görüştüm, özellikle TÜRKSOY'la görüştüm- benzer kaynak ülkelerle de paylaşmak istiyoruz ve böylece elde edilen bu birikimin o ülkelere de ışık tutmasını ve onların da benzer bir bilinçlenme içinde olmalarını sağlamaya çalışacağız.
Çözüm önerilerine gelince; bu çerçevede görüldü ki hem mevzuat açısından yapılması gereken birtakım eksiklikler var hem de uygulama açısından birtakım eksiklikler var.
Somut önerilerimizi şöyle sıralayabilirim:
Sit alanları ve korunması gerekli taşınmaz kültür varlıklarının etrafında bulunan vatandaşlara aralıklı eğitim çalışmaları yapılmalı; çevresini tanıma, kültür varlıklarını koruma ve kültür bilincini hissetmeli diyoruz.
Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığının bölgesel birimleri eski eser kaçakçılığını önlemeye yönelik istihbarı çalışmalara ağırlık vermelidir düşüncesindeyiz.
Mevzuata "Kaçak kazılarda kullanılan iş makinelerine el konulur." hükmünün eklenmesi önerilerimiz arasında.
Mücavir alanlarda bulunan taşınmaz kültür varlıklarının tel örgülerle çevrilmesi, bekçi veya kamera sistemleriyle korunması sağlanmalıdır teklifini getiriyoruz.
Höyük, tümülüs ve nekropol alanlarının Jandarma Genel Komutanlığına bağlı karakollarca denetimlere tabi tutulmasını tavsiye ediyoruz ve mümkünse "kültür polisi" adıyla yeni bir birimin teşekkül ettirilmesini teklif ediyoruz.
Eski eser kaçakçıları müze, kütüphane, cami, kilise ve sinagog gibi kültür varlıklarının korunduğu mekânlara yönelmektedir. Buralardaki eski eserlerin fotoğraflı, ayrıntılı envanterleri ve periyodik denetimleri yapılmalıdır kanaatindeyiz.
Kaçak kazıları teşvik eden dedektörlerin mutlaka yasaklanması veya kullanılmasının kısıtlanmasını öneriyoruz.
Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 2863 sayılı Kanun'un 67'nci maddesindeki suçları da kapsaması için ilgili kanunda değişiklik yapılmasının gerekli olduğunu ifade ediyoruz.
İç piyasa denetiminin mutlaka sağlanması gerektiğini düşünüyoruz.
Müzelerde uzmanlaşmaya yönelik altyapı oluşturulması gerekir kanaatindeyiz. Tüm müzelerimizde belli oranda, yeterli sayıda eleman olmakla birlikte, bir müze asistanının uzman konumuna ulaşması için yaklaşık on yıllık bir süreye ihtiyaç var. Bunun için daha nitelikli elemanlarla, geniş bir etkileşim ve gelişmişlik düzeyi sağlanmalıdır kanaatindeyiz.
Değerli milletvekilleri, bu çerçevede, dış talebin kırılması da son derece önemlidir. Kültür varlığı kaçakçılığının en önemli nedenlerinden biri dış taleptir. Bu talebi kırmak için yurt dışına kaçırılan kültür varlıklarının tespit çalışmalarına ağırlık verilmeli ve iadesi için tüm imkânlar kullanılmalıdır. İadesi ikili görüşmelerle sağlanamayan kültür varlıklarının iadesine yönelik mahkeme yolu da denenmelidir. Bu çabaların belli oranda netice verdiğinin bugün güzel bir örneği var. Bugün Amerika'daki çok önemli bir üniversitenin koleksiyonunda bulunan Zeugma Müzesine ait çalışmalar, bakanlıkla bir iş birliği çerçevesi içinde, Türkiye'ye iade edilme aşamasına girdi.
Eski eser kaçakçılığından mağdur olan ülkelerle ilişkiler sıklaştırılmalı ve uluslararası sözleşmelere mağdur ülkeleri koruyucu düzenlemelerin getirilmesi için mücadele edilmelidir. Burada da şu hususa dikkat çekmek istiyorum: Genellikle UNESCO ve benzeri kurumlarda pazar ülkeleri hâkim olduğu için bunlar kendi işlerine geldiği şekilde mevzuat düzenlemesi yapmaktadırlar ve dolayısıyla bu eserlerin, yerinden edilmiş eserlerin geriye döndürülmesi mümkün olmamaktadır. Ayrıca, dış temsilciliklerimiz aracılığıyla bu işin takibi noktasında da gerekli hassasiyetlerin sağlanması gerekir. Bu çerçevede, özellikle şuna dikkat çekmek istiyorum, benden önce konuşan arkadaşlarımın da bir kısmı ifade etti: Avrupa müzelerinde legal yollardan Türkiye'den götürülmüş örnekler vardır. Bunlar bizim o ülkelerde temsilcilerimizdir ve son derece iyi müzecilik anlayışıyla da sergilenmektedir. Biz bütün eserlerin talep edilmesi gibi bir yaklaşım içinde değiliz ama işte -arkadaşlarım da yine ifade etti- Beyhekim Cami'si Konya'da yerinde duruyor ama mihrabı Berlin'de. Öyle eserler var ki bu eserlerin gövdesi bizde, başı başka ülkelerde yahut başı bizde, gövdesi başka ülkelerde. Bu farklılığın giderilmesi ve bu eserlerin ait oldukları topraklara döndürülmesi gerektiği kanaatindeyim.
Çok teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın İsen.