GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 6771 Sayılı Kanunla Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Yapılan Değişikliklere Uyum Sağlanması Amacıyla Çeşitli Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Konusunda Yetki Kanunu Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:98
Tarih:10.05.2018

CHP GRUBU ADINA CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yirmi dakikada ne yapılır?

Sayın Başkan, hani, oturduğunuz koltuk itibarıyla en tarafsız olması gereken parlamenter sizsiniz, size sorayım: Yirmi dakikada ne yapılır? Yani örneğin, odanıza gidip yirmi dakikada sizinle bir çay içebiliriz ya da Doğan Kubat'la bahçeye çıkarız, yirmi dakikada bir sigara içeriz. Ben bu sabah aynanın karşısında yirmi dakikada tıraş oldum.

Peki, yirmi dakikada ne yapılmaz? Yirmi dakikada ne yapılmaz? Ben size, yirmi dakikada ne yapılmaz, onu söyleyeyim: Bu sabah Plan ve Bütçe Komisyonu sabah -tutanak elimde- 10.03'te toplantıya başlamış, bu tasarıyı görüşmüş, 12.41'de de toplantıyı bitirmiş. Aynen okuyorum, bugün saat 13.00'e kadar muhalefet şerhi yazmak için süre vermiş. Yani Plan ve Bütçe Komisyonu, muhalefet partilerine yirmi dakika muhalefet şerhi yazmak için süre vermiş. Böyle bir yasama yapılabilir mi? Böyle bir yasama faaliyeti olabilir mi? Belki grup başkanları ile Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı önceden konuşmuştur, önceden bunlar hazırlanmıştır ama bundan yirmi sene sonra bu tutanakları okuyacak olan parlamenterler güler yahu, çok komik. Bu acele nedir? 10.03'te toplantı başlıyor, 12.40'ta toplantı bitiyor, 14.00'te elimdeki tasarı basılıyor, buraya... Arkamızdan atlı kovalıyor çünkü. Hâlbuki bu kabul edilen Anayasa değişiklinde diyor ki 17'nci madde: "Bu kanunun yayımı tarihinden itibaren en geç altı ay içinde Türkiye Büyük Millet Meclisi bu kanunla yapılan değişikliklerin gerektirdiği Meclis İçtüzüğü değişikliğiyle ilgili diğer kanuni düzenlemeleri yapar." Emredici, "Yapar." Yapacaksın. Niye yapmıyorsun? Çünkü cezası yok, çünkü başımıza bir iş gelmez. Altı ay, neredeyse bir sene yatacağız, ondan sonra yarım günde Sayın Bakanın Komisyondaki sunumuna göre 521 tane yasada toplam 2.483 tane maddeyi kaldıracak, 2.470 tane maddeyi değiştirecek yani yaklaşık 5 bin madde üzerinde değişiklik yapacak, bunu da Bakanlar Kuruluna yetki vererek yapacak. Böyle yasama olmaz. Bir seneden beri aklınız neredeydi? Sayın Bakan diyor ki: "Biz bunu yapacaktık da ancak seçimin erkene alınmış olması ve aynı zamanda bu konudaki kanunların taranması, diğer mevzuatın taranması çok büyük zaman almış, bu süre içinde Türkiye Büyük Millet Meclisine uyum yasalarını sunma imkânı maalesef olamamış." Efendim, işiniz neydi? Bir seneden beri, işte, onlarca bakanlıkta çalışan bürokratın, bakanların işi neydi? Bunun için mi millet size oy verdi? Siz sorumluluklarınızı yerine getirmeyeceksiniz, ondan sonra getireceksiniz, yirmi dakika muhalefete muhalefet şerhi yazmak için süre vereceksiniz, yarım günde arkada yazan "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir." lafındaki egemenlik yetkisini Bakanlar Kuruluna devredeceksiniz. Vallahi, işinize geldiği zaman "milletin iradesi, milletin idaresi" diyorsunuz, sayın grup başkan vekili biraz önce 7 Haziran, 1 Kasım seçimlerinden bahsederken oradaki millet iradesinin yok sayılmasını hiç dikkate almıyor, darbe anayasasında darbecilerin koyduğu maddeye dayanarak ülkeyi 1 Kasımda seçime götürüyorsunuz. "E, Hükûmet kurulamadı..." Hükûmet kurulamadı, ana muhalefet partisinin liderine Cumhurbaşkanı bununla ilgili bir yetki mi verdi? Vermedi.

Şimdi, bu yasanın Plan ve Bütçe Komisyonunda tartışılması da yanlış çünkü yetki kanunlarının hangi komisyonda görüşüleceğiyle ilgili konu şudur: Yetki kanunu hangi kanunları değiştirecekse, hangi konularda düzenleme yapılacaksa, onunla ilgili komisyona gider. Bu kanunun da Anayasa Komisyonuna gitmesi gerekir. Sayın Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı diyor ki: "Efendim, ben ne yapayım, Meclis Başkanlığı öyle uygun görmüş." Eğer biz, bize verilen oyların hakkını vermek isteyen parlamenterlersek, Başkanlığa itiraz etmesi gerekir, bu görevi kabul etmemesi gerekir. Anayasa'nın 2'nci maddesine, 7'nci maddesine, 87'nci maddesine, 91'inci maddesine aykırı böyle bir düzenlemenin buraya getirilmiş olması gayet yanlıştır. "Efendim, bize güvenin." Yani Bakanlar Kuruluna biz bu yetkiyi verelim de güvenelim. Neyinize güvenelim? 20 Temmuz 2016'da "Yahu, biz kırk beş günlüğüne, bir buçuk aylığına OHAL ilan ediyoruz." dediniz, altı yüz elli sekiz gün oldu. Bu zihniyete mi güvenelim? Biz nereden bilelim şimdi size verdiğimiz bu yetki kanunuyla size verilen görevleri taşarak, dışına çıkarak bir kanun çıkartmayacağınızı? Diyor ki Sayın Bakan: "Biz on altı senede 1 defa yetki kanunu çıkarttık." Evet, 1 defa çıkardınız, onunla da bu devletin, bu milletin başına Fetullah cemaatini bela ettiniz. Küçük bir çocuk sobaya elini basıp da -3 yaşında çocuk, 5 yaşında çocuk- eli yansa, o sobaya gidip ikinci defa elini basmaz. Siz hatalardan ders almıyorsunuz. Âdeta, bir iş yaparken önünü sonunu düşünmeyen bir esnaf gibisiniz, iflas edecek bir esnaf gibisiniz, devleti yönetemiyorsunuz, devleti yönetemeyince hayali düşmanlar uyduruyorsunuz, onlarla savaşıyorsunuz. Böyle devlet mi yönetilir? İlhan Özay "İdare Hukuku" kitabının başında Kutsal Roma İmparatoru lakaplı III. Ferdinand'ın bir lafını -III. Ferdinand, dünyanın yarısında hüküm süren bir imparator o sırada- der: Kral olmasına kralım, onda hiç şüphe yok ama her aklıma eseni de yapamam ki." Siz her aklınıza geleni, her aklınıza eseni yapmaya çalışıyorsunuz. Böyle devlet mi yönetilir?

Başbakanlık kurumu... Bırakın Osmanlı'yı, ondan önce, hakanlık varken sadrazamlık vardı. Bu yasayla sadrazamlığı, Başbakanlığı kaldırıyorsunuz, yerine ne koyacağınız belli değil. Devletin teşkilatını tamamen değiştiriyorsunuz. Hani, nerede millet iradesi? Yani sizin millet iradesinden anladığınız, şu anda Bakanlar Kurulunu oluşturan heyete, partiye oy veren yüzde 50 mi? Kalan yüzde 50'nin hiçbir hakkı yok mu, bir söz hakkı yok mu? Şimdi, diyor ki: 5950 tane maddede değişiklik öngörüyoruz ya da kaldırmayı öngörüyoruz. Yani 5950 defa muhalefet milletvekillerinin gelip burada konuşması gerekiyor. Ee, şimdi on dakika biz konuşacağız, ondan sonra yetkiyi burada siz oy çokluğuyla vereceksiniz, Bakanlar Kurulu da canının istediğini yapacak. Böyle devlet yönetilmez. Sayın Bakan biraz önce bunu ispat etti. Geldi, bu kanunun yürürlüğüyle ilgili itirazlarımıza dedi ki: "Bizim tahminimize göre ilk turda bu iş bitecek, buna gerek yok." Ya, tahmine göre kanun mu yapılır? Onu tahmin ediyorsan o zaman 15 Temmuz darbe girişimini de tahmin etseydiniz. Ya da tahmin ettiniz de bize mi söylemediniz?

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Evet, ikincisi.

CEMAL OKAN YÜKSEL (Devamla) - Böyle yasama çalışması mı olur? Gerçekten bir parlamenter olarak çok üzgünüm. Bu Parlamentonun düşürüldüğü durumu gördüğüm zaman içim sızlıyor. Burada yaptıklarınızın hesabını yarın kime vereceksiniz? Evet, Sayın Zekeriya Temizel konuşmasında diyor ki: "Gece boyunca araştırdım. Ya, bu kadar büyük bir tutarsızlık hangi kanuna göre, neye göre suç oluşturur? Burada bir suç var, bunun da bir cezası var, bulamadım." Siz de bulamamışsınız yani burada bir cezalandırılma korkusu yaşamadığınız için, işte, emrediyor Anayasa "Altı ayda çıkar." "Çıkarmam." "E, Anayasa Komisyonunda..." "Yok, görüştürmem, Plan ve Bütçe Komisyonunda görüştürürüm." "Parmak çoğunluğu bende." Bunları görüp de mi bu millet size 24 Haziranda oy verecek?

Sayın Bakanım, çok yanlış bir iş yapılıyor. Biz burada kanunun maddesini yani neyi söylersek söyleyelim, kendimizi ne kadar parçalarsak parçalayalım, siz nasıl olsa dediğinizden dönmeyeceksiniz. Ama biz HSYK değişikliğiyle ilgili "Yahu, yapmayın, bu iş yanlış." dediğimizde siz yaptınız, sonra geri değiştirdiniz. Arada ne oldu? Fetullah yargıya hâkim oldu. Yaptığınız her işte bu devlete bir zarar verdiniz, yaptığınız her işte bu millete bir zarar verdiniz. "Millet iradesi" diyorsunuz ama millet "Yok, ben seni istemiyorum." dediği zaman millet iradesi hikâyeye çıkıyor.

Sayın Muş, biraz önce söylediniz "7 Hazirandan 1 Kasıma giderken işte, Anayasa'nın şu maddesi..." Anayasa'nın o maddesini Kenan Evren koydu. Darbecilerin koyduğu maddeye dayanarak ülkeyi bir daha seçime götürdünüz.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Ne yapalım, yok mu sayalım? Mevcutta o var.

CEMAL OKAN YÜKSEL (Devamla) - İşte, işinize geleni yok sayıyorsunuz, işinize gelmeyeni yok saymıyorsunuz.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Hukuk dersi veriyorsunuz, söylediğiniz şey tutarsız.

CEMAL OKAN YÜKSEL (Devamla) - Şimdi, bu şekilde şu yaptığınız işten ne bu devlete ne bu millete bir hayır gelir ama şundan emin olun, bu yaptıklarınızın hesabını ama bugün ama yarın birisi her birinizden ayrı ayrı sorar.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)