GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:95
Tarih:03.05.2018

MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 556 sıra sayılı Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 7'nci maddesinin ek maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Bu ek madde de değerli arkadaşlar, 178'inci ek madde. Bunda Gaziantep'te yeni bir üniversitenin kurulması öngörülmektedir. Doğrusu, iktidarın önümüze getirdiği bu yasa tasarısı, bazı üniversitelerin, örneğin İstanbul Üniversitesi, Gazi Üniversitesi ya da Selçuk Üniversitesi gibi üniversitelerin öğrenci sayısının çok yüksek olduğu, potansiyelin çok büyüdüğü dolayısıyla eğitim kalitesinin düştüğü iddiasına dayanıyor yani öğrenci sayısı fazla olduğundan kalite düşüyor. İyi, güzel de şimdi bu mantığınız, bu mantaliteniz kendi içinde çelişkiyle dolu. Eğer bu üniversitelerin, örneğin İstanbul Üniversitesinin öğrenci sayısı 100 bini geçiyorsa, bu, kaliteyi düşürüyorsa o zaman dönüp size şunu sormak gerekiyor: İşte Hakkâri Üniversitesi, Iğdır Üniversitesi, Bitlis, Muş, Bayburt gibi üniversitelerin öğrenci sayısı da 5 bindir. Peki, bunların kalitesi niye yükselmiyor? Bunların öğrenci sayısı gayet makul, düşük, 5 bin-4 bin öğrenci. Eğer öğrenci sayısı ile bu başarı orantılıysa o zaman Türkiye'deki öğrenci sayısı en düşük olan bu saydığım üniversitelerin en iyi, en kaliteli üniversite olması gerekiyor. Demek ki mantık, sizin kendi gerekçeleriniz bile birbirini çürütüyor. Bir taraftan üniversiteleri bölüyorsunuz: "Efendim sayı yüksek." Ama öte taraftan öğrencisi düşük olan üniversitelerde de kalite yükselmiyor. Daha aralık ayında kabul ettiğimiz 2018 bütçesinde bu saydığım üniversitelerin, örneğin Hakkâri, Iğdır, Ardahan, Bayburt, Bitlis, Muş, Bingöl gibi üniversitelerin bütçelerine baktığımız zaman âdeta bir özel lisenin bütçesi kadar bütçe ayırdınız. 50 milyon, 60 milyon bütçe ve kaliteyi yükseltmeye kalkışıyorsunuz. Bu doğru değil. Doğru olan şey şudur: Tam da seçim arifesinde siz bilimi ve eğitimi bir rüşvet aracı olarak dağıtmaya çalışıyorsunuz; mantığınız, mantaliteniz bu.

Bakın, üzerinde konuştuğum Gaziantep Bilim ve Teknoloji Üniversitesi adı altında bir üniversite kuruyorsunuz. Tamam, güzel, Gaziantep iki üniversite değil, belki beş üniversiteyi hak ediyor. Her ilimiz birden çok üniversiteyi hak ediyor. Yeni üniversite kurulmasına hiçbir diyeceğimiz yok. Problem bu değil. Peki, problem ne? Şimdi Gaziantep'te yeni üniversite açıyorsunuz, hangi bölümleri açıyorsunuz? Mühendislik fakültesi. E, zaten Gaziantep'te mevcut üniversitede mühendislik var. Tıp fakültesi açıyorsunuz. Mevcut Gaziantep Üniversitesinde tıp fakültesi var. İktisat ve idari bilimler fakültesi açıyorsunuz. E, Gaziantep'te iki tane ayrı ayrı iktisadi ve idari bilimler var. Biri Gaziantep'te, diğeri İslâhiye'de. Diş hekimliği açıyorsunuz. E, diş hekimliği var. Mimarlık açıyorsunuz. E, mimarlık da var. Sağlık bilimlerini açıyorsunuz. Sağlık bilimleri de var. E, bir de hukuk açıyorsunuz. E, hukuk da var. Peki, ne yapıyorsunuz siz? Var olan üniversiteyi fotokopi yapıp yeni bir üniversite. Siz eğer Gaziantep'te gerçekten uzman bir üniversite açmak istiyorsanız o zaman mevcut olan üniversite alanının dışında uzmanlık gerçekleştirebilecek, Gaziantep'in şartlarına uygun bir üniversite kurmanız lazım. Ama anlaşılan o ki sizin böyle bir derdiniz yok. Sizin derdiniz, propaganda malzemesi yapacağınız "Ey Gaziantepliler, bakın, biz size ikinci üniversiteyi açtık. Haydi oylar bize." Ama artık halk bunu yutmuyor. Yani Gaziantep halkı da biliyor ki -söylediğim gibi- salt üniversiteyle olmuyor.

Kaldı ki, az önce söyledim, siz, Hakkâri, Iğdır, Ardahan, Bayburt gibi üniversitelere 50 milyon para ayırıyorsunuz, bütçe ayırıyorsunuz, "İşte yeterli kaynak yok." diyorsunuz. Bu üniversiteler yerinde sayıyor, hâlâ altyapı sorunlarını, üstyapı sorunlarını çözememiş, bir de böyle bir üniversite rüzgârını estiriyorsunuz Türkiye'de birtakım şehirlerde. Belli ki bu üniversiteler de seçimin akabinde artık beş yıl, altı yıl, ne kadar bir süre alacak, ne zaman faaliyete girecek, bunu hep beraber halkımızla göreceğiz.

Dolayısıyla mesele gerçekten bilimse, gerçekten nitelikli öğrenciler, nitelikli elemanlar yetiştirmek istiyorsak, bilimin kendi gerçekliği içinde reel politik kararlar vermek lazım. Siyasi mülahazalara bilimi alet ederek oy devşirme amacıyla verilecek kararlar, sizlerin değil ama halkımızın...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) - Tamamlıyorum efendim.

BAŞKAN - Tamamlayın lütfen.

MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) - Siz siyasi mülahazalarla parti çıkarları üzerinden, seçim hesapları üzerinden bilimi de araçsallaştırarak, araç hâline getirerek kullanırsanız eğer bu, belki parti olarak sizin lehinize olabilir, parti olarak bundan rant, siyasi rant devşirebilirsiniz. Ama bir gerçek var ki bu, uzun vadede halkımızın çıkarlarına, ülkemizin çıkarlarına ters ve halkımızın vergilerinden elde edilmiş ortak gelirlerinin heba edilmesi ve yanlış bilim politikalarının hayata geçirilmesi demektir.

Dün de izah ettiğimiz gibi, 6 bakanınız geldi geçti Millî Eğitim Bakanı olarak bu on altı yıl içinde, her bakanınızın eğitim politikası bir diğerini boşa çıkarttı, her gelen bakanınız bir önceki bakan arkadaşının -aynı partide olmalarına rağmen- politikalarını boşa çıkardı. Bu da gösteriyor ki sizin eğitime ilişkin bir politikanız yok, sizin uzun vadede planlanmış bir eğitim politikanız yok. Siz günübirlik, günlük siyaseti kotarma adına, kadrolaşma adına, eğitimi ele geçirmek adına politikalar üretiyorsunuz diyelim.

Hepinize saygılar sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Adıyaman.