| Konu: | Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 94 |
| Tarih: | 02.05.2018 |
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 556 sıra sayılı, Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerinde söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, değerli arkadaşlar, siyasal iktidarların en çok uğraştığı, en çok yazboz tahtasına çevirdiği alanların başında hiç şüphesiz eğitim alanı geliyor. Siyasal iktidarlar ilkokuldan üniversiteye kadar sürekli bir biçimde eğitim alanıyla uğraşır. Peki, siyasal iktidarlar neden eğitim alanıyla uğraşır? Çünkü, eğitim alanını kontrol eden siyasal iktidarlar, kendi ideolojileri, kendi perspektifleri ya da paradigmaları doğrultusunda bir nesil yetiştirmeye çalışır.
Peki, AKP iktidarı on altı yıldır iktidarda ve yanılmıyorsam 16 Millî Eğitim bakanı değiştirdi. Bütün bakanlar AKP'nin bakanları, aynı partiden geliyor, aynı paradigmayı, aynı felsefeyi taşıyor ama her gelen bakan kendisinden önceki bakan arkadaşının yaptığı eğitim sistemine ilişkin tüm düzenlemeleri yırtıp atıyor bir kenara, yeni bir sistem dayatıyor. Beğenmiyor kendi arkadaşının getirdiği düzenlemeleri. Sonra bir başka Millî Eğitim bakanı geliyor, o da bir öncekini... Bu silsile bugüne kadar böyle devam etti. Peki, niye ihtiyaç duyuyor? Çünkü AKP'nin hedeflediği eğitim sistemini parti eğitimine, üniversiteleri âdeta partinin akademisi durumuna dönüştürme çabası muhtemelen istedikleri düzeye ulaşmadı.
Peki, bugün ne yapılmak isteniyor? Yaptığı üç şey var.
Bir: Eğitimi merkezileştirme, tek elden, tek mantıkla, tek zihniyetle yönetebilme, merkezî bir sistem oluşturma.
İkincisi, üniversiteleri ama genel anlamda eğitimi bilim ve teorinin geliştiği bir alan değil, araştırmanın geliştiği bir alan değil bir ticaret şirketine, bir ticari müesseseye dönüştürme çabası.
Bir hedefi daha var, üçüncü bir hedefi, o da eğitim alanında yani özellikle üniversitelerde, hatta ortaöğretime kadar tüm eğitim alanında siyasal kadrolaşmayı sağlamak.
Peki, bunun sonucu olarak ne oluyor? Bunun sonucu olarak da belli sonuçlar doğuyor. Biri nedir? En başta akademik özgürlük diye bir özgürlük kalmıyor.
İkincisi, üniversitelerin özerkliği diye bir şey kalmıyor. Çünkü bilim, gerçek bilim ancak özerk koşullarda üretilebilir, ideolojik, siyasal mülahazalarla hiçbir zaman gerçek anlamda bilim üretilemez.
Peki, üçüncüsü nedir? Bunun sonucu olarak üçüncü bir durum da bilimsel gelişim ve bilimsel birikim âdeta yok ediliyor.
Bakın, bu anlamda ilk müdahale 12 Eylül 1980 askerî darbesi sonrası cuntanın YÖK diye bir kurumu kurmasıyla başladı, işte cuntanın hedefi tam da buydu. Bugün AKP iktidarda, iktidara geldiği zaman bunları vesayet kurumu olarak düşünmüştü, kaldıracağını söylemişti ama tersine ne oldu, dört elle bu kurumlara sarıldı, hatta YÖK'ü cunta rejiminin uygulamalarından daha berbat, daha acımasız bir hâle getirdi. Neyi hedefliyor bununla? Çok basit, üniversiteyi terbiye etmek, hocaları, öğrencileri, personeli tıpkı cunta rejiminin mantığıyla içtimaya geçirmek. Başka ne yapmak istiyor bununla? Kendi ideolojisini üniversiteye hâkim kılmak, ayrıca muhalif tüm akademisyenleri, tüm öğrencileri, hatta personeli üniversiteden uzaklaştırmak. E, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası tam büyük bir fırsattır, hâlâ devam ediyor bu.
Dolayısıyla bu tasarıyla da üniversiteler niye bölünüyor? E, bunu da görmek lazım. Bir, kendi yandaşları olan akademisyenlere ya da akademisyenliğe aday kişilere alan açmak.
Başka ne yapmak istiyor? Bazı illerde var olan üniversiteyi ikiye bölerek âdeta seçim arifesinde "İlinize 2'nci üniversiteyi yapıyorum, 3'üncü üniversiteyi kuruyoruz..." Rüşvet dağıtmak, bilim üzerinden rüşvet dağıtmak.
Üçüncüsü nedir? Mesela Çapa gibi, mesela Cerrahpaşa gibi İstanbul'un göbeğinde olan hastaneleri, işte bu adlar altında başka yerlere taşıyıp müthiş bir rant alanını yine yandaşlara yaratmaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) - Tamamlayabilir miyim?
BAŞKAN - Buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Kanunun ruhunu hiç anlamamışlar Sayın Başkan.
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) - Dolayısıyla tıpkı kendi geçmişinde az önce verdiğim örnekteki gibi, her gelen millî eğitim bakanının bir önceki bakan arkadaşının uygulamalarını rafa kaldırması gibi, emin olun, eğer AKP'nin zamanı olsaydı, seçimi erkene almasaydı, 2019'a kadar devam etseydi hiç şüphesiz yeni bir millî eğitim bakanı da Sayın Millî Eğitim Bakanımızın bu eğitim sistemini rafa kaldıracaktı ama o fırsat artık yok. 24 Haziranda inşallah bu eğitim sistemi de eğitim camiası da halkımız da sizden kurtulacaktır diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)