Konu: | Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 94 |
Tarih: | 02.05.2018 |
HDP GRUBU ADINA LEZGİN BOTAN (Van) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce şu an ekranları başında bizleri izleyen ve rehin alınan sevgili eş başkanlarımıza, Sevgili Selahattin Demirtaş'a, Sevgili Figen Yüksekdağ'a ve onların şahsındaki bütün milletvekili arkadaşlarıma, belediye eş başkanlarımıza ve rehin alınmış bütün siyasetçilere hürmetlerimi ve sevgilerimi gönderiyorum. Mutlaka özgürlük, adalet kazanacak diyorum ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, burada ben hatipleri dinlerken, Komisyonda da dinledik "Kervan yolda düzülür..." "Kervan yolda düzülür." sözü aslında bize çok şey anlatıyor. Hangi hâllerde bu söz söylenir? Acelesi olanlar için söylenir. Zaman bakımından, ortaklaşma bakımından, planlama bakımından hiçbir plana sahip olmayanların aniden, ansızın karşılaşmış oldukları herhangi bir vakada, bir durumda el yordamıyla hareket etmelerine bu söylenir. Evet, aceleniz var, biliyoruz çünkü 24 Haziranda Allah'ın izniyle bu halkın yakasından düşeceksiniz.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) - İnşallah!
LEZGİN BOTAN (Devamla) - On altı yıldır yaptıklarınızın sonucunu demokratik yollarla, yöntemlerle artık sandıkta göreceksiniz.
Şimdi, üniversiteleri niye parçalıyorsunuz? Mesela, biz birtakım sosyal, toplumsal, siyasal konularda çözüm önerirken AKP'nin hatipleri buraya çıkar, işi bölücülüğe indirger ve bölücülük üzerine saatlerce akıllara ziyan çözümlemeler yaparlar.
Üniversiteleri parçalamayın. Yeni üniversitelerin kurulmasına karşı değiliz. Var olan üniversiteler yüzyıllık, altmış yıllık; aslında bir üniversite için çok da uzun bir zaman dilimi değil. Var olan birikimleri, var olan tecrübeleri ortadan kaldırıyorsunuz. Bu üniversiteleri tasfiye ederek aslında bu üniversitelerin muhalif kimliğini tasfiye ediyorsunuz.
Şimdi, AKP'nin bu üniversiteleri aslında niçin tasfiye ettiğinin, niçin parçalamaya çalıştığının çeşitli sebepleri var. Birincisi, bu üniversitelerin çok değerli arsaları var; trilyonluk, katrilyonluk arsaları var. Parçalayarak, bu üniversitelerin bünyesindeki birtakım fakülteleri ayırarak çok rahatlıkla orada kadrolaşacaksınız, yeni pozisyonlar edineceksiniz -sekreterler, rektörler, akademisyenler, idari kadrolar vesaire- orayı bir kadrolaşma, bir iktidarlaşma aracına dönüştüreceksiniz; diğer taraftan, o üniversitelere ait arsaları TOKİ marifetiyle birilerine, yandaşlara peşkeş çekeceksiniz. Üçüncüsü ise aslında bu üniversitelerin, özellikle İstanbul Üniversitesi gibi devrimci, demokratik bir geleneğe sahip bir üniversitenin birikimlerini, demokratik değerlerini hedefliyorsunuz, onları örselemeye çalışıyorsunuz. Bunu yaparak aslında ülkeye iyilik yapmıyorsunuz, zarar veriyorsunuz.
Yeni üniversitelerin kurulma şartları vardır. Hangi şartlarda yeni üniversiteler kurulur? Coğrafik ihtiyaçlardan mı, sosyolojik ihtiyaçlardan mı, kültürel aidiyetler, farklılıklardan mı, bölgesel kalkınma mı, akademik, bilimsel, siyasal, sosyolojik, etnografik, antropolojik gerekçelerden mi? Eğer böyle gerekçeleriniz varsa o zaman biz size önerelim; Diyarbakır'da Mezopotamya halkları, medeniyetleri üniversitesini kuralım, Van'da Anadolu ve Mezopotamya uygarlıkları üniversitesini kuralım. Veya kuracaksanız, eğer sosyolojik, kültürel, toplumsal ihtiyaçlara veya kamu ihtiyaçlarına veya akademik ihtiyaçlara binaen ihtisas veya tematik üniversiteler kuracaksanız bunun paydaşları vardır. Bu iş sadece ve sadece iktidarı ilgilendirmiyor, 85 milyon insanı ilgilendiriyor, hepimizi ilgilendiriyor. Bu, hepimizin ortak meselesidir. Kendi başınıza, burada salt çoğunluğa dayanarak "Biz bildiğimizi okuruz, biz ortak iradeye, ortak akla ihtiyaç duymayız. Kendi aklımıza göre hareket edeceğiz." diyorsanız ciddi bir şekilde yanılıyorsunuz.
Bakınız, yaptınız da ne oldu? FETÖ'yle yaptınız, ne istediyse verdiniz, 15 tane vakıf üniversitesini kurdunuz, sonra da döndünüz, bu vakıf üniversiteleri FETÖ'yle iltisaklı diye kapattınız ve oralardaki 5 bin akademisyeni de bir şekilde iltisaklı görerek veya herhangi bir gerekçeyle tasfiye ettiniz. Ülkenin önemli bir birikimi, yapmış olduğunuz yanlış ilişkiler, hatalı ilişkiler, yandaş ilişkiler sonucu... On iki yılın, on üç yılın sonucunda geldiğiniz noktada, 5 bin akademisyenin, binlerce öğrencinin ve dolayısıyla binlerce, belki milyonlarca insanın etkilendiği 15 tane üniversiteyi kapattınız.
Şimdi uyarıyoruz, bazı üniversitelerin bünyesindeki fakülteleri ayırarak "Yeni üniversiteler kuruyoruz." diye toplumu kandırmayın. Yeni üniversiteler kurulabilir, biz de destekliyoruz. Sözünü ettiğim ihtiyaçlara binaen konuşuruz, tartışırız, ortaklaşırız. Ortak iradeyle, ortak akılla ve ihtiyaç ise hangi bölgede, hangi şehirde, hangi ihtiyaca cevap verecekse bunları konuşalım, kuralım, bu ihtiyacı karşılayalım. Ama var olan üniversitelerin bünyesindeki bazı fakülteleri ayırıp "Ey toplum, biz yeni üniversiteler kurduk..." Yangından mal kaçırırcasına aceleniz ne?
Değerli arkadaşlar, vakıf üniversiteleriyle ilgili... Bakın, vakıf üniversiteleri resmen şu an ticarileşti. Bir vakıf üniversitesi kendi kaynaklarıyla, kendi imkânlarıyla öğrenci okutur, burada kâr amacı gütmez. Fakat şu an geldiğiniz noktada -bakın, istatistikler var Sayın Bakan elinizde, bakabilirsiniz- vakıf üniversiteleri kendi kaynaklarıyla değil öğrencilerden aldığı yüzde 95 oranındaki harçlarla artık dönüyor yani ticarileşti. Bir vakıf üniversitesi bir özel üniversitenin öğrencilerden aldığı astronomik rakamlarla eğer öğrenci alıyorsa artık bu vakıf üniversitesi olmaktan çıkmış, ticarileşmiş. Bakın, burada "rekabet, rekabet" diye... Bu, çok kanser edici bir laftır, neoliberalizmin en iğrenç ürettiği fabrikasyon bir kelime. Her şeyi, bütün değerleri piyasalaştıramazsınız. Bütün değerlere, bütün değer yargılarına, akademik, bilimsel, kültürel, sosyolojik, sanatsal edindiğimiz her birikime piyasa mantığıyla, pazar mantığıyla yaklaşılamaz. Kapitalizmin en çirkin yüzü oluşturduğu kuralsız, kaidesiz ve insafsızca ürettiği rekabet anlayışıdır. Rekabetin de, bizim anladığımız, rekabetin bir dengesi olmalı, bir ölçüsü olmalı. Ölçüsüz bir rekabet anlayışı var, "Büyük balık küçük balığı yutar." mantığıyla sosyal Darwinizm. Buradan kurtulmanız lazım. Bazı değerler var ki onun maddi değeri yoktur, maddi karşılığı yoktur. Bakın, demin, burada AKP'li hatip "insan sermayemiz" dedi. İnsana tipik piyasa mantığıyla yaklaşıyor, mantık belli. Siz insan kaynaklarımıza, yetişmiş insan gücümüze sermaye tarzıyla yaklaşamazsınız, sermaye değildir arkadaşlar. Manevi değerler, ahlaki değerler, kültürel değerler, sosyolojik değerler, sanatsal değerler, bilimsel değerler ticari değildir, ticarileştiremezsiniz, metalaştıramazsınız. Kendi insan kaynaklarınıza pazar mantığıyla, bir meta anlayışıyla yaklaşamazsınız, bu ciddi, ahlaki bir problemdir. Bakın, burada samimiyetle uyarıyoruz, yoksa... Evet, dinamik bir ülkeyiz, dinamik bir nüfusumuz var, hızla artıyoruz, toplumsal ihtiyaçlar dinamik, statik değil dinamiktir, artıyor, çoğalıyor, talep ediyor; bu talebe denk düşen, ortak bir aklın planlamasıyla mümkündür.
Birçok üniversite var, şu an Bartın'da üniversite var, Rize'de var, Artvin'de var, Hakkâri'de var. Bakın üniversitelere, hangi akademik, hangi bilimsel çalışmayı ortaya koyuyorlar? Bilimsel olarak, kültürel olarak, sosyal olarak üretim düzeyleri nedir? Tamamıyla şu an mevcut olan AKP iktidarının muhtemelen 1 yöneticisinin yine bir taksi durağına uğrarken aklına gelmiştir "Hadi 15 tane üniversite kuralım..." E, el yordamıyla da şimdi nasıl kuracaksınız? Akademik altyapı yok, fizibilite yok. Oradaki toplumsal dinamiklerle, toplumsal, sosyal, akademik paydaşlarla konuşulmamış, tartışılmamış, adam yerine dahi konulmamışlar. Siyasetçiler oturmuş "Hadi 15 tane üniversite kuralım..." Ya, kurabilirsiniz ama bunu kurmak için sizin fizibilite, AR-GE çalışması yapmanız lazım, akademik kadroyu hazırlamanız lazım, yerleşkelerini hazırlamanız lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Botan, teşekkür ederim.
LEZGİN BOTAN (Devamla) - Bir dakika ek süre...
BAŞKAN - Bir dakika ek süre veriyorum.
Buyurun.
LEZGİN BOTAN (Devamla) - Şimdi, siz bu çalışmaları yapmadan, bu araştırmaları yapmadan, akademisyenlerle tartışmadan, bu işin uzmanlarıyla konuşmadan, klasik, sadece kendi siyasi ihtiyaçlarınız ve siyasi öngörünüzle, siyasi bakış açınızla bu tür evrensel, toplumsal, hepimizi ilgilendiren temel konularda, kendinizden menkul, sadece bir seçim reklamı için üniversiteleri, "academia"yı feda edemezsiniz; bu, doğru değil. Dolayısıyla HDP olarak, biz yeni kurulacak üniversitelere karşı değiliz ama bu şekliyle kurulan üniversitelere, parçalamaya çalıştığınız yöntemle bu parçalama biçimine karşıyız. Üniversiteleri parçalamayın, onların kimliklerini, onların markasını bozmayın. Gelin, yeni üniversiteler kuracaksanız "academia"yla tartışın, bizler tartışalım, bu ihtiyaca binaen ne yapacaksak ortak yapalım ve bu yasanın kesinlikle geri çekilmesi lazım, ileride bunun zararlarını hepimiz hep birlikte yaşayarak göreceğiz. Derhâl geri çekilmesini istiyoruz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)