| Konu: | Başbakanlığın, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 21/7/2016 tarihli ve 1116 sayılı Kararı'yla ülke genelinde ilan edilen ve 18/1/2018 tarihli ve 1178 sayılı Kararı uyarınca devam etmekte olan olağanüstü hâlin, 19/4/2018 Perşembe günü saat 01.00'den geçerli olmak üzere üç ay süreyle uzatılmasına dair tezkeresi (3/1566) münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 87 |
| Tarih: | 18.04.2018 |
AK PARTİ GRUBU ADINA ÇİĞDEM KARAASLAN (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; olağanüstü hâlin üç ay süreyle uzatılmasına ilişkin Başbakanlık tezkeresi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Sözlerimin hemen başında hem Milliyetçi Hareket Partisi hem de partimizin üst kurullarınca istişare edilerek az önce Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından açıklanan seçimlerin 24 Haziran 2018 tarihinde gerçekleştirme kararının milletimiz ve ülkemiz için hayırlara vesile olmasını diliyorum.
Konuşmamın amacı OHAL'in uzatılmasının temelleri üzerine şekillendi elbette fakat bunu yaparken içinden geçtiğimiz tarihî günleri anlamaya, hızlı yaşarken kimi zaman çabuk tükettiğimiz ortak acılarımızı hatırlamaya ve yine ortak bir gelecek idealinin önemine inanarak konuşmamı tüm bu yaşanmışlıklara şahitlik etmiş bir mekân olmasının ötesinde, aziz milletin asil ruhunu temsil eden Gazi Meclisin çatısı altında gerçekleştirecek olmanın sorumluluğunu yüreğimde hissediyorum.
Olağanüstü hâlin neden uzaması gerektiğini anlatmak için ona neden gerek duyulduğunu açıklamamız...
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Hiç gerekmiyor, hiç gerekmiyor, boşuna çenenizi yormayın.
ÇİĞDEM KARAASLAN (Devamla) - ...bunun için ise 15 Temmuza gitmemiz ve oradan başlamamız gerekir. 15 Temmuz bir tarafıyla zifiri karanlık bir gece bir tarafıyla aydınlık bir sabah, 15 Temmuz millete karşı sıkılan kurşunların hepimizin yüreğini delip geçtiği ama hainlere geçit vermediğimiz dillere destan, asırlara mühür birlikteliğimiz. 15 Temmuz millet olmanın, bu aziz milletin bir evladı olmanın ve bu vatan uğruna yaşamanın, vatan uğruna ölmek kadar anlamlı olduğu, yaşamla ölümün var olmak ya da olmamak mücadelesini verirken anlamını yitirdiği o gece. O geceden bugüne tam altı yüz kırk üç gün geçti, yitirdiğimiz canlarımızın acısı ise hâlâ dün gibi taze. 15 yaşında şehit düşen Halil İbrahim Yıldırım evladımızı nasıl unuturuz? Yüz yıl önce verdiğimiz Milli Mücadele'mizde devleşen Şerife bacının torunu Şerife Boz'u nasıl unuturuz? Nasıl unuturuz Erol ve Abdullah Tayyip Olçok'u? Alçakların karşısına dimdik dikilen, şehadete koşarak giden, vatanı sevmenin bedelini 30 kurşunla ödeyen Ömer Halisdemir'i nasıl unuturuz? Elbette unutmayacağız ve unutturmayacağız. 251 şehidimiz, binlerce gazimiz, canını ortaya koyan milletimiz adına bu hainlerden hesap soracağız. Ama nasıl? Ülkemizin güvenliğine tehdit oluşturan terör örgütlerine karşı etkin ve dinamik bir mücadeleyle elbette ve işte, bu amaçla 15 Temmuz 2016 tarihinde FETÖ terör örgütü tarafından gerçekleştirilen başarısız darbe teşebbüsü sonrasında anayasal düzenin, millî iradenin, hukuk devletinin, demokrasinin ve temel hak ve hürriyetlerin korunması, ülkemizde yaşanan darbe teşebbüsü ve terörist saldırıların ortaya koyduğu tehdidin tamamen sonlandırılması ve buna benzer oluşumların engellenmesi ve başta FETÖ olmak üzere tüm terör örgütleriyle mücadelenin daha etkin ve kararlı biçimde sürdürebilmesi için 21 Temmuz 2016 tarihinde ülke genelinde OHAL ilan edilmiştir. OHAL kapsamında getirilen yasal düzenlemelerle kolluk ve adli makamlara sağlanan hızlı ve etkin karar alma ve uygulama imkânı, terör örgütlerine yönelik operasyonel çalışmalara ivme kazandırdığı gibi soruşturmaların etkin bir biçimde yürütülmesini de sağlamıştır. Özellikle devlet kurumlarının içine sızmış FETÖ mensuplarının tespiti ve yakalanmasına yönelik çalışmalar hız kazanmış, ülkenin dört bir yanında başarılı operasyonlar gerçekleştirilmiş, örgütün maddi ve insan kaynaklarına yönelik önemli ölçüde darbe vurulmuştur.
Sayın Başkanım, çok değerli milletvekillerimiz; olağanüstü hâl istisnai olduğu kadar meşru bir durum, anayasal bir müessese ve uygulamadır. Olağanüstü hâlin hangi şartlarda ilan edileceği Anayasa'nın 119, 120 ve 121'inci maddelerinde çok açık ve net hükümlerle belirtilmiştir.
Millî güvenliğe karşı böyle büyük bir tehdit oluşturan FETÖ'nün başta ordu, emniyet, yargı, mülki idare olmak üzere kamu kurumlarındaki mensuplarının ayıklanması muhtemel tehdidin önlenmesi açısından hayati bir öneme sahiptir. Anayasamız tarafından verilen bu imkân vatandaşlarımızın güvenliğini, huzurunu, özgürlüğünü olduğu kadar demokrasimizi ve cumhuriyetimizi de korumaktadır.
OHAL özgürlüklere değil, milletimizin özgürlüğüne kastedenlere karşı ilan edilmiştir; OHAL insan haklarına değil, insan haklarını en acımasız şekilde katledenlere karşı ilan edilmiştir; OHAL tarih boyunca gelmiş geçmiş en acımasız darbeye ve darbecilere karşı ilan edilmiştir.
15 Temmuz gibi elim hadiseler, felaketler bir kayıp olduğu gibi, ülkelerin ve milletin birlik ve beraberliklerinin, dayanışmalarının, geçmişten bugüne uzanan kadim değerlerinin bir imtihanıdır. Hamdolsun, milletimiz ve devletimiz bu imtihandan alnının akıyla çıkmıştır.
Şehitlerimizin aziz hatırasının huzurunda, milletin kürsüsünde şimdi sormak istiyorum: 15 Temmuz darbesine "tiyatro" diyenler kimin sahnesinde ve hangi oyunun figüranı olduklarının farkında mıdır? Oysaki ülkemizin yıkılmasına yönelik gerçekleştirilen bu ve benzeri girişimler karşısında en net tepkiyi koymak, en doğru önlemi almak hepimizin ortak sorumluluğu değil midir?
Az önce söylediğim gibi, teröristlerin tespiti ve yakalanmasına yönelik çalışmaların hız kazanması, ülkenin dört bir yanında başarılı operasyonların gerçekleştirilmesi, hele hele güvenlik güçlerimiz hâlâ kaçak FETÖ'cüleri yakalamak ve yakalananların verdikleri bilgi kırıntılarından ipuçları elde etmek için aktif olarak, gece gündüz var güçleriyle çalışırken, örgütün maddi yapısı ve insan kaynaklarına önemli ölçüde darbe vurulması terör örgütlerinden başka kimi ve neden rahatsız eder ki?
Terörün kirli ve kanlı yöntemleriyle devletimizin istikbalini tehdit etmeye, kaderimize yön vermeye çalışanlar tıpkı geçmişte olduğu gibi bugün ve gelecekte de başarılı olamayacaklardır. Başta Sayın Cumhurbaşkanımızın güçlü liderliği, inandığı yoldan asla geri dönmeyen dik duruşu ve her daim milletiyle omuz omuza gösterdiği irade, Sayın Başbakanımızın azmi ve kararlılığı, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin, ilgili bakanlıklarımızın gerek içeride gerek dışarıda yürüttüğü başarılı çalışmalarla ve milletimizin elbette güçlü desteğiyle tüm bu badirelerden daha da güçlenerek çıktık. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Unutmayalım, olağanüstü yönetim usulleri, devletin olağan dönem hukuk kuralları ve üstesinden gelemeyeceği bir tehdit ya da tehlike karşısında başvurduğu ve devletin yetkilerinin arttığı usullerdir. Bu usullerde görülen temel nitelik, devletin özellikle takdiri yetkilerinin normal zamanlara göre genişlemesi ve bu sayede karşılaşılan tehdidin daha kolay bertaraf edilmesini amaçlamaktır. Olağanüstü yönetim usulleri anayasal organlar tarafından Anayasa'da belirtilen usullerle ilan edilen ve yine bu kurallar çerçevesinde uygulanan yöntemlerdir. Olağanüstü hâl yöntemlerinin tercih edilmesinin temel nedeni, yaşanan tehdidin niteliğinin ve alınması gereken tedbirlerin kapsamıyla ilgilidir.
Almanya, Fransa, Hollanda, İspanya, Polonya, Rusya ve Güney Afrika Cumhuriyetlerinin Anayasalarında da OHAL yer almaktadır. Fransa'da OHAL nedeniyle alınan tedbirler kapsamında öğrencilerin okul gezilerinin dahi iptal edildiğini biliyoruz. Dünyanın en çok turist ağırlayan şehirlerinin başında gelen Paris'te makineli tüfekle askerler en kalabalık caddelerde devriye nöbeti yaptılar. Eller tetikte, ana caddelerde turistik mekânların önünde mangalar hâlinde nöbet tuttular. Bu süreç aylarca sürdü. Oysaki bizde OHAL'in günlük yaşam pratiklerimizi etkileyen, hayatımızı kısıtlayan, yaşam alışkanlıklarımızı değiştirmemizi gerektiren bir tarafının olmadığı sanırım son bir buçuk senede kanıtlanmış olsa gerek.
Unutmayalım, olağanüstü yönetim usulleri demokrasi dışı, hukuksuz ve keyfî yöntemler anlamına gelmemektedir. Anayasal haklar, hukuk düzeni ve devletin tüm organlarının yargısal denetimi bu usullerde yürürlüktedir.
Saygıdeğer Başkanım ve değerli milletvekillerim; lütfen biraz düşünelim, 15 Temmuzdan bugüne kadar geçen 643 gün, bu süre içindeki tüm yaşananlar, bu milletin vekili olan bizlerin de bir daha asla, asla hiç kimse millete karşı, demokrasimize karşı, özgürlüklerimize karşı, yaşama haklarımıza karşı böyle bir kalkışmaya girişmesin hatta aklından bile geçiremesin diye önlem alma ihtiyacını mı tetikliyor yoksa "Bitti artık, olağanüstü hiçbir durum kalmadı; o hâlde OHAL'e de gerek kalmadı." anlayışını mı hâkim kılıyor.
Eğer içinden geçtiğimiz bu tarihî süreçleri olağan kabul eden varsa Türkiye gerçeklerinden, toplumun derinliklerinin içine sızmış hainlerden, dünya siyasetinden, küresel terör tehdidinden ve asıl önemlisi, milletin ne söylediğinden bihaber demektir ki bu, bir milletvekili için kabul edilebilir bir durum değildir fakat hâlâ aklında şüphe taşıyan varsa ya da en naif ifadeyle, ikna olmayanlar için OHAL döneminde Türkiye'de yaşananların özetini rakamlarla ifade etmek faydalı olacaktır.
OHAL ilan edilmesinden bu yana büyüme rakamları göz önüne alındığında, yalnızca üçüncü çeyrekte ekonomik büyüme sekteye uğramış, onun dışında bütün çeyreklerde Türkiye ekonomisi büyümeye devam etmiştir. 2016 üçüncü çeyreğinin hain darbe girişiminin yaşandığı dönem olduğunu hatırlatmakta fayda görüyorum. 2016 yılı genelinde sağlanan 3,2'lik büyüme oranı, hain darbe girişiminin yaşandığı yılda dahi ekonomimizin canlılığını koruduğunu göstermektedir. Özellikle 2017 yılında Türkiye ekonomisi yıllık ortalama yüzde 7,4 büyüyerek OHAL'in ekonomi üstünde olumsuz bir etkisinin olmadığını açıkça göstermiştir. Bunlar yaşanırken dünya ekonomisinin yüzde 85'ini ifade eden G20'de birinci olduk, Çin ve Hindistan'ı aşan büyüme oranını yakaladık. Bu büyüme tüm sektörler tarafından desteklenerek sürdürülebilir ve kapsayıcı bir büyüme anlamına gelmektedir.
İşsizlik oranları ve istihdama bakılacak olursa özellikle 2017'de işsizlik oranlarında düşüş ve istihdamda artış gözlenmektedir. Özellikle işsizlik oranları darbe teşebbüsünden önceki oranına geri dönmüş, bu menfur girişimin iş gücü piyasalarındaki etkisi bertaraf edilmiştir. 2016 Temmuz ayı ile 2017 Temmuz ayı kıyaslandığında 1 milyon 122 bin kişilik ek istihdam sağlanmış, tüm bu oranlar istihdam dostu bir büyüme gerçekleştirdiğimizi göstermektedir. Cari açık, Türkiye'de uzun yıllardır uygulanmakta olan sermaye birikimi modelinin doğal bir sonucudur. Cari açık sorunu Türkiye'nin gündemine OHAL'le gelmemiştir. Öte yandan, Türkiye'nin cari açık sorununa çözüm olacak öneriler yine AK PARTİ iktidarları tarafından gerçekleştirilmiştir. 9 nisan 2018'de açıklanan proje bazlı teşvik sistemi şu anda cari açığı azaltıcı teşvikler kapsamında verilecek en güzel örneklerdendir. Toplam yatırım tutarı 135 milyar lira olan bu teşvik sistemi ülkemizin ihracatını artırması ve cari açığa 19 milyar dolarlık bir katkı yapması bakımından değerlidir.
Türkiye'ye gelen yabancı ziyaretçi sayısına baktığımızda 2017'de 32 milyonu aşan bir rakam karşımıza çıkmaktadır. Hain darbe girişiminin yaşanması turizm açısından olumsuz bir etki yaşatsa da 2017 yılında bir toparlanma gözlemlenmektedir, hem de önemli bir toparlanma. 2016 Temmuz ayında 3 milyon 468 bin olan ziyaretçi sayısı, 2017 Temmuz ayında 5 milyon 75 bin kişiye ulaşmıştır, bir başka deyişle OHAL'in devam ettiği 2017 yılı içinde yabancı ziyaretçi sayısında önemli ölçüde bir artış gözlenmiştir.
Değerli milletvekillerimiz, tam bu noktada sizlerle bir tarihi daha paylaşmak, daha doğrusu hatırlatmak istiyorum: 26 Ağustos 2016. Ülkemizin karşı karşıya kaldığı en büyük saldırıdan yalnızca kırk üç gün sonra 1.408 metre açıklık ve 2.164 metre toplam uzunluğuyla dünyanın en uzun asma köprüsü özelliğini taşıyan Yavuz Sultan Selim Köprüsü hizmete açıldı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) O gün gerçekleştirilen yalnızca bir açılış değildi, o gün gerçekleştirilen bir milletin "Biz hâlâ buradayız ve güçlüyüz." ifadesinin bir sembolüydü.
Son on yılda küresel krize rağmen dünyada mega projelere baktığımızda, gerçekleştirilen 10 projeden 6 tanesinin Türkiye'de hayata geçirilmesi çok önemlidir. Yavuz Sultan Selim Köprüsü, dünyanın en geniş asma köprüsü. Osmangazi Köprüsü ve İzmir otoyolu, Marmaray, Avrasya Tüneli, dünyanın en büyük havalimanı ve Çanakkale Köprüsü, yine yarım asırlık bir hayal olan 22 milyar dolarlık Akkuyu Nükleer Güç Santrali'ni bu dönemde gerçeğe dönüştürüyoruz. Hem jeopolitik konumuyla gerek bölgesel gerekse küresel gerilimin merkezindeki Türkiye olarak, iç güvenliğimize yönelik tehditler devam ederken tüm bunları gerçekleştiriyoruz.
Diğer yandan, Suriye'de yedi yıldır devam eden iç savaş, rejim ve destekçilerinin katliamları nedeniyle hayatlarını kaybeden yüzbinlerce masum, yurtlarından göçmek zorunda kalan milyonlarca insan... Bu gerçeği asla göz ardı edemezdik, bu hakikat karşısında susamazdık, bu acıları görmezden gelemezdik. Türkiye olarak, şerefli tarihimize, onurlu mazimize yakışanı yaptık, merhamet medeniyetinin temsilcileri olarak mazlumlara kucak açtık. Onun yanında, terör örgütleriyle sınır ötesinde ciddi bir mücadele başlattık.
20 Ocak 2018 tarihinde başlattığımız Zeytin Dalı Harekâtı'nda, Afrin'i büyük zaferin, Çanakkale Zaferi'nin 103'üncü yıl dönümünde teröristlerden temizledik. Evlerini, yurtlarını terk etmek zorunda kalan Suriyeli kardeşlerimiz, güven ve huzur içinde evlerine, yurtlarına dönmeye başladı.
Yurt içinde ve sınır ötesinde terörü tümüyle ortadan kaldırmak için büyük bir kararlılıkla çalışıyoruz. Afrin'de yürüttüğümüz operasyona karşı çıkan birtakım gruplar "işgal" gibi çirkin tanımlamalar getirdiler. Bizim tarihimizin hiçbir yerinde işgal, sömürge yoktur. Bizim tarihimiz bu anlamda paktır. Türkiye, bölgesinde ve dünyada huzurun teminatı, adaletin tesis edicisi konumundadır. Küresel güçlerin maşası durumundaki terör örgütlerinin Orta Doğu'da en çok zarar verdiği ülkelerin başında Türkiye gelmektedir. İstanbul'dan Ankara'ya, Gaziantep'ten Diyarbakır'a kadar pek çok ilimizde sivil vatandaşlarımızı hedef alan saldırılar düzenlenmekte, bu hainlerin aktif ve uyuyan hücrelerinin bir bir tespit edilmesi için güvenlik güçlerimiz bir kuyumcu hassasiyetiyle çalışmaktadır. Pek çok eylem yine bu dönemde hazırlık aşamasında durdurulmuştur.
Tüm bunlara rağmen maalesef ülkemizin karşı karşıya kaldığı terör tehdidi devam etmektedir. Terörle, teröristle, küresel terör tehdidiyle tutarlı, samimi, kararlı bir biçimde mücadele yürüten tek ülke Türkiye'dir. Bugün, Türkiye'nin ve mazlum coğrafyanın umudu hâline gelen Sayın Cumhurbaşkanımızın varlığı, haksızlıklara karşı dik duruşu, hiçbir ön tanım kabul etmeden tüm terör örgütlerine karşı verdiği mücadeleyle yalnızca sınırlarımızın güvenliği ya da bölgesel huzurun tesisi için değil, aynı zamanda dünya barışı için de çok önemli adımlar atılmaktadır.
Ülke olarak içinde olduğumuz etkin mücadele süresince OHAL'in keyfî bir uygulama olmadığını, zaruretten hasıl olduğunu aziz milletimiz çok iyi bilmekle birlikte, milletimiz olan bitenin ve gerçeklerin de farkındadır. Milletimiz farkında, ancak, milletin gerçeklerinden uzak olanlar, milletimizin dilinden anlamayanlar OHAL'in gerekçesinin ne kadar haklı olduğunu da anlayamamaktadır. On beş yılda özgürlük ve demokrasi alanlarını genişletmek, devletin tüm imkânlarını herkes için ulaşılabilir kılmak adına verdiğimiz mücadelenin milletimiz nezdindeki karşılığını biliyoruz. 1960, 1971, 1980, 28 Şubat, 27 Nisan, 17-25 Aralığı yaşayan milletimiz, 15 Temmuzda, nesilden nesile devredilen bu acının bir parçası olmamayı tercih etmiştir. OHAL bir sonuçtur ve bugün gerek sınırlarımızın ötesinde gerekse sınırlarımızın içinde verdiğimiz mücadele bu sonucun sebeplerini ortadan kaldırmaya, ülkemizi ve geleceğimizi tehdit eden tüm yapılara karşı gerekli önlemleri almaya devam etmemizi elzem kılmaktadır.
AK PARTİ olarak bizler 1987'den bu yana çeşitli defalar uzatılan, vatandaşlarımızın bireysel, siyasal ve ekonomik hak ve özgürlüklerini kısıtlayan OHAL'i iktidara gelir gelmez kaldırarak bu topraklarda olağanüstü hâl uygulamasına son vermiş olmanın gururunu, günü geldiğinde kırk yıllık terör belasıyla mücadelesini tamamlamış ve bu topraklarda terörün de kökünü kazımış bir iktidar olarak da duyacağız.
Bu duygu ve düşüncelerle milletimizin birliği, devletimizin bölünmez bütünlüğü uğruna şehit düşen vatan evlatlarımıza yüce Mevla'dan rahmet, gazilerimize sıhhatli bir ömür diliyor, yüce Meclisimizi selamlıyor, sizlere en içten saygı ve sevgilerimi sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Karaaslan.