GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:85
Tarih:12.04.2018

MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, az önce, Sayın Selahattin Demirtaş'ın yargılanmasının haksız ve hukuksuzluğuna ilişkin bir değerlendirme yapmıştım. Tabii, iktidar partisi yargının bağımsız olduğunu, savcıların bağımsız hareket ettiğini ifade ettiler. Ama çok iyi biliyoruz ki kuvveti elinde bulunduran, erki elinde bulunduranların Türk siyaset tarihinde dönem dönem doğrudan yargıyı etkiledikleri açıktır. Mesela, Yassıada uygulamalarında -hepinizin hafızasında vardır- dönemin Mahkeme Başkanı Selim Başol'un o dönemde yaptığı usulsüzlüklere, hukuksuzluklara Menderes'in itirazına karşılık verdiği cevap aynen şudur: "Sizi buraya tıkan kuvvet böyle istiyor."

80 yargılamalarını da biliyoruz, cuntanın o dönemde yargıyı nasıl bir silah olarak kullandığını biliyoruz. 90'lı yıllarda Leyla Zanaların, Hatip Diclelerin yargılanma sürecinde nasıl bir yargılama, siyasal yargılama sürecini yaşadığımızı yine hepimiz hatırlıyoruz. Bugün de aynı süreci yaşıyoruz.

Bakın, az önce Sayın Bostancı benim yaptığım konuşmaya itirazda bulundu "Yargı bağımsız, tarafsız." dedi. Peki, bağımsız ve tarafsız, kabul edelim bir an için. Peki, cezaevleri kime bağlı? Adalet Bakanlığına bağlı, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğüne. Doğrudan doğruya sizin Hükûmetinizin talimatlarıyla hareket eden cezaevleri.

Bakın, dün Sayın Selahattin Demirtaş'ın savunmasında dile getirdiği bir hususu aynen burada ifade ediyorum. On beş aylık tutuklamadan sonra, mahkeme, kendisine iddianame eki olan bir CD veriyor ve cezaevinde kendisine verilen bir bilgisayarla haftada dört saat -bütün hafta boyunca sadece dört saat- mahkemenin iddianame ekleri olarak verdiği CD'deki dosyayı incelediğinde... Bu 11.772 sayfa ve Sayın Demirtaş mahkemede şunu söyledi: "Ben yemeden, içmeden ortalama yirmi dört saat sadece okusam, evrakları karşılaştırmadan, inceleme yapmadan, mukayese yapmadan sadece okusam bu beş yıl dört ay eder."

Bu, mahkemeye bağlı bir kurum değil, sizin Hükûmetinize bağlı, Adalet Bakanlığına bağlı bir kurum Sayın Bostancı. Dolayısıyla, bir suç isnat edilen ki bu Parlamentonun bir üyesi olan, bu Parlamentonun 3'üncü büyük partisinin ve 6,5 milyon seçmenin oyunu almış olan Sayın Demirtaş'a sizin reva gördüğünüz savunmasının kısıtlanması işte tam da budur. Beş yıl dört ay o evrakları okuyacak. Bunun anlamı şudur: Savunma yapılmasın; tıpkı Başol'un Menderes'e "Sizi buraya tıkan kuvvet böyle emretti." dediği gibi, tıpkı Hasan Polatkan'ın savunmasına Başol'un "Kes, az konuş. Daha fazla konuşma, on beş dakikadan fazla izin vermiyorum." demesi gibidir.

Bakın, bunu, yargıya müdahalenizi nereden anlıyoruz? Sayın Erdoğan Almanya'da yargısız infaz yaptı; daha mahkeme başlamadan, Sayın Erdoğan Almanya'da Sayın Demirtaş için "O bir teröristtir." dedi. Bunu söyleyen bu ülkenin tarafsız olması gereken Cumhurbaşkanıdır. Daha yargılama başlamadan bu söz kullanıldı.

Adalet Bakanlığının Diyarbakır Ağır Ceza Mahkemesine, Sayın Selahattin Demirtaş'ın mahkeme huzuruna çıkarılmaması gerektiğine, SEGBİS üzerinden ifadesinin alınması gerektiğine ilişkin gizli belge olarak dosyada verdiği talimatı burada, bu kürsüden bizzat ben okudum. Dolayısıyla sadece bir algı operasyonuyla, yandaş kalemlerinizle ta iki buçuk yıldır partimiz ve milletvekillerimiz üzerinden yarattığınız suçluluk algısı veya işte -tırnak içinde- terörist algısı sizin doğrudan doğruya mahkemeleri etkilediğinizin, yönlendirdiğinizin, talimat verdiğinizin açıkça ortaya konmuş hâlidir. Bu türden yüzlerce örnek veririz. Sizin kalemşorlarınız hâlâ, hâlâ, şu anda bile -yargılama devam ediyor- Sayın Demirtaş'a "terörist" diyorlar, "katil" diyorlar; toplumda bir algı yaratılıyor.

Bakın, Başollar nasıl unutulduysa, Menderesleri tarih nasıl haklı çıkardıysa, adalet nasıl...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) - Bir dakika alabilir miyim Sayın Başkan?

BAŞKAN - Sözlerinizi tamamlamak üzere bir dakika ek süre veriyorum Sayın Adıyaman, buyurun.

MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Adalet mutlaka tecelli edecektir. Mahkemelerde olmayabilir, mahkemeler sizin güdümünüzde, etki alanınızda olabilir ama vicdanlarda, halkın vicdanında bu tecelli edecektir. Hukuksuzluk, adaletsizlik de -hep dile getirdiğimiz gibi- bumerang gibidir, dönüp dolaşıp haksızlığı, hukuksuzluğu, adaleti yok edenleri de vurur. Dolayısıyla iki gündür devam eden, yarın da devam edecek yargılamada biz bire bir tanık oluyoruz. Siz, bu Parlamentonun en az sizler kadar burada olmaya hakkı olan milletvekillerinin yargılama sürecini bir parlamenter sorumluluğuyla, bir tarafsızlık, bir adalet duygusuyla hiç yokladınız mı, sorguladınız mı, gözlemlediniz mi? Hayır; burada oturup işte, Sayın Erdoğan'ın yargısız infazı gibi hepiniz yargısız infaz yapıyorsunuz çünkü siyasi saiklerle, siyasi hesaplarla bir öç alma, bir intikam alma duygusu peşindesiniz. Adaletten ve hukuktan, bu kürsüden ne kadar bahsedersek edelim sonuç alamayacağımızı biliyoruz.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Adıyaman.