| Konu: | Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 84 |
| Tarih: | 11.04.2018 |
ZÜLFİKAR İNÖNÜ TÜMER (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçici 11'inci maddeyle Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığında bulunan arazi tapulaştırma, arazi toplulaştırma ve tarla içi geliştirme hizmetleriyle ilgili taşınırlar, araç ve gereçler gibi yetkilerin bir kısmı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğüne devredilecektir.
Bu madde, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığınca daha önce yürütülen iş, işlem ve hizmetlere Devlet Su İşleri tarafından hiçbir koşul belirtilmeden son verilmesini düzenleyen bir maddedir. Bu maddeyle bir bakanlık başka bir bakanlığın yürütmekte olduğu işlerini keyfî bir şekilde sonlandırabilecektir. Örneğin, arazi toplulaştırmada yarım kalmış bir iş Devlet Su İşlerine devredildikten sonra hiçbir koşul ve gerekçe bildirilmeden o arazi toplulaştırma ve tapulaştırma işlemine son verilebilecektir ki bu, vatandaş, köylü ve çiftçi aleyhine büyük sorunlar teşkil edecektir. Halkımız zaten derdini anlatacak kişi, kurum ve mecra bulamazken bu olumsuzluk ışığında yeni bir kaosun eşiğine sürüklenebilecektir.
Değerli milletvekilleri, sulamanın geleceğinin tartışıldığı şu aşamada katılımcı yönetim olmazsa olmazdır. Çitçi sulama yönetiminden el çektirilmemelidir. Birliklerin devrinin ardından yeni yatırımların gerçekleşeceği vurgulanmaktadır ancak bu yatırımların iyi işleyen, raporlarında, kayıtlarında hiçbir sıkıntı ve yolsuzluğa rastlanmayan sulama birlikleri üzerinden yine denetleyici ve katılımcılık esasıyla çiftçi lehine yapılması gerekiyordu zira suyun yönetiminde kullanıcıların da mutlaka olması gerektiğini her fırsatta dile getiriyoruz. Yönetiminde kullanıcıların olmadığı sulama modelinin başarı şansı yok denecek kadar azdır. En azından, sulama birlikleri meclislerinde görev alan meclis başkanları ve üyeleri katılımcılık esasına göre su yönetiminde söz sahibi olmalıdır. Genel bütçeden pay almayan, kâr amacı olmayıp denk bütçe esasına göre gelir gider dengesi kuran, seçilen yöneticilerin tamamı su kullanıcısı üreticilerden oluşan, edinilen tecrübe, araç parkları ve akıllı sulama yöntemi modeliyle örnek oluşturan sulama birliklerinin tamamen sistem dışına itilmesi ülkenin tarımına, ekonomisine, geleceğine vurulacak bir darbe niteliği taşımaktadır.
Ayrıca, birliklerde çalışan personelin durumu da netlik kazanmamıştır. Çalışan binlerce insanın günahına da girilmemelidir. Sulamada kullanılan elektrik faturalarındaki katma değer vergisi ve TRT payı da büyük yük oluşturmaktadır, çiftçi bu yüklerden kurtulmalıdır. Sorunların çözümü Türk çiftçisi ve tarım sektörü adına büyük önem taşımaktadır. "Ben yaptım oldu." mantığı ülkemizde uzun vadede onarılması güç yaralar açmaktadır. Sulama birliklerinin kapatılması da bu onarılmaz yaralardan biri olacaktır. Zira son dönemlerde kanunlar düzenlemenden önce ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının, sivil toplum örgütlerinin, meslek oda ve derneklerinin, üniversitelerin ve sendikaların görüşlerine başvurulması kimsenin aklına dahi gelmemektedir. Komisyondaki milletvekilleri dahi anılan maddeleri tam olarak inceleme imkânına sahip olamamıştır. Hâlbuki bu düzenleme çiftçi ve dolayısıyla vatandaşları direkt etkilemesine karşın, örneğin, düzgün işleyen sulama birliklerine, tarım paydaşlarına hiçbir söz hakkı verilmemiştir. Geçici maddeyle Devlet Su İşlerinin personel ve idari teşkilat kapasitesini çok aşan ve gelecekte yönetsel sorunları da beraberinde getirecek olan bazı hizmetlerin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığından Orman ve Su İşleri Bakanlığı bünyesindeki Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğüne devredilmesi gerek ülke ekonomimiz gerek çiftçilerimiz gerekse ormanlarımızı da içine alan ekosistem üzerinde büyük sorun teşkil edecektir. 2.500'ün üzerindeki sulama kooperatiflerinin denetimi ve gözetimi, 378 sulama birliğinin tamamının devriyle yönetim, denetim ve gözetimin Devlet Su İşlerine devredilmesi yaşanılması kaçınılmaz sorunları beraberinde getirecektir. Ayrıca devlet memurlarıyla gerçekleştirilecek su varlıklarımız ve birlik yönetim anlayışı, yaşam kaynağımız olan sularımızın siyasete ve ticarete alet edilmesine de neden olabilecektir. Bu yönüyle sularımız tam bir tehdit unsuru olarak karşımıza çıkacaktır.
Değerli milletvekilleri, katılımcı sulama yöntemi modelinden vazgeçilmesiyle ve sulamanın, barajların, akarsuların özelleştirilmesi hâlinde maliyetler daha çok artacaktır. Zira dünyadaki en başarılı yönetim katılımcı sulama yöntemidir. Amerika, Fransa, İtalya, İsrail, Güney Amerika gibi ülkelerde sular, tartışmasız, son tüketicisi olan çiftçiler tarafından yönetilmektedir. Türkiye su zengini bir ülke değildir. Gelecekte tüm dünyada öngörülen su savaşlarının muhatabı olmamak adına son derece değerli kaynaklarımız olan sularımızı doğru ve akılcı kullanmak zorundayız. Hiç kimsenin çiftçiyi, üreticiyi, köylüyü, birilerinin ücretli kölesi hâline getirmeye hakkı yoktur.
Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
Çok teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)