| Konu: | CHP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 84 |
| Tarih: | 11.04.2018 |
CHP GRUBU ADINA CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçtiğimiz perşembe günü hepimizi yasa boğan, Eskişehir Osmangazi Üniversitesinde 4 gencecik akademisyenin ölümüyle sonuçlanan bir katliam yaşandı. Bununla ilgili bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin grup önerisiyle ilgili konuşacağım.
İlk önce olayla ilgili bir bilgi vereyim çünkü sonunda oy kullanacaksınız. Ne şahsımın ne de partimin âdeti değildir sağa sola "Bu, FETÖ'cüdür; bu, Fetullahçıdır." diye beyanda bulunmak ama ben konuyu inceledim. Bu olayı gerçekleştiren katil, tipik bir Fetullahçı. Nereden bunu çıkarıyoruz? Volkan Bayar -katilin ismi- FETÖ'nün soruları sızdırdığı 2006 ALES sınavında derece yapmış beyefendi. Akabinde, Millî Eğitim Bakanlığında Fetullahçı terör örgütünün çok etkin olduğu bir dönemde Amerika'ya Denver Üniversitesine eğitime gönderilmiş. Orada başarılı olamadığı hâlde, yönetmelikler izin vermediği hâlde getirilmiş, Tokat'ta üniversitede araştırma görevlisi yapılmış. Daha sonra Osmangazi Üniversitesine naklen atanmış. Çok daha önemlisi, 15 Temmuz gecesi üniversiteye gitmiş, odasındaki bilgisayara format atmış. Bunu da götürmüş, rektörlüğe vermiş.
15 Temmuzdan sonra 100'den fazla akademisyeni FETÖ'cü olmakla itham ederek ihbar etmiş ama ihbarda çok önemli bir yöntem kullanmış -ismini buradan vermeyeceğim, soran olursa verebilirim- Adalet ve Kalkınma Partili bir milletvekiline ulaştırmış bu 100'den fazla kişiyle ilgili ihbarlarını, o vekil de Emniyet Müdürlüğüne gereğinin yapılması ricasıyla bunları iletmiş. Daha sonra, bunun şikâyet ettiği herkesle ilgili yargılama yapılmış, tutuklamalar yapılmış, hemen hemen hepsi ya YÖK kararıyla ya üniversite tarafından ya da KHK'yle işten atılmış. Daha sonra, bu yargılananların, yargılaması bitenlerin hepsi beraat etmiş ama YÖK bunları daha hâlen de işe iade etmiş değil.
Fakat, bu arada, ihbar edilenler de bu katille ilgili üniversiteye şikâyet dilekçelerinde bulunmuş. Çok ilginç, şikâyet dilekçelerinin hiçbiri işleme alınmamış, kaydedilmemiş; bu adam korunmuş ve kollanmış. Sonunda -artık kendisine nasıl bir garanti verildiyse- 5 Nisanda hakkında yapılan bir şikâyetle ilgili ön inceleme için ifadeye çağrılmış. Adam bunu sindirememiş çünkü kiminle ne pazarlık ettiyse, nasıl korunup kollanacağı sözü aldıysa bunu kendine yedirememiş. Kendi hakkında bir soruşturma olacağına inanmadığından öfkelenmiş, eline silahını almış, 4 akademisyeni 23 kurşunla delik deşik etmiş. Bu katliam, Türkiye'de kol gezen ihbarcılık, iftira ve şiddet atmosferinin ete kemiğe bürünmüş hâlidir arkadaşlar.
Peki, bu katil, ifadesinde ne demiş biliyor musunuz? Üzülerek okudum: "Sayın Cumhurbaşkanımı dinledim ve 103 kişiyi ihbar ettim. Sonra bana sahip çıkmadılar, ortada kaldım. Son KHK'yle bize tanınan silah kullanma yetkimi kullandım." El insaf, el insaf...
Arkadaşlar, Fatih Özmutlu, Mikail Yalçın, Serdar Çağlak, Yasir Armağan... Hepsinin hayalleri vardı, hepsinin aileleri ve çocukları vardı. Mikail'in küçücük, engelli bir bebeği var. Bizim onlara hesap vermemiz lazım. Dosyada, kimi ya da neyi korumak için olduğunu bilmiyorum, gizlilik kararı verildi. Cinsel istismar yok, devletin güvenliğiyle ilgili bir şey yok; açıklamalara göre ruh sağlığı yerinde değil. Niye gizlilik kararı verildi, bilmiyorum.
İşte, grup önerimizin konusu bu, bu konuyu araştıralım diyoruz. Bu çocuklara hesap vermemiz lazım, bunun hesabını vermemiz lazım. Bunu kim korudu, kim kolladı; buna bakmamız lazım. Lütfen, bu sefer ellerinizi alışık olduğunuz gibi değil, mağdurlardan yana kullanın ve araştırma önergemize destek verin.
Açıkça söylüyorum: Destek vermeyen herkes, bu eli kanlı katilin suç ortağıdır.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)