| Konu: | HDP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 84 |
| Tarih: | 11.04.2018 |
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tabii, keşke her şey Naci Hocanın dediği gibi olsa ama tam tersi.
Türkiye'nin medya tarihi, medyadaki el değişmelerin çok dramatik olduğu ve iktidarın her aşamasında devrede olduğu bir süreçtir. Zaman geniş olsaydı uzun anlatmak isterdim ama 1 Şubat 1979'da Abdi İpekçi'nin öldürülmesiyle Karacan ailesi Milliyet'ten soğudu. Abdi İpekçi çok yakın arkadaşıydı Karacan'ın ve Aydın Doğan'a sattı. 7 Şubat 1990'da Çetin Emeç'in öldürülmesiyle birlikte Simavi ailesi medyadan soğudu. Erol Simavi "Benim oğullarımın da hayatı tehlikede." dedi ve gazeteyi satmak zorunda kaldı.
Turgut Özal, o dönemin Hürriyet ve Sabah gazetelerine karşı yeni bir gazete üretmek istedi ve İngiltere'den Asil Nadir'i çağırdı ve ona bir medya kurdurdu ama Özal'a da yaramadı. Yani Türkiye'nin medya tarihi ne yazık ki iktidarların ve terörün etkin olduğu bir süreçtir. Bugün de zaten 100'den fazla gazetecinin hapiste olması ve binlerce gazetecinin, çalışan gazetecinin işsiz gazeteciden daha az olması Türkiye'nin medya gerçeğini ortaya koymaktadır.
Bugün Doğan grubunun Hürriyet gazetesini satmasını konuşuyoruz. Demirören alıyor ve yalanlanmayan haberlere göre, Naci Hoca, 675 milyon dolar Ziraat Bankasından kredi çektiriliyor ve aynı süreçte Ziraat Bankası dünyanın 22 bankasına borçlanıp 1 milyar 400 milyon dolar kredi alıyor; daha pahalıya alıp -iki yıl ödemesiz olduğuna göre- Demirören grubuna âdeta bedavaya veriyor.
Her şey bir yana, şeker fabrikalarının 60-70 milyon dolar zarar ettiği gerekçesiyle satıldığı bir ülkede, şeker fabrikalarından sorumlu olması gereken Ziraat Bankasının işi gücü bırakıp iktidarın isteğiyle bir medya grubunun el değiştirmesine yardım ve yataklık etmesi kabul edilebilir bir şey değildir, tarih bunu yazacak. Bugün bunu yazacak medyanın kalmaması sizi rahat ettirmesin, yakın geçmişteki hiçbir medya olayı kapalı kapılar ardında kalmamıştır. Az önce söyledim, Özal'ın o İngiltere'den Asil Nadir'i getirip, 250 milyon sterlin para harcamasını sağlayıp kurdurduğu gazete de ne Asil Nadir'e yaramıştır ne Özal'a yaramıştır.
Bugün de şu anda medyada fiilen çok kanallı bir tek seslilik yaratmaya çalışıyorsunuz, kanal çok görünüyor ama ses tek ve gelinen noktada -tabii ki dünyadaki gelişmelerle de birlikte seyretmekte bu- artık medya gücü yok, güçlerin medyası var. En güçlü iktidar bütün medya organlarını kendi bünyesine alıp onunla birlikte iktidarını güçlü tutmaya çalışıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) - Sayın Başkanım...
BAŞKAN - Tamamlayın, bir dakika...
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) - Ama ne dünyada ne Türkiye'de medyayı ele geçirip toplumu ele geçirememişsinizdir sayın milletvekilleri. Naci Hoca "Siyaset-medya ilişkileri yok." dedi, sonuna kadar var ama şu anlamda yok: Eğer siyasetçiler "Medyayı tümüyle ele geçirip böylece halkı da ele geçirmek istiyorum." derse yanılıyorlar; tarihe baksınlar, bu tür iktidarların tümü bugün tarihin çöplüğündedir ve yaptıkları her şey de açığa çıkmıştır.
Burada, ezcümle, konu medyaya gelmişken vurgulamak isterim ki iktidarın yayın organları dâhil -Star, sonra gazeteler, Akşam, Sabah- bütün medyada ne yazık ki gazeteciler asgari geçim sınırının altında maaş almaktadır. Medya patronları, iktidarın isteğiyle medyaya girip medyadaki zararını ihaleden sağlamaya çalışan patronlar ne yazık ki çalışanlara alın terinin karşılığını vermemektedir diyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)