| Konu: | Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 83 |
| Tarih: | 10.04.2018 |
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikli olarak, Hakkâri Dağlıca'da mevziden düşerek şehit olan hemşehrim, Emirdağ Balcam köyünden Cumali Sarıtaş'a Allah'tan rahmet, ailesine, yakınlarına sabırlar diliyorum.
Yine, üç yüz bir gündür siyasi esaret altında olan, bizlerle beraber bu Meclis çatısı altında siyasi mücadelesini veremeyen Enis Berberoğlu'nun da artık bu kürsülerden özgürce milletvekilliğini yapmasını, haykırmasını istiyoruz. Artık bu hukuksuzluğa son verilsin ve Enis Berberoğlu da milletvekili olarak, milletvekilliğini gereği gibi, hepimiz gibi Türkiye Büyük Millet Meclisinde ifa etsin istiyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, cumhuriyet, yokluk içindeki yurdumuzun sınai kalkınmasını üç beyaz üzerine kurmuştu; un, şeker, pamuk. Şimdi, bu gördüğümüz işlenmiş bir pamuk. Bu pamuk Sümerbankla özdeşleşmişti. Dönüp bakıyorum Sümerbanka, üç kuruşa satıldı ve bugün pamuk ithalatımız da ne yazık ki 72 bin tona ulaştı yanlış politikanız yüzünden. Hani "yerli ve millî tarım" diyorsunuz ama ne yazık ki bu ülkede yerlilik ve millîlik adına elimizde olan bütün ürünleri silmeye ant içmişsiniz. Un ve buğdaya bakıyorum, onları da ithal eder hâle gelmişiz. Buğday ekim alanı son on yılda 9 milyon hektardan 7,7 milyon hektara gerilemiş durumda.
Bugünlerde kafayı şeker fabrikalarına taktınız, onları satmak için uğraşıyorsunuz. Bakın, burada daha önce pancar göstermiştim, pancarı tanıtmıştım size. Yeteri kadar tanımadığınızı düşünerek, bu da şeker, hani çayımıza katıyoruz, yiyoruz, hayatımızın olmazsa olmazı. Bir kişinin bir yılda 35 kilo tükettiği bu madde, bu şeker. Eğer o şeker fabrikalarını kapatırsanız, kapısına kilit vurursanız işte bu şeker karaborsaya düşecek. Biz bu şekerin karaborsaya düşmemesi için, Türk şeker piyasasının "NBŞ lobisi" denilen, o sentetik bazlı zehre mahkûm edilmemesi için bu mücadeleyi veriyoruz ve vermeye de devam edeceğiz. Amerika istiyor, siz satıyorsunuz şeker fabrikalarını. 2,5 milyon insana ekmek kapısı sağlayan o güzelim fabrikaları sanki babanızın malı gibi satmayı kendinize hak görüyorsunuz. Vatandaşa bir bahane uydurmuşsunuz "Zarar ediyor." diye. Son dört yılda affettiğiniz vergi borcu 4 milyar lira. Bir bakıyorum, millete küfredenin vergi borcunu siliyorsunuz; öte yandan bakıyorum, garibanın ekmek kapısı olan fabrikaları kör kuruşa satıyorsunuz. Tüm şeker fabrikalarının zararı 28 milyon lira değerli arkadaşlar ama affettiğiniz yandaş müteahhitlerin vergi borcuna bakıyorum da, bu fabrikaların yüz kırk iki yıllık zararını kapatmaya bedel bir rakam. Kaldı ki şeker fabrikaları aslında zarar etmiyor, ettiriliyor. Nasıl? Ağrı, Alpullu, Çarşamba ve Susurluk şeker fabrikalarına kasıtlı olarak üretim yaptırılmadı, giderler aynı, devam ediyor ama üretim yok. Ne olacak? Mecburen o fabrika zarar edecek çünkü üretim yapamıyor fabrika. İşte bu zararı da tüm 25 şeker fabrikasına, genele yaydığınızda sanki şeker fabrikaları zarar ediyormuş gibi bir görünüm ortaya çıkıyor. Aslında ortada bir zarar yok, kasıtlı olarak üretim yaptırılmayarak verilen bir zarar var, ortaya konan bir zarar var, zarar ettirme var. Niye? Amerikan kökenli nişasta bazlı şeker lobisinin Türk şeker piyasasını ele geçirmesi için bu fabrikalara kasıtlı olarak üretim yaptırılmayıp zarar ettirme ve halka bunu gerekçe olarak gösterip satma çabası var.
Satışlara bakıyorum içim başka türlü acıyor çünkü örneğin Niğde Bor Şeker Fabrikasının sadece arazisi 450 milyon lira ama siz 336 milyon liraya sattınız. Kırşehir Şeker Fabrikası tıkır tıkır işliyordu 330 milyon liraya sattınız. Ve ne ilginç, 2013 yılında 300 binlik sermayeyle kurulan Tutku Gıda denilen bir şirket nasıl oluyor da bugün 336 milyon liraya bu şeker fabrikasını satın alabiliyor? Arkasında kimler var, bu sermaye nereden geliyor? Bunu bir cevaplayın.
Şimdi, güzelim fabrikalardan sonra sıra topraklarımıza geldi, ormanları satıyorsunuz ve burada bakın, bu toprak, satmak istediğiniz toprak parçaları...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BURCU KÖKSAL (Devamla) - Sayın Başkan, bir dakika ek süre istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun.
ŞAHİN TİN (Denizli) - Toprağı nereye satacaksın ki?
BURCU KÖKSAL (Devamla) - Toprakları satıyorsunuz. Evet tasarının 13'üncü maddesi diyor ki: "Ormanlardaki dikili ağaç da dâhil orman ürünleri satılabilir." Sayın Bakan, daha önce, geçtiğimiz günlerde akciğerlerinizden bir rahatsızlık geçirdiğinizi öğrendim.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Yok öyle bir şey.
BURCU KÖKSAL (Devamla) - Size çok geçmiş olsun diyorum. Ciğerlerimizin kıymetini bilelim. Bu ülkenin ciğerleri de ormanlar, ormanların da kıymetini bilelim lütfen, onları satmayalım, peşkeş çekmeyelim diyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Benim ciğerlerim de çok sağlam, Türkiye'nin ciğerleri de çok sağlam.
BURCU KÖKSAL (Devamla) - Ve sulama birlikleri seçimleri Yüksek Seçim Kurulu tarafından gerçekleştirilen son derece katılımcı, demokratik yapılardır. Şimdi, siz, bu birlikleri de feshedip, bu demokratik işleyişe son verip resmen kayyum atar gibi başkanlarını alıp bir memur atayacaksınız. Bu da neye sebep olur? Sulama birliklerinin siyasi ayrımcılık yaparak suyu dağıtmasına sebep olur. Buna da lütfen son verin.
Lütfen, özellikle rica ediyorum: Fabrikaları, ormanları, suyu, ağaçları özelleştirmekten, satmaktan vazgeçin, onlara sahip çıkın.
Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Köksal.