| Konu: | ADANA MİLLETVEKİLİ SEYFETTİN YILMAZ VE 21 MİLLETVEKİLİNİN; UYGULAMALARINDA SİYASİ NÜFUZUNU KULLANARAK GAZİ YERLEŞKESİNİ, ORMAN GENEL MÜDÜRLÜĞÜ ARAZİSİNİ VE İSTANBUL ORMAN BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜNDEKİ HAFRİYAT ALANLARINI DEVREDEREK KAMUYU ZARARA UĞRATTIĞI VE GÖREVİNİ KÖTÜYE KULLANDIĞI İDDİASIYLA ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU HAKKINDA GENSORU AÇILMASINA İLİŞKİN ÖNERGENİN ÖN GÖRÜŞMELERİ |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 24 |
| Tarih: | 14.11.2012 |
CHP GRUBU ADINA HASAN ÖREN (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz ve 21 Milletvekili tarafından, uygulamalarında siyasi nüfuzunu kullanarak Gazi Yerleşkesi'ni, Orman Genel Müdürlüğü arazisini ve İstanbul Orman Bölge Müdürlüğündeki hafriyat alanlarını devrederek kamuyu zarara uğrattığı ve görevini kötüye kullandığı iddiasıyla Orman Bakanı Veysel Eroğlu hakkında gensoru önergesi verilmiştir. Önergenin lehinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, Sayın Bakanımızın vukuatı bu kadar değil. Sayın Bakanımızın gerçekten bu gensoru önergesi verilmeden önce istifa etmesi gerekliydi. Biliyorsunuz, Manisa, 3 konu üzerinde anılır ve bilinir: 1'incisi, lalenin ana vatanıdır "lale" dendiğinde Manisa akla gelir. 2'ncisi, Osmanlı döneminin şehrazatları, şehzadeleri Manisa'da yetişmiştir, şehzadeler şehridir. 3'üncüsü ise önemlidir, Tarzan'ıyla anılır. Tarzan ise Spil Dağı'ndaki ormanlık alanda o fidanları diken; bugün kırk, elli, altmış yaşında olan ağaçları yeşerten kişidir. Hatta filmler de çekilmiş Tarzan'la ilgili; çok fazla yağmur yağan gecede, topraktan kökleri sökülen bir ağaca sırtını veren o ağacın köklerinin o topraktan ayrılmaması için sabahlara kadar ağaçlara sırtını veren bir isim olarak, bir simge olarak Manisa'nın simgesidir Tarzan.
Değerli arkadaşlarım, geçen haftalarda Manisa Spil Dağı'nda 50 hektarlık bir alanda yangın çıktı. Manisa Tarzanı'nın yetiştirdiği otuz, kırk, elli yaşlarındaki ağaçlar yandı. Gerçekten bizim Manisa milletvekilleri olarak yüreğimiz sızladı, ciğerimizden bir parça alındı.
Benim anlatacağım Çal Dağı ile Manisa arası 20 kilometredir kuş uçuşu. Ağlamaktan öteye götürdüğümüz? Sayın Manisa milletvekillerinin, AK PARTİ'nin milletvekillerinin, Spil Dağı'ndaki yanan ağaçlara ağlar iken, Çal Dağı'nda Sayın Bakan'ın emriyle yüz binlerce ağaç kesilir iken Çal Dağı'na dönüp hiçbir şey söylememeleri maalesef üzüntü yaratmıştır.
Şimdi, Çal Dağı nedir? Çal Dağı, bir nikel madenidir. Çal Dağı nerededir? Çal Dağı Turgutlu'ya 10 kilometre mesafede olan, eteklerinde köylerin bulunduğu, köylerin mesafesinin 3 kilometre olduğu alanda kurulu bir madendir. İzmir'e Turgutlu'nun uzaklığı 40 kilometre, Manisa'ya uzaklığı da 28 kilometredir. Çal Dağı'nda bir katliam yaşanmaktadır.
Şimdi, ben uydudan çekilmiş, Çal Dağı'yla ilgili bir fotoğrafı göstermek istiyorum. Çal Dağı dediğimiz yer şurası. Şu, 2011 yılında çekilmiş ve bugün "Cehennem Çukuru" diye adlandırdığımız bu çukur, 2 katına çıkmış vaziyette.
Şu gördüğünüz alanlarda yüz binlerce ağaç kesilmekte.
SADİR DURMAZ (Yozgat) - Katliam yapılmış, katliam.
HASAN ÖREN (Devamla) - Bunun hemen altında -bu da uydudan çekilmiş bir fotoğraf- Sayın Bakanım, köylerin bulunduğu yer, Gediz Nehri, Turgutlu. Bunun Turgutlu'dan yüksekliği, deniz seviyesinden yüksekliği 680 metre yani 45 derece eğimli bir arazi. Eğer siz buradaki yüz binlerce ağacı kesiyor iseniz, burada erozyon olmaması mümkün değildir, muhakkak erozyon olacaktır.
Şimdi, şurada kesimler başladı. Bu Çal Dağı'nda, şirketin söylediğine göre 160 bin, Bakanlığın söylediğine göre ise 150 bin ağaç kesilecektir. Bu ağaç kesimiyle ilgili, sayın milletvekillerimize o kadar söylememize rağmen, Manisa milletvekilleri, sanki burası yasaklı bölgeymiş gibi buraya gitmekten çekiniyor. Hatta içlerinde -ismini de söyleyeyim ki buraya gelsin, söz hakkı olsun- Sayın Muzaffer Yurttaş -3 kişi, 5 kişi dışarıda kaldığımızda- diyor ki: "Sayın Vekilim, ben de karşıyım bu projeye. Turgutlu'nun topraklarında, Manisa Ovası'nda altın var iken nikele gerek mi var?" Altın nedir? Altın, Turgutlu Ovası'nda yetişen üzümdür yani 500 milyon TL'lik üzüm ihraç eden o ovayla ilgili. Ama buraya geldiğimizde, ne hikmetse, burada sayın vekiller fikirlerini değiştiriyorlar, bu madenin yanındaymış gibi bir tavır takınıyorlar.
MUSTAFA SERDAR SOYDAN (Çanakkale) - Korku var, korku.
HASAN ÖREN (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlarım, bu sadece otuz beş kırk yıllık 150 bin ağacın kesilmesidir. Burada bu ağaçlar kesilecek, ne yapacağız? Burada ağaçlar kesilecek, bu ağaçlar kesildikten sonra, biz bu ağaçların yerine madenin işletmesini kuracağız; peki kuralım. Yani maden, Türkiye'yle ilgili gerçekten Türkiye'nin sorunlarına ve Türkiye'nin bütçesine katkı koyacak ise madenle ilgili karşı çıkmamız mümkün müdür? Ama bunların hesaplarının yapılması gerekli. Bunların hesapları nedir? Getirisi götürüsüdür. Siz Gediz Ovası'ndan -yani Akhisar, Manisa, Salihli, Turgutlu, Alaşehir borsalarında tescil edilmiş ürünü söylüyorum- yılda 4,2 milyar liralık ürün kaldırıyor iseniz? Bunlar sadece borsada tescil edilenler; borsanın dışında kirazıyla, eriğiyle, şeftalisiyle, meyvesiyle, halde satılanla -bir bu kadar daha yılda ürün kaldırdığınız- koruma altına alınmış, dünyaca ünlü bu topraklarda, nasıl bir maden çıkarsa çıksın milyonlarca yılda oluşan bu topraklarda hiçbir şey yapamazsınız, deyip -dünya örgütünün, Ramsar'ın sözleşmesine imza atmış bir Türkiye- on beş yıl sonunda 3 milyar dolar getirisi olan bir madene izin veriyorsunuz. Bu izni neye göre veriyorsunuz? Eğer bu kadar topraklar verimli ise, bu topraklar üzerinde bu kadar getirisi var ise, Manisa'da tarımla ilgili? Manisa tarım kentidir. İhracatta ve Türkiye içerisinde tarımla ilgili en üst düzeyde üretim yapan bir bölgede yaşıyoruz. Bu toprakları niye feda ediyorsunuz? On beş yıl sonunda 60 milyar dolarlık bir getiri, on beş yıl sonunda 3 milyar dolarlık bir ciro; 3 milyar dolar şirket ciro yapacak, bu cironun ancak 160 milyon doları Türkiye'de kalacak. Peki, burada bir kuşku, burada bir akıl tutulması mı var Sayın Bakanım? Burada, 45 derece eğimli arazide, on beş yıl içerisinde 18 milyon ton sülfürik asit kullanılacak.
Bir daha tekrarlıyorum arkadaşlar: Birinci sınıf topraklar -Türkiye'deki toprakları kalibreye vurduğumuzda- yüzde 8. Yani Türkiye kendi kendini besleyen, kendi kendini beslediğinden dolayı -ilkokulda bize öğretilen- o verimli topraklarımız yüzde 8, bunun da en az yüzde 4'ü Manisa Gediz Havzası'nda. Siz şimdi, bu Gediz Havzası'ndan on beş yıl içerisinde 50-60 milyar ürün kaldıracaksınız, diğer tarafta, on beş yıl içerisinde 18 milyon ton sülfürik asit 45 derece eğimli bu arazide cevher çıkarmak için kullanılacak ve siz bu ovanın riskini düşünmeden bu ruhsatı vereceksiniz.
Değerli arkadaşlarım, tabii ki? Bu ruhsat niye verildi? Önemli olan burası.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Bir de kime verildi?
HASAN ÖREN (Devamla) - Bu tercih, acaba, Sayın Bakanın kendi tercihi midir? Bu tercihte dışarının bir baskısı var mıdır? Bu baskılara dayanamadığından bu ruhsatı mı vermiştir? Kendisinden önceki Orman Bakanı niye vermemiştir? Bunların hepsini araştırmadan, belgelemeden bunları konuşmayı da doğru bulmuyorum.
Mesela, Turgutlu Belediye Başkanı 2 dönemdir başkanlık yapan AK PARTİ'li bir arkadaşımız.
SADİR DURMAZ (Yozgat) - Bakanın arabasını sattıran adam mı?
MUSTAFA SERDAR SOYDAN (Çanakkale) - Sabıkası var.
HASAN ÖREN (Devamla) - Evet, sabıkası çok olan. Burada da sabıkası var.
Şimdi, bakınız, bununla ilgili sivil toplum örgütleri, MHP'si, CHP'si, BDP'si, bütün sivil toplum örgütleriyle Turgutlu'da, bu Çal Dağı'nda, bu arazilerin yok olma tehlikesine karşı bir birliktelik var. Bununla ilgili, Belediye Başkanını sıkıştırıyoruz, diyoruz ki: "Sen izin vermediğin süre içerisinde burada bu işlerin olması mümkün değil." Belediye Başkanı da sıkışınca kameraların karşısında döktürmeye başladı. Ticaret Odasında onlarca, yüzlerce insanın ve kameraların olduğu yerde, Sayın Bakanımızla ilgili -aynen tutanaktan okuyorum, Bakanımıza da bunları verdim- AKP Turgutlu Belediye Başkanının 2009 yılı Mayıs ayında, Ticaret ve Sanayi Odası Meclis toplantısında, kameraların karşısında yaptığı ve tutanakla kayıt altına alınan konuşmasında söyledikleri, ormanlarımızın katledilmesine kimlerin karar verdiğini açıkça ortaya koymaktadır. Belediye Başkanı diyor ki, tutanaklardan okuyorum: "Ben önceden beri maden konusunda Hükûmetin aldığı kararın yanında olmak mecburiyetinde olduğumu arkadaşlarımızın hepsine söyledim. Çünkü bu konuda sorumluluk tarafı olan ve muhatabı olan Çevre ve Orman Bakanı, Sayın Profesör Doktor Veysel Eroğlu benim inandığım, güvendiğim dürüst bir devlet adamı ve hükûmet adamı. Bu mücadele konusunda kendisinden randevu aldım, kendisiyle görüştüm ve bu konuda da bizimle görüştü. Bu konudaki tereddütlerimizi, sıkıntılarımızı kendisine zaman içerisinde anlattık. Çok açık ve net söylüyorum, Hükûmetimiz ve Bakanlık ilgili firmaya karşı bir sindirme politikası yapmıştır, yani bunları bezdirerek, bıraktırarak bu işten vazgeçirme konusunda bir politika yaptı." Yani Bakanlık buradaki işletmenin araziye zarar vereceğini biliyor, zarar vereceğini bildiğinden dolayı da şirkete baskı yapıyor.
İkinci bölümde devam ediyor, konuşmalarının devamında "Sayın Bakan beni çağırdı..." Ben bu anlatılanları Sayın Bakanın ağzıyla anlatıyorum, "Başkan dedi ki: `Biz sıkıştık, maalesef kendi kazdığımız kuyuya kendimiz düştük. Hem şirket hem İngiliz Büyükelçiliği hem de İngiltere Hükûmeti tarafından sıkıştırılmaya başlandık, maalesef kazdığımız kuyuya kendimiz düştük, ruhsatı vermek durumundayız.'" (CHP sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) - Vaay! Ne duruyorsunuz Sayın Bakanım o koltukta ya!
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Hiç alakası yok.
HASAN ÖREN (Devamla) - Sayın Bakanım, bununla da kalmamışım, bir belediye başkanının sözüne inanıp da Sayın Bakanı suçlamak olur mu? O zaman ne yapmak lazım? Soru önergesiyle sormak lazım. Soru önergesini 2011'in sonunda yazmışım, demişim ki: "Bir belediye başkanınız böyle böyle söylüyor. Bunun karşısında sizin tutumunuz, davranışınız nedir? Siz Veysel Eroğlu değilsiniz, siz bir bakansınız, Mustafa Kemal'in kurduğu Meclisin bakanlarından birisiniz." Bana önergenin cevabı: "Ben böyle bir şey söylemedim." Doğrudur, Bakana inanmak zorundayım ama benim şehir meclisi üyelerim var Turgutlu'da. Bu, Bakanın yazısını Belediye Başkanına sunduğumuzda Belediye Başkanının yine kameraların karşısında söylediği: "Bakanın söylediği Bakanı bağlar, benim söylediğim beni bağlar. Ben ne söylediysem doğru." diyor. Tekrar dönüyorum, Sayın Bakana diyorum ki soru önergesinde, -Kayıtlara bakınız- "Sizin `Ben söylemedim.' dediğiniz, `İngiliz Hükûmetinin emriyle bu ruhsatı vermediğini söylemedim.' dediğiniz Belediye Başkanı ısrar ediyor söylediğinde. `Sizin bu konuda doğru söylemediğinizi söylüyor.' dediğimde, yine cevap veriyor Başkan: `Ben kendisini aradım, böyle bir şey söylemediğini söyledi.' "
Değerli arkadaşlar, şimdi böyle bir gayriciddi soru önergesi cevabı olur mu? Ben sizin bunu söylediğinize inanıyorum. "Niye?" der iseniz inandığımın da altyapısının olması gerekli. Sizden önce Sayın Bakan Osman Pepe değil miydi? Bu Osman Pepe döneminden beri buradaki İngiliz Büyükelçisi, Türkiye İngiliz Büyükelçisi David Logan bu konuda Osman Pepe'ye de, daha üst noktalarda da herkese baskı yaparak Osman Pepe'den bu ruhsatı istediler. Niye vermedi Osman Pepe? Çıktı, NTV'de yayında ne söyledi? "Ben Çal Dağı'na gittim. Çal Dağı'nda bu ruhsatı vermek bir caniliktir. Çal Dağı'nda bu ruhsatı verdiğinizde Türkiye'nin 1'inci sınıf topraklarını yok edersiniz. Onun için, benim bileğimi bükemediler, başkasının bileğini büktü." dediler. NTV'de hâlâ kasedi duruyor, CD'si duruyor.
OKTAY VURAL (İzmir) - Pepe de onun için mi görevden alındı?
HASAN ÖREN (Devamla) - Yani Osman Pepe'nin bileğini bükemediler Sayın Bakanım; sizin mi bileğinizi büktüler? Bununla ilgili verdiğiniz cevapların?
MUHARREM İNCE (Yalova) - Ruhsatı verene "cani" dedi mi?
HASAN ÖREN (Devam) - Aynen söylediğini söylüyorum: NTV'yi açıp bakacaklar. Osman Pepe diyor ki: "Bununla ilgili benden ruhsat almak istediler. Ben gittim, gördüm. Yapılacak olan maden işletmesi oraya zarar verecektir. Bu topraklardan bu kadar para alır iken, bu kadar üretimle dışarıya ihracat yapar iken -ithalata dayalı bir ihracat değil- Allah'ın verdiği topraklara ektiklerimizden, kirazından üzümüne kadar çıkarıyoruz, her yıl 4,2 milyarlık ürün kaldırıyoruz, şirketin bana getireceği on beş yılda 3 milyar dolar, bunun da 160 milyonu Türkiye'de kalacak."
Şimdi, Sayın Bakanım, bunlar kesilir iken, bu ağaçlar kesilir iken, yüz binlerce ağaçla ilgili şurada; "Bakanlık, yok edilen orman alanı için ağaçlandırma bedeli olarak 2 milyon 259 bin 982, artı KDV bedel belirlemiştir." diyorsunuz. Hemen arkasından da benim soru önergeme cevap veriyorsunuz, Sayın Bakana bir soru önergeme verdiği cevapta şunu söylüyor: "İzin verilen sahanın, 30 kat alanda ağaçlandırma yapılarak, kesilen ağacın 100 katı, 15 milyon adet fidan dikilecektir." 15 milyon adet fidan dikeceksiniz, yüz binlerce ağaç karşılığında 2 trilyon para -eski parayla, yeni parayla 2 milyon para- alıyorsunuz. 15 milyon ağaç dikmek için, dağda dikeceğiniz karaçam fidanı en az 50 santimin üzerinde olması gerekli, 15 milyonluk ağaca 400 milyon para ödemeniz lazım, birbirini tutmuyor ki, çelişki içerisindesiniz?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Irlamaz Vadisi'ni gördünüz mü?
HASAN ÖREN (Devamla) - Irlamaz Vadisi, çok güzel, bazen böyle bir tuzak kurulur ya, oltanın ucuna yem takılır, oraya geldin Sayın Bakanım. Şimdi, Irlamaz Vadisi'nde ne yaptı, neden maden işletmesi 303 milyar para verdi sizin belediye başkanınıza? Doğru iş yapan bir maden işletmesi, doğru yapan bir iş adamı, gidip de belediyeye 303 milyar para verir mi? 303 milyara 11.300 tane ağaç fidanı aldı, belediyeye hibe etti, belediye, Irlamaz Vadisi'ne dikti.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Tezgâh çok sağlam ya, büyük tezgâh.
OKTAY VURAL (İzmir) - Yazıklar olsun! Vicdansızlık ya!
HASAN ÖREN (Devamla) - 11.350 tane fidan, 303 milyon yapıyor ise, 303 milyar yapıyorsa -eski parayla- yeni parayla ise 300 milyon yapıyor ise? E, siz 15 milyon fidandan bahsediyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, şuradaki söylediklerimin hepsi bilgiye, belgeye dayalı. Sayın Bakan, bu oturduğu koltukta eğer gerçekten bu koltuğun hakkını vermek istiyor ise? Benim partimde bir arkadaşımız Genel Başkan yardımcılarıyla, Genel Başkanımla ilgili bir iftira atacak olsa partinin disiplini hemen çalışır, çalışmak durumundadır. Ya parti disiplinini çalıştırın ya da gerçekten bu Belediye Başkanının size bu söylediği veya bu makama söylediği sözleri lütfen yutmayın. Yutmayın, gereğini yapın.
OKTAY VURAL (İzmir) - Yutmuşlar zaten.
HASAN ÖREN (Devamla) - Gereğini yapmıyorsunuz çünkü bunları siz o şahsın yanında söylediniz.
OKTAY VURAL (İzmir) - Görevde değil mi bu?
HASAN ÖREN (Devamla) - Görevde, şu anda görevde.
OKTAY VURAL (İzmir) - Rezalet!
HASAN ÖREN (Devamla) - Bununla ilgili siz Çal Dağı'nda bu madene izin vererek 1'inci sınıf toprakların kaybolmasına müsaade etmeye göz mü yumacaksınız? Memleketinizde ne oldu? Bentler patladı. Peki, burada da yarın eğer çok büyük, on yıl, yirmi yıl, otuz yılda bir yağan yağmurlar yağdığında sülfürik asitle? Şurada hemen göstermek istiyorum: Bakın, arkadaşlar, açılan yerler böyle, burası... Bakın, bunun gibi 5 tane daha açılacak, bütün Çal Dağı böyle çukurlarla dolacak, aşağıya malzemeler indirilecek, sözde, bu malzemeler yukarıya çıkacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASAN ÖREN (Devamla) - Peki, sülfürik asidi nasıl yok edeceksiniz?
MUHARREM İNCE (Yalova) - Sayın Başkanım, ilave süreyi hak ediyor.
HASAN ÖREN (Devamla) - Yığın liçleriyle ilgili?
OKTAY VURAL (İzmir) - Zannederim Sayın Bakan da hakkındaki iddiaları?
MUHARREM İNCE (Yalova) - Hak ediyor, yani bir dakika ilave süreyi hak ediyor.
BAŞKAN - Lütfen bitirir misiniz?
HASAN ÖREN (Devamla) - Yığın liçleriyle ilgili "Suyla yıkayacağız, kireçle söndüreceğiz, ondan sonra temiz toprağı yukarıya çıkaracağız." Peki, yığın liçlerini, yani sülfürik asidin içinde olan toprağı neyle yıkayacaksınız? Suyla. Yıkadığınız suyu nereye deşarj edeceksiniz? Milyonlarca ton su, 18 milyon ton sülfürik asit. Bunu nereye dercedeceksiniz?
Sayın Bakanım, sizden ricam, 2005 yılında bir önerge verdim, araştırma önergesi, 2011 yılında bir araştırma önergesi verdim. Siz, Sayın Milletvekilim, Manisa Milletvekili olarak siz de "Hayır." dediniz. Niye "Hayır." dediğinizi gelin, buradan anlatın. Manisa milletvekillerinin bu madenle ne ilişkisi vardır? Manisa milletvekilinin biri çıkıyor "Ben bu madene kefilim." Neyine kefilsin? Trilyonlarca, katrilyonlarca zarar görecek olan bir madende senin kefaletin ne işe yarar?
BAŞKAN - Sayın Ören?
HASAN ÖREN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bu benim anlattıklarımın hepsi belgeye dayalıdır.
Sayın Bakanım, eğer Belediye Başkanı söylediyse Belediye Başkanına gerekli işlemi yapın ama Belediye Başkanının söyledikleri doğru ise, siz gerçekten İngiliz Hükûmetinin baskısı altında bu ruhsatı vermişseniz, bu da Türkiye Cumhuriyetinin bir bakanına yakışmaz. Gensoruyu beklemeden istifa edin.
Hepinize teşekkür ediyorum.(CHP ve MHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)